İletişim teknolojilerine dayalı kuşak tasnifleri var.
Gazete kuşağı, televizyon kuşağı, internet kuşağı, App kuşağı gibi...
Peki Metaverse, bu tasniflere bir yenisini ekleyebilir mi?
metaverse kuşağı ortaya çıkar mı?
Şayet böyle bir kuşak ortaya çıkarsa, bu kuşağın dindarlıkları, dini pratikleri nasıl etkilenir?
Doç. Dr. Bahset Karslı cevapladı.
İslamvemedya.com: Bahset hocam, kuşaklar, kuşaklar arası farklılıklar bilhassa son dönemlerde sıklıkla gündeme geliyor. Genel olarak bakacak olursanız kuşak olgusunu nasıl tanımlarsınız?
Bahset Karslı*: Kuşaklar/nesiller, belli tarihlerde doğmuş, sosyalleşme sürecinde ortak sosyal, politik, ekonomik vb. olaylardan etkilenmiş, koşullar gereği benzer sorumluluklar yüklenmiş oldukları için ortak değer, inanç, beklenti ve davranışlara sahip gruplar olarak açıklanabilir. Sosyo-kültürel değişimlerin hızlanması üzerine görece daha geniş zamana tekabül eden kuşaktan ziyade nesil kavramı kullanılıyor. Son yıllarda ise Gelenekçiler-Sessiz Nesli (1946 öncesi doğumlular), Bebek Patlaması Nesli (1946-64), X Nesli (1965-1979), Y Nesli (1980-2000) ve Z Nesli (2001) şeklinde yapılan tasnif ön plana çıkıyor. Bu tasnifler sosyo-kültürel değişimi anlamak için yapılmış kategorilendirmeler esasında. Tarih boyu genel geçer kabul edeceğimiz ve değişmez kategoriler değiller. Ama bugün daha çok toplumsal ve kamusal etki gücünden dolayı X nesliyle Z Nesli kıyaslamalarına veya “üst nesil - yeni nesil” şeklinde karşılaştırmalara yer veriliyor.
İslamvemedya.com: Bu kuşaklar veya nesil tasnifleri, hangi ölçülere göre kategorilendiriliyor.Bir kuşağı ortaya çıkaran faktörler neler?
Bahset Karslı: Nesillerin ortaya çıkmasında birçok etmen dile getirilebilir ama ben tüketim ve nesil algısının önemli etmenler olduğunu düşünüyorum. Tasniflerin ortaya çıkmasının ve bu denli yoğun gündemimizde olmasının sebeplerinden başında tüketim kültürü var. Bu anlamda iş piyasasına verimli üretim sağlamak için belirli zaman aralığına ve benzer karakterlere sahip olanlarda ortak ilgilerinin ve özelliklerinin keşfedilmesi, söz konusu kategorilendirmeleri popülerleştirdi. Ama maalesef bugün nesil konusunun ideolojik, dini, siyasi, sosyal gruplar kavşağında geliştirilen söylemlerle birlikte çok daha problematik zemine çekildiğini görüyoruz. Bu noktada ben konuyu “nesil algısı” diye kavramsallaştırıyorum. Yeni nesil bozuldu klişesiyle ifade edebileceğimiz bu söylem Hesiodos’a (M.Ö.880) ve Aristotales’e (M.Ö. 322-384) kadar götürülebilir. (Yeni) Nesil algısı özelinde gelişen bu söylem, bir yandan nesiller arası sosyo-kültürel farklılaşmayı çatışmaya dönüştürürken diğer taraftan da nesil kategorilendirmesinin zihni arka planını oluşturuyor. Artık herhangi bir neslin özelliği ve problemlerine çözüm bulmaktansa özellikle yeni nesil söylemiyle üst nesilden başlayan yeni problematikle karşı karşıyayız.
Kuşakların dindarlık algısında teknoloji faktörü
İslamvemedya.com: “Bizim neslimiz böyle miydi, her gencin elinde bir telefon” sözü sıklıkla söyleniyor, artık bir klişe. Gündelik hayatta da karşılığı var haliyle. Nesillerin teknoloji kullanımı, dindarlık algısını da etkiliyor mu?
Bahset Karslı: Kaçınılmaz olarak çok etkiliyor. Teknolojik gelişmeler toplumların tarihinde önemli dönüşümler gerçekleştirmiştir. Nitekim 18. yüzyıldan bu yana teknolojik gelişmeler ve toplumsal dönüşümler arasındaki ilişkiyi analiz edebiliyoruz. Teknolojik gelişme ve toplum ilişkinin analizinde gelinen nokta ise Nesnelerin Interneti (IoT), Büyük Veri (Big Data), Yapay Zeka, Robotik ve Kablosuz Sensör Ağı gibi birçok teknolojiyi kullanan Toplum 5.0 üst başlığıyla ifadelendirilmekte artık. Endüstri toplumunda oraya çıkan aşırı veri ve bu verilerin analizinde insanın sınırlı kalmasının ürettiği hantallığı aşmayı hedefleyen Toplum 5.0’de -taktir edersiniz ki- yeni nesil hatta gelecek nesil daha aktif rol alacaktır, mahallenin gerçekliğinden ve geleneksel dini öğretilerden ziyade kıyaslama üzerinden insanı edinimlere indirgenen dinler arası ilişkisel analizlerle daha çok muhatap olabileceğiz.
Nesillerin teknoloji algısının din anlayışlarına etkisine gelince: Nesil tasnifleri her ne kadar zamansal aralıkla belirlense de bu tasniflerin içeriği teknolojik süreçlerle veya teknolojiyle kurulan ilişki özelinde doldurulmakta. Teknoloji daha da özelde internet dünyası üzerinde gelişen dijital teknoloji paradoksal bir şekilde hem nesiller arasını daraltmakta hem de her bir nesil aralığını kendi sosyo-kültürel şartlarından dolayı teknolojiyle kurudukları ilişkilerden hareketle farklılaştırmaktadır. Her iki nesil özelinde bu ilişi kurma biçimi ve gündelik hayattaki yaygınlığı, geleneksel dindarlık algısını kaçınılmaz olarak değiştirmekte. En bariz değişimi mahremiyet algısında görüyoruz. Mahrem olan davranışın, bedenin, ibadetin, duygunun sıradanlaşan bir tarzda teşhir edilmesi ve toplumda da bir şekilde makuliyet kazanması, gözlemlediğimiz en dikkat çekici değişimdir. Yani dijitalleşmeyle birlikte sınırlar ortadan kalktı, görme sınırında başlayan mahremiyet algısı aşıldı.
“Namazdan ziyade namaz paylaşımı daha ön plana çıkmış durumda”
İslamvemedya.com: Sosyal medya dindarlığı, dijital dindarlık…
Bahset Karslı: Evet örneğin sosyal medya dindarlığı diye ifade edebileceğimiz durumla karşı karşıyayız. Gösteri ve paylaşmaya dayalı, paylaşmayı da dini motivasyonla süsleyen sosyal medya dindarlığı, gösterişçi yani algılanmak istediğin bir üretime kapı aralamakta. Namazdan ziyade namaz paylaşımı, oruçtan ziyade oruç paylaşımı daha ön plana çıkmış durumda. Bu anlamda nesillerin sosyal medya uygulamalarındaki dindarlık sunumlarında ortak davranışlar görmekteyiz. Fakat dijital göçebelik veya dijital yerlilik olarak ifade edebileceğimiz ilişki kurma biçiminde ise nesillerin dindarlıklarını sunumda farklılaştıklarını görmekteyiz. Dijital göçebe tanımlamasıyla teknolojiyle sonradan tanışanları veya dijital dönüşüme şahit olan üst nesilleri kastediyoruz. Bu nesil teknolojiyle ilişki kurarken içinden çıktığı toplumsallığından hareket ediyor. Teknoloji, bu neslin sosyalleştiği mekân ve zamanın bir parçası. Oysa yeni nesil zaten dijital bir teknolojik süreçte yar almış bir nesil. Bu anlamda ya dinsel paylaşım yapmıyorlar, yapıyorlarsa da gerçek hayattaki dindarlıklarına uzanan bir mantıkla paylaşım olarak şekillendirmiyorlar.
“Metaverse kuşağı” demek için henüz erken
İslamvemedya.com: İletişim teknolojilerine odaklanarak bir yazılı basın nesli, televizyon nesli, internet nesli, sizin deyişinizle dijital nesil olduğunu söyleyebiliriz. Metaverse ile tanıştık, tanışıyoruz. Bu süreç, yeni bir nesil ortaya çıkarabilir mi?
Bahset Karslı: Evet, sizin söylediğiniz de başka bir tasnifleme. Meterverse yeni bir nesil çıkarabilir mi? Bu soruya şimdiden evet veya hayır demek zor. Ama ontolojik temellendirmeler özelinde nasıl bir nesil üretme potansiyeli olduğunu tartışabilir; az önce dediğim teknoloji ve nesil ilişkisinin karakteristiğine bakarak ipuçlarını yakalayabiliriz.
Öncelikle şunu söylemek lazım, nesillerin teknolojiyle kurudukları ilişki biçiminde olduğu gibi sanal mecralarla kurudukları ilişki biçiminde de gerçeklik algılarından dolayı farklılaşmaktadırlar. X nesli veya üst neslin gerçeklik algısında sosyo-kültürel süreçlerinden hareketle gerçek zaman ve mekan tasavvurunun etkisi oldukça etkili gözüküyor. Bu yüzden sanal atmosfer bu gerçekliğin icra edildiği işlevsel bir alan. Yine bundan dolayı üst nesil için sanal atmosfer bir iletişim ve sosyalleşme alanı. Özellikle yaşlılık sürecinde sosyal medya sosyalleşme mekanı olarak yaşlılarımızın imdadına yetişmiş gözükmekte. Yine sanal mecra üst nesilde gündelik gerçekliklerde sonuç almaya odaklı. Yeni nesil ise gerçekliklerini bu sanallıkta inşa ettikleri için sanal mecralar başka bir gerçekliğin aracı olarak görülmemektedir. Örneğin gençlerin özellikle amca-dayılarından kaçmak için Facebook’tan Instagram’a göç etmelerinde bu gerçeklik algısının etkisini ifade edebiliriz.
“Metaverse, özne/nesne/zaman/mekan ilişkisinde gerçeklik algısını tartışmaya açıyor”
İslamvemedya.com: Yeni sanal mecra Metaverse…
Bahset Karslı: Sanal dünya için yeni bir evre olarak Meteverse teknolojisi veya uygulaması artık gündemimize girmiş gözüküyor. Meteverse, özne/nesne/zaman/mekan ilişkisinde gerçeklik algısını tartışmaya açan bir uygulama olarak benim dikkatimi çekiyor. Ama gözlemlediğim kadarıyla şu an bu gerçeklik tasavvurundan ziyade bir iletişim aracı olarak meteverse hayatımızda yer vermenin ne gibi avantaj veya dezavantajlar üreteceği noktası daha ön plana çıkmış görünüyor. Üst neslin biraz da yaşlarının verdiği durumdan dolayı meteverse’ü iletişim zemininde işlevselleştirdiğini görüyoruz. Daha gerçekçi bir şekilde akrabalarla görüşülmesinden dini tebliğe bir fırsat olabilir gibi çok farklı temellendirmelerle süreci fırsata çevirme kaygısıyla karşılaşıyoruz. Mahalleden sanala uzanan bu bakış açısının temeli, “Batının teknolojisini alalım ama ahlakını almayalım” söylemine kadar götürülebilir. Bu perspektif, teknolojiyle kurulan ilişkiye yönelik ilkesel bir söylem olmakla birlikte teknolojik gelişmelerin toplumsal kabul düzeyini de hızlandırmak gibi bir tecrübe de üretmiştir.
Sanal ve sosyal (mi?)
Benzer bir süreci şimdi de Meteverse üzerinden yaşamaktayız. Meteverse’ün dayandığı teknolojik altyapı bu konuda kalem oynatmaya çalışan biz sosyal bilimciler için zor bir konu. Ancak sonuçları üzerinden konuşabiliyoruz veya şu anki gelinen aşamadan hareketle öngörülerde bulunmaya çalışıyoruz.
Örneğin HTC firması 120 fps üzeri simülasyon cihazı ürettiği ifade ediliyor. Literatüre göre 120 karenin üzerine çıktığında beyin sanalı ayıramayıp gerçek zannediyormuş. Yani anlıyoruz ki şimdilik göz ve beyni kapsayan görme duyusunda bu gerçeklik konusunu aşıyorlar. Burada üst neslin daha özelde X neslinin ıskaladığı nokta bu gerçeklik zemini. Daha rahat iletişim kurarak sosyalleşme iddiası, sosyal hayatı merkeze alan klasik bir teknoloji araçsallaştırmasını çağrıştırmaktadır. Oysa bu tür teknolojik gelişmelerle birlikte bizler bireyselleşmeyi çok daha yeni bir içerikle tartışabiliriz. Metetverse’te üretilen avatarların arkasındaki kendini anonimleştiren bireyin sosyalleşmesiyle gerçek hayattan sanala uzanan bireyin sosyalleşmesi kaçınılmaz olarak farklı olacaktır.
“Metaverse ile birlikte dindarlık algıları farklı olan nesiller ortaya çıkabilir”
Yani Meteverse nasıl bir nesil ortaya çıkarır, çıkarır mı çıkaramaz mı, henüz kestirmek mümkün değil. Ama nesilleri kendi gerçeklikleri üzerinden etkileyeceği veya nesillerin sosyo-kültürel gerçekliklerinden hareketle farklı temellendirmeler yapacağı aşikar.
İslamvemedya.com: Bir öngörü. Şayet metaverse nesli veya Kuşağı ortaya çıkarsa, bu kuşağın dindarlığını besleyen unsurlar neler olabilir?
Bahset Karslı: Bir defa Meteverse nesli diye bir kavramsallaştırma yapabilir miyiz? Şahsen ihtiyat payını koyarak bu ismi erken buluyorum. Z neslinden sonrası için Alfa, Beta gibi nesil tasnifleri var. Muhtemelen Z nesli özelinde sosyal medyanın çok merkezi bir gösterge olması gibi bu nesiller özelinde de Meteverse önemli bir gösterge olabilir.
Meteverse süreciyle bizler, bu zamana kadar inşa ettiğimiz dindarlık formlarının ve dini pratiklerin duyusal ve duygusal zeminin aşındırılması gibi alanlarda yoğun karşıtlıklarla karşılaşabiliriz. Burada gerçekliğini reel dünyadan üretenle sanal dünyadan üreten arasında bariz farklılaşmalara hazır olmamız lazım. Örneğin namaz, hac, oruç, zekat gibi ibadetlerin duyusal ve duygusal zemini Meteverse gibi teknolojik uygulamalarla aşılmaya çalışılırsa -ki biz bunun teolojik tartışmasına, felsefi birikimine ve teknolojik algısına henüz hazır değiliz- nesiller arası tavır alışlar aynı olur mu? Elbette aynı olmayacaktır. Dindarlık algıları da dini pratiklere yüklenen anlamlar da aynı olmayacaktır. Özellikle gerçeklik algısı, nesillerin din algılarına daha belirleyici bir farklılaşma üretebilir.
*Doç. Dr., Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi