Araştırmacı-yazar Mustafa Soykök, Anadolu Gençlik Dergisi'nin "Medya ve Din" konusul dosyasında din ve onun anlatımının, insanın ilgi, ihtiyaç ve eğilimlerinin odak noktası olduğunu belirtti.
Soykök, dinin medya yoluyla anlatımında bazı paradokslar bulunduğunu ifade ederek "Medya yoluyla anlatılan hangi dindir? Dinin hangi boyutudur? Özellikle İslam’ın düzen oluşu; ekonomi, siyaset, aile, hukuk, ahlak vb. alanlarda bağlayıcı hükümler ortaya konuşu medya vaizleri yoluyla ne derece topluma aktarılabilecektir?” sorularını gündeme getirdi.
Soykök şunları söyledi:
“Medya vaizleri bireysel dindarlığın davetçisidir”
Dinin medya yoluyla anlatımında bir bütüncüllük problemi vardır. Medya vaizleri bireysel bir dindarlığın davetçisidirler. Hâlbuki İslam; fert, cemaat ve düzen bazında yaşanılması gereken bir dindir. Bir dünya gerçeği olduğu zannettirilen faiz, hakkındaki onlarca tehdit dolu ayet-i kerime ve hadis-i şerife rağmen sohbetlere konu kılınamaz. Faizsiz bir düzenin niçin ve nasıl kurulması gerektiği konuşulamaz. Çünkü muhtemelen birazdan verilecek arada kapitalizmin ileri karakolu olan bir bankanın reklamı yayınlanacaktır. Çayı sol eliyle içen banka çalışanına “Evladım çayı sağ elinde iç. Sol elle yemek içmek günahtır.” diye din tebliği yapan ve “Hacı abi sağ elimle senin faizini hesaplıyorum. Mecbur sol elimle içeceğim” cevabını alan dini bütünlerin varlığından söz edilir.
“Reyting kaygısıyla üretilen programlar irşat olarak nitelendirilemez”
Dinin medya yoluyla anlatımında bir başka problem reyting kaygısıdır. İrşat; insanları duygusal olarak tatmine ulaştırma zemini olarak görülmemelidir. Salt eğlendirme ve salt ağlatma üzerine kurulu ve reyting toplama amacıyla üretilmiş programlar irşat olarak nitelendirilemezler. Hiç bir Peygamber toplumuna sıradan şeyler anlatmamıştır. Anlattıklarını şeyler ümmetlerini ve özellikle kurulu düzenin sahiplerini rahatsız etmiştir. Beğeni toplamamışlar, alkış almamışlardır. Temel bir kuraldır; insan alkış aldığı yere talkın veremez. (Talkın: Bir duyguyu bir düşünceyi aşılama) İnsanı harekete geçirmeyen bir din anlatımı insanı oyalayan bir uyuşturucu görevi görecektir. Yapılan iş; yaşadığımız çağın bireyselleştirici ve bencilleştirici, karmaşık ortamında insanların kalplerini yumuşatmalı, onlarda hem yüce duygular uyandırmalı hem de iyiliğe özendirerek iyi ve güzel davranışlar kazandıracak şekilde yapılmalıdır.
“Bozuk olan sistemin kendisidir”
Medya vaizleri, söyleyene zararı dokunmayacak, dinleyene de hoş vakit geçirmekten başka faydası olmayacak şeyleri konuşmaktadırlar. Aslına bakarsanız bozuk olan sistemin kendisidir. Tezgâh bozuk olduğu sürece en becerikli, en bilgili ustaları bile ekran karşısına çıkarsanız düzgün bir üretim gerçekleştiremeyeceklerdir. Önemli olan vicdanlarımızın vaazını dinlemektir.
Soykök, dinin medya yoluyla anlatımında bazı paradokslar bulunduğunu ifade ederek "Medya yoluyla anlatılan hangi dindir? Dinin hangi boyutudur? Özellikle İslam’ın düzen oluşu; ekonomi, siyaset, aile, hukuk, ahlak vb. alanlarda bağlayıcı hükümler ortaya konuşu medya vaizleri yoluyla ne derece topluma aktarılabilecektir?” sorularını gündeme getirdi.
Soykök şunları söyledi:
“Medya vaizleri bireysel dindarlığın davetçisidir”
Dinin medya yoluyla anlatımında bir bütüncüllük problemi vardır. Medya vaizleri bireysel bir dindarlığın davetçisidirler. Hâlbuki İslam; fert, cemaat ve düzen bazında yaşanılması gereken bir dindir. Bir dünya gerçeği olduğu zannettirilen faiz, hakkındaki onlarca tehdit dolu ayet-i kerime ve hadis-i şerife rağmen sohbetlere konu kılınamaz. Faizsiz bir düzenin niçin ve nasıl kurulması gerektiği konuşulamaz. Çünkü muhtemelen birazdan verilecek arada kapitalizmin ileri karakolu olan bir bankanın reklamı yayınlanacaktır. Çayı sol eliyle içen banka çalışanına “Evladım çayı sağ elinde iç. Sol elle yemek içmek günahtır.” diye din tebliği yapan ve “Hacı abi sağ elimle senin faizini hesaplıyorum. Mecbur sol elimle içeceğim” cevabını alan dini bütünlerin varlığından söz edilir.
“Reyting kaygısıyla üretilen programlar irşat olarak nitelendirilemez”
Dinin medya yoluyla anlatımında bir başka problem reyting kaygısıdır. İrşat; insanları duygusal olarak tatmine ulaştırma zemini olarak görülmemelidir. Salt eğlendirme ve salt ağlatma üzerine kurulu ve reyting toplama amacıyla üretilmiş programlar irşat olarak nitelendirilemezler. Hiç bir Peygamber toplumuna sıradan şeyler anlatmamıştır. Anlattıklarını şeyler ümmetlerini ve özellikle kurulu düzenin sahiplerini rahatsız etmiştir. Beğeni toplamamışlar, alkış almamışlardır. Temel bir kuraldır; insan alkış aldığı yere talkın veremez. (Talkın: Bir duyguyu bir düşünceyi aşılama) İnsanı harekete geçirmeyen bir din anlatımı insanı oyalayan bir uyuşturucu görevi görecektir. Yapılan iş; yaşadığımız çağın bireyselleştirici ve bencilleştirici, karmaşık ortamında insanların kalplerini yumuşatmalı, onlarda hem yüce duygular uyandırmalı hem de iyiliğe özendirerek iyi ve güzel davranışlar kazandıracak şekilde yapılmalıdır.
“Bozuk olan sistemin kendisidir”
Medya vaizleri, söyleyene zararı dokunmayacak, dinleyene de hoş vakit geçirmekten başka faydası olmayacak şeyleri konuşmaktadırlar. Aslına bakarsanız bozuk olan sistemin kendisidir. Tezgâh bozuk olduğu sürece en becerikli, en bilgili ustaları bile ekran karşısına çıkarsanız düzgün bir üretim gerçekleştiremeyeceklerdir. Önemli olan vicdanlarımızın vaazını dinlemektir.