Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Aşina Gülerarslan tarafından kaleme alınan "Uhreviye Karşı Seküler; Din ve Televizyon” başlıklı makalede, medya ve din ilişkisi ele alındı. Medyanın, özellikle televizyonun dini ele alış – kullanış biçiminin kutsallığın algılanmasına veya mevcut algıların deformasyonuna yol açabileceğine değinen Gülerarslan, medya ve dinin farklı referanslara sahip olduklarını belirterek şunları yazdı:
“Din ve televizyon ilişkisinin önemli bir boyutu, farklı referanslara sahip olmalarıdır. Din, kutsallıkla ilişkili, uhrevi – öteki dünya temeline sahipken televizyon seküler - dünyevi bir araçtır. Din ile televizyon arasındaki en büyük fark bu referans çerçevesidir. Televizyonda yayınlanan çeşitli programlarda din olgusu ne kadar ciddi ele alınırsa alınsın, dini duyumsamanın gerçekleşmesi aracın yapısı itibariyle mümkün olamamaktadır”
Kutsallıllıkla ilgili bir çerçeve kurulamıyor
Medyada yayınlanan dini ritüellerin, dinsel deneyim yaşamak için gerekli ruhsal boyuta ulaştırmadığını kaydeden Gülerarslan şu ifadeleri kullandı:
“Tüm dini ritüllerde, mekanın kutsallıkla donatılması gerekliliği, yemek yememek, konuşmamak, sesiz kalmak gibi öte dünyasal nitelikle uyumlu davranış kuralları vardır. Ancak bireyler televizyon izlerken dünyevi işlerine de devam edebildiklerinden gerçek bir dinsel deneyim yaşamak için gerekli ruhsal boyuta ulaşamamaktadır. Ayrıca televizyon ekranının yarattığı seküler etki bireylerin bu boyuta geçmelerini engellemektedir. Ekran, izleyicilere günlük olaylar, reklamlar ve eğlence dünyasıyla sarmalanmış bir benlik telkin etmekte dolayısıyla bireylerin zihinlerinin kutsallıkla ilgili bir çerçeve için yeniden düzenlenmesi nereneyse imkansız hale gelmektedir.”
Medyadaki cinci, medyum, üfürükçülere dikkat!
Güleraraslan, medyada boy gösteren cinci, medyum, üfürükçü vb. kişiler hakkında da değerlendirmelerde bulundu. Gülerarslan, bu tür içeriklerin karşısında “dinin özellikle gençler arasında nasıl algılandığının araştırılması ve bununla ilgili tedbirlerin alınması zorunlu görünmektedir” diyerek şunları belirtti:
“Ülkemiz açısından, sahte şeyhlerin, üfürükçü hocaların gösterildiği programlardan başlayarak, televizyonlarda boy gösteren cinci, medyum, şifre çözücü unvanına sahip olan kişiler göz önüne alındığında dinin özellikle gençler arasında nasıl algılandığının araştırılması ve bununla ilgili tedbirlerin alınması zorunlu görünmektedir. Çünkü çağın tekno- bireyleri olarak yetişmekte olan ve televizyonu bir çeşit akıl hocası olarak gören genç neslin gözlerinin önüne serilen bu “tablo”, dini algılayışta bir takım yanlışlıklara neden olabilir. Diğer yandan toplumsal bütünlüğün önemli bir dinamiği olan dinin tıpkı öğütülen diğer değerler gibi popüler kültürün bir malzemesi olarak tükettirilmesi ve tüketilmesinin çeşitli çözülmelere yol açabileceği göz ardı edilmemelidir.”
Makalenin tamamını kaynağından okumak için lütfen tıklayınız.