Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Bahset Karslı, televizyondaki evlenme programlarının vatandaşlar üzerindeki etkisini araştırdı. Erzurum’da 375 kişiyle yapılan anketin sonuçlarına göre, katılımcıların %83,56’sı evlilik programlarının geleneğimizi yansıtmadığını düşünüyor; bununla birlikte katılanların pekçoğu içeriklerden haberdar, camilerde dahi vatandaşlar arasında evlilik programları hakkında konuşulabiliyor.
Araştırma bulgularını islamvemedya.com’a değerlendiren Karslı “TV’deki evlenme programlarının evlenme geleneğimize uygunluğu konusunda katılımcıların %83,56'sı yansıtmadığını düşünmekteler.” dedi. Bununla birlikte tutum olarak olumsuz görülse de, evlenme programlarının izlendiğini belirten Karslı, bu tezatlığın nedenlerini şöyle açıkladı: “Bunun birçok sebebi var. Tutum ölçeklerinde insanların var olan durumdan ziyade ideal olanı ifade etmeleri hep ihtimal dahilindedir. Bir diğer husus, kültürel temelde kötülüğün konuşulmasının dahi kınanması anlamına gelen söylem masumluğudur.
Zira kadın programlarında bazen öyle konular dile getirilmektedir ki, katılımcıları, bu toprakların kadim geleneğindeki suça şahit olmanın getirdiği yükümlülükten ve böylesi konuların toplum içinde bu kadar rahat dile getirmenin zararlarından dolayı “gözüm takıldı, arkadaşlardan duydum, evde sohbet konusu olduğu için haberdar oldum” gibi ikincil söyleme büründürmektedir.
Yine televizyonun aile ve toplum hayatındaki yeri burada önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle ev hanımlarının günlük yaşamının akışına göre ayarlanan içerik, hem izlenme sebebi olarak hem de içeriğin meşruiyet kazanması olarak sonuçlanmaktadır.”
“Evlilik programları gelecek nesli, buharlaşmış anlamların kurbanları yapmaktadır.”
Karslı, evlilik programlarının etkisi konusunda ise şu açıklamada bulundu:
“Bir toplumun kendine özgülüğünü ifade eden geleneğin değişimi, anlam kargaşasına yol açmayacak şekilde devam etmelidir. Bireylerin sosyalleşmesini sağlayan evlenme geleneğinin de elbette ki çağa göre renklenen değişimi söz konusudur. Bu programlara yapılan itiraz, evliliğin temel işlevini kaybettirmesidir. Değerlerin içini boşaltan, bireylerin aidiyet duygusunu körelten, bir başkasına ait olan dünyanın irdelenmesi ve dikizlenmesi üzerine kurgulanan bu programlar, kendine özgülüğü zedelerken toplumsal temelde de gelecek nesli buharlaşmış anlamların kurbanları yapmaktadır.”
“Evlenmeyi para hedefiyle sınırlayan evlilik programları, değer kargaşasını meydana getirir.”
Evlenme geleneğimizin belli çerçeveler dâhilinde gelişen, kendine özgü ritüelleri olan ve kültürel atmosfere göre şekil kazanmış köklü bir gelenek olduğunu kaydeden Karslı, “Yarışma formatında evlenmeyi para hedefiyle sınırlayan evlilik programları, değer kargaşasını ve zihinsel bunalımı da beraberinde getirmektedir.” diyerek şöyle devam etti:
“Geleneksel yapıda var olan mutlu olmak ve neslin devamını sağlamak şeklindeki evliliğin içi boşaltılıp insanların oylarıyla her türlü ahlaki kaygıdan uzak şekilde şöhret adına insanların zihni köreltilmektedir. Yine aile sorunları her iki taraftan sözü dinlenen ve aile yakın olanların hakemliğiyle ele alınır ve çözülmeye çalışılır. Bundan hedeflenen şey, olay büyümeden kötü hadiseler yaşanmadan problemlere bir an önce müdahale etmektir. Televizyonun ruhsuz dünyasında, soğuk ve suçlayıcı bir dille sorunları ele almak da bir yöntem. Ama bu yöntemin sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı hepimizce malumdur.”
Mülakatın tamamını okumak için lütfen tıklayınız.
Araştırma bulgularını islamvemedya.com’a değerlendiren Karslı “TV’deki evlenme programlarının evlenme geleneğimize uygunluğu konusunda katılımcıların %83,56'sı yansıtmadığını düşünmekteler.” dedi. Bununla birlikte tutum olarak olumsuz görülse de, evlenme programlarının izlendiğini belirten Karslı, bu tezatlığın nedenlerini şöyle açıkladı: “Bunun birçok sebebi var. Tutum ölçeklerinde insanların var olan durumdan ziyade ideal olanı ifade etmeleri hep ihtimal dahilindedir. Bir diğer husus, kültürel temelde kötülüğün konuşulmasının dahi kınanması anlamına gelen söylem masumluğudur.
Zira kadın programlarında bazen öyle konular dile getirilmektedir ki, katılımcıları, bu toprakların kadim geleneğindeki suça şahit olmanın getirdiği yükümlülükten ve böylesi konuların toplum içinde bu kadar rahat dile getirmenin zararlarından dolayı “gözüm takıldı, arkadaşlardan duydum, evde sohbet konusu olduğu için haberdar oldum” gibi ikincil söyleme büründürmektedir.
Yine televizyonun aile ve toplum hayatındaki yeri burada önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle ev hanımlarının günlük yaşamının akışına göre ayarlanan içerik, hem izlenme sebebi olarak hem de içeriğin meşruiyet kazanması olarak sonuçlanmaktadır.”
“Evlilik programları gelecek nesli, buharlaşmış anlamların kurbanları yapmaktadır.”
Karslı, evlilik programlarının etkisi konusunda ise şu açıklamada bulundu:
“Bir toplumun kendine özgülüğünü ifade eden geleneğin değişimi, anlam kargaşasına yol açmayacak şekilde devam etmelidir. Bireylerin sosyalleşmesini sağlayan evlenme geleneğinin de elbette ki çağa göre renklenen değişimi söz konusudur. Bu programlara yapılan itiraz, evliliğin temel işlevini kaybettirmesidir. Değerlerin içini boşaltan, bireylerin aidiyet duygusunu körelten, bir başkasına ait olan dünyanın irdelenmesi ve dikizlenmesi üzerine kurgulanan bu programlar, kendine özgülüğü zedelerken toplumsal temelde de gelecek nesli buharlaşmış anlamların kurbanları yapmaktadır.”
“Evlenmeyi para hedefiyle sınırlayan evlilik programları, değer kargaşasını meydana getirir.”
Evlenme geleneğimizin belli çerçeveler dâhilinde gelişen, kendine özgü ritüelleri olan ve kültürel atmosfere göre şekil kazanmış köklü bir gelenek olduğunu kaydeden Karslı, “Yarışma formatında evlenmeyi para hedefiyle sınırlayan evlilik programları, değer kargaşasını ve zihinsel bunalımı da beraberinde getirmektedir.” diyerek şöyle devam etti:
“Geleneksel yapıda var olan mutlu olmak ve neslin devamını sağlamak şeklindeki evliliğin içi boşaltılıp insanların oylarıyla her türlü ahlaki kaygıdan uzak şekilde şöhret adına insanların zihni köreltilmektedir. Yine aile sorunları her iki taraftan sözü dinlenen ve aile yakın olanların hakemliğiyle ele alınır ve çözülmeye çalışılır. Bundan hedeflenen şey, olay büyümeden kötü hadiseler yaşanmadan problemlere bir an önce müdahale etmektir. Televizyonun ruhsuz dünyasında, soğuk ve suçlayıcı bir dille sorunları ele almak da bir yöntem. Ama bu yöntemin sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı hepimizce malumdur.”
Mülakatın tamamını okumak için lütfen tıklayınız.