"Türkiye’de Televizyonun Aile Değerleri Üzerine Etkisi (Ordu Örneği)" başlıklı doktora tezi, televizyon izleme durumlarıyla aile değerleri arasındaki ilişkiyi ele aldı.
fatih günaydın tarafından hazırlanan tezin danışmanlığını ise Prof. Dr. Erkan Perşembe yaptı.
Günaydın'ın yaptığı araştırmaya Ordu ili sınırları içerisinde bulunan 625’i kadın 601’i erkek olmak üzere toplam 1226 kişi katıldı. Yapılan anket sonucunda, katılımcıların medya ve aile değerleri arasındaki ilişki irdelendi.
Araştırma sonuçları arasında yer alan dini programlara dair bulgular ise, medya ve din ilişkisine dair önemli ipuçları içeriyor.
Bu bulgular ve Fatih Günaydın'ın tezinde yaptığı değerlendirmeler şöyle:
“Katılımcıların televizyon kanallarını tercih düzeyini tespit etmek için “en çok izlediğiniz televizyon kanalı” sorusuna katılımcılar, ilk sırada %55,7 oranla Kanal D ve vd.; ikinci olarak %19,0 oranıyla NTV vd. gelirken, Halk TV ve Ulusal TV izleyenlerin oranı %5,1; TGRT vd. lerinin izlenme oranı %4,6; Semerkand TV vd. oranı ise %1,8 oranında kaldığı görülmektedir.”
Katılımcıların %28,6’sı televizyon izleme amacında 1.önceliklerinde “dizi/müzik/film” türünü %28,6 oranıyla ilk sıraya yerleştirmiştir. Daha sonra bunu, %24,1 oranıyla “belgesel/haber/tartışma” program türü takip etmiştir. Spor programları %15,6 izlenme oranıyla 3. Sırayı; bunu takip eden “ilgimi çeken her program” ifadesi de yakın bir oranla %14,9 ile katılımcılar tarafından cevaplanmıştır. dini programların izlenme oranı %10; Magazin/eğlence/yarışma programları ise %5,6 oranında kalmıştır. Katılımcıların televizyon izleme önceliklerine bakıldığında ilk sırayı dizi/müzik/film türü, ikinci sırayı ise belgesel/haber/tartışma program türü almaktadır. Bir önceki tablo incelendiğinde, televizyon izleme amacında program türünün, en çok seyredilen televizyon kanallarıyla uyumlu olduğu görülecektir.
"Katılımcıların televizyon izleme amacında, program türü bakımından %30,5 izlenme oranıyla dizi/müzik/film türünün 2 öncelik olarak yine ilk sıraya yerleştiği görülecektir. İkinci sırada 1. öncelikte olduğu gibi belgesel/haber/tartışma program türü %19,3 oranıyla yerini korumuştur. Üçüncü sırada ise %17,7 izlenme oranıyla katılımcılar, “ilgimi çeken her program” ve “magazin/eğlence/yarışma” program türleri cevabını vermişlerdir.
Tabloya bakıldığında 3. öncelik olarak dini programların, katılımcılar tarafından %99 oranla izledikleri görülecektir. Buradan, kitle iletişim araçlarının ve özellikle televizyonun, bireyin ve toplumun dini sosyalleşmesinde belli bir etkisinin olduğu çıkarımı yapılabilir. RTÜK’ün 2006 ve 2009 yıllarında yaptığı araştırmalarında da dini programlar, izlenme sıklığı açısından sırasıyla %60,6 ve %61,8 oranlarıyla tüm programlar arasında 3. olmuştur. 2012 televizyon eğilimleri araştırmasında ise, televizyonda öncelikli olarak yayınlanması istenilen program türleri arasında dini programlar, 6. sıraya düştüğü görülmektedir. 2018 yılında yapılan son araştırmada ise dini programların, üç sıra daha gerileyerek kendisine 9. sırada yer bulduğu tespit edilmiştir. 2006-2018 sürecinde televizyondaki dini programların izlenme oranlarının ve sıralamalarının düşmesinin nedeni olarak Dost TV (2005), Semerkand TV (2010) ve Lalegül TV (2014) gibi dini temalı tematik kanalların ve aynı zamanda Diyanet TV (2013)’nin kurulmasıyla dini sosyalleşme ihtiyacını karşılaması gösterilebilir.
Araştırmaya katılan bireylere “kendi değerlerinizin oluşumunda size etki eden faktörleri” önceliğine göre sıralamaları istendiğinde, 1. öncelik olarak; %73,6’sı “din”, %21’i “ailem”, %2,4’ü “arkadaş”, %2,0’ı “televizyon” olarak cevaplamışlardır. Bu sonuca göre, bireylerin genel değer yapılarının oluşumunda din kurumu belirgin bir şekilde önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı sonuçlar, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Türkiye’de Dini Hayat Araştırması’nda (DİB, 2014:180) da tespit edilmiştir. Buna göre, ülke genelinde “dindarım” diyenlerin oranı %68,1, “hayatını, dinin emirlerine göre şekillendirdiğini belirtenlerin oranı ise %64,9 olarak tespit edilmiştir.
Tablo 34’te değerlerin oluşumunda 1. öncelik olarak katılımcıların %73,9’u “din” cevabını verirken, tablo 37’te aile değerlerinin oluşumunda ise aynı cevabı vermemişlerdir. Bunun yerine, anne-baba cevabıyla aileyi, aile değerlerinin oluşumunda başat bir noktaya getirmişlerdir. Bu durum, sosyal bir kurum olarak dinin, toplumsal yapıda önemli bir rol oynaması ve teorik olarak sosyal ve dini hayatta normatif bir unsur olarak algılanmasına rağmen modern dönemde yaşanan sosyal gerçeklik içerisinde sosyalizasyon aracı olarak ailenin dine göre daha etkin hale gelmesiyle açıklanabilir. Bununla birlikte, sanayileşme ve kadının iş hayatında etkin olarak yer alması, ailenin değer oluşum ve aktarım işlevini toplumsal yapıdaki diğer kurumlara aktarmıştır. Bu kurumların başında gelen okul, bireyin hayatında hem günlük hem de haftalık olarak ders ve kurs sürelerine bakıldığında ailelerinden çok öğretmenleriyle ve okul arkadaşlarıyla zaman geçirdikleri görülmektedir. Diğer taraftan din, sosyalleşme aracı olarak kabul edilirken değerlerin oluşumunda ise, aileden kültürel olarak değer aktarımı gerçekleştiğini, birey ve toplumsal hayatta dini sosyalleşme olmadan da değer sisteminin oluştuğu söylenebilir.
Dini programları daha çok kadınlar izliyor
Dini programları izleme oranı 45 yaş ve üzerinde yüksek
Katılımcıların televizyon kullanım amacı ile “gelir durumu” değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardır. “Televizyon izleme amacı” gelir durumuna göre değiştiği ve %26,92 oranında bağımlı olduğu tespit edilmiştir. Buna göre, gelir durumu arttıkça “dini programlar”ın izleme oranlarının azaldığı; katılımcıların gelir durumu arttıkça “belgesel/haber/tartışma” programlarını tercih etme oranlarının arttığı; “0-2850” gelir grubu dışındaki katılımcıların, -her gelir grubunda- ağırlıklı olarak “Dizi/müzik/film” izledikleri görülmektedir.
Dini programları daha çok ev hanımları izliyor
Günaydın çalışmasının sonunda şu görüşlere yer verdi:
Modern toplum yapısının oluşumundaki sosyal değişmelerin hızlı olduğu durumlarda aile kurumunun üyelerine kültür ve değer aktarım işlevi tehlikeye girmektedir. Değerlerin genelleşmesi ve zayıflamasıyla toplumsal yapıda anomi meydana gelerek bireylerin yabancılaşma yaşadığı görülmektedir. Her geçen gün yenilenen teknolojik gelişmelerle farklılaşan kitle iletişim araçlarının etkisi, kaçınılmaz olarak bireyin ve ailenin toplumsal hayatta yaşadığı değişimleri hızlandırmakta ve artırmaktadır. Bu açıdan iletişim, sosyoloji ve din literatüründe multidisipliner yaklaşımla medyanın bireye ve aile değerleri üzerine olan etkisi konusunda yeni çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışma televizyonun aile değerleri üzerine etkisini incelediğinden kitlesel yayın yapan diğer iletişim araçlarının da adı geçen toplumsal kurumlara etkisinin incelenmesi gerekmektedir. Aynı şekilde televizyonun haber ve spor programları gibi program türlerinde de benzer araştırmaların yapılması önemli görülmektedir. Televizyonun dini sosyalleştirme işlevi ile diğer sosyalleşme ajanları arasındaki ilişkinin, Diyanet TV’nin dindarlaşma düzeyine etkisi, tematik kanalların bireyin değerlerine etkisi, medya vaizlerinin sosyalleşmeye etkisi konularının araştırılması literatüre önemli kazanımlar sağlayacaktır. Aynı şekilde dijital dünyanın var olmaya başlamasıyla birlikte değer yönelimlerine nasıl etki ettiği cevabı beklenen sorular arasındaki yerini almaktadır. Araştırmamızın sonuçlarına genel olarak bakıldığında televizyonun, dizilerin ve müzik-eğlence programlarının değer kazanımı noktasında olduğu kadar değer yitimi konusunda da önemli etkilerinin olduğu görülmektedir. Bu nedenle toplumsal yapıda aile değerlerinin korunması için RTÜK, Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve medya sektöründeki profesyonel/yapımcı gibi paydaşlara Türkiye’de aile değerlerinin korunması konusunda önemli sorumlulukların düştüğü anlaşılmaktadır. Özellikle televizyon programcılığında dizi senaryosu yazılırken ve eğlence formatı üretilirken ve yabancı kültürdeki formatların yerel uyarlaması yapılırken aile değerlerinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu açıdan içinde medya uzmanı, dini danışman, sosyal hizmetler uzmanı, psikologların ve iletişim sosyologlarının da bulunduğu bir “Danışma Kurulu” oluşturularak rehberlik, eğitim ve araştırma konusunda paydaşlara destek verebilecek birimlerin kurulması aile değerlerinin korunmasında önemli bir adım olacaktır.
Çalışmaya, YÖK Tez Merkezi'nin internet sitesinden 683636 Tez numarasıyla ulaşılabilirsiniz.
Yani din, gelir seviyesi ve eğitim düzeyi düşük olan insanlar arasında daha etkili.