Medya ve din etkileşimine ilişkin akademik çalışmalar Türkiye’de ilgi odağı haline geliyor. Bu çalışmalardan bir yenisini “Türkiye'de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumu”nda sunulan bazı tebliğler oluşturdu. Meridyen Derneği'nin Sonpeygamber.info projesi kapsamında İstanbul Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde 9-12 Nisan 2015 tarihleri arasında düzenlediği sempozyuma Türkiye'nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden ilim adamları katıldı.
“Siyer Yazıcılığı, Edebiyat, Sosyoloji, Eğitim Bilimleri, İletişim, Görsellik" gibi konu başlıklarında 45 tebliğin sunulduğu sempozyumda iletişim ve görsellik bağlamı taşıyan bildirilerde medya ve din etkileşimi bakımından önemli noktalara temas edildi.
Akademisyenlerin medyayı ele aldığı değerlendirmelerden bazıları şöyle:
Siyere Dair Çalışmaların İnternette Yer Alma Biçimleri ve Ortaya Çıkan Sorunlar (Fatma Ekinci)
“Alfabenin keşfiyle beraber yaklaşık 3000 yıllık sözlü gelenek, yerini, görsel-işitsel ifade arasında açık veya örtülü toplumsal bir hiyerarşi kuran yazılı kültüre bıraktığında köklü bir zihinsel ve iletişimsel dönüşüm yaşanmıştı. Bugün de sözlü, yazılı, görsel-işitsel iletişim biçimlerini aynı sistem içinde bütünleştiren bir meta-dil (hipertext) oluşturan interaktif ağ teknolojisiyle, benzer boyutta bir tarihsel dönüşüm yaşandığını söylüyor bazı düşünürler. Sanallık kültürü olarak da nitelendirilen bu meta-dil, bir yandan kendine özgü bir iletişim, ahlak ve mahremiyet anlayışı üreterek kültürü değiştirirken, öte yandan etkisine aldığı şeyi nesneleştiren ve dönüştüren bir işlev görüyor. Düşünce ve dilin sığlaştığı, derinliğin kaybolduğu bir mecrada hemen her konu bu pazarın tüketim nesnesine dönüştürülebiliyor. Geleneksel kültürde küçük ders halkalarında veya sohbet ortamlarında kuşaktan kuşağa anlatılan din ve Hz. Peygamber’in hayatı, günümüz dünyasında kitle iletişim araçları ve bilhassa internetin yaygın olarak kullanılmaya başlanması üzerine benzer bir sorumluluk duygusuyla, yeni formlar ve o formlara uygun bir dil üzerinden çok daha geniş kitlelere anlatılmaya çalışılıyor. Ancak dijital ortamın doğası gereği burada tahrifata uğrayarak malumata evrilen bilgi, kullanıcının din ve peygamber algısını da tahrif etmekte, özellikle sosyal medyadaki paylaşımlar -iyi niyetli kişisel çabalar olsalar bile- bilgiye ulaşmada kitlelerin belirleyici hale gelmesiyle farklı düzeyde sorunlara yol açmaktadır. İslam’ın ve Hz. Peygamber’in dünyaya anlatılmasında etkili bir araç olarak kullanılması gerektiğine inandığımız internetin, Türkiye özelinde kullanılış biçimleri ve internet ortamında site, blog veya sosyal medya hesapları şeklinde farklı formlarda yer alan Siyere dair çalışmalar, muhteva ve görsel açıdan bazı sorunlar ortaya çıkarmaktadır”
Siyer ve Görsellik (Halide Yenen)
“Siyer, bir biyografi; özel anlamda İslam Peygamberi’nin 63 yıllık hayatını konu edinen eser. Görsellik, bu biyografinin görsel öğelerle anlatılması. Siyer ve görsellik deyince, ilk olarak Hz. Peygamber’in hayatının ekrana yansıtılması anlaşılıyor ve konu genellikle bu açıdan tartışılıyor. Hâlbuki muhatap kitlenin beynindeki ekranda bir görüntü oluşturan her anlatım görsel kategorisine girer. Yazılı siyer anlatılarında da görsel, işitsel ve kinestetik temalar kullanılarak okuyanın zihninde canlı imgeler oluşturabilmek, sinemadan çok daha geniş görsel tasavvur oluşturabilir. Zira bir şeyin hakikatini görmediğimizde, o hakikati göstermek için çizilen resim hayalimizi sınırlayabilir. Siyeri görsel alana taşıyabilmek, zihinde canlı imgeler kurabilme ve onu dışsal alana aktarabilme kabiliyetini gerektirir. Bu, zihnen/hayalen Hz. Peygamber’in hayatını deneyimlemek demektir. Böyle bir deneyimleme olmaksızın yapılan çalışmalar, akademik çalışmalar gibi nakilden öteye geçmez. Bu tür çalışmaların muhatabın iç dünyasında bir yansıma oluşturması oldukça zordur. Siyerin görsel temalarla anlatımının, Hz. Peygamber’in hayatının ve tabii ki sahabenin hayatının ve onların İslam’ı kabul ediş ve yaşayışlarının içsel deneyimi açısından oldukça önemli görüyorum. Böyle bir deneyimin dönüştürücü etkisini önemsiyorum.”
Kitle İletişim Araçlarında Peygamber Algısı (İbrahim Güllü)
“Yaklaşık 1500 yıllık zaman diliminde Hz. Muhammet’in hayatı ve öğretileri ile alakalı bilimsel ve edebi çalışmalar, (roman, hikaye, şiir, film) vb. sayısız çok büyük bir külliyat söz konusudur. Değişen dünya ile birlikte bu külliyatın şekli de değişmeye başlamıştır. Kitle iletişim araçlarının gelişmesine paralel olarak din olgusu da kitle iletişim araçlarında daha fazla görünür olmaya başlamıştır. Bu bildiri de sosyolojik bir bakış açısı ile televizyon, internet (facebook, twitter vb.) üzerinde görünen Hz. Muhammet ile ilgili tartışma, bilgi ve görünümleri ele almak ve bunların Türk toplumundaki peygamber algısına etkisi üzerinde durmak amaçlanmaktadır. Başta Kutlu doğum haftasında olmak üzere Hz. Muhammet’in kitle iletişim araçlarında yer alması, bir açıdan peygamber inancı ve düşüncesinin yaygınlaşması, güçlenmesi yönünde olumlu bir işlev görürken bir taraftan da bilgi kirliliği ve bir meşruiyet sorunsalını da beraberinde getirmektedir. Söz konusu bu yaygın bilgi ve paylaşım araçlarındaki imaj ve bilgilerin kaynak güvenilirliği, manipülasyon potansiyeli ve sonuçları üzerinde durulması ve filtreleme veya kontrol mekanizması ihtiyacı üzerinde durulmalıdır. Dini cemaat ve gruplar veya bireysel çıkar ve yönelimler, Hz. Peygambere ait olmayan bir takım söz veya eylemlerin ona isnat edilmek sureti ile kullanılması ile birlikte siyasallaşma veya ideolojikleştirilme eylemlerinde sıkça başvurulduğu görülmektedir. Facebook ve Twitter gibi araçları yoğun kullanan özellikle gençler ve çocukların zihninde oluşan peygamber imajında bu tür yayınların etkisinin önemli olduğu düşünülmektedir.”
Mahremiyetin Sınırlarının Değişimi: Hz. Peygamberin Özel Hayatı Örneği (Tuba Öztürk)
"Peygamber Efendimiz, vahiy alması ve ilahi buyruğu insanları ulaştırması yönü ile diğer insanlardan farklı bir konuma sahiptir. Ancak peygamber olması O’nun beşer olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. İslam kültürü ve prensiplerini bir bütün olarak değerlendirdiğimizde O’nun ilahî ve beşerî iki yönünün olduğunu görmekteyiz. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber’in bir insan olduğunun evlenme, yeme içme, sıkıntı çekme gibi somut olaylarla vurgulanarak, insanların O’nu putlaştırma ve ilahlaştırma yoluna gitmelerinin önüne geçilmiştir. İlk dönemlerde fıkhî hüküm çıkarmak, sorulara verilen hükümleri delillendirmek gibi nedenlerle Efendimiz’in özel hayatı ile ilgili durumlar nakledilmiş, evlilik hayatı ve günlük hayatı hakkında bir malumat sahibi olmamızın yolu açılmıştır. Hadis mecmualarında da bu tarz rivayetlere yer verilmiştir. Ancak geçen zaman ile birlikte yaygınlaşan iletişim teknolojisi ile birlikte, Efendimizin hayatı hakkında ön bilgi sahibi olmayan kimseler dahi bu tarz bilgilere rahatlıkla ulaşabilmiş ve zamanla aile mahremiyetine riayet edilmeksizin nakledilir olmuştur. İlk başta belki iyi niyetle yapılan bu çalışmalar zamanla Hz. Peygamberi gözden düşürme hareketine dönüşebilmektedir. O’nun beşerî yönüne ağırlık verilerek dinî yönü konusunda da olumsuz çağrışımlar yaratmak gayesi ile özel hayatı ile ilgili argümanlar medya ve internet aracılığı ile gündeme getirilmektedir. Hatta bu bağlamda bazı medya organlarında, Efendimizin özel hayatı inceleme konusu yapılmış ve abartma, saptırma, yanlış yorumlama, kasten yanlış tercüme etme gibi yollar kullanılarak, kaynak değerlendirmesi dahi yapılmadan sunulan bilgiler Peygamberimiz'i tahkir, dini tezyif ve müslümanları tahrik yöntemi olarak kullanılmıştır."
“Siyer Yazıcılığı, Edebiyat, Sosyoloji, Eğitim Bilimleri, İletişim, Görsellik" gibi konu başlıklarında 45 tebliğin sunulduğu sempozyumda iletişim ve görsellik bağlamı taşıyan bildirilerde medya ve din etkileşimi bakımından önemli noktalara temas edildi.
Akademisyenlerin medyayı ele aldığı değerlendirmelerden bazıları şöyle:
Siyere Dair Çalışmaların İnternette Yer Alma Biçimleri ve Ortaya Çıkan Sorunlar (Fatma Ekinci)
“Alfabenin keşfiyle beraber yaklaşık 3000 yıllık sözlü gelenek, yerini, görsel-işitsel ifade arasında açık veya örtülü toplumsal bir hiyerarşi kuran yazılı kültüre bıraktığında köklü bir zihinsel ve iletişimsel dönüşüm yaşanmıştı. Bugün de sözlü, yazılı, görsel-işitsel iletişim biçimlerini aynı sistem içinde bütünleştiren bir meta-dil (hipertext) oluşturan interaktif ağ teknolojisiyle, benzer boyutta bir tarihsel dönüşüm yaşandığını söylüyor bazı düşünürler. Sanallık kültürü olarak da nitelendirilen bu meta-dil, bir yandan kendine özgü bir iletişim, ahlak ve mahremiyet anlayışı üreterek kültürü değiştirirken, öte yandan etkisine aldığı şeyi nesneleştiren ve dönüştüren bir işlev görüyor. Düşünce ve dilin sığlaştığı, derinliğin kaybolduğu bir mecrada hemen her konu bu pazarın tüketim nesnesine dönüştürülebiliyor. Geleneksel kültürde küçük ders halkalarında veya sohbet ortamlarında kuşaktan kuşağa anlatılan din ve Hz. Peygamber’in hayatı, günümüz dünyasında kitle iletişim araçları ve bilhassa internetin yaygın olarak kullanılmaya başlanması üzerine benzer bir sorumluluk duygusuyla, yeni formlar ve o formlara uygun bir dil üzerinden çok daha geniş kitlelere anlatılmaya çalışılıyor. Ancak dijital ortamın doğası gereği burada tahrifata uğrayarak malumata evrilen bilgi, kullanıcının din ve peygamber algısını da tahrif etmekte, özellikle sosyal medyadaki paylaşımlar -iyi niyetli kişisel çabalar olsalar bile- bilgiye ulaşmada kitlelerin belirleyici hale gelmesiyle farklı düzeyde sorunlara yol açmaktadır. İslam’ın ve Hz. Peygamber’in dünyaya anlatılmasında etkili bir araç olarak kullanılması gerektiğine inandığımız internetin, Türkiye özelinde kullanılış biçimleri ve internet ortamında site, blog veya sosyal medya hesapları şeklinde farklı formlarda yer alan Siyere dair çalışmalar, muhteva ve görsel açıdan bazı sorunlar ortaya çıkarmaktadır”
Siyer ve Görsellik (Halide Yenen)
“Siyer, bir biyografi; özel anlamda İslam Peygamberi’nin 63 yıllık hayatını konu edinen eser. Görsellik, bu biyografinin görsel öğelerle anlatılması. Siyer ve görsellik deyince, ilk olarak Hz. Peygamber’in hayatının ekrana yansıtılması anlaşılıyor ve konu genellikle bu açıdan tartışılıyor. Hâlbuki muhatap kitlenin beynindeki ekranda bir görüntü oluşturan her anlatım görsel kategorisine girer. Yazılı siyer anlatılarında da görsel, işitsel ve kinestetik temalar kullanılarak okuyanın zihninde canlı imgeler oluşturabilmek, sinemadan çok daha geniş görsel tasavvur oluşturabilir. Zira bir şeyin hakikatini görmediğimizde, o hakikati göstermek için çizilen resim hayalimizi sınırlayabilir. Siyeri görsel alana taşıyabilmek, zihinde canlı imgeler kurabilme ve onu dışsal alana aktarabilme kabiliyetini gerektirir. Bu, zihnen/hayalen Hz. Peygamber’in hayatını deneyimlemek demektir. Böyle bir deneyimleme olmaksızın yapılan çalışmalar, akademik çalışmalar gibi nakilden öteye geçmez. Bu tür çalışmaların muhatabın iç dünyasında bir yansıma oluşturması oldukça zordur. Siyerin görsel temalarla anlatımının, Hz. Peygamber’in hayatının ve tabii ki sahabenin hayatının ve onların İslam’ı kabul ediş ve yaşayışlarının içsel deneyimi açısından oldukça önemli görüyorum. Böyle bir deneyimin dönüştürücü etkisini önemsiyorum.”
Kitle İletişim Araçlarında Peygamber Algısı (İbrahim Güllü)
“Yaklaşık 1500 yıllık zaman diliminde Hz. Muhammet’in hayatı ve öğretileri ile alakalı bilimsel ve edebi çalışmalar, (roman, hikaye, şiir, film) vb. sayısız çok büyük bir külliyat söz konusudur. Değişen dünya ile birlikte bu külliyatın şekli de değişmeye başlamıştır. Kitle iletişim araçlarının gelişmesine paralel olarak din olgusu da kitle iletişim araçlarında daha fazla görünür olmaya başlamıştır. Bu bildiri de sosyolojik bir bakış açısı ile televizyon, internet (facebook, twitter vb.) üzerinde görünen Hz. Muhammet ile ilgili tartışma, bilgi ve görünümleri ele almak ve bunların Türk toplumundaki peygamber algısına etkisi üzerinde durmak amaçlanmaktadır. Başta Kutlu doğum haftasında olmak üzere Hz. Muhammet’in kitle iletişim araçlarında yer alması, bir açıdan peygamber inancı ve düşüncesinin yaygınlaşması, güçlenmesi yönünde olumlu bir işlev görürken bir taraftan da bilgi kirliliği ve bir meşruiyet sorunsalını da beraberinde getirmektedir. Söz konusu bu yaygın bilgi ve paylaşım araçlarındaki imaj ve bilgilerin kaynak güvenilirliği, manipülasyon potansiyeli ve sonuçları üzerinde durulması ve filtreleme veya kontrol mekanizması ihtiyacı üzerinde durulmalıdır. Dini cemaat ve gruplar veya bireysel çıkar ve yönelimler, Hz. Peygambere ait olmayan bir takım söz veya eylemlerin ona isnat edilmek sureti ile kullanılması ile birlikte siyasallaşma veya ideolojikleştirilme eylemlerinde sıkça başvurulduğu görülmektedir. Facebook ve Twitter gibi araçları yoğun kullanan özellikle gençler ve çocukların zihninde oluşan peygamber imajında bu tür yayınların etkisinin önemli olduğu düşünülmektedir.”
Mahremiyetin Sınırlarının Değişimi: Hz. Peygamberin Özel Hayatı Örneği (Tuba Öztürk)
"Peygamber Efendimiz, vahiy alması ve ilahi buyruğu insanları ulaştırması yönü ile diğer insanlardan farklı bir konuma sahiptir. Ancak peygamber olması O’nun beşer olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. İslam kültürü ve prensiplerini bir bütün olarak değerlendirdiğimizde O’nun ilahî ve beşerî iki yönünün olduğunu görmekteyiz. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber’in bir insan olduğunun evlenme, yeme içme, sıkıntı çekme gibi somut olaylarla vurgulanarak, insanların O’nu putlaştırma ve ilahlaştırma yoluna gitmelerinin önüne geçilmiştir. İlk dönemlerde fıkhî hüküm çıkarmak, sorulara verilen hükümleri delillendirmek gibi nedenlerle Efendimiz’in özel hayatı ile ilgili durumlar nakledilmiş, evlilik hayatı ve günlük hayatı hakkında bir malumat sahibi olmamızın yolu açılmıştır. Hadis mecmualarında da bu tarz rivayetlere yer verilmiştir. Ancak geçen zaman ile birlikte yaygınlaşan iletişim teknolojisi ile birlikte, Efendimizin hayatı hakkında ön bilgi sahibi olmayan kimseler dahi bu tarz bilgilere rahatlıkla ulaşabilmiş ve zamanla aile mahremiyetine riayet edilmeksizin nakledilir olmuştur. İlk başta belki iyi niyetle yapılan bu çalışmalar zamanla Hz. Peygamberi gözden düşürme hareketine dönüşebilmektedir. O’nun beşerî yönüne ağırlık verilerek dinî yönü konusunda da olumsuz çağrışımlar yaratmak gayesi ile özel hayatı ile ilgili argümanlar medya ve internet aracılığı ile gündeme getirilmektedir. Hatta bu bağlamda bazı medya organlarında, Efendimizin özel hayatı inceleme konusu yapılmış ve abartma, saptırma, yanlış yorumlama, kasten yanlış tercüme etme gibi yollar kullanılarak, kaynak değerlendirmesi dahi yapılmadan sunulan bilgiler Peygamberimiz'i tahkir, dini tezyif ve müslümanları tahrik yöntemi olarak kullanılmıştır."