Kıvanç, televizyonda yayınlanan dini temalı programlarda da reyting kaygısından uzak kalınamadığını söyledi. islamvemedya.com'un sorularını yanıtlayan Kıvanç, televizyonların ticari kuruluşlar olduğunu ve reklamlarla yaşadığını belirterek “Programlar içeriği veya gerçekliğinden çok reytingi ile ölçülüyor. Siz, dini buna göre işlemez, tribünlere oynamazsanız reyting almaz ve “para” kazanamazsınız”
Dinin, bilgili veya bilgisiz herkesin konuştuğu bir alan olduğunu ifade eden Kıvanç, “Her önüne gelenin kendi görüşünü “gerçek din” gibi sunduğu bir dönemi yaşıyoruz maalesef. Böyle bir dönemde sizin medya mahallesinde tutunabilmeniz için farkındalık yaratmanız gerekli. Bu ise şu anki mevcut konjonktürde ancak tartışmalı, hassas konuları gündeme taşımanızla mümkün” dedi.
Dini temalı televizyon programlarında, reyting kaygısının bulunduğuna temas eden Kıvanç, şunları söyledi:
“Sonuçta TV kanalları, reklam gelirleri ile yaşayan ve bunun içinde reyting denilen bir ölçüme göre hareket eden “ticari” kuruluşlar. Programlar içeriği veya gerçekliğinden çok reytingi ile ölçülüyor. İstisnalar dışında birçok medya organı da buna göre davranmak zorunda kalıyor. Yani eğer siz dini buna göre işlemez, daha popülist bir dil kullanmazsanız reyting alma şansının ve paralelinde de “para” kazanama şansını yitirirsiniz. Ayrıca Türkiye’de tamamen dini içerikli yayın yaptığını belirten kanallar varken herkesin de böyle bir içeriğe sahip olmasının pratikte kafa karışıklığından başka bir şey yaratmayacağını düşünüyorum.”
“Dînî hassasiyet, televizyonlarda para etmiyor!”
Medyadaki dini hassasiyeti, medya patronlarının belirlediğine değinen Kıvanç, şunları söyledi:
“Dini hassasiyet, televizyonlarda maalesef para etmiyor (!) Bazı medya organlarındaki hassasiyet ise onların yöneticilerinden veya kişisel politikalarından kaynaklanıyor. Zarar etmeyi ya da çok kar etmemeyi göze alabilenler, dini hassasiyetlerini kendi medya organlarına taşıyor. Sonuçta başta da dediğimiz gibi bunlar ticari kuruluşlar. Para kazanmak için varlar.”
“Cahiliye dönemindeki Mekke medyasıyla, bugünkü çağdaş medyanın mantığı aynı”
İslamofobik söylemi yayma konusunda Cahiliye dönemindeki “sözlü medya” ile günümüz çağdaş medyası arasında mantık olarak herhangi bir fark bulunmadığını vurgulayan Kıvanç, konu hakkında şunları söyledi: “İslam’ın ilk yıllarında Mekke medyası Müslümanlarla ilgili aynı tavrı gösteriyordu. Müslümanları kötü, büyülenmiş, aile içinde ayrımcılığa neden olan, çocukları ana babaya düşman edenler olarak tanıtmadı mı? Panayırlarında bunlarla ilgili şiirler okuyup, hikayeler anlatılırdı. Sonra Ortaçağ Avrupa’sında Müslümanlar “BARBAR”lar olarak anılıyordu. Çocuk katili, kadın satıcısı bir toplumdu onlar için Müslümanlar. Şimdi de aynı propaganda çağdaş medya eliyle, biraz daha teknolojik işleniyor. Ama mantık olarak aynı.. Bunun önüne geçemezsiniz. Sadece insanların İslam’a belki daha rahat ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Bu ise en az onlar kadar ulaşılabilir ve yaygın olmakla mümkün. Onlar kadar büyük, gelişmiş “silahlara” sahip olmalısınız. Bir Hollywood kuramadıktan sonra, onlar kadar kaliteli (teknik) filimler üretemedikten, onlar gibi “Hero”lar sunamadıktan sonra, bunu nasıl başaracaksınız?
“Müslümanlara sormak lazım: Neden medyayı kullanarak kendi kahramanlarınızı üretemediniz?”
Onların hayali Hero’ları (kahramanları) varken; Süperman, Örümcek adam vs gibi siz neden şimdiye kadar kendi kahramanlarınızı üretemediniz diye sormak lazım. Hz. Hamza, Hz Ömer, Hz. Ali gibi İslam tarihi ahlak abideleri ile dolu. Osmanlı veya Endülüs. Yeterli Hero’lara sahip değil mi? Tarihimiz… İbn-i Sina, Harezmi, İbn Firnas veya diğerleri.. Onlarınkinden çok daha büyük ve gerçek “Hero”lara tarihe sahibiz ama onlar kadar parlatamıyoruz? Bu saydıklarımın hayatlarından bir parçasını bile Hollywood kalitesinde çekmek için iyi bir bütçe ve deneyimli kadro vs gerekli. Buna kaç işadamı veya reklam veren sponsor olur? Oldu mu? Ayrıca bunların sadece batıda değil kendi ülkemizde bile izlenme garantisi yok. Yüzde 99’u Müslüman ülkemizde gaye sadece “dini hassasiyet” olsaydı bulunduğum TV kanalı reytingde zirve olur kimseye kaptırmazdı!
Dinin, bilgili veya bilgisiz herkesin konuştuğu bir alan olduğunu ifade eden Kıvanç, “Her önüne gelenin kendi görüşünü “gerçek din” gibi sunduğu bir dönemi yaşıyoruz maalesef. Böyle bir dönemde sizin medya mahallesinde tutunabilmeniz için farkındalık yaratmanız gerekli. Bu ise şu anki mevcut konjonktürde ancak tartışmalı, hassas konuları gündeme taşımanızla mümkün” dedi.
Dini temalı televizyon programlarında, reyting kaygısının bulunduğuna temas eden Kıvanç, şunları söyledi:
“Sonuçta TV kanalları, reklam gelirleri ile yaşayan ve bunun içinde reyting denilen bir ölçüme göre hareket eden “ticari” kuruluşlar. Programlar içeriği veya gerçekliğinden çok reytingi ile ölçülüyor. İstisnalar dışında birçok medya organı da buna göre davranmak zorunda kalıyor. Yani eğer siz dini buna göre işlemez, daha popülist bir dil kullanmazsanız reyting alma şansının ve paralelinde de “para” kazanama şansını yitirirsiniz. Ayrıca Türkiye’de tamamen dini içerikli yayın yaptığını belirten kanallar varken herkesin de böyle bir içeriğe sahip olmasının pratikte kafa karışıklığından başka bir şey yaratmayacağını düşünüyorum.”
.jpg)
“Dînî hassasiyet, televizyonlarda para etmiyor!”
Medyadaki dini hassasiyeti, medya patronlarının belirlediğine değinen Kıvanç, şunları söyledi:
“Dini hassasiyet, televizyonlarda maalesef para etmiyor (!) Bazı medya organlarındaki hassasiyet ise onların yöneticilerinden veya kişisel politikalarından kaynaklanıyor. Zarar etmeyi ya da çok kar etmemeyi göze alabilenler, dini hassasiyetlerini kendi medya organlarına taşıyor. Sonuçta başta da dediğimiz gibi bunlar ticari kuruluşlar. Para kazanmak için varlar.”
“Cahiliye dönemindeki Mekke medyasıyla, bugünkü çağdaş medyanın mantığı aynı”
İslamofobik söylemi yayma konusunda Cahiliye dönemindeki “sözlü medya” ile günümüz çağdaş medyası arasında mantık olarak herhangi bir fark bulunmadığını vurgulayan Kıvanç, konu hakkında şunları söyledi: “İslam’ın ilk yıllarında Mekke medyası Müslümanlarla ilgili aynı tavrı gösteriyordu. Müslümanları kötü, büyülenmiş, aile içinde ayrımcılığa neden olan, çocukları ana babaya düşman edenler olarak tanıtmadı mı? Panayırlarında bunlarla ilgili şiirler okuyup, hikayeler anlatılırdı. Sonra Ortaçağ Avrupa’sında Müslümanlar “BARBAR”lar olarak anılıyordu. Çocuk katili, kadın satıcısı bir toplumdu onlar için Müslümanlar. Şimdi de aynı propaganda çağdaş medya eliyle, biraz daha teknolojik işleniyor. Ama mantık olarak aynı.. Bunun önüne geçemezsiniz. Sadece insanların İslam’a belki daha rahat ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Bu ise en az onlar kadar ulaşılabilir ve yaygın olmakla mümkün. Onlar kadar büyük, gelişmiş “silahlara” sahip olmalısınız. Bir Hollywood kuramadıktan sonra, onlar kadar kaliteli (teknik) filimler üretemedikten, onlar gibi “Hero”lar sunamadıktan sonra, bunu nasıl başaracaksınız?
“Müslümanlara sormak lazım: Neden medyayı kullanarak kendi kahramanlarınızı üretemediniz?”
Onların hayali Hero’ları (kahramanları) varken; Süperman, Örümcek adam vs gibi siz neden şimdiye kadar kendi kahramanlarınızı üretemediniz diye sormak lazım. Hz. Hamza, Hz Ömer, Hz. Ali gibi İslam tarihi ahlak abideleri ile dolu. Osmanlı veya Endülüs. Yeterli Hero’lara sahip değil mi? Tarihimiz… İbn-i Sina, Harezmi, İbn Firnas veya diğerleri.. Onlarınkinden çok daha büyük ve gerçek “Hero”lara tarihe sahibiz ama onlar kadar parlatamıyoruz? Bu saydıklarımın hayatlarından bir parçasını bile Hollywood kalitesinde çekmek için iyi bir bütçe ve deneyimli kadro vs gerekli. Buna kaç işadamı veya reklam veren sponsor olur? Oldu mu? Ayrıca bunların sadece batıda değil kendi ülkemizde bile izlenme garantisi yok. Yüzde 99’u Müslüman ülkemizde gaye sadece “dini hassasiyet” olsaydı bulunduğum TV kanalı reytingde zirve olur kimseye kaptırmazdı!