Dine Karşı Medya Dini (Devamı)
İnsanların, yaşamlarını ve tercihlerini belirleyen yegâne güç, sahip oldukları dini inanç ve değerlerdir. İşte bu kuşatıcı gücünden dolayı medya insan üzerinde güçlü bir egemenlik kurmak için insanların inanç ve değerlerini py-pass eden ve kendine uygun bir “Medya Dini”[1] oluşturmak için dini hedef alır. Medya, insanlar üzerinde egemenlik kurmak için “dine karşı din” yöntemini etkin bir şekilde kullanmaktadır. Bu egemenlik, insanın maddi ve manevi sosyal, siyasi ve ekonomik tüm kararları üzerinde daha kuşatıcı olmak amacıyla yapılmaktadır.
Bu oluşturmaya çalıştığı “Medya Dini”, akabinde bilgiyi bir hakikat gibi sunma çabasını doğurmaktadır. Haberi bilgiye, bilgiyi de hakikate dönüştürmek isteyen medya için herhangi bir sınır yoktur. Bu maddi bilgiyi temel bir güç gibi kullanabilme, istediğini doğru, istemediğini yanlışlayabilme yanında, görsel âlemin meşrulaştırma[2] gücünü de elinde bulundurması, medyanın birçok yasağı da çiğnemesine sebep olur ki, bu yasaklardan en önemlileri, dini ve ahlaki yasaklardır.
Medya, manevi dünyada da güçlü olabilmek adına bir dini otorite gibi hakikatin ve temel doğruların sahibi olarak görünmek ister. Bundan dolayı dini otorite gibi hakikatin ve temel doğruların yerine geçerek, kendi dinine göre vaaz veren, fetva veren, nasihat eden yönlendiren ve kendine bağlayan türlü yöntemleri geliştirmiştir. Adeta daha önce kadim bilgi kaynakları camiden, cemaatten alınan hakikat bilgisinin yerine medya geçmiştir. Medya ekranlarının ibadetteki sadakat, huşu ve bağlılıkları üzerinden sanal bir dini alan üretmesi insan üzerindeki manevi karmaşayı artırmaktadır. İnsanların bu ‘medya dinine’ tabi olmasıyla, zamanla inanç ile beraber kaynaştırıcı değer ve geleneksel bağlarının da azalması Sonucunda; medya, insanları sorgulamayan, onlara sunulanla yetinen, itaatkâr ticari bir müşteriye dönüştürme gayreti, salt maddileşen bir insan modeli ortaya çıkarır ki bu da insan doğasında zorunlu olarak çeşitli manevi boşluklar ortaya çıkarmaktadır. Ortaya çıkan bu manevi boşluğu, her şeyi ticari piyasa malı gibi kullanabilme yeteneğiyle yine medya kendi ürettiği malzeme ile doldurmak istemektedir. Bu nedenle medya, vaaz veren, nasihat eden hatta yeni kutsallar yanında, inanç ve değer inşa ederek dinin yerine geçmek için ve özellikle görsel maddi âlemde büyük bir yer edinmiştir. Medyanın, doğru ve yanlışı gösterdiği gibi ahlakı yeniden hâkim medya ve küresel normlar içinde üreterek inşa etmesinin yanında, din dışı yeni kutsallar üreterek yeni bir "medya dini" oluşturma rolü, hiç de yabana atılacak gibi değil.
Medya ve Ahlak
Ahlâk, sözlüklerde insanın iyi, güzel, doğru davranışlarda bulunması, kötü, çirkin ve yanlış davranışlardan uzak durması anlamına gelir. İyi huylu olmak, güzel davranışlarda bulunmak, sadece insana dair değil tüm canlıları ilgilendiren, her türlü konuda ortak iyiyi hayatın merkezine alabilmektir. Din ve örfün ürettiği ahlak medyanın etkili olabilmesi için ciddi bir engel oluşturur. Çünkü ahlak kolektif bilincin bir mahsulüdür aynı zamanda. İslam’da dinin, ahlak olarak kabul edilmesi,[3] ahlakın ne derece önemli olduğunu ifade etmektedir. Ahlaki değerlerini yitirmiş bir kişinin dini değerleri taşımasına da imkân yoktur. Onun için ahlak, medya için vazgeçilmez önemli bir alandır. Medya, ahlakı yeniden kendi normlarına ve dinine uyumlu bir şekilde üretmeye çalışır. Medya, kendine ait alan açmak ve kendi ahlakını yeniden inşa etmek için dini değerleri dejenere etme ve ahlaki değerleri değersizleştirmek ister. Bunun için medya, hayatın her alanında din bütünlüğü ve kolektif bilinci bölmek adına bireyi ve bireyciliği önemsemektedir. İşte bunun için bireyi aidiyet duyduğu din ve kültürel bağlarından izole edip, bağlılıklarından koparmak ister. Bunun en etkin yolu özellikle dinin çizmiş olduğu ahlak sınırlarını zorlar. Bunun en kolay yolu da cinselliği kullanır. Cinselliği, aile mahremiyet sınırları içeresinden çıkararak mahremiyet sınırı olmayan toplumun her kesimine, günün her saatinde pervasızca sergilemekten çekinmez.
Onun için medya bir ucu siyaset bir ucu ekonomi ve diğer ucunda hâkim aklın ürettiği akımı arkasına alarak mekanik bir medya ahlakı üretir. Bu ahlakın kutsal ile bağı koparılmış sorumluluğu olmayan bireysel çıkarı toplumsal çıkara önceleyen, hazza endeksli, cinsellik içeren, mahremiyet tanımayan, müstakil kendi sahasına uygun bir ahlak üretme gayreti içindedir.
Medya ve Aile
Medya kendi ürettiği aile dışında da bir aile istememektedir. Bunun için dinin ve ortak değerlerin ilköğretim yeri olan aile de hedef tahtasındadır. Ailenin kültür ve inancın nesillere aktarıldığı bir yer olması bu alanı ayrıca önemli kılmaktadır. Bunun için aile bütünlüğüne en büyük saldırı yine medyadan gelmektedir. Modern seküler dağınık aile model alınarak yapılan, inceden işlenen evlilik dışı ilişkiler, cinsellik, entrikalar, yalan, kaba kuvvet ve şiddet son dönem sinema ve dizi yapımcılığında en revaçta olan konuları arasındadır. Yapılan bazı medya etki araştırmalarında; Özellikle kitle iletişim araçlarında şiddet ve cinsellik sunumları ne kadar sıklıkla yayımlanırsa, bu gösterimler o denli fazla saldırgan davranışlara yol açacağı öngörülmektedir.[4] Ekrandan yansıtılan belli marjinal yapıları temsil eden, genellikle ahlaksız, aile ve sosyal ilişkilerin sanki toplumun geneli tarafından yaşanıyor izlenimi ve bu içerikteki sahnelerin sıklıkla ekranlara yansıtılaması, genel toplumsal yaşantı, ahlakı ve dini inançları oldukça zedelemektedir. Ekrandan yansıtılan, modern, alımlı süslü kadın veya erkek görüntülerini seyreden kitleler tarafından film oyuncularına karşı hem kişisel hem de şekilsel aidiyet kurmalarına sebep olmaktadır. Genellikle ilgi çekmek için marjinal kişilikler modellenerek üretilen rollerin gerçek hayata yansımasına bakıldığında, maalesef daha çok olumsuz yönlerin örnek alındığı görülmektedir. Bunlardan dolayı ülkenin birçok yerinde sayıları mantar gibi artan suç örgütleri, oluşan çarpık aile ilişkileri yanında, ekrandaki figürlere özenti duyanların çareyi, estetik ve güzellik merkezlerinde aramaya çalışması sonucu oluşan ilginin ve artan rağbetin başka bir izahının yapılması pek mümkün görünmemektedir.
Medya ve Çocuk
Ailenin nüvesi olan çocuk da medya ekranlarında önemli bir yer tutmaktadır. Çocuklar için de daha çok eğlenceli görüntü ve figürlerin içeresine subliminal, inanç çeldirici mesajlar fazlasıyla uygulanmaktadır. Mesela çocuklar için üretilen sinema, dizi ve çizgi filmlere yakından bakıldığında bu programların hiçte masum olmadığı görülmektedir. Belli başlı özellikle Batı menşeili çizgi filmlerde, çizginin sınırsızlığı içeresinde abuk sabuk çizgi kahraman üretilerek belli çarpık bir inanç ve çeşitli ideolojinin işlendiği görülmektedir.
Mesela yaratıcı ile olan ilişkileri, tam olarak oluşmamış, soyut-somut gibi gerçeklik ile hayal arasında olup biteni tam olarak idrak edemeyecek çocuklara, evrenin yaratıcı, yok edici ve kurtarıcı gücü olarak sunulan çizgi film kahramanlarıyla çarpık bir yaratıcı tahayyülü sağlanmaktadır. Görüntü aralarında sunulan dini, ideolojik sembol ve şekillerin ekrandan subilimine edilmesi sonucu da çarpık dini inançlara zemin hazırlanmaktadır.
Ebeveynlerin çocukları eğlenip neşeli vakit geçirmesi için ekrana teslim ettikleri çocuklarının inanç dünyası, ekran önünde büyük bir tahribata uğratılmaktadır. Mesela yakın zamanlarda, TV'de ölümsüz, kuş gibi uçan, istediği her şeyi yapabilen kahramanları taklit etmek için pelerin takıp sihirli kılıç zannettiği oyuncak ile evlerinin penceresinden atlayan nice çocukların olduğu ile ilgili haberler, bu izahın ispatı niteliğindedir.
Yine TV’de çocuklar için yapılan bazı dizi ve çizgi filmlerdeki benzer karakterler ile olağanüstü güçlere sahip olan sihir yapan evreni kontrol ettiği vurgulanan kahramanlar ile de benzer tahribat yapılmaktadır. Özellikle gişe rekorları kıran fantastik film sektöründe başı çeken İskandinav ülkeleri ve ABD gibi inanç krizleri yaşayan ve küresel kültür emperyalizminde başrol oynayan ülkelerin olduğu toplumlarda üretiliyor olması ayrıca dikkat çekicidir. Bu film veya dizilerde verilmek istenen temel şeylerin aslında, Batının aydınlanma ile yaşadığı evrelerin bir devamı niteliğindedir.
Hâkim medya organları tarafından Batıda kültürleşen, kilisenin dört duvarı arasına mahkûm edilerek sosyal ve resmi hayatın dışına itilen, kendi dini inançları gibi İslam’ın da yaşandığı coğrafyalarda aynı akıbete uğratmaya, onlarda olduğu gibi kültürel bir tona ve müstakil, bireysel, vicdani bir inanca çevirme gayretlerinin yansımasıdır.
Tüm ilahi kutsalları inkâr edip yerine uyduruk suni modern kutsallar üreten, yaratıcının olmadığı veya yaratıcı güçlere sahip insanlar ve efsanevi yeni güçler üreten, eski Yunan mitolojilerini çağrıştıran, çarpık dini inanç yükleyen mesajların bolca işlenmesi, maddi manevi sağlıklı bireylerin yetişmesinin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Bu ve benzeri çabaları, dinin toplumsal, kolektif ve organize bütünlüğünü yıkma girişimi olarak anlamak mümkündür.
Devamı inşaallah diğer yazıda…
İnsanların, yaşamlarını ve tercihlerini belirleyen yegâne güç, sahip oldukları dini inanç ve değerlerdir. İşte bu kuşatıcı gücünden dolayı medya insan üzerinde güçlü bir egemenlik kurmak için insanların inanç ve değerlerini py-pass eden ve kendine uygun bir “Medya Dini”[1] oluşturmak için dini hedef alır. Medya, insanlar üzerinde egemenlik kurmak için “dine karşı din” yöntemini etkin bir şekilde kullanmaktadır. Bu egemenlik, insanın maddi ve manevi sosyal, siyasi ve ekonomik tüm kararları üzerinde daha kuşatıcı olmak amacıyla yapılmaktadır.
Bu oluşturmaya çalıştığı “Medya Dini”, akabinde bilgiyi bir hakikat gibi sunma çabasını doğurmaktadır. Haberi bilgiye, bilgiyi de hakikate dönüştürmek isteyen medya için herhangi bir sınır yoktur. Bu maddi bilgiyi temel bir güç gibi kullanabilme, istediğini doğru, istemediğini yanlışlayabilme yanında, görsel âlemin meşrulaştırma[2] gücünü de elinde bulundurması, medyanın birçok yasağı da çiğnemesine sebep olur ki, bu yasaklardan en önemlileri, dini ve ahlaki yasaklardır.
Medya, manevi dünyada da güçlü olabilmek adına bir dini otorite gibi hakikatin ve temel doğruların sahibi olarak görünmek ister. Bundan dolayı dini otorite gibi hakikatin ve temel doğruların yerine geçerek, kendi dinine göre vaaz veren, fetva veren, nasihat eden yönlendiren ve kendine bağlayan türlü yöntemleri geliştirmiştir. Adeta daha önce kadim bilgi kaynakları camiden, cemaatten alınan hakikat bilgisinin yerine medya geçmiştir. Medya ekranlarının ibadetteki sadakat, huşu ve bağlılıkları üzerinden sanal bir dini alan üretmesi insan üzerindeki manevi karmaşayı artırmaktadır. İnsanların bu ‘medya dinine’ tabi olmasıyla, zamanla inanç ile beraber kaynaştırıcı değer ve geleneksel bağlarının da azalması Sonucunda; medya, insanları sorgulamayan, onlara sunulanla yetinen, itaatkâr ticari bir müşteriye dönüştürme gayreti, salt maddileşen bir insan modeli ortaya çıkarır ki bu da insan doğasında zorunlu olarak çeşitli manevi boşluklar ortaya çıkarmaktadır. Ortaya çıkan bu manevi boşluğu, her şeyi ticari piyasa malı gibi kullanabilme yeteneğiyle yine medya kendi ürettiği malzeme ile doldurmak istemektedir. Bu nedenle medya, vaaz veren, nasihat eden hatta yeni kutsallar yanında, inanç ve değer inşa ederek dinin yerine geçmek için ve özellikle görsel maddi âlemde büyük bir yer edinmiştir. Medyanın, doğru ve yanlışı gösterdiği gibi ahlakı yeniden hâkim medya ve küresel normlar içinde üreterek inşa etmesinin yanında, din dışı yeni kutsallar üreterek yeni bir "medya dini" oluşturma rolü, hiç de yabana atılacak gibi değil.
Medya ve Ahlak
Ahlâk, sözlüklerde insanın iyi, güzel, doğru davranışlarda bulunması, kötü, çirkin ve yanlış davranışlardan uzak durması anlamına gelir. İyi huylu olmak, güzel davranışlarda bulunmak, sadece insana dair değil tüm canlıları ilgilendiren, her türlü konuda ortak iyiyi hayatın merkezine alabilmektir. Din ve örfün ürettiği ahlak medyanın etkili olabilmesi için ciddi bir engel oluşturur. Çünkü ahlak kolektif bilincin bir mahsulüdür aynı zamanda. İslam’da dinin, ahlak olarak kabul edilmesi,[3] ahlakın ne derece önemli olduğunu ifade etmektedir. Ahlaki değerlerini yitirmiş bir kişinin dini değerleri taşımasına da imkân yoktur. Onun için ahlak, medya için vazgeçilmez önemli bir alandır. Medya, ahlakı yeniden kendi normlarına ve dinine uyumlu bir şekilde üretmeye çalışır. Medya, kendine ait alan açmak ve kendi ahlakını yeniden inşa etmek için dini değerleri dejenere etme ve ahlaki değerleri değersizleştirmek ister. Bunun için medya, hayatın her alanında din bütünlüğü ve kolektif bilinci bölmek adına bireyi ve bireyciliği önemsemektedir. İşte bunun için bireyi aidiyet duyduğu din ve kültürel bağlarından izole edip, bağlılıklarından koparmak ister. Bunun en etkin yolu özellikle dinin çizmiş olduğu ahlak sınırlarını zorlar. Bunun en kolay yolu da cinselliği kullanır. Cinselliği, aile mahremiyet sınırları içeresinden çıkararak mahremiyet sınırı olmayan toplumun her kesimine, günün her saatinde pervasızca sergilemekten çekinmez.
Onun için medya bir ucu siyaset bir ucu ekonomi ve diğer ucunda hâkim aklın ürettiği akımı arkasına alarak mekanik bir medya ahlakı üretir. Bu ahlakın kutsal ile bağı koparılmış sorumluluğu olmayan bireysel çıkarı toplumsal çıkara önceleyen, hazza endeksli, cinsellik içeren, mahremiyet tanımayan, müstakil kendi sahasına uygun bir ahlak üretme gayreti içindedir.
Medya ve Aile
Medya kendi ürettiği aile dışında da bir aile istememektedir. Bunun için dinin ve ortak değerlerin ilköğretim yeri olan aile de hedef tahtasındadır. Ailenin kültür ve inancın nesillere aktarıldığı bir yer olması bu alanı ayrıca önemli kılmaktadır. Bunun için aile bütünlüğüne en büyük saldırı yine medyadan gelmektedir. Modern seküler dağınık aile model alınarak yapılan, inceden işlenen evlilik dışı ilişkiler, cinsellik, entrikalar, yalan, kaba kuvvet ve şiddet son dönem sinema ve dizi yapımcılığında en revaçta olan konuları arasındadır. Yapılan bazı medya etki araştırmalarında; Özellikle kitle iletişim araçlarında şiddet ve cinsellik sunumları ne kadar sıklıkla yayımlanırsa, bu gösterimler o denli fazla saldırgan davranışlara yol açacağı öngörülmektedir.[4] Ekrandan yansıtılan belli marjinal yapıları temsil eden, genellikle ahlaksız, aile ve sosyal ilişkilerin sanki toplumun geneli tarafından yaşanıyor izlenimi ve bu içerikteki sahnelerin sıklıkla ekranlara yansıtılaması, genel toplumsal yaşantı, ahlakı ve dini inançları oldukça zedelemektedir. Ekrandan yansıtılan, modern, alımlı süslü kadın veya erkek görüntülerini seyreden kitleler tarafından film oyuncularına karşı hem kişisel hem de şekilsel aidiyet kurmalarına sebep olmaktadır. Genellikle ilgi çekmek için marjinal kişilikler modellenerek üretilen rollerin gerçek hayata yansımasına bakıldığında, maalesef daha çok olumsuz yönlerin örnek alındığı görülmektedir. Bunlardan dolayı ülkenin birçok yerinde sayıları mantar gibi artan suç örgütleri, oluşan çarpık aile ilişkileri yanında, ekrandaki figürlere özenti duyanların çareyi, estetik ve güzellik merkezlerinde aramaya çalışması sonucu oluşan ilginin ve artan rağbetin başka bir izahının yapılması pek mümkün görünmemektedir.
Medya ve Çocuk
Ailenin nüvesi olan çocuk da medya ekranlarında önemli bir yer tutmaktadır. Çocuklar için de daha çok eğlenceli görüntü ve figürlerin içeresine subliminal, inanç çeldirici mesajlar fazlasıyla uygulanmaktadır. Mesela çocuklar için üretilen sinema, dizi ve çizgi filmlere yakından bakıldığında bu programların hiçte masum olmadığı görülmektedir. Belli başlı özellikle Batı menşeili çizgi filmlerde, çizginin sınırsızlığı içeresinde abuk sabuk çizgi kahraman üretilerek belli çarpık bir inanç ve çeşitli ideolojinin işlendiği görülmektedir.
Mesela yaratıcı ile olan ilişkileri, tam olarak oluşmamış, soyut-somut gibi gerçeklik ile hayal arasında olup biteni tam olarak idrak edemeyecek çocuklara, evrenin yaratıcı, yok edici ve kurtarıcı gücü olarak sunulan çizgi film kahramanlarıyla çarpık bir yaratıcı tahayyülü sağlanmaktadır. Görüntü aralarında sunulan dini, ideolojik sembol ve şekillerin ekrandan subilimine edilmesi sonucu da çarpık dini inançlara zemin hazırlanmaktadır.
Ebeveynlerin çocukları eğlenip neşeli vakit geçirmesi için ekrana teslim ettikleri çocuklarının inanç dünyası, ekran önünde büyük bir tahribata uğratılmaktadır. Mesela yakın zamanlarda, TV'de ölümsüz, kuş gibi uçan, istediği her şeyi yapabilen kahramanları taklit etmek için pelerin takıp sihirli kılıç zannettiği oyuncak ile evlerinin penceresinden atlayan nice çocukların olduğu ile ilgili haberler, bu izahın ispatı niteliğindedir.
Yine TV’de çocuklar için yapılan bazı dizi ve çizgi filmlerdeki benzer karakterler ile olağanüstü güçlere sahip olan sihir yapan evreni kontrol ettiği vurgulanan kahramanlar ile de benzer tahribat yapılmaktadır. Özellikle gişe rekorları kıran fantastik film sektöründe başı çeken İskandinav ülkeleri ve ABD gibi inanç krizleri yaşayan ve küresel kültür emperyalizminde başrol oynayan ülkelerin olduğu toplumlarda üretiliyor olması ayrıca dikkat çekicidir. Bu film veya dizilerde verilmek istenen temel şeylerin aslında, Batının aydınlanma ile yaşadığı evrelerin bir devamı niteliğindedir.
Hâkim medya organları tarafından Batıda kültürleşen, kilisenin dört duvarı arasına mahkûm edilerek sosyal ve resmi hayatın dışına itilen, kendi dini inançları gibi İslam’ın da yaşandığı coğrafyalarda aynı akıbete uğratmaya, onlarda olduğu gibi kültürel bir tona ve müstakil, bireysel, vicdani bir inanca çevirme gayretlerinin yansımasıdır.
Tüm ilahi kutsalları inkâr edip yerine uyduruk suni modern kutsallar üreten, yaratıcının olmadığı veya yaratıcı güçlere sahip insanlar ve efsanevi yeni güçler üreten, eski Yunan mitolojilerini çağrıştıran, çarpık dini inanç yükleyen mesajların bolca işlenmesi, maddi manevi sağlıklı bireylerin yetişmesinin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Bu ve benzeri çabaları, dinin toplumsal, kolektif ve organize bütünlüğünü yıkma girişimi olarak anlamak mümkündür.
Devamı inşaallah diğer yazıda…
[1] Medya Dini: Bu kavram ilk olarak bu yazıda; medyanın kendi kontrolünde ürettiği dini vecibelerin, ibadetlerin, vaaz ve fetvaların yansıtılması yanında medyanın görsel idrak hâkimiyeti üzerinden ürettiği medya ekranlarına karşı duyulan güçlü manevi bağlılığı ifade etmek için kullanılmıştır.
[2] Murat S Çebi, Medya Etki Araştırmaları syf:55 (Young J.,The Drugtakers, London, 1971; Cohen, S., Folk Devils and Moral Panics, London 1972)
[3] Hadis-i Şerif (Deylemi)
[4] Murat S. Çebi, Medya Etki Araştırmaları, Alternatif Yayıncılık, syf:23;73, Ankara 2003. (Medya Etki Araştırmalarında mesaj kaynağı "x" hedef, izleyici de "y" olarak kabul edildiğinde, x ile y arasındaki mesaj akış yoğunluğuna bağlı olarak bir doğrusal etki gözlemlenmektedir.)
Bakmak kolay, görmek kolay değildir. Bakılmış ve görülmüş. Yazarımızı tebrik ederim. Umarım çevremiz, gerçek İslam Devletini önce kendi evinde kuranlar ile dolar;taşar. Selametle..
İçtimai bir meseliyi güncel haliyle yalın bir dil ve üslupla ele alarak , mahzurlu yanlarını, inancı düşünceyi tefekkürü iğdiş eden görünmeyen taraflarını reel şekliyle gözlemleyip irdeleyerek , özelde gençlik üzerine oynanan sinsi oyunları iyi rafine ederek istifademize sunan sayın yazarı tebrik ediyorum .. Yazılarını sürekli hale getirmesi temennisiyle ..