İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Arslan, medya ve din ilişkisinde imkanlar ve sorunlarını bir makalede topladı.
“Kitle İletişim Araçları, Medya ve Din İlişkisi Üzerine” başlıklı makalede Prof. Dr. Arslan medya ve din ilişkisini, temsil, popüler kültür, dini bilgi, otorite sorunu gibi konular kapsamında ele aldı.
Arslan, medyanın, mesaj ile alıcı arasındaki “aracı” konumunda olduğunu dile getirdi. Bu nedenle kitle iletişim araçlarını kelimenin tam anlamıyla “tutum değişikliği araçları” olarak tanımlayan Arslan, “Birey ve topluma dönük tutum belirleme, sosyalizasyon, kültür aktarma vb. işlevleri kitle iletişim araçlarını din açısından da önemli kılmaktadır” ifadelerini kullandı.
Medyanın, günümüzde “modern dini sosyalizasyon” aracı olarak karşımıza çıktığını belirten Arslan, makalesinde şunları yazdı:
“Kitle iletişim araçları günümüzde aile, cami, vaaz gibi geleneksel dini sosyalleşme araçlarına ek olarak “modern dini sosyalizasyon” aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Dini sosyalleşme sürecinde kitle iletişim araçları iki ana fonksiyon icra etmektedirler. Medyanın dini sosyalleşmesindeki birincil işlevi dini bilgilerin aktarımı yoluyla meydana gelmektedir. Medya aracılığı ile geniş kitlelere dini kültürü tanıtıcı ve benimsetici faaliyetler yapılabilmektedir. Kitle iletişim araçlarının dini sosyalleşmedeki ikincil rolü “rol model” olarak sunulan karakterler yoluyla gerçekleşmektedir. Filmler, müzik, tartışma ve haber programları gibi görsel ve işitsel yayınlar aracılığıyla karakterler, bireylerin taklit etmeye çalıştığı, sonuçta da dini tutum ve davranışlarını ona göre düzenlediği rol model olarak işlev görebilmektedir.”
“Dinin medyada temsili, o dinin ilke ve prensiplerinin popülerleşmesi anlamına da gelmektedir”
Günümüzde kitle iletişim araçları ile özdeşleşen popüler kültür bir taraftan yaygın, halka mâlolma anlamına gelmektedir. Bu anlamıyla dini mesajın halk tabakasında yaygınlaşmasının kanallarını açma anlamında popüler kültür araçları olarak medya cazip ve de rakipsiz görünmektedir. Dindar insan kitlelere dinin mesajını ulaştırma, çeşitli kesimlerle etkin iletişim kurmanın peşinde olacağı için kitle iletişim araçları bu anlamda önem kazanmaktadır. Çünkü din, belli ilke ve prensipler paralelinde tutum ve davranış değişikliği anlamına gelmektedir. Ayrıca kitle iletişim araçları, insanların dini algılarını şekillendirmede açık ve kapalı imalarla etkin bir rol oynayabilmektedir. Bu anlamda medya bir çeşit din eğitimi aracı olarak işlev görebilmektedir. Geleneksel toplumlardan farklı olarak modern toplumlarda dini kimlik ve kolektivite oluşturmanın en etkin yolu medyadan geçmektedir. Mesajın kitleselleşmesi ve görünür hale gelmesinde medya günümüzde öncü rol oynamaktadır. Bu durum günümüzde din-medya ilişkisini her açıdan önemli kılmaktadır. Dinin medyada temsili, o dinin ilke ve prensiplerinin “kitleselleşmesi ve popülerleşmesi” anlamına da gelmektedir.
“Medyada, dini bilgi açısından çeşitliliğin artması dini alanda otorite sorunu gündeme getiriyor”
Kitle iletişim araçlarının dindar insanın önünde dini bilgi açısından çeşitliliği açması, din alanda otorite sorununu da gündeme getirmektedir. Medyada aktarılan çok çeşitli dini bilginin sıhhatini denetleyecek kurum ve otoritenin yokluğunun getireceği mahzurlarla, dini medya üzerinde kurulacak otorite sonucunda dini bilgide tekel kurma tehlikesi arasında bir orta yol bulma gerekliği ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Özellikle medyanın denetiminden sorumlu RTÜK ile ülkemizde din eğitiminin sağlıklı biçimde yapılmasından anayasal düzlemde sorumlu olan Diyanet teşkilatımızın organik ilişkisinin gerekliliği çok açıktır.
Medya, dini tutum geliştirmede ne kadar etkili olabilir?
Kitle iletişim araçlarının dini tutum geliştirmedeki bu avantajları yanında dezavantajlarına da değinmek gereklidir. Bu dezavantajlar, “kitle iletişim araçlarının, dini mesajın kitlelere aktarılması amacını ne kadar yerine getirebilir?” şeklinde bir sorunun sorulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durumu açıklamak için kitle iletişim araçlarının da içinde bulunduğu popüler kültürün mahiyetinin anlaşılması gereklidir. Popüler kültürün en belirgin özelliğinin “tüketime ve hazza yönelik tutumu” olduğu söylenebilir. Kitle iletişim araçlarında amaç bir süre sonra geri plana itilmekte, kitle iletişim araçlarının dil, söylem ve mantığı yapımcıyı zaman zaman amaçladığı hedef ve mesajdan farklı noktalara götürebilmektedir (bu durum iletişim biliminde “aracın amacın önüne geçişi”, “imajın anlatının önemini yok etmesi” sorunsalı olarak adlandırılmaktadır). Özellikle din gibi önemli bir konunun kitle iletişim araçlarında zaman zaman bir meta haline dönüştürüldüğü, tüketilen, konuşulan, tartışılan bir reyting malzemesi haline dönüştürülmesi bu nedenle olmaktadır. Başlangıçta hedeflenen noktanın çok uzağında kalınmakta, aracın-medyanın mantığı amacın önüne geçmekte, imaj anlatının önemini yok ederek gerçek üstü bir konumda dini konular adeta tüketilmektedir. Bunda yine popüler kültür ürünlerinin mantığı olan “insanların ilgisini canlı tutabilmek için güncelliğini koruma, reyting kaygısı, sürekli yenilenme zorunluluğu, ticari kaygıların ön planda olması” gibi hususlar da etkili olmaktadır. Böylece ilahi kaynaklı dini ilke ve prensipler popülerleşerek, medya mantığı içerisinde tüketilen bir “meta” haline gelmektedir.
Medyada, dini bilgi de “değer enflasyonuna” uğrayabilir
Günümüzde kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, popüler kültürle gelen hemen her şeyin bir tüketim metaı haline gelmesi, bir “değer enflasyonuna uğraması” halinden dini bilgi de nasibine düşeni almaktadır. Dini açıdan belli adap ve ilkelerle tedris edilmesi, konuşulması gereken konuların, reyting uğruna medyada seviye dışı bir üslupla ve hatta mahalle kavgası görüntüsü altında tartışıldığı hepimizin malumudur. Bu durum popüler kültürün, bilgiyi enformasyona dönüştürüp değerini azaltarak popülerleştirmesi sebebiyle ortaya çıkmaktadır.
“Popüler dini kültür”ün etkinliği artmıştır
Popüler kültür, iletişim araçlarını da içerisinde barındıran ve daha çok halka dönük bir kültürel tarzdır. Popüler kültür, iletişimin bir endüstri halini almadığı ve dolayısıyla da kitleselleşmediği dönemde bu güne göre daha az işlevsel idi. Ancak günümüzde iletişim araçlarının kitleselleşmesi ile popüler kültür daha etkin bir konuma yükselmiştir. Bu bağlamda aynı dönemde gelişmiş ülkelerde bir “kutsala dönüş” olgusunu da görmekteyiz. Genel anlamda maneviyata ve özelde dine olana dönüş eğilimleri, iletişim araçlarının endüstrileşmesi ve de kitleselleşmesi ile popüler kültürde dinin görünürlüğü ve temsili de artmıştır. Sonuç olarak gelinen noktada medyanın etkinliği nedeni ile “popüler kültürün hem etki alanı genişlemiş” hem de “popüler dini kültür”ün etkinliği artmıştır.
İlmi olmaktan çok, duygulara hitap eden tarzda yapımlar hazırlanıyor
Değinilmesi gereken önemli nokta kitle iletişim araçlarındaki dini programlar ve onların dini hayatımıza kattığı yenilikler olsa gerektir. Medyadaki din konulu programların çeşitlilik arz ettikleri söylenebilir. Diyanet saati, Huzura doğru gibi dini bilgi veren programlar yanında dini tartışma programları, radyo ve TV’lerdeki ilahi- marş programları, ramazan programları ve sırf dini içerikli film ve dizilerle sır dizileri bu çeşitlilikte ilk akla gelenler olarak sıralayabiliriz. Bu programların yukarıda belirtilen pozitif ya da negatif işlevleri bir yana, milyonlarca insanı ekran başında etkilediği bir gerçektir. Bu programlara bakıldığında genel olarak ilmi olmaktan çok halkın duygu ve düşüncelerine hitap edici tarzda oldukları görülür. Şüphesiz bu da popüler kültürün mantığına uygun bir durumdur.
Dini program formatları, medya ve popüler kültür retoriği bilinerek yapılmalı
Kitle iletişim araçları ve din ilişkisinde dikkat edilmesi gereken husus dini temaların medyada nasıl sunulduğu konusudur. Kitle iletişim araçlarında söylem (discourse) ve yayın dili (mantığı) önemlidir. Kitle iletişim araçları ve popüler kültürde belli bir söylem ve dille hazırlanan programlar ön plana çıkmakta ya da kitlelerin beğenisini kazanmaktadır. Başka bir deyişle, amaçlanan hedef ya da mesajın önüne çoğu zaman, aracı olarak kullanılan dil ve yayın mantığı, söylemi geçmektedir. Ancak, dinin belli bir geleneğe yaslanması sebebiyle, kitle iletişim araçlarında din, geçmişle bağlantılı ve tamamen geleneksel bir çerçevede sunulmaya çalışıldığında, başka bir deyişle popüler kültürün mantığı ve dinin mesajı arasında ortak noktalar bulunamadığı zaman yapılan programlarda sıkıntılar olmakta, programlar ya çok demode ya da dinin genel ilkelerine aykırı gibi iki uç noktaya savrulmaktadır. Mesela dini program ya da dini film yapmak için sadece konuşma tarzı programların ya da örneğin ihtiyar bir dedenin hikâye anlatımı tarzında veya geleneksel giysilerle çölde yürüme imajı gibi klasik formatlara başvurmak bu nedenle olmaktadır. Bu formatların dışına çıkabilmek için Kitle iletişim araçları ve popüler kültürün retoriğinin bilinmesi ve ona göre formatlar oluşturulması gerekmektedir. Bunun için de yapılacak dini dizi, film ya da programlarda iletişim bilimi ve ilahiyat biliminden ortak biçimde yararlanılmasına, özellikle mesajın etkinliği açısından sanatın güçlü dilinin kullanılmasına özen göstermek gerekmektedir.
“Medya okuryazarlığı, dini alanda yaşanılan sorunların üstesinden gelinmesi amacıyla geliştirilmeli”
Kitle iletişim araçlarının dini tutumlara olumlu etkisinin sağlanması için yapılacak diğer bir önemli husus da izler kitlenin zaman zaman uyarılması ya da eğitilmesidir. Şüphesiz RTÜK medya okuryazarlığı projesi ile bunu ilköğretimde yapmaya başlamıştır. Kanaatimizce medya okuryazarlığı dersinin din eğitiminin amaç ve hedefleri açısından değerlendirilip gözden geçirilmiş hali de din eğitimi verilen okulların müfredatına konulmalı, yine din boyutundan konu kitlelerin aydınlatılması açısından da işlenmelidir. Medya okuryazarlığı dersi izlerkitlenin medyayı bilinçli okuması, gerçekle sanalı ayırt etmesi, çözümleme kabiliyeti kazanması, seçici olma ve değerlendirebilme kabiliyeti elde etme vb. yetilerle donatılmasını hedeflemektedir. Medya okuryazarlığı dalının, izler kitlenin kitle iletişim araçlarında din alanında yaşadığı sorunların üstesinden gelme amacıyla geliştirilmesini din eğitimcilerinin düşünmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Makalenin tamamını okumak için lütfen tıklayınız.
“Kitle İletişim Araçları, Medya ve Din İlişkisi Üzerine” başlıklı makalede Prof. Dr. Arslan medya ve din ilişkisini, temsil, popüler kültür, dini bilgi, otorite sorunu gibi konular kapsamında ele aldı.
Arslan, medyanın, mesaj ile alıcı arasındaki “aracı” konumunda olduğunu dile getirdi. Bu nedenle kitle iletişim araçlarını kelimenin tam anlamıyla “tutum değişikliği araçları” olarak tanımlayan Arslan, “Birey ve topluma dönük tutum belirleme, sosyalizasyon, kültür aktarma vb. işlevleri kitle iletişim araçlarını din açısından da önemli kılmaktadır” ifadelerini kullandı.
Medyanın, günümüzde “modern dini sosyalizasyon” aracı olarak karşımıza çıktığını belirten Arslan, makalesinde şunları yazdı:
“Kitle iletişim araçları günümüzde aile, cami, vaaz gibi geleneksel dini sosyalleşme araçlarına ek olarak “modern dini sosyalizasyon” aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Dini sosyalleşme sürecinde kitle iletişim araçları iki ana fonksiyon icra etmektedirler. Medyanın dini sosyalleşmesindeki birincil işlevi dini bilgilerin aktarımı yoluyla meydana gelmektedir. Medya aracılığı ile geniş kitlelere dini kültürü tanıtıcı ve benimsetici faaliyetler yapılabilmektedir. Kitle iletişim araçlarının dini sosyalleşmedeki ikincil rolü “rol model” olarak sunulan karakterler yoluyla gerçekleşmektedir. Filmler, müzik, tartışma ve haber programları gibi görsel ve işitsel yayınlar aracılığıyla karakterler, bireylerin taklit etmeye çalıştığı, sonuçta da dini tutum ve davranışlarını ona göre düzenlediği rol model olarak işlev görebilmektedir.”
“Dinin medyada temsili, o dinin ilke ve prensiplerinin popülerleşmesi anlamına da gelmektedir”
Günümüzde kitle iletişim araçları ile özdeşleşen popüler kültür bir taraftan yaygın, halka mâlolma anlamına gelmektedir. Bu anlamıyla dini mesajın halk tabakasında yaygınlaşmasının kanallarını açma anlamında popüler kültür araçları olarak medya cazip ve de rakipsiz görünmektedir. Dindar insan kitlelere dinin mesajını ulaştırma, çeşitli kesimlerle etkin iletişim kurmanın peşinde olacağı için kitle iletişim araçları bu anlamda önem kazanmaktadır. Çünkü din, belli ilke ve prensipler paralelinde tutum ve davranış değişikliği anlamına gelmektedir. Ayrıca kitle iletişim araçları, insanların dini algılarını şekillendirmede açık ve kapalı imalarla etkin bir rol oynayabilmektedir. Bu anlamda medya bir çeşit din eğitimi aracı olarak işlev görebilmektedir. Geleneksel toplumlardan farklı olarak modern toplumlarda dini kimlik ve kolektivite oluşturmanın en etkin yolu medyadan geçmektedir. Mesajın kitleselleşmesi ve görünür hale gelmesinde medya günümüzde öncü rol oynamaktadır. Bu durum günümüzde din-medya ilişkisini her açıdan önemli kılmaktadır. Dinin medyada temsili, o dinin ilke ve prensiplerinin “kitleselleşmesi ve popülerleşmesi” anlamına da gelmektedir.
“Medyada, dini bilgi açısından çeşitliliğin artması dini alanda otorite sorunu gündeme getiriyor”
Kitle iletişim araçlarının dindar insanın önünde dini bilgi açısından çeşitliliği açması, din alanda otorite sorununu da gündeme getirmektedir. Medyada aktarılan çok çeşitli dini bilginin sıhhatini denetleyecek kurum ve otoritenin yokluğunun getireceği mahzurlarla, dini medya üzerinde kurulacak otorite sonucunda dini bilgide tekel kurma tehlikesi arasında bir orta yol bulma gerekliği ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Özellikle medyanın denetiminden sorumlu RTÜK ile ülkemizde din eğitiminin sağlıklı biçimde yapılmasından anayasal düzlemde sorumlu olan Diyanet teşkilatımızın organik ilişkisinin gerekliliği çok açıktır.
Medya, dini tutum geliştirmede ne kadar etkili olabilir?
Kitle iletişim araçlarının dini tutum geliştirmedeki bu avantajları yanında dezavantajlarına da değinmek gereklidir. Bu dezavantajlar, “kitle iletişim araçlarının, dini mesajın kitlelere aktarılması amacını ne kadar yerine getirebilir?” şeklinde bir sorunun sorulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durumu açıklamak için kitle iletişim araçlarının da içinde bulunduğu popüler kültürün mahiyetinin anlaşılması gereklidir. Popüler kültürün en belirgin özelliğinin “tüketime ve hazza yönelik tutumu” olduğu söylenebilir. Kitle iletişim araçlarında amaç bir süre sonra geri plana itilmekte, kitle iletişim araçlarının dil, söylem ve mantığı yapımcıyı zaman zaman amaçladığı hedef ve mesajdan farklı noktalara götürebilmektedir (bu durum iletişim biliminde “aracın amacın önüne geçişi”, “imajın anlatının önemini yok etmesi” sorunsalı olarak adlandırılmaktadır). Özellikle din gibi önemli bir konunun kitle iletişim araçlarında zaman zaman bir meta haline dönüştürüldüğü, tüketilen, konuşulan, tartışılan bir reyting malzemesi haline dönüştürülmesi bu nedenle olmaktadır. Başlangıçta hedeflenen noktanın çok uzağında kalınmakta, aracın-medyanın mantığı amacın önüne geçmekte, imaj anlatının önemini yok ederek gerçek üstü bir konumda dini konular adeta tüketilmektedir. Bunda yine popüler kültür ürünlerinin mantığı olan “insanların ilgisini canlı tutabilmek için güncelliğini koruma, reyting kaygısı, sürekli yenilenme zorunluluğu, ticari kaygıların ön planda olması” gibi hususlar da etkili olmaktadır. Böylece ilahi kaynaklı dini ilke ve prensipler popülerleşerek, medya mantığı içerisinde tüketilen bir “meta” haline gelmektedir.
Medyada, dini bilgi de “değer enflasyonuna” uğrayabilir
Günümüzde kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, popüler kültürle gelen hemen her şeyin bir tüketim metaı haline gelmesi, bir “değer enflasyonuna uğraması” halinden dini bilgi de nasibine düşeni almaktadır. Dini açıdan belli adap ve ilkelerle tedris edilmesi, konuşulması gereken konuların, reyting uğruna medyada seviye dışı bir üslupla ve hatta mahalle kavgası görüntüsü altında tartışıldığı hepimizin malumudur. Bu durum popüler kültürün, bilgiyi enformasyona dönüştürüp değerini azaltarak popülerleştirmesi sebebiyle ortaya çıkmaktadır.
“Popüler dini kültür”ün etkinliği artmıştır
Popüler kültür, iletişim araçlarını da içerisinde barındıran ve daha çok halka dönük bir kültürel tarzdır. Popüler kültür, iletişimin bir endüstri halini almadığı ve dolayısıyla da kitleselleşmediği dönemde bu güne göre daha az işlevsel idi. Ancak günümüzde iletişim araçlarının kitleselleşmesi ile popüler kültür daha etkin bir konuma yükselmiştir. Bu bağlamda aynı dönemde gelişmiş ülkelerde bir “kutsala dönüş” olgusunu da görmekteyiz. Genel anlamda maneviyata ve özelde dine olana dönüş eğilimleri, iletişim araçlarının endüstrileşmesi ve de kitleselleşmesi ile popüler kültürde dinin görünürlüğü ve temsili de artmıştır. Sonuç olarak gelinen noktada medyanın etkinliği nedeni ile “popüler kültürün hem etki alanı genişlemiş” hem de “popüler dini kültür”ün etkinliği artmıştır.
İlmi olmaktan çok, duygulara hitap eden tarzda yapımlar hazırlanıyor
Değinilmesi gereken önemli nokta kitle iletişim araçlarındaki dini programlar ve onların dini hayatımıza kattığı yenilikler olsa gerektir. Medyadaki din konulu programların çeşitlilik arz ettikleri söylenebilir. Diyanet saati, Huzura doğru gibi dini bilgi veren programlar yanında dini tartışma programları, radyo ve TV’lerdeki ilahi- marş programları, ramazan programları ve sırf dini içerikli film ve dizilerle sır dizileri bu çeşitlilikte ilk akla gelenler olarak sıralayabiliriz. Bu programların yukarıda belirtilen pozitif ya da negatif işlevleri bir yana, milyonlarca insanı ekran başında etkilediği bir gerçektir. Bu programlara bakıldığında genel olarak ilmi olmaktan çok halkın duygu ve düşüncelerine hitap edici tarzda oldukları görülür. Şüphesiz bu da popüler kültürün mantığına uygun bir durumdur.
Dini program formatları, medya ve popüler kültür retoriği bilinerek yapılmalı
Kitle iletişim araçları ve din ilişkisinde dikkat edilmesi gereken husus dini temaların medyada nasıl sunulduğu konusudur. Kitle iletişim araçlarında söylem (discourse) ve yayın dili (mantığı) önemlidir. Kitle iletişim araçları ve popüler kültürde belli bir söylem ve dille hazırlanan programlar ön plana çıkmakta ya da kitlelerin beğenisini kazanmaktadır. Başka bir deyişle, amaçlanan hedef ya da mesajın önüne çoğu zaman, aracı olarak kullanılan dil ve yayın mantığı, söylemi geçmektedir. Ancak, dinin belli bir geleneğe yaslanması sebebiyle, kitle iletişim araçlarında din, geçmişle bağlantılı ve tamamen geleneksel bir çerçevede sunulmaya çalışıldığında, başka bir deyişle popüler kültürün mantığı ve dinin mesajı arasında ortak noktalar bulunamadığı zaman yapılan programlarda sıkıntılar olmakta, programlar ya çok demode ya da dinin genel ilkelerine aykırı gibi iki uç noktaya savrulmaktadır. Mesela dini program ya da dini film yapmak için sadece konuşma tarzı programların ya da örneğin ihtiyar bir dedenin hikâye anlatımı tarzında veya geleneksel giysilerle çölde yürüme imajı gibi klasik formatlara başvurmak bu nedenle olmaktadır. Bu formatların dışına çıkabilmek için Kitle iletişim araçları ve popüler kültürün retoriğinin bilinmesi ve ona göre formatlar oluşturulması gerekmektedir. Bunun için de yapılacak dini dizi, film ya da programlarda iletişim bilimi ve ilahiyat biliminden ortak biçimde yararlanılmasına, özellikle mesajın etkinliği açısından sanatın güçlü dilinin kullanılmasına özen göstermek gerekmektedir.
“Medya okuryazarlığı, dini alanda yaşanılan sorunların üstesinden gelinmesi amacıyla geliştirilmeli”
Kitle iletişim araçlarının dini tutumlara olumlu etkisinin sağlanması için yapılacak diğer bir önemli husus da izler kitlenin zaman zaman uyarılması ya da eğitilmesidir. Şüphesiz RTÜK medya okuryazarlığı projesi ile bunu ilköğretimde yapmaya başlamıştır. Kanaatimizce medya okuryazarlığı dersinin din eğitiminin amaç ve hedefleri açısından değerlendirilip gözden geçirilmiş hali de din eğitimi verilen okulların müfredatına konulmalı, yine din boyutundan konu kitlelerin aydınlatılması açısından da işlenmelidir. Medya okuryazarlığı dersi izlerkitlenin medyayı bilinçli okuması, gerçekle sanalı ayırt etmesi, çözümleme kabiliyeti kazanması, seçici olma ve değerlendirebilme kabiliyeti elde etme vb. yetilerle donatılmasını hedeflemektedir. Medya okuryazarlığı dalının, izler kitlenin kitle iletişim araçlarında din alanında yaşadığı sorunların üstesinden gelme amacıyla geliştirilmesini din eğitimcilerinin düşünmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Makalenin tamamını okumak için lütfen tıklayınız.