Mekanik Medya Ahlakı (devamı)
İdeolojilerde olduğu gibi dinde de asıl amaç insanları güçlü bir şekilde etki altına almaktır. Bu etkileşim, üst değer inşa ettiği gibi hayatın tüm alanlarında bu değerlere göre dizayn edilmesini sağlar. Üst değer, insanların “dini kutsalları” olabileceği gibi bunun dışında ideolojilerin de ürettikleri sembol, slogan ve hedeflere de çeşitli kutsiyetler atfedilen kutsallar olabilmektedir. İşte dini ve seküler olarak üretilen kutsalların aynı alanda buluşması ister istemez bir karşılaşmayı ortaya çıkarır. Din ile ideolojilerin kesiştiği tam da bu yerde doğal olarak bir çatışma başlamaktadır. Medyanın insan üzerindeki beklentileri din ve ideolojilerdekine benzer olduğundan bu çatışmaya medya da müdahil olmaktadır. Bütün bu çatışmaların toplumsal katmanlarda yansımaları ton olarak farklı olsa da ekranlara yansıyan yönü daha da acımasız olmaktadır.
Medya, dini bir otorite edasıyla, dini bilgileri aktarımıyla, çeşitli tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Daha önce herkes tarafından bilinen/bilinmeyen çeşitli cemaat, tarikat ve ekollerin farklı görüşleri medya aracılığıyla daha görünür olmaktadır. Bu durum bir yandan ilgili görüşe yakınlık duyanları etrafında kenetlediği gibi diğer yandan karşıt tartışmaların da odağı olmaktadır. Ayrıca dine veya bir ideolojiye karşı olan kesimler için de anti propaganda veya dezenformasyon şeklinde karşıt yayıncılığın yapılması içinde imkan oluşturmaktadır.
Siyasi partiler siyaset arenasında kozlarını paylaşırken, medya kuruluşları da medya arenasında aynısını yapmaktadırlar. Çoğu zaman medyanın politize yayınlarının bir siyasi parti veya dini bir cemaat gibi algılanmalarına bile sebep olduğu söylenebilmektedir. Medya üst değer inşa etmek ve aynı zamanda maddi/manevi kendini haklı çıkaracak işine yarayacak her türlü bilgiyi pervasızca kullanır. Medya, hızlı akan sağanak görüntüler eşliğinde alıcısına "anlık doğru" üretmek ile istediği etkiyi bırakmak ister. Verilen bilginin/haberin sonradan yalanlamasını genellikle hiç dikkate almaz. Önemli olan anlık doğrularla algı üretmektir. Bu anlamda medya üzerinden sık yapılan doğruluğu kesin olmayan ve denetimsiz dini enformasyonlar ile hazmedilmeyen, aidiyet oluşturmayan çeşitli içerikler ve sloganlarla kuru taraftar kitlesi üreten bir çeşit “popüler medya dini” diye tanımlanabilecek bir olguyu baskın olarak karşımıza çıkarmaktadır. Medyanın popüler bir din algısı üretmesi, çeşitli kamplaşmaları da beraberinde getirmektedir. Bu şekliyle dolaşımda olan, çok muteber dini bilgi, ekol ve görüşlerin bile güvenirliklerinin tartışmaya açılması, özellikle genç nüfusun dini duygularında kuşkular artırmanın yanında dini bağlılıkları da azalttığı görülmektedir. Medyada, hızlı akan belli bir süzgeçten geçirilmemiş, anlık malumat ve rivayet tarzı sağanak bilgilerin, dini bir güvensizlik oluşturduğu gibi son zamanlarda ortaya atılan “gençlik deizme kayıyor” iddiasının önemli bir nedeninin de bu olduğu söylenebilir.
Medya ve Yeni Mabetler
Medya, Modern hayatın maddi türbülansına girerek manevi huzurunu kaybeden insana, huzur mutluluk aracı olarak tüketimi bir ilaç gibi sunmaya çalışır. Medya ekranları, yapmış oldukları telkinler ile kapitalizmin, konuşan dili ve görünen sureti olarak sürekli tüketime teşvik ederek kendi üretmiş olduğu piyasanın tüketicisi yapmaya çalışır. Bunun sonucunda, “tüketimciliği”[1] hayatın merkezine koymakta oldukça başarılı (!) oldukları söylenebilir. Medyanın güç ve telkin kaynağı “reklamlar” ile toplumun en nadide kılcal alanlarına nüfuz etmektedir. Sürekli görsel objeler telkinler ile huzur ve mutluluğu maddi beklentilere endekslenmesi insanların doğal (fıtrat) dengesini bozduğu için huzursuzluğu tetikler. İşte tam da burada ortaya çıkan manevi boşluğu doldurmak için reklamlar, yine çare(!) olarak sunulur. Çünkü reklamların temel dayanağı huzursuzluğu yenmek için para harcamayı, tüketerek huzur ve mutluluğu vaat etmektedir.[2]
Medya, manevi sıkıntılar içinde yüzen, huzur arayan insan artık medyaya koşulsuz teslimiyeti ile içsel manevi zenginliği hiçe sayan, gösteriş ve şatafatı öncelediği için dini bağları zayıflayan, manevi boşluk yaşayan ve yalnızlaşarak bireyleşen insanlar için zamanla iyi bir sığınak (!) olmuştur.
Medya dininin bir çeşit nasihat kaynağı olan reklamları, tüketimi ve metalaşmayı överek yüceltmesi sonucunda yapılan telkinlerin toplumsal bir zemin bulmasından dolayı, insanlık tarihi ile beraber başlayan mabet merkezli kurulan kolektif yaşam alanları, küresel kapitalizmin en yaygın ve güçlü silahı medya ile büyük bir değişime uğramıştır. Artık modern şehir anlayışında, görkemli kurulan ve hayatın merkezinde yer alan mabetlerin yerini, Alış Veriş Merkezlerinin (AVM) almış olması, kapitalizmin en güçlü kolu medya dininin büyük ölçüde başarıya ulaştığının bir göstergesidir.
Neredeyse alışverişi bir ibadet aşkına dönüştüren medya, dünyevi huzur, mutluluk, güç ve itibar arayanlara sıklıkla mağazalarda, günün her saatinde bıkmadan usanmadan alışveriş yapmaları telkin edilmektedir. Diğer yandan küresel dünyanın tüketimi teşvik etmek için nerdeyse ibadet günü gibi belirlenmiş, kutsiyet atfedilen; Kara Cuma, Noel, doğum günleri, anneler/babalar günü, sevgililer günü vb. gibi özel günleri bir tüketim çılgınlığına dönüştürmektedir.
Son Olarak;
Normal koşullarda toplumsal huzur, inanç ve değerlerin oluşmasında dinin önemli bir yeri vardır. Dinin, doğrunun yanlışın ayırt edilmesinde olduğu kadar ilke ve değer üreten maddi ve manevi paylaşım isteyen önemli dinamik bir yapısı da vardır. Dinin toplumsal değerleri üretmesi paylaşımı ve yardımlaşmayı teşvik etmesi açısından toplumsal barış ve huzurun tesis edilmesinde de devletin yasaklayıcı ve cezalandırıcı maddi(hukuki) gücünden daha etkin olabilmektedir. Dini ve ahlaki değerlerden uzaklaşmanın Batılı ülkelerde yıllar öncesinde tecrübe edilmesi sonucunda ortaya çıkan bireysel ve toplumsal krizlerin bugün bile nerede duracağı belli olmayan çığ gibi büyüyen sosyal krizlerine şahit olmaktayız. Onun için bu konuda birçok hem doğulu hem de batılı bilim adamları, sosyal bilimciler ve filozoflar tarafından dinin çok önemli ve olumlu bir sosyalizasyon görevi gördüğü kabul edilmektedir. Bunun için her toplumun dini bütünlüğüne ve kültürüne uygun yaşaması, toplumsal barışın sağlanması için önemli olduğu gibi dini birliğin ve toplumsal kaynaşmanın da sağlanmasında önemli olduğu bilinmektedir.
Bütün bu izahlardan sonra medyanın masum bir eğlence ve haber ortamı sunmadığını bilmek zorundayız. Ekrandan sunulan bütün içeriklerin geri planında enjekte edilen ve hiçbir geçerliliği olmayan küresel dünyanın hâkim olduğu suni bir “medya dini” aşılamak olduğunun farkında olmak zorundayız. Medya taktiklerini bilmek, medyanın yıkıcı zararlarına karşı bilinçli olmak, aile ve çocuklarımız için gerekli önlemleri almak, maddi/manevi sağlıklı bir nesil ve geleceğimiz açısından oldukça önemli olduğunu bilmek mecburiyetindeyiz.
İdeolojilerde olduğu gibi dinde de asıl amaç insanları güçlü bir şekilde etki altına almaktır. Bu etkileşim, üst değer inşa ettiği gibi hayatın tüm alanlarında bu değerlere göre dizayn edilmesini sağlar. Üst değer, insanların “dini kutsalları” olabileceği gibi bunun dışında ideolojilerin de ürettikleri sembol, slogan ve hedeflere de çeşitli kutsiyetler atfedilen kutsallar olabilmektedir. İşte dini ve seküler olarak üretilen kutsalların aynı alanda buluşması ister istemez bir karşılaşmayı ortaya çıkarır. Din ile ideolojilerin kesiştiği tam da bu yerde doğal olarak bir çatışma başlamaktadır. Medyanın insan üzerindeki beklentileri din ve ideolojilerdekine benzer olduğundan bu çatışmaya medya da müdahil olmaktadır. Bütün bu çatışmaların toplumsal katmanlarda yansımaları ton olarak farklı olsa da ekranlara yansıyan yönü daha da acımasız olmaktadır.
Medya, dini bir otorite edasıyla, dini bilgileri aktarımıyla, çeşitli tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Daha önce herkes tarafından bilinen/bilinmeyen çeşitli cemaat, tarikat ve ekollerin farklı görüşleri medya aracılığıyla daha görünür olmaktadır. Bu durum bir yandan ilgili görüşe yakınlık duyanları etrafında kenetlediği gibi diğer yandan karşıt tartışmaların da odağı olmaktadır. Ayrıca dine veya bir ideolojiye karşı olan kesimler için de anti propaganda veya dezenformasyon şeklinde karşıt yayıncılığın yapılması içinde imkan oluşturmaktadır.
Siyasi partiler siyaset arenasında kozlarını paylaşırken, medya kuruluşları da medya arenasında aynısını yapmaktadırlar. Çoğu zaman medyanın politize yayınlarının bir siyasi parti veya dini bir cemaat gibi algılanmalarına bile sebep olduğu söylenebilmektedir. Medya üst değer inşa etmek ve aynı zamanda maddi/manevi kendini haklı çıkaracak işine yarayacak her türlü bilgiyi pervasızca kullanır. Medya, hızlı akan sağanak görüntüler eşliğinde alıcısına "anlık doğru" üretmek ile istediği etkiyi bırakmak ister. Verilen bilginin/haberin sonradan yalanlamasını genellikle hiç dikkate almaz. Önemli olan anlık doğrularla algı üretmektir. Bu anlamda medya üzerinden sık yapılan doğruluğu kesin olmayan ve denetimsiz dini enformasyonlar ile hazmedilmeyen, aidiyet oluşturmayan çeşitli içerikler ve sloganlarla kuru taraftar kitlesi üreten bir çeşit “popüler medya dini” diye tanımlanabilecek bir olguyu baskın olarak karşımıza çıkarmaktadır. Medyanın popüler bir din algısı üretmesi, çeşitli kamplaşmaları da beraberinde getirmektedir. Bu şekliyle dolaşımda olan, çok muteber dini bilgi, ekol ve görüşlerin bile güvenirliklerinin tartışmaya açılması, özellikle genç nüfusun dini duygularında kuşkular artırmanın yanında dini bağlılıkları da azalttığı görülmektedir. Medyada, hızlı akan belli bir süzgeçten geçirilmemiş, anlık malumat ve rivayet tarzı sağanak bilgilerin, dini bir güvensizlik oluşturduğu gibi son zamanlarda ortaya atılan “gençlik deizme kayıyor” iddiasının önemli bir nedeninin de bu olduğu söylenebilir.
Medya ve Yeni Mabetler
Medya, Modern hayatın maddi türbülansına girerek manevi huzurunu kaybeden insana, huzur mutluluk aracı olarak tüketimi bir ilaç gibi sunmaya çalışır. Medya ekranları, yapmış oldukları telkinler ile kapitalizmin, konuşan dili ve görünen sureti olarak sürekli tüketime teşvik ederek kendi üretmiş olduğu piyasanın tüketicisi yapmaya çalışır. Bunun sonucunda, “tüketimciliği”[1] hayatın merkezine koymakta oldukça başarılı (!) oldukları söylenebilir. Medyanın güç ve telkin kaynağı “reklamlar” ile toplumun en nadide kılcal alanlarına nüfuz etmektedir. Sürekli görsel objeler telkinler ile huzur ve mutluluğu maddi beklentilere endekslenmesi insanların doğal (fıtrat) dengesini bozduğu için huzursuzluğu tetikler. İşte tam da burada ortaya çıkan manevi boşluğu doldurmak için reklamlar, yine çare(!) olarak sunulur. Çünkü reklamların temel dayanağı huzursuzluğu yenmek için para harcamayı, tüketerek huzur ve mutluluğu vaat etmektedir.[2]
Medya, manevi sıkıntılar içinde yüzen, huzur arayan insan artık medyaya koşulsuz teslimiyeti ile içsel manevi zenginliği hiçe sayan, gösteriş ve şatafatı öncelediği için dini bağları zayıflayan, manevi boşluk yaşayan ve yalnızlaşarak bireyleşen insanlar için zamanla iyi bir sığınak (!) olmuştur.
Medya dininin bir çeşit nasihat kaynağı olan reklamları, tüketimi ve metalaşmayı överek yüceltmesi sonucunda yapılan telkinlerin toplumsal bir zemin bulmasından dolayı, insanlık tarihi ile beraber başlayan mabet merkezli kurulan kolektif yaşam alanları, küresel kapitalizmin en yaygın ve güçlü silahı medya ile büyük bir değişime uğramıştır. Artık modern şehir anlayışında, görkemli kurulan ve hayatın merkezinde yer alan mabetlerin yerini, Alış Veriş Merkezlerinin (AVM) almış olması, kapitalizmin en güçlü kolu medya dininin büyük ölçüde başarıya ulaştığının bir göstergesidir.
Neredeyse alışverişi bir ibadet aşkına dönüştüren medya, dünyevi huzur, mutluluk, güç ve itibar arayanlara sıklıkla mağazalarda, günün her saatinde bıkmadan usanmadan alışveriş yapmaları telkin edilmektedir. Diğer yandan küresel dünyanın tüketimi teşvik etmek için nerdeyse ibadet günü gibi belirlenmiş, kutsiyet atfedilen; Kara Cuma, Noel, doğum günleri, anneler/babalar günü, sevgililer günü vb. gibi özel günleri bir tüketim çılgınlığına dönüştürmektedir.
Son Olarak;
Normal koşullarda toplumsal huzur, inanç ve değerlerin oluşmasında dinin önemli bir yeri vardır. Dinin, doğrunun yanlışın ayırt edilmesinde olduğu kadar ilke ve değer üreten maddi ve manevi paylaşım isteyen önemli dinamik bir yapısı da vardır. Dinin toplumsal değerleri üretmesi paylaşımı ve yardımlaşmayı teşvik etmesi açısından toplumsal barış ve huzurun tesis edilmesinde de devletin yasaklayıcı ve cezalandırıcı maddi(hukuki) gücünden daha etkin olabilmektedir. Dini ve ahlaki değerlerden uzaklaşmanın Batılı ülkelerde yıllar öncesinde tecrübe edilmesi sonucunda ortaya çıkan bireysel ve toplumsal krizlerin bugün bile nerede duracağı belli olmayan çığ gibi büyüyen sosyal krizlerine şahit olmaktayız. Onun için bu konuda birçok hem doğulu hem de batılı bilim adamları, sosyal bilimciler ve filozoflar tarafından dinin çok önemli ve olumlu bir sosyalizasyon görevi gördüğü kabul edilmektedir. Bunun için her toplumun dini bütünlüğüne ve kültürüne uygun yaşaması, toplumsal barışın sağlanması için önemli olduğu gibi dini birliğin ve toplumsal kaynaşmanın da sağlanmasında önemli olduğu bilinmektedir.
Bütün bu izahlardan sonra medyanın masum bir eğlence ve haber ortamı sunmadığını bilmek zorundayız. Ekrandan sunulan bütün içeriklerin geri planında enjekte edilen ve hiçbir geçerliliği olmayan küresel dünyanın hâkim olduğu suni bir “medya dini” aşılamak olduğunun farkında olmak zorundayız. Medya taktiklerini bilmek, medyanın yıkıcı zararlarına karşı bilinçli olmak, aile ve çocuklarımız için gerekli önlemleri almak, maddi/manevi sağlıklı bir nesil ve geleceğimiz açısından oldukça önemli olduğunu bilmek mecburiyetindeyiz.