Esra Çevikalpli'nin haberi
Medyanın günlük hayatımızla kapladığı alan gün geçtikçe genişliyor. Televizyon, internet, sosyal medya, mobil uygulamalar, mesajlaşma uygulamaları, dünyayı medya ile sarmalanmış bir hale getiriyor. Peki, toplumsal ve ruhsal hayatımızı medya nasıl etkiliyor?
Necmettin Erbakan Üniversitesi öğretim üyesi, Prof. Dr. Abdülkerim Bahadır, medyanın insan hayatındaki toplumsal ve ruhsal etkilerini bir makalede topladı.
Prof. Dr. Bahadır, makalesinde televizyon üzerine odaklanarak, dikkat çeken konuları dile getirdi.
İşte o konular:
Prof. Dr. Bahadır, bir dönem Türkiye’de sıklıkla izlenen ve tepkilere neden olan “Dallas” dizisinin bireysel ve toplumsal yapımızda gösterdiği etkilerin kalıcılık kazandığını bildirdi. Bahadır şunları söyledi:
“Özellikle TV'de yayınlanan ve halk tarafından sürekli izlenen dizilerde ön plana çıkan kahramanlar, aile bireylerince özdeleşebilecek şahsiyet örnekleri olarak algılanabilmektedir. Dizilerin çoğunun dış kaynaklı olduğunu düşündüğümüzde, aktörlerle özdeleşenlerin birtakım uyum problemleri ile karşı karşıya olduklarını kabul etmek durumundayız. Buna göre, kendilerine yabancı aktörleri model alan aile bireyleri, kendileri olmaktan çıkarlar, kendileriyle çatışmaya girerler. Bu kendine yabancılaşma, doğal olarak çevreye karşı da yabancılaşmayı doğurur. Böyle olunca eşler arası çatışmalar baş gösterir. Bu aşamada eşlerden birisi kendisini herhangi bir aktör yerinde görürken karşısındakini de başka bir aktör yerinde görme ve dizilerde ortaya konan ilişkileri uygulama yoluna gidebilir. Nitekim geçmiş yıllarda ülkemizde yayınlanan ve oldukça popüler olan "Dallas" dizisinin fert ve toplumsal yapımız üzerinde önemli etkilerde bulunduğu ve bunların büyük ölçüde kalıcılık kazandığı tespit edilmiştir”
Medyanın mahremiyetin deşifre edilmesindeki rolü büyüktür
“Ruhsal yapıya intikal eden uyarcıların büyük bir kısmının zihinsel süreçlerden geçtiğini dikkate aldığımızda, zihne yüklenen verilerin yıkıcı olması ya da hatalı yorumlanması, bireyin bütün dünyasını olumsuz yönde etkileyeceği ve ne kadar masum olursa olsun, haber aktarmak, bilgi vermek, eğlendirmek vb. adına yayınlanan, çoğu zaman ferdi ve azınlıkta kalan ahlak dışı, sapma, entrika ve saldırganlık yüklü programların benzer türde düşüncelerin uyanmasında ve mahremiyetin deşifre edilmesindeki sorumluluk çok daha büyüktür.”
Taklit eğilimi, çocuklarda ilk yıllarda başlar
“Başta TV olmak üzere kitle iletişim araçlarında yayınlanan ahlak dışı, özenti ve saldırganlık yüklü program ve yazılar, kişilik yapısında sapmalara ve saplantıya, olumsuz özdeleşmelere ve şiddet eğilimlerine yol açar. Özdeleşme ve taklit eğilimi, çocukluğun ilk yıllarından itibaren baş gösteren ve gittikçe güç kazanan en temel eğilimlerden birisidir. İnsan, güçlü gördüğü, hoşlandığı, ideal olarak benimsediği veya menfaat beklediği şahsiyetlere benzemeye, tutum ve davranışlarını taklit etmeye çalışır.”
Çizgi filmlerin çocuklar üzerindeki etkileri neler?
Çocukları TV ekranı karşısına çeken en güçlü programlar kuşkusuz çizgi filmlerdir. Çizgi film ve diğer programlar karşısında uzun süre vakit geçirmeyi alışkanlık haline getirmiş çocuklarda ortaya çıkan sorunları, şöyle sıralamak mümkün gözükmektedir. Gerçek hatta belirli konular üzerinde yoğunlaşmama veya bundan kaçınma; verilen mesaj doğrultusunda zihinsel şartlanma; aşırı hareketlilik veya aşırı pasiflik, umursamazlık yanlış taklit ve özdeleşme tutumları geliştirme, düşünce bulanıklığı, yönlendirilmeye açık olma, olaylara katılma yerine seyirci kalmayı yeğleme, hazır olanla yetinme, yeteneklerde körelmeler.
Medyanın olumsuz içeriğinden nasıl korunabiliriz?
Bahadır, makalesinin son kısmındaysa, medyanın olumsuz etkilerinden korunmak için seçici, araştırmacı tutum sergilenmesi gerekirken diğer yandan da aktif tepki gösterilmesi gerektiğini vurguladı. Bahadır, şunları ifade etti:
İzlenecek programlar özenle seçilmeli
“TV'de izlenecek programları önceden seçerek tespit etmek. Günlük gazetelerin hemen hepsi, haftalık çeşitli dergilerin büyük bir kısmı veya sadece TV ve radyo yayınlarını gösteren değişik dergiler, yayınlanacak program, film ve dizileri, konulanı ve muhtevaları hakkında bilgi vererek, ekrana ne zaman geleceklerini önceden bilgimize sunmaktadır. Bu yayınlar vasıtasıyla programlar arasında tercihler yapılabilir. Böylece izlenmesinde sakınca görülen yayınlar da elenmiş olur.
Haberler araştırılmadan kabul edilmemeli
Kitle iletişim araçlarının olumsuz etkilerinden birisi de, ön kabule dayalı ciddiyetten ve doğruluktan uzak haberleri yayınlamalarıyla ortaya çıkmaktadır. Bu tür yayınların doğruluğunu araştırmadan kabul etmek yanlış kararlara yol açabilir. Özellikle günümüzde, pek çok yayın kuruluşunun kişisel veya toplumsal bir fenomen tarzında yayınladıkları haberlerin önemli bir bölümü çoğu zaman aceleye getirilmektedir. Verilen bilgilerin gerçek nedenleri ve muhtevası yeterince araştırılmamış olduğu; haberi-şayet gerçeklik payı varsa ilk defa yayınlamayacağına kavuşmaya yönelik çabalara dayandığı, çok geçmeden ortaya çıkmaktadır. Genelde sansasyonel ve suni gündem oluşturma değerinden öteye geçemeyen bu tür yayınlar, hem hakkında hükümsüz infaz vererek bireyleri mağdur etme açısından, hem de toplumu yanlış ve asılsız haberlerle bilgilendirme açısından bir taraftan kişisel hak ve özgürlükleri ayaklar altına alırken; diğer taraftan da toplumsal dejerenasyona kaynaklık etmektedir.
Pasif izleyici değil aktif tepki
Zararlı bir yayınla karşılaştığımız anda ferdi birtakım özverilerde bulunarak, tepkimizi dile getirmeyi; insani sorumluluğumuzun bir gereği olarak kabul etmek gerekir. Nitekim çeşitli tarihlerde farklı din propagandasında bulunan veya ahlakî değerleri hiçe sayan bazı özel kanalların, halktan aldıkları büyük tepkiler neticesinde programı yarıda keserek yayından kaldırmak zorunda kalmışlardır. Bu noktada, basın-yayın özgürlüğünün hiçbir zaman toplumu bir arada tutan değerleri dejenere hakkına sahip olamayacağını, böyle bir yönelişin fikir özgürlüğüyle açıklanamayacağını belirtmek gerekir. Çünkü daha önce de ifade ettiğimiz gibi kitle iletişim araçları, fikir vermekten çok eyleme yönelten kuvvetli bir yaptırım gücüne sahiptir.
Makalenin tamamını kaynağından okumak için lütfen tıklayınız.
Medyanın günlük hayatımızla kapladığı alan gün geçtikçe genişliyor. Televizyon, internet, sosyal medya, mobil uygulamalar, mesajlaşma uygulamaları, dünyayı medya ile sarmalanmış bir hale getiriyor. Peki, toplumsal ve ruhsal hayatımızı medya nasıl etkiliyor?
Necmettin Erbakan Üniversitesi öğretim üyesi, Prof. Dr. Abdülkerim Bahadır, medyanın insan hayatındaki toplumsal ve ruhsal etkilerini bir makalede topladı.
Prof. Dr. Bahadır, makalesinde televizyon üzerine odaklanarak, dikkat çeken konuları dile getirdi.
İşte o konular:
Prof. Dr. Bahadır, bir dönem Türkiye’de sıklıkla izlenen ve tepkilere neden olan “Dallas” dizisinin bireysel ve toplumsal yapımızda gösterdiği etkilerin kalıcılık kazandığını bildirdi. Bahadır şunları söyledi:
“Özellikle TV'de yayınlanan ve halk tarafından sürekli izlenen dizilerde ön plana çıkan kahramanlar, aile bireylerince özdeleşebilecek şahsiyet örnekleri olarak algılanabilmektedir. Dizilerin çoğunun dış kaynaklı olduğunu düşündüğümüzde, aktörlerle özdeleşenlerin birtakım uyum problemleri ile karşı karşıya olduklarını kabul etmek durumundayız. Buna göre, kendilerine yabancı aktörleri model alan aile bireyleri, kendileri olmaktan çıkarlar, kendileriyle çatışmaya girerler. Bu kendine yabancılaşma, doğal olarak çevreye karşı da yabancılaşmayı doğurur. Böyle olunca eşler arası çatışmalar baş gösterir. Bu aşamada eşlerden birisi kendisini herhangi bir aktör yerinde görürken karşısındakini de başka bir aktör yerinde görme ve dizilerde ortaya konan ilişkileri uygulama yoluna gidebilir. Nitekim geçmiş yıllarda ülkemizde yayınlanan ve oldukça popüler olan "Dallas" dizisinin fert ve toplumsal yapımız üzerinde önemli etkilerde bulunduğu ve bunların büyük ölçüde kalıcılık kazandığı tespit edilmiştir”
Medyanın mahremiyetin deşifre edilmesindeki rolü büyüktür
“Ruhsal yapıya intikal eden uyarcıların büyük bir kısmının zihinsel süreçlerden geçtiğini dikkate aldığımızda, zihne yüklenen verilerin yıkıcı olması ya da hatalı yorumlanması, bireyin bütün dünyasını olumsuz yönde etkileyeceği ve ne kadar masum olursa olsun, haber aktarmak, bilgi vermek, eğlendirmek vb. adına yayınlanan, çoğu zaman ferdi ve azınlıkta kalan ahlak dışı, sapma, entrika ve saldırganlık yüklü programların benzer türde düşüncelerin uyanmasında ve mahremiyetin deşifre edilmesindeki sorumluluk çok daha büyüktür.”
Taklit eğilimi, çocuklarda ilk yıllarda başlar
“Başta TV olmak üzere kitle iletişim araçlarında yayınlanan ahlak dışı, özenti ve saldırganlık yüklü program ve yazılar, kişilik yapısında sapmalara ve saplantıya, olumsuz özdeleşmelere ve şiddet eğilimlerine yol açar. Özdeleşme ve taklit eğilimi, çocukluğun ilk yıllarından itibaren baş gösteren ve gittikçe güç kazanan en temel eğilimlerden birisidir. İnsan, güçlü gördüğü, hoşlandığı, ideal olarak benimsediği veya menfaat beklediği şahsiyetlere benzemeye, tutum ve davranışlarını taklit etmeye çalışır.”
Çizgi filmlerin çocuklar üzerindeki etkileri neler?
Çocukları TV ekranı karşısına çeken en güçlü programlar kuşkusuz çizgi filmlerdir. Çizgi film ve diğer programlar karşısında uzun süre vakit geçirmeyi alışkanlık haline getirmiş çocuklarda ortaya çıkan sorunları, şöyle sıralamak mümkün gözükmektedir. Gerçek hatta belirli konular üzerinde yoğunlaşmama veya bundan kaçınma; verilen mesaj doğrultusunda zihinsel şartlanma; aşırı hareketlilik veya aşırı pasiflik, umursamazlık yanlış taklit ve özdeleşme tutumları geliştirme, düşünce bulanıklığı, yönlendirilmeye açık olma, olaylara katılma yerine seyirci kalmayı yeğleme, hazır olanla yetinme, yeteneklerde körelmeler.
Medyanın olumsuz içeriğinden nasıl korunabiliriz?
Bahadır, makalesinin son kısmındaysa, medyanın olumsuz etkilerinden korunmak için seçici, araştırmacı tutum sergilenmesi gerekirken diğer yandan da aktif tepki gösterilmesi gerektiğini vurguladı. Bahadır, şunları ifade etti:
İzlenecek programlar özenle seçilmeli
“TV'de izlenecek programları önceden seçerek tespit etmek. Günlük gazetelerin hemen hepsi, haftalık çeşitli dergilerin büyük bir kısmı veya sadece TV ve radyo yayınlarını gösteren değişik dergiler, yayınlanacak program, film ve dizileri, konulanı ve muhtevaları hakkında bilgi vererek, ekrana ne zaman geleceklerini önceden bilgimize sunmaktadır. Bu yayınlar vasıtasıyla programlar arasında tercihler yapılabilir. Böylece izlenmesinde sakınca görülen yayınlar da elenmiş olur.
Haberler araştırılmadan kabul edilmemeli
Kitle iletişim araçlarının olumsuz etkilerinden birisi de, ön kabule dayalı ciddiyetten ve doğruluktan uzak haberleri yayınlamalarıyla ortaya çıkmaktadır. Bu tür yayınların doğruluğunu araştırmadan kabul etmek yanlış kararlara yol açabilir. Özellikle günümüzde, pek çok yayın kuruluşunun kişisel veya toplumsal bir fenomen tarzında yayınladıkları haberlerin önemli bir bölümü çoğu zaman aceleye getirilmektedir. Verilen bilgilerin gerçek nedenleri ve muhtevası yeterince araştırılmamış olduğu; haberi-şayet gerçeklik payı varsa ilk defa yayınlamayacağına kavuşmaya yönelik çabalara dayandığı, çok geçmeden ortaya çıkmaktadır. Genelde sansasyonel ve suni gündem oluşturma değerinden öteye geçemeyen bu tür yayınlar, hem hakkında hükümsüz infaz vererek bireyleri mağdur etme açısından, hem de toplumu yanlış ve asılsız haberlerle bilgilendirme açısından bir taraftan kişisel hak ve özgürlükleri ayaklar altına alırken; diğer taraftan da toplumsal dejerenasyona kaynaklık etmektedir.
Pasif izleyici değil aktif tepki
Zararlı bir yayınla karşılaştığımız anda ferdi birtakım özverilerde bulunarak, tepkimizi dile getirmeyi; insani sorumluluğumuzun bir gereği olarak kabul etmek gerekir. Nitekim çeşitli tarihlerde farklı din propagandasında bulunan veya ahlakî değerleri hiçe sayan bazı özel kanalların, halktan aldıkları büyük tepkiler neticesinde programı yarıda keserek yayından kaldırmak zorunda kalmışlardır. Bu noktada, basın-yayın özgürlüğünün hiçbir zaman toplumu bir arada tutan değerleri dejenere hakkına sahip olamayacağını, böyle bir yönelişin fikir özgürlüğüyle açıklanamayacağını belirtmek gerekir. Çünkü daha önce de ifade ettiğimiz gibi kitle iletişim araçları, fikir vermekten çok eyleme yönelten kuvvetli bir yaptırım gücüne sahiptir.
Makalenin tamamını kaynağından okumak için lütfen tıklayınız.