Geleneksel medya ve yeni medya, üretildikleri toplumların değerlerini diğer toplumlara da yansıtıyor. Böylelikle dine olan ilgide, dinî hayatta da değişimler meydana gelebiliyor.
Doç. Dr. Faruk Temel* “maruz toplumlar” kavramsallaştırmasıyla iletişim araçları, toplum ve din ilişkisine dair yeni bir bakış açısı ortaya koyuyor.
islamvemedya.com: İletişim teknolojileriyle toplumun etkileşimine odaklanan yaklaşımlar bulunuyor. Sizin “maruz toplumlar” kavramıyla ifade ettiğiniz yaklaşım bunlardan biri. Maruz toplumlar ne anlama geliyor? Bir toplumun maruz toplum olması için hangi ortam ve şartlar gerekli?
Faruk Temel: Maruz toplumlar kavramsallaştırmasını Batı medeniyetinin özellikle son iki yüzyılında diğer toplumlarla ilişkileri üzerinden okumak gerekiyor. Uzun süren iç mücadeleler sonunda siyasal ve ekonomik anlamda üstünlük yakalayan Batı, üçüncü dünya ülkeleri ya da gelişmekte olan ülkeler şeklinde sınıflandırdığı ülkeler üzerinde sömürü programını icra etti. Siyasal olarak kendisine benzettiği ve ekonomik olarak bağımlı kıldığı ülkeleri modernleştirme projeleri çerçevesinde toplumsal değişim sürecine sürükledi. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında iletişim teknolojilerinin gelişimi, bireysel ve toplumsal düzlemdeki Batı yönlü değişim sürecini hızlandıran nitelik taşımaktadır. Toplumların maruz olma durumu tam olarak bu noktada gerçekleşmektedir. Devlet düzeyinde siyasal ve ekonomik olarak güç unsurunun baskısı altındaki hükümetler, toplumsal alanda da Batı menşeli güçlü akışı durdurmakta yetersiz kalmış hatta çoğu kez aracılık etmiştir. Toplumlar bu akış karşısında kendi kimliklerini, geleneklerini korumakta zorlanırken maddî ve manevî anlamda bir yozlaşma sürecini yaşamıştır. Modernleştirme hedefindeki toplumlar özellikle teknolojik alandaki yenilikler ve kitle iletişim araçlarının oluşturduğu anlam dünyasının etkisi altında kalmıştır. Bu çerçevede “maruz toplumlar” ifadesi, bir güç unsurunun toplumları siyasal, ekonomik, kültürel alanlarda karşı konulması zor bir etki altına almasına işaret ediyor. Diğer taraftan maruz toplumlar kavramı, yabancı etkiler neticesinde dini inanç ve gelenekle çatıştığı halde yaygınlaşan toplumsal pratiklere atıfta bulunmaktadır.
“Medya güç kazandıkça toplumsal alandaki etkisi de aynı oranda arttı.”
islamvemedya.com: Konuya “medya, din ve toplum” çerçevesinden bakacak olursanız, Türkiye örneğinden hareketle neler söylersiniz?
Faruk Temel: Medya, toplumların dönüşüm ve değişim sürecindeki önemli etkenlerden bir tanesi. Medyanın sosyalleşme süreçlerindeki başat konumunu da düşündüğümüzde birey üzerinde önemli etkileri söz konusu. Türkiye’deki toplumsal değişim sürecini izlediğimizde de kitle iletişim araçlarının çok önemli rolü olduğu ortaya çıkıyor. II. Dünya Savaşı’nın arkasından batılılaşma eğilimleri siyasal alanda çok partili hayata geçişle simgelenirken toplumsal alanda ise bu eğilimin kitle iletişim araçlarının gelişimiyle paralel biçimde tezahür ettiğini gözlemleyebiliyoruz. Gazetelerde magazinel içeriklerin yoğunlaşması, sinemada ahlaka mugayir filmlerin gösterime sunulması, 1980 sonrası basın alanında holdingleşme ve özel televizyonculuğun başlaması, kapitalist ekonomiyle neredeyse tam bir uyum toplumsal alanda da Batı etkisinin yoğunlaştığı döneme işaret ediyor. Nitekim toplumsal kimliği var eden değerlerle örtüşmeyen içeriklerin kitle iletişim araçlarında yaygın biçimde yer aldığı bir dönem yaşanmaya başladı Türkiye’de. Medya güç kazandıkça toplumsal alandaki etkisi de aynı oranda arttı. İnternet de bütün bunlara ek olarak bambaşka bir etki alanı oluşturdu.
“Medyanın dini hayata ilişkin daha çok bozucu etkileri olduğunu söylemek mümkün.”
Dikkat ederseniz Türkiye’de 1980 öncesindeki insanların giyimi, yeme alışkanlıkları, birbirleri arasındaki ilişkisel süreçleri, konuşma tarzları ile 1980 sonrası Türkiye insanını karşılaştırdığımızda önemli bir fark olduğunu görürüz. Bu durum diğer koşullarla birlikte büyük oranda medya aracılığıyla oluşturan anlam dünyasının, bakış açısının bir sonucu olarak gerçekleşti. Hayata dair neredeyse bütün unsurların yoğrulduğu medyadan elbette din de nasibini almıştır. Bu noktada medyanın dini hayata ilişkin daha çok bozucu etkileri olduğunu söylemek mümkün.
islamvemedya.com: Ne tür etkiler örneğin?
Faruk Temel: Şöyle ki, maruz toplumlar, modern olarak sunulanı tüketirken kendisine yabancı inançlar ve değerler doğrultusunda donanmış siyaset, kültür ve yaşam tarzını içeren anlayış, bakış açılarını tüketiyor. Bu durum haliyle, maruz toplumların inanç sistemleriyle çelişen pratiklerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Dinin öngördüğü ve geleneksel olarak yerleşen anne- baba ve çocuklar, öğretmen-öğrenci, büyük-küçük ve eşler arasındaki ilişkiler gibi sosyal alandaki insani ilişkiler niteliksel olarak yeni davranış biçimlerine dönüşüyor. Sevgi-saygı gibi değerler, pratiklere başkaca şekillerde yansıyor.
“Kurban Bayramı bugün yardımlaşanların dahi bir araya gelmediği dijital etkinliğe dönüşmüştür”
islamvemedya.com: İnternetin genel olarak etkilerine gelecek olursak, maruz toplumlarda internetin dinî hayata yansımaları nelerdir?
Faruk Temel: Modernitenin öngördüğü ve iletişim araçları vasıtasıyla sürekli yüklenen sınırsız özgürlük ve bireycilik olgusu, İslam dininin son derece önemsediği aile ve akrabalık ilişkilerini yozlaştıran, insanın insana uzaklaştığı bir tablo ortaya koymuştur. İslam’da teşvik edilen birlikte olma, toplanma, paylaşım, sohbet gibi toplumsal etkileşim öğelerinin de sosyal medyanın sığ alanına terk edildiği görülüyor. Dini ritüeller dahi dönüşüme uğramış durumda. Örneğin insanların bir araya gelmesini ve paylaşımı teşvik eden Kurban Bayramı bugün yardımlaşanların dahi bir araya gelmediği dijital etkinliğe dönüşmüştür. Daha da ilerisi Hristiyan inanç pratikleri içerisinde yer alan çam ağacı süslemesi hindi ziyafeti gibi pratiklerin Müslümanlar arasında uygulandığı görülüyor. Bütün bunlar bir tercihten çok güçlü akış karşısında tam bir maruz olma durumunu anlatmaktadır.
islamvemedya.com: Maruz toplumların kendi içlerinden karşıt söylem ve girişimler olması mümkün; alternatif TV kanalı ya da yerli-millî sosyal medya mesela. Bu karşı tepkilerin toplumların maruz olma durumunu giderme imkanı söz konusu mu?
Faruk Temel: Maruz kelimesi bir olayın etkisinde bulunanı ifade ediyor. Gerçek şu ki toplumlar az önce de bahsettiğim hususlar çerçevesinde güçlü bir akışın etkisinde. Elbette bu etkinin karşısında durabilecek mekanizmalar geliştirilebilir. Öyle olması da gerekir. Ancak bu çok kolay değil. Bugün herkesin sözünü söyleyebileceği medya kanalları bulunmaktadır. Ya da siyasal girişimler, toplumsal kurumlar. Buna karşın maruz toplumlarda kendi kimlikleri ve değerleri doğrultusunda bir zemin oluşturamama endişesini yaşayan insanların serzenişleri devam etmektedir. Bu anlamda sesinin duyulmasından çok etki alanının oluşması önem taşıyor. Etki alanı oluşturmanın yegane yolu ise siyasal, ekonomik ve kültürel bir güç ve bütünlük çerçevesinde birlik ruhunu yakalamak gerekir. Bugün Batının savunduğu ve ihraç ettiği değerler güçlü birlikteliğin sonucudur. En azından asgari değerlerde bir uzlaşı söz konusu. Maruz olma durumunu gidermenin yegâne yolu içeride bir anlaşmanın gerçekleşmesi ve bütünlüklü bir hareket alanının oluşmasıdır.
islamvemedya.com: Teşekkür ederiz, Faruk hocam.
Faruk Temel: Ben de sizlere teşekkür ediyorum. islamvemedya.com, bünyesinde yapmış olduğunuz çalışmalar çok kıymetli.
* Erciyes Üniversitesi Süleyman Çetinsaya İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi