Bilgi, insanlar var olduğu zamandan itibaren bir güç aracı olagelmiştir. Bilgi sahibi toplumlar, bilgiye ulaşma imkânı olmayan toplumlara göre hep bir adım ileride olmuştur. Antik Yunan, Mısır ve Çin toplumlarını diğerlerinden ayıran sebep, bilgiye ulaşma ve bilgiyi işleme imkânlarıydı. 11. Yüzyılda Endülüs’ün ve Bağdat’ın Avrupa’dan ileride olmasında, 18. Yüzyıl’da Avrupa’nın Doğu’dan ileride olmasında temel faktör yine bilgiydi. Buradaki ilerilik olgusu, bilimsel üretim açısından bir ileriliktir.
Tarihte bilginin yayılmasında belli başlı kırılma noktaları vardır. Bunlar arasında ilk olarak yazının icadını sayabiliriz. Yazının icadıyla birlikte bilginin dağılımı aşırı derecede artmadı fakat bilginin doğruluğu ve geçerliliği kabul edilebilir oldu. Bilginin dağılımını artıran gelişmenin temelinde ise modern matbaanın icadı vardır. Önceleri el yazması olarak çoğaltılan kitaplar, matbaa yoluyla daha kolay çoğaltılabildi. Diğer yandan gazetelerin ortaya çıkışı ile birlikte Avrupa’nın dört bir yanı son gelişmelerden haberdar olmaya başladı. İletişim teknolojileri ve enformasyonun yayılımında bir diğer ciddi kırılma noktası, Telgrafın icadı oldu. Telgrafla birlikte artık bilgi, ulaşım yollarından bağımsız olarak dağılabilecekti (Çünkü önceleri ticaret yolları, son dönemde ise demiryolu ile bilginin iletimi sağlanabiliyordu.) Telgraftan sonraki dönemde radyoyu (ilk defa bir kitle iletişim aracı evlere girdi), televizyonu (birden fazla duyumuza aynı anda hitap eden bir kitle iletişim aracı olması sebebiyle) ve son olarak da interneti sayabiliriz.
Bütün bu iletişim araçları, beraberinde yeni tarz-ı hayatlar getirdi. Burada Marshall McLuhan’ın “Mesaj, aracın kendisidir (Medium is message)” ifadesi üzerinden bir açıklama getirebiliriz.
Radyo, dünyanın bir ucunda bulunan bir kişinin konuşmasını, dünyanın diğer ucuna iletebilmesi sebebiyle çok ciddi bir teknolojik buluştu. Radyonun bir diğer özelliği, göze hitap eden gazetelerin aksine kulağa hitap eden bir iletişim aygıtı olmasıydı. Televizyon ise, hem göze, hem de kulağa hitap eden bir iletişim aygıtı olarak ortaya çıktı. Bu iki aygıt arasında ciddi farklılıklar bulunuyor. En basitinden, televizyon iki duyumuza birden hitap ettiğinden dolayı, onu seyrederken aynı anda başka bir işle/düşünceyle meşgul olmamıza izin vermez. Oysa radyo sadece duyma duyumuza hitap ettiğinden dolayı, duyduklarımızı zihnimizde görselleştirmemize olanak sağlar. 80’li ve 90’lı yılların radyo tiyatrolarını hatırlayacak olursak bu konu daha da netleşecektir. Televizyon ise gerçeği, izleyicinin nasıl görmesi isteniyorsa o şekilde görselleştirir ve yansıtır.
İnternete gelmeden önce belirtmemiz gereken bir nokta var ki; tüm bu icatlar, bilginin hızla çoğalmasını ve yayılmasını sağlamıştır. Burada bilgi yalnızca akademik bilgi anlamında değil, üretilen tüm içerikleri kapsamaktadır.
İletişim araçlarının 50 milyon kişiye kaç yılda ulaştığını gösteren bir araştırma sonucunda (1) telefonun 75 yılda, radyonun 38 yılda, televizyonun 13 yılda, internetin ise 4 yılda bu rakama ulaştığını görebiliriz. Daha da ilginci, 2012 yılında yayınlanan Angry Birds Space adlı video oyun uygulamasının 50 milyon kullanıcıya ulaşması, sadece 35 gün almıştır. Bilginin yayılımındaki bu olağanüstü artış, günümüzde içeriğin sorgulanması gerekliliğini doğurmaktadır. Özellikle internet ortamında yayılan içeriğin doğruluğu ve gerçekliği tartışılmaktadır. 2013 yılı verilerine göre dünya üzerindeki tüm elektronik posta iletilerinin %69.6’sı spam iletilerden oluşmaktadır. (2)
Diğer yandan internette üretilen bilgiler, hiçbir editoryal müdahaleye veya hiçbir doğrulama süzgecine tabi tutulmadan yayılmaktadır ve bu da dezenformasyona ve manipülasyona yol açmaktadır. Buna önemli bir örnek olarak Gezi Parkı Olayları sürecinde Türkiye’de sosyal medya üzerinden üretilen ve yayılan bilgiyi örnek verebiliriz. Olaylar süresince üretilen bilginin miktarı arttığı gibi, dezenformasyon miktarı da aynı oranda arttı. (3)
Bilginin günümüzde aldığı hâl, insanın ilerlemesine değil, aksine kendi iradesini kaybetmesine yol açmaktadır. Yukarıda bahsedilen “aşırı bilgilenme” sebebiyle birey artık kendi kararlarını veremez hâle gelmektedir. Zira bu kadar gürültünün içinde insan sağlıklı şekilde düşünme imkânı bulamaz. Bu durumun en fazla uygulandığı alanlardan birisi reklam sektörüdür. Reklam sektörü, müşterinin zihninde marka ile ilgili var olan algıyı olumlu yönde değiştirmeyi/geliştirmeyi veya müşterinin zihninde bir algı oluşturmayı amaçlar. Reklam bombardımanına maruz kalan müşteri, satın alma davranışını kendi zihninde var olan bilgilerle değil, reklamlar yoluyla maruz kaldığı bilgilerle gerçekleştirmektedir.
Haber bültenleri de aynı amaca hizmet etmektedir. Haber bültenleri, toplumsallaşmanın gerçekleşmesinde kilit rol oynarlar; insanlara neyi yaparlarsa cezalandırılacaklarını, neyi yaparlarsa ödüllendirileceklerini, yaşanan olaylar üzerinden anlatırlar. Bu şekilde toplum üzerinde bir baskı aracı, bir şiddet unsuru görevi görürler. Diğer yandan haber bültenleri, kişinin olağanüstü durumlara karşı duyarsızlaşmasına sebep olmaktadır. İnsan, hayatı boyunca toplamda birkaç defa karşılaşacağı kaza, ölüm, savaş gibi durumlara her gün onlarca defa kitle iletişim araçları yoluyla şahit olmaktadır. Bir zaman sonra bu iletiler kişi tarafından sıradan bilgiler olarak yorumlanmaya başlar ve çevreye karşı bir duyarsızlık oluşur.
İsveç Parlementosu’ndan bir parlementer şöyle söyler: “Karl Marx bugün yaşasaydı Das Kapital’i değil Die Information’u yazardı.” Günümüzde artık bilginin üretimini ve dağıtımını elinde bulunduranlar, aslında dünya sistemini elinde bulundurmaktadır. Sermaye ve hükümetler, medya yoluyla kitleleri istediği şekilde bilgilendirmekte ve ikna etmekte, bu şekilde kendilerine fayda sağlamaktadır. (4)
Bilginin artık bir ilerleme yolu olmaktan ziyade bir şiddet ve baskı unsuru olarak kullanıldığı günümüzde hepimiz iyi birer okuryazar, özelde, iyi birer medya okuryazarı olmak zorundayız. Aksi takdirde büyük sermaye ve medya odaklarının propagandalarını dillendiren yığınlar olmaktan öteye gidemeyiz.
Dipnotlar: (1) http://blogs.wsj.com/economics/2015/03/20/50-million-users-the-making-of-an-angry-birds-internet-meme/ (2) http://www.zdnet.com/article/worldwide-spam-rate-falls-2-5-percent-but-new-tactics-emerge/ (3) http://www.insanhaber.com/insan-ozel/gezi-surecinde-sosyal-medya-dezenformasyonlari-h19149.html (4) http://www.dunyabulteni.net/yazar/john-pilger/19485/medya-kontrolun-diger-adi-mi Not: Bu yazı, Ukba Dergisinin Haziran sayısından iktibas edilmiştir.
Tarihte bilginin yayılmasında belli başlı kırılma noktaları vardır. Bunlar arasında ilk olarak yazının icadını sayabiliriz. Yazının icadıyla birlikte bilginin dağılımı aşırı derecede artmadı fakat bilginin doğruluğu ve geçerliliği kabul edilebilir oldu. Bilginin dağılımını artıran gelişmenin temelinde ise modern matbaanın icadı vardır. Önceleri el yazması olarak çoğaltılan kitaplar, matbaa yoluyla daha kolay çoğaltılabildi. Diğer yandan gazetelerin ortaya çıkışı ile birlikte Avrupa’nın dört bir yanı son gelişmelerden haberdar olmaya başladı. İletişim teknolojileri ve enformasyonun yayılımında bir diğer ciddi kırılma noktası, Telgrafın icadı oldu. Telgrafla birlikte artık bilgi, ulaşım yollarından bağımsız olarak dağılabilecekti (Çünkü önceleri ticaret yolları, son dönemde ise demiryolu ile bilginin iletimi sağlanabiliyordu.) Telgraftan sonraki dönemde radyoyu (ilk defa bir kitle iletişim aracı evlere girdi), televizyonu (birden fazla duyumuza aynı anda hitap eden bir kitle iletişim aracı olması sebebiyle) ve son olarak da interneti sayabiliriz.
Bütün bu iletişim araçları, beraberinde yeni tarz-ı hayatlar getirdi. Burada Marshall McLuhan’ın “Mesaj, aracın kendisidir (Medium is message)” ifadesi üzerinden bir açıklama getirebiliriz.
Radyo, dünyanın bir ucunda bulunan bir kişinin konuşmasını, dünyanın diğer ucuna iletebilmesi sebebiyle çok ciddi bir teknolojik buluştu. Radyonun bir diğer özelliği, göze hitap eden gazetelerin aksine kulağa hitap eden bir iletişim aygıtı olmasıydı. Televizyon ise, hem göze, hem de kulağa hitap eden bir iletişim aygıtı olarak ortaya çıktı. Bu iki aygıt arasında ciddi farklılıklar bulunuyor. En basitinden, televizyon iki duyumuza birden hitap ettiğinden dolayı, onu seyrederken aynı anda başka bir işle/düşünceyle meşgul olmamıza izin vermez. Oysa radyo sadece duyma duyumuza hitap ettiğinden dolayı, duyduklarımızı zihnimizde görselleştirmemize olanak sağlar. 80’li ve 90’lı yılların radyo tiyatrolarını hatırlayacak olursak bu konu daha da netleşecektir. Televizyon ise gerçeği, izleyicinin nasıl görmesi isteniyorsa o şekilde görselleştirir ve yansıtır.
İnternete gelmeden önce belirtmemiz gereken bir nokta var ki; tüm bu icatlar, bilginin hızla çoğalmasını ve yayılmasını sağlamıştır. Burada bilgi yalnızca akademik bilgi anlamında değil, üretilen tüm içerikleri kapsamaktadır.
İletişim araçlarının 50 milyon kişiye kaç yılda ulaştığını gösteren bir araştırma sonucunda (1) telefonun 75 yılda, radyonun 38 yılda, televizyonun 13 yılda, internetin ise 4 yılda bu rakama ulaştığını görebiliriz. Daha da ilginci, 2012 yılında yayınlanan Angry Birds Space adlı video oyun uygulamasının 50 milyon kullanıcıya ulaşması, sadece 35 gün almıştır. Bilginin yayılımındaki bu olağanüstü artış, günümüzde içeriğin sorgulanması gerekliliğini doğurmaktadır. Özellikle internet ortamında yayılan içeriğin doğruluğu ve gerçekliği tartışılmaktadır. 2013 yılı verilerine göre dünya üzerindeki tüm elektronik posta iletilerinin %69.6’sı spam iletilerden oluşmaktadır. (2)
Diğer yandan internette üretilen bilgiler, hiçbir editoryal müdahaleye veya hiçbir doğrulama süzgecine tabi tutulmadan yayılmaktadır ve bu da dezenformasyona ve manipülasyona yol açmaktadır. Buna önemli bir örnek olarak Gezi Parkı Olayları sürecinde Türkiye’de sosyal medya üzerinden üretilen ve yayılan bilgiyi örnek verebiliriz. Olaylar süresince üretilen bilginin miktarı arttığı gibi, dezenformasyon miktarı da aynı oranda arttı. (3)
Bilginin günümüzde aldığı hâl, insanın ilerlemesine değil, aksine kendi iradesini kaybetmesine yol açmaktadır. Yukarıda bahsedilen “aşırı bilgilenme” sebebiyle birey artık kendi kararlarını veremez hâle gelmektedir. Zira bu kadar gürültünün içinde insan sağlıklı şekilde düşünme imkânı bulamaz. Bu durumun en fazla uygulandığı alanlardan birisi reklam sektörüdür. Reklam sektörü, müşterinin zihninde marka ile ilgili var olan algıyı olumlu yönde değiştirmeyi/geliştirmeyi veya müşterinin zihninde bir algı oluşturmayı amaçlar. Reklam bombardımanına maruz kalan müşteri, satın alma davranışını kendi zihninde var olan bilgilerle değil, reklamlar yoluyla maruz kaldığı bilgilerle gerçekleştirmektedir.
Haber bültenleri de aynı amaca hizmet etmektedir. Haber bültenleri, toplumsallaşmanın gerçekleşmesinde kilit rol oynarlar; insanlara neyi yaparlarsa cezalandırılacaklarını, neyi yaparlarsa ödüllendirileceklerini, yaşanan olaylar üzerinden anlatırlar. Bu şekilde toplum üzerinde bir baskı aracı, bir şiddet unsuru görevi görürler. Diğer yandan haber bültenleri, kişinin olağanüstü durumlara karşı duyarsızlaşmasına sebep olmaktadır. İnsan, hayatı boyunca toplamda birkaç defa karşılaşacağı kaza, ölüm, savaş gibi durumlara her gün onlarca defa kitle iletişim araçları yoluyla şahit olmaktadır. Bir zaman sonra bu iletiler kişi tarafından sıradan bilgiler olarak yorumlanmaya başlar ve çevreye karşı bir duyarsızlık oluşur.
İsveç Parlementosu’ndan bir parlementer şöyle söyler: “Karl Marx bugün yaşasaydı Das Kapital’i değil Die Information’u yazardı.” Günümüzde artık bilginin üretimini ve dağıtımını elinde bulunduranlar, aslında dünya sistemini elinde bulundurmaktadır. Sermaye ve hükümetler, medya yoluyla kitleleri istediği şekilde bilgilendirmekte ve ikna etmekte, bu şekilde kendilerine fayda sağlamaktadır. (4)
Bilginin artık bir ilerleme yolu olmaktan ziyade bir şiddet ve baskı unsuru olarak kullanıldığı günümüzde hepimiz iyi birer okuryazar, özelde, iyi birer medya okuryazarı olmak zorundayız. Aksi takdirde büyük sermaye ve medya odaklarının propagandalarını dillendiren yığınlar olmaktan öteye gidemeyiz.
Dipnotlar: (1) http://blogs.wsj.com/economics/2015/03/20/50-million-users-the-making-of-an-angry-birds-internet-meme/ (2) http://www.zdnet.com/article/worldwide-spam-rate-falls-2-5-percent-but-new-tactics-emerge/ (3) http://www.insanhaber.com/insan-ozel/gezi-surecinde-sosyal-medya-dezenformasyonlari-h19149.html (4) http://www.dunyabulteni.net/yazar/john-pilger/19485/medya-kontrolun-diger-adi-mi Not: Bu yazı, Ukba Dergisinin Haziran sayısından iktibas edilmiştir.