Yrd. Doç. Dr. Yusuf Özkır, hakikat, medya ve etki kavramlarına temas ederek, medyanın hakikatin sadece bir kısmını aktarabileceğini belirtti. İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Özkır, Din ve Hayat Dergisinin 21. sayısında, kitle iletişim araçlarının (gazete, radyo, televizyon, internet) hayatı kuşattığını ve bu kuşanmışlık içinde hakikatin düşünülemediğini ifade etti.
Kitle iletişim araçlarının hakikati olduğu gibi yansıtmaktan uzak olduğuna işaret eden Özkır, hakikat ile sunulan ve zihinde canlanan şey arasındaki farka vurgu yaptı.
Özkır, “Gazete, TV, radyo, internet gibi araçlardan yansıyan enformasyon akışı en fazla bir ressamın portresine yansıtabildiği kadarıyla asıl olana yaklaşabilir ve esasa dair bir fikir verebilir. Kitle iletişim araçlarının entelektüel sermaye ve ideolojik bagajlarla olabildiğince yoğun dozajlarlar yoğrulduğu düşünülürse, ressamın aktarabildiği dahi bir ekrandan sunulana göre çok daha sahici kalabilir.” ifadelerine yer verdi.
Dini programların etkisi
Dini vecibelerin dahi ekrana taşındığında, etki derecesinin düşük olduğunu vurgulayan Özkır, mevlid programlarını örnek olarak gösterdi. Ekrandan izlenen mevlid programının, mevlid okunan mekanda hissedilen huşuyu hissettirmediğini söyleyen Özkır şöyle devam etti:
“Aynı mevlid camide belirli bir edep dairesinde izlenirken mevlidi ev ortamında izleyen kişi yatabilmekte, ayak ayak üstüne atabilmekte, sohbetine devam edebilmekte ya da bir yandan günlük meşgaleleriyle uğraşırken arada bir de mevlide kulak kabartabilmektedir. Zemini hazırlanmış bir ortamda yapılan bir dua veya beddua orada yanı başında bulunanları müthiş şekilde etkileyip cezbe haline sokabilirken, dışarıdan izleyen geniş kitleler aynı sahne karşısında tedirgin olabilmekte, ürkmekte, tepki gösterebilmekte, böylece aracın araçsallığı, Marshall McLuhan’ın kehanetinde olduğu gibi ‘Araç mesajın kendisidir’ yaklaşımıyla ete kemiğe bürünmektedir.”
Medya ve ölüm hakikati
“2013 yılı için medyanın ölüme dair manşete taşıdığı, haberi okunur yapabilmek için tercih ettiği dil ise ölümeün hakikatini anlamak bir yana ölüme dair geliştirilen tüm tasavvurların dışlandığı bir söyleme sahipti.
Kamuoyu tarafından bilinen şöhret sahibi isimlerin ölüm haberlerinin sık sık “2013’ün laneti bitmedi, 2013 çok kötü geçti, bir ölüm daha” gibi başlıklarla aktarılması, arkasından bir de çetele çıkartılması ölüme dair bakış açılarının medya tarafından nasıl dönüştürüldüğünü, bu yönüyle de tüm inanç ve ibadet esaslarının benzer bir süzgeçten geçtiğini göstermektedir.
Hayatın akışı içinde hakikatte ibret verici, ders alınması gereken bir nasihat olarak ölümün, ekranlarda ve internet sitelerinde ürkütücü bir hayatele büründürülerek sunulması; ölümün dahi böylesine hor ve hakir gösterilerek (tüketilebilmesi amacıyla) hayatın dışına itilmeye çalışışması Jean Baudrillard’ın ifadesiyle ‘ölümün öldürülme çabası’ araçlara yükenen anlam arayışının geldiği nokta açısından düşündürücüdür.”