Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürü Dr. Yüksel Salman, medya ve din konusunda dikkat çeken bir makale kaleme aldı.
Diyanet Aylık Dergi’nin son sayısındaki yazısında Salman, medyanın ekonomiden siyasete, sanat ve edebiyattan din alanına varıncaya kadar sosyal hayatı çok yönlü etkileyen bir güce sahip olduğunu kaydetti.
Böyle bir güce sahip medyanın güvenilir olması gerekirken çeşitli nedenlerle günümüzde medyanın olayları olduğu gibi aktarmadığını ifade eden Salman, şöyle devam etti:
“Her şeyden önce işin içinde insan faktörü bulunduğundan; siyasi, ideolojik, dinî eğilimler, ticari beklentiler işin içine girecek, sonuçta ham haber ve görüntüler işin mutfağında işlenerek izleyiciye, okuyucuya aktarılacaktır. Bu durum bilgiyi, haberi yani dünyasal gerçekliği medyatik gerçekliğe dönüştüren ve mevcut veriyi araç hâline getiren stratejileri de beraberinde getirecektir.”
Medya ve din ilişkisinde en hassas çizgi…
“Söz konusu olan bilgi veya haber din gibi hassas ve bütün toplumu yakından ilgilendiren bir alana ait olduğunda, medyadan beklenen duyarlılık ve titizlik daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden insanlara dünya ve ahiret mutluluğunu temin etmek üzere gönderilen dinin, dünyevi beklentiler ve maddi çıkarlar uğruna feda edilmemesi ve ticari beklentilere araç kılınmaması medya din ilişkilerinde en hassas çizgilerden birini oluşturmaktadır.”
Medyanın halka sunduğu Ramazan, bir festival mevsimi gibi
“Dinî hayatın canlandığı, dinî duyguların daha yoğun olarak yaşandığı ramazan ayına bakıldığında, medyanın halka sunduğu ramazan, ana haber bültenlerinden başlayarak bütün medyayı kuşatan bir festival mevsimi gibidir. Tüketim kültürü odaklı yayınlarla özel lüks iftar menülerinin yer aldığı yemek programları, cömertlik ve yardımlaşma duygularından ziyade israf sofralarını bizlere sunmaktadır. Reklam literatüründe de dinin etkisini yine ramazan ayında üzülerek belirtelim ki net bir şekilde görebilmekteyiz.”
"Maneviyat iklimi zedeleniyor"
“Medya, dinin yüzyıllarca tartışmasız bir biçimde uygulanmış, yaşanmış konularını bile tanınmış medya simaları üzerinden tartışmaya açarak, bireysel ve sosyal hayatımıza ferahlık ve huzur getiren maneviyat iklimini zedelemekte ve zihin karışıklığına sebebiyet vermektedir. Benzer durum, orucun sağlık üzerindeki olumsuz etkileri, ramazan ayının uzun ve sıcak günlere denk gelmesinden hareketle doğabilecek sağlık problemleri, oruç tutmayanlar üzerinde uygulanan manevi baskı gibi haber ve yorumlar da gazete ve televizyonlarda sıkça yer almaktadır.”
Kurban haberleri
“Belli ibadetler üzerinden dinin özüne yönelik eleştirilerin gündeme gelmesi medyada sıkça yer alan hususlar arasındadır. Özellikle Kurban Bayramlarında sunulan haber bültenlerinde ağırlıklı olarak bu tarz haberler yer alabilmektedir. Kurban kesmenin hayvana yapılan bir eziyet ve hayvan haklarının ihlali olarak aksettirilmesi, Kurban Bayramı öncesinde sokaklarda, caddelerde hayvan kovalama görüntüleri; bayram sonrasında ise uygunsuz biçimde kurban kesimi ve atıklarının, oluşan çevre kirliliğinin sıklıkla yayınlanması, din konusunda zihinlerde yanlış bir algının oluşmasına sebebiyet vermektedir. Medyanın kurban ibadeti sırasında yapılan yanlışlara dikkat çekmesinin elbette faydalı olduğu kabul edilmekle beraber, yapılan hataların kurbanın özüne, hatta dinin belli sabitelerine dair bir tartışmaya dönüştürülmesi elbette doğru değildir.”
Dindar kadınların eğitimsiz, hizmetçi, temizlikçi rollerde verilmesi
"Medyada din adamı ve dinî hassasiyeti olan kesimler yer alış biçimi de geçmişten bu yana çoğu zaman sorunludur. Son yıllarda olumlu örneklerde artış olsa da; din adamının kıyafetinden saçına, sakalına ve toplumsal statüsüne varıncaya kadar çoğu zaman küçümseyici bir sunumla verildiği gözlemlenebilmektedir. Film ve dizilerde çirkin, hilekâr, yalancı hoca tiplemeleri; kekeme, kişiliksiz din adamı karakterleri; dinî duyarlılığı olan kadınların genellikle eğitimsiz, hizmetçi, temizlikçi, vb. rollerde yer alması bunun örnekleri arasında zikredilebilir.”
Popüler kültüre alternatif bir dinî sunum nasıl yapılmalı?
“Popüler kültüre alternatif ve reyting/reklam kaygısından uzak bir dinî sunuma ihtiyaç bulunmaktadır. Bunu sağlamak için de hakikatleri imajlarla ve simülasyonlarla örtmemek, irşat ve tebliği reklam ve propagandaya dönüştürmemek, dini aktarımda ticari ve siyasi kaygılar gütmemek, din konusunda ölçüsüz, doğruluğu kabul görmemiş, tartışmalı ve tutarsız bilgi aktarımından uzak durmak, ütopik, tamamen duygusal ya da tarihe hapsedilmiş bir din sunumu yerine, dinin temel sabitelerini dikkate alan, İslam’ın günümüze ışık tutan, insanlığın bugünkü açmazlarına çözümler sunan, hayatın içinden içerikler üretmek gerekmektedir.”
Kişiye özel fetvaların internette yayınlanması ne kadar doğru!
“Bir web sitesi yapabilen veya yaptırabilen herkes, insanlara kendi doğrularını anlatma fırsatı bulabilmektedir. Bu sitelerde yetkili yetkisiz pek çok kişilerce geçmişte verilen kimi fetvaların yerindeliği veya kişiye özel cevapların kamuoyu ile paylaşılması ne kadar doğrudur? Bunun cevabını vermek alan uzmanlarının işidir, ancak bunların oluşturduğu sorunları görmek için uzmanlığa ihtiyaç yoktur. Ne yazık ki sağlıklı bilgilere her zaman ulaşabilen ve güvenli bilgi alınabilen sitelerin sayısı da istenilen miktarda değildir, yine bu konuda herkesi ölçülü olmaya mecbur edecek bir yaptırım gücü de henüz mevcut değildir.”
Diyanet Aylık Dergi’nin son sayısındaki yazısında Salman, medyanın ekonomiden siyasete, sanat ve edebiyattan din alanına varıncaya kadar sosyal hayatı çok yönlü etkileyen bir güce sahip olduğunu kaydetti.
Böyle bir güce sahip medyanın güvenilir olması gerekirken çeşitli nedenlerle günümüzde medyanın olayları olduğu gibi aktarmadığını ifade eden Salman, şöyle devam etti:
“Her şeyden önce işin içinde insan faktörü bulunduğundan; siyasi, ideolojik, dinî eğilimler, ticari beklentiler işin içine girecek, sonuçta ham haber ve görüntüler işin mutfağında işlenerek izleyiciye, okuyucuya aktarılacaktır. Bu durum bilgiyi, haberi yani dünyasal gerçekliği medyatik gerçekliğe dönüştüren ve mevcut veriyi araç hâline getiren stratejileri de beraberinde getirecektir.”
Medya ve din ilişkisinde en hassas çizgi…
“Söz konusu olan bilgi veya haber din gibi hassas ve bütün toplumu yakından ilgilendiren bir alana ait olduğunda, medyadan beklenen duyarlılık ve titizlik daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden insanlara dünya ve ahiret mutluluğunu temin etmek üzere gönderilen dinin, dünyevi beklentiler ve maddi çıkarlar uğruna feda edilmemesi ve ticari beklentilere araç kılınmaması medya din ilişkilerinde en hassas çizgilerden birini oluşturmaktadır.”
Medyanın halka sunduğu Ramazan, bir festival mevsimi gibi
“Dinî hayatın canlandığı, dinî duyguların daha yoğun olarak yaşandığı ramazan ayına bakıldığında, medyanın halka sunduğu ramazan, ana haber bültenlerinden başlayarak bütün medyayı kuşatan bir festival mevsimi gibidir. Tüketim kültürü odaklı yayınlarla özel lüks iftar menülerinin yer aldığı yemek programları, cömertlik ve yardımlaşma duygularından ziyade israf sofralarını bizlere sunmaktadır. Reklam literatüründe de dinin etkisini yine ramazan ayında üzülerek belirtelim ki net bir şekilde görebilmekteyiz.”
"Maneviyat iklimi zedeleniyor"
“Medya, dinin yüzyıllarca tartışmasız bir biçimde uygulanmış, yaşanmış konularını bile tanınmış medya simaları üzerinden tartışmaya açarak, bireysel ve sosyal hayatımıza ferahlık ve huzur getiren maneviyat iklimini zedelemekte ve zihin karışıklığına sebebiyet vermektedir. Benzer durum, orucun sağlık üzerindeki olumsuz etkileri, ramazan ayının uzun ve sıcak günlere denk gelmesinden hareketle doğabilecek sağlık problemleri, oruç tutmayanlar üzerinde uygulanan manevi baskı gibi haber ve yorumlar da gazete ve televizyonlarda sıkça yer almaktadır.”
Kurban haberleri
“Belli ibadetler üzerinden dinin özüne yönelik eleştirilerin gündeme gelmesi medyada sıkça yer alan hususlar arasındadır. Özellikle Kurban Bayramlarında sunulan haber bültenlerinde ağırlıklı olarak bu tarz haberler yer alabilmektedir. Kurban kesmenin hayvana yapılan bir eziyet ve hayvan haklarının ihlali olarak aksettirilmesi, Kurban Bayramı öncesinde sokaklarda, caddelerde hayvan kovalama görüntüleri; bayram sonrasında ise uygunsuz biçimde kurban kesimi ve atıklarının, oluşan çevre kirliliğinin sıklıkla yayınlanması, din konusunda zihinlerde yanlış bir algının oluşmasına sebebiyet vermektedir. Medyanın kurban ibadeti sırasında yapılan yanlışlara dikkat çekmesinin elbette faydalı olduğu kabul edilmekle beraber, yapılan hataların kurbanın özüne, hatta dinin belli sabitelerine dair bir tartışmaya dönüştürülmesi elbette doğru değildir.”
Dindar kadınların eğitimsiz, hizmetçi, temizlikçi rollerde verilmesi
"Medyada din adamı ve dinî hassasiyeti olan kesimler yer alış biçimi de geçmişten bu yana çoğu zaman sorunludur. Son yıllarda olumlu örneklerde artış olsa da; din adamının kıyafetinden saçına, sakalına ve toplumsal statüsüne varıncaya kadar çoğu zaman küçümseyici bir sunumla verildiği gözlemlenebilmektedir. Film ve dizilerde çirkin, hilekâr, yalancı hoca tiplemeleri; kekeme, kişiliksiz din adamı karakterleri; dinî duyarlılığı olan kadınların genellikle eğitimsiz, hizmetçi, temizlikçi, vb. rollerde yer alması bunun örnekleri arasında zikredilebilir.”
Popüler kültüre alternatif bir dinî sunum nasıl yapılmalı?
“Popüler kültüre alternatif ve reyting/reklam kaygısından uzak bir dinî sunuma ihtiyaç bulunmaktadır. Bunu sağlamak için de hakikatleri imajlarla ve simülasyonlarla örtmemek, irşat ve tebliği reklam ve propagandaya dönüştürmemek, dini aktarımda ticari ve siyasi kaygılar gütmemek, din konusunda ölçüsüz, doğruluğu kabul görmemiş, tartışmalı ve tutarsız bilgi aktarımından uzak durmak, ütopik, tamamen duygusal ya da tarihe hapsedilmiş bir din sunumu yerine, dinin temel sabitelerini dikkate alan, İslam’ın günümüze ışık tutan, insanlığın bugünkü açmazlarına çözümler sunan, hayatın içinden içerikler üretmek gerekmektedir.”
Kişiye özel fetvaların internette yayınlanması ne kadar doğru!
“Bir web sitesi yapabilen veya yaptırabilen herkes, insanlara kendi doğrularını anlatma fırsatı bulabilmektedir. Bu sitelerde yetkili yetkisiz pek çok kişilerce geçmişte verilen kimi fetvaların yerindeliği veya kişiye özel cevapların kamuoyu ile paylaşılması ne kadar doğrudur? Bunun cevabını vermek alan uzmanlarının işidir, ancak bunların oluşturduğu sorunları görmek için uzmanlığa ihtiyaç yoktur. Ne yazık ki sağlıklı bilgilere her zaman ulaşabilen ve güvenli bilgi alınabilen sitelerin sayısı da istenilen miktarda değildir, yine bu konuda herkesi ölçülü olmaya mecbur edecek bir yaptırım gücü de henüz mevcut değildir.”