Kültürel iktidarın yansıma sahalarından biri kuşkusuz ki tiyatro. İslamî camianın kültürel dokusunu sahneye taşıyan senarist, oyuncu ve ekipler, kültürel iktidara alternatif yollar geliştiriyor. Biz de Tiyatro Külliyen’in kurucusu, oyuncu, eğitmen ve senarist Ayşe Şahinboy Doğan ile alternatif tiyatroyu konuştuk.
İslamvemedya.com: Tiyatro Külliyen’in kuruluş amacı hakkında şunları söylüyorsunuz: “Amacımız sahada dilimizi ve derdimizi anlayabilecek nitelikli insan bulamadığımız ve bizim adamlar olmadığı için, insan yetiştirme üzerine bir sistem kurmaktı” Dilimizi ve derdimizi derken neyi kast ediyorsunuz?
Ayşe Şahinboy Doğan: Tiyatro tarihimize baktığımızda, çıkış noktasının batıya öykünerek, modelleyerek ve uyarlamalar yaparak ilerlediğini görüyoruz. Maalesef ortaya çıkan kültür ve sanat anlayışının ülkenin tamamını kapsayıcı bir dilde olmayışı, özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir bağlamında sıkışıp kalması, bize dair hikayelerin sahneye aktarılmasını sekteye uğratmıştır. Bu noktada batılı anlayışın dışına çıkıp, kendi hassasiyetleriyle kültür üreticisi olmak isteyen sanatçıların varlık göstermesine fırsat verilmemiş, çok da müsaade edilmemiştir. Fakat 1916’dan bugüne gelindiğimizde özel bir tiyatro kurmak, oyunlar çıkartmak ve seyirciye ulaşmanın alternatif yolları çoğaldı diyebiliriz.
İslamvemedya.com: Siz nasıl bir alternatif geliştirdiniz?
Ayşe Şahinboy Doğan: Tiyatro kendi disiplini içerisinde kurallarıyla var olur, lakin bu kurallar kati değildir. Hikayeyi sanatçı nasıl aktarmak isterse o şekilde esneyebilen bir yapısı da vardır. O yüzden biz, küfür, argo ve müstehcenlik olmadan da mizahın yapılabileceğini, manevi hikayelerin didaktik değil empatik bir dille anlatılabileceğini göstermeye çalışıyoruz. Yani tiyatronun sahne kurallarını, disiplinini kendi anlayışımıza göre geliştiriyoruz.
“Manevî konuları mizahla sunuyoruz”
İslamvemedya.com: Mesela, birkaç örnek verebilir misiniz?
10 yıldır sahne alan yazarı olduğum Ziyafet Sofrası oyunumuzda aslında namazla ilgili çok özel diyaloglar yer alıyor. Oyunun manevi hikayesini, mizahi unsurlarla seyirciye sunuyoruz. Bunu bi 50 yıl önce ya da 30 yıl önce yapmak oldukça zordu. Tiyatro Külliyen olarak, toplum ve ahlaki normlara karşı olan hassasiyetlerimiz var, o yüzden hem yaşantımız hem de sanatımız bu doğrultuda şekilleniyor. Kaliteyi önemsiyoruz. Çünkü hikayeniz ve oyunculuklarınız vasat olursa yaptığınız şey tiyatro olmuyor. Derdimiz kimseye sahneden bir şey öğretmek değil, kendimizi eleştirmek, eksiklerimizi hikayeler içerisinde sunmak. Oyun sonunda seyirci de kendinden bir şeyler buluyorsa o zaman mutlu oluyoruz.
“İnanca bu kadar uzak bir kültür sektörü, elbette mütedeyyin kişileri barındırmakta zorlanır.”
İslamvemedya.com: İlk soruya paralel bir soru sorarak devam edelim. Mevcut sistem, mütedeyyin insanların yetişmesine uygun zemin teşkil etmiyor mu?
Ayşe Şahinboy Doğan: Aslında ortada mevcut bir sistem var diyemiyoruz. Çünkü, sistem düzen demektir. Oysa bizim şu anda içinde bulunduğumuz sektör dağınık ve düzensiz. Köşe başlarını tutan, mali açıdan imkanları olan bazı yapım firmaları sektörü domine ediyor. Kurallar koyuyorlar ve bu kurallara uymayanlar çembere dahil olamıyor. Çizdikleri bir profil var ve inanç noktasında hassasiyetlere sahipseniz hali hazırda devam eden çemberin içerisinde başarılı olmanız güç. Geçtiğimiz yıllarda bazı sanatçılar için “sette namaz kılıyor” şeklinde haber çıkmıştı. Müslümanın vazifesi olarak gördüğü bi ibadet haber olmamalı diye düşünüyorum. Yakın zamana kadar sinema filmlerinde ezan sesini duymadığımız ise çokça konuşulan bir konuydu. Kendi insanın inancına bu kadar uzak bir kültür sektörü, elbette mütedeyyin kişileri barındırmakta zorlanır.
“Aynı dünya görüşünü paylaştığımız ve mali açıdan imkânları olanlar sanata ve sanatçıya destek olmuyor.”
İslamvemedya.com: Yaşadığınız tecrübeler oldu mu bu manada?
Ayşe Şahinboy Doğan: Ayrıştırıcı bir dil kullandıkları, ötekileştirdikleri ve görmek istemedikleri bir kitle, mütedeyyin insanlar. Seyirci olarak kabul ediyorlar ama sanatçı kimliğini çok yakıştıramıyorlar maalesef. Kulis Tiyatro Dergisi’nin yayın yönetmenliğini yaparken, bir tiyatro sanatçısı, başörtülü olduğum için bize röportaj vermemişti, bir başkası ise yüzüme bile bakmak istememişti. Bunlar benim için komik durumlar, zira bana saygı göstermeyen insanları sanatçı olarak da ciddiye alamıyorum. Ama benden daha genç birinin başına gelse, kırılır, incinir ve yapmak istediği hayallerden korkarak kaçabilir. “Gelmeyin kardeşim, gidin kendi bahçenizde oynayın” diyorlar, ki haklılar. Mecburi bir tarafa geçmenizi istiyorlar. İşte bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı kendi tiyatromuzu kurduk. Ama bu işler himayeye muhtaçtır. Himaye edecek holdinglerimiz, finans kurumlarımız maalesef yok. Aynı dünya görüşünü paylaştığımız ve mali açıdan imkanları olanlar maalesef sanata ve sanatçıya destek olmuyor.
“Başörtüsüyle sahne tecrübesi yaşamak isteyen kadınlara alan açıyoruz”
İslamvemedya.com: Yeni Şafak’taki bir haberde, tiyatro okulunuz “tiyatro oyuncusu olmak isteyen başörtülü kadınların eğitim alıp oyun sahneleyecekleri bir alan olmamasından yola çıkılarak eğitimlere başladı” diye tanımlanıyor. Bu tanım doğru ise 2013 yılından 2024 yılına dek tiyatro sektöründe bir değişim olmadığını söyleyebilir misiniz?
Ayşe Şahinboy Doğan: 2013 yılında sadece kadınlar için tiyatro eğitimlerine başladığımda çıkış noktam, benim gibi başörtüsüyle sahne tecrübesi yaşamak isteyen kadınlara bir alan açmaktı. Yıllar içerisinde müfredatımı farklı metotları bir araya getirerek genişlettim. Tiyatro eğitimi demek sadece oyuncu olmak değil, aynı zamanda kendini keşfetmeyi barındırıyor. Kendinizi doğru ifade etme becerileriniz gelişiyor, sesinizi ve jest-mimiklerinizi kullanmayı öğreniyorsunuz. Duygularınızı kontrol etmeyi; stres, kaygı ve öfke gibi günlük hayatımızda bizi zora sokabilecek dalgalanmaları yönetmeyi öğreniyorsunuz. Volver Tiyatro ile kadınlarımızla sahne çalışmaları yapıyor, oyunlar çıkartıyoruz. Gönül isterk i bu tarz gruplar çoğalsın, ülkemizin her şehrinde kadınlarımız için tiyatro eğitimi veren kurumlar olsun. Henüz o aşamaya gelemedik ama zamanla bu halka büyüyecek diye ümit ediyorum.
Gelecek adına ümit vadeden gelişmeler
İslamvemedya.com: kültürel iktidar olarak zikredilen olgunun yansımalarının sektördeki çıkmazlarını ortadan kaldırmak için, çalışmalarınıza ilaveten neler yapılmalı?
Ayşe Şahinboy Doğan: A bankası film festivallerine destek verir, E holdingi köklü bir kültür sanat vakfının kuruluşunu destekler, G bankası tiyatro için projelere fon ayırır. Y bankası hem yayın dünyasına hem de sinema dünyasına katkılar sağlar. Tanım gereği kategorize etmem gerekirse, mütedeyyin firmalar değil bunlar. Biz de en fazla geleneksel sanatlara dair çalışmalar görebilirsiniz. Sinema ve tiyatroya yatırım yapmak, fon ayırmak ya da destek olmak akla pek gelmez. Sitem edebilecek bir noktada olduğumu düşünüyorum, çünkü sektörde 25 yıldır varlık gösteriyorum. Lakin ümitsiz değilim, zira yeni yeni kültür ve sanatın ne kadar önemli olduğunu anlayan insanların girişimlerine şahit oluyoruz. Elbette beklediğimiz oranda hızlı değil ama bizden sonra gelecek nesil için ümit vadediyor. Bir tiyatro grubu olmanın ötesine geçip bir mekan açmak, burayı eğitim kurumu haline getirmek gibi hayallerimiz var. Tabi ki hayallerimiz büyüdükçe maddi anlamda gerçeklerle yüzleşiyoruz. Sanatçıların nitelikli projelerini değerlendirebilecek daha fazla kurumun olması gerekiyor. Kültür Bakanlığının verdiği destekler ne kadar kıymetli olsa da, sanatçının adım atarken maddiyatın kıskacın üretime geçmesi zor. O yüzden sadece devletten destek bekleyerek değil, özel kurumların da taşın altına elini koyarak, sanata alan açması lazım. Dijital dünyanın gerçeklerinin farkında olarak, seyircinin algısını dikkate alarak, nitelikli eserler üretmeye devam edebilecek yollar bulmamız elzem.
"Medya ve Din: Bir Kültürel İktidar Meselesi" dosyasındaki diğer metinler için tıklayınız.