Çocuk bakıcısı bile seçilirken oldukça dikkatli davranıldığını söyleyen Aydın, “Oysaki söz konusu televizyon olunca gönül rahatlığıyla çocuğumuzu emanet edebiliyoruz. Çocuğumuza birçok zararı olduğu halde. Yani aileler bu konu üzerinde bir kez daha düşünmeli” diye konuştu.
İslamvemedya.com’un sorularını cevaplayan Aydın, çocukların manevi hayatında medyanın etkilerini anlattı. Televizyon izleme konusunda yetişkinlerin bilinçli hareket etmesi gerektiğini ifade eden Aydın, şunları söyledi:
“Televizyonun etkisindeki çocuk Rabbine karşı vazifelerinden habersiz büyüyor”
Günümüzde çocuklar başta televizyon olmak üzere görsel yayınların etkisi altındalar. Sizce bu etki altında çocukların manevi dünyası nasıl şekilleniyor?
Çocuk yetiştirmek aynen bir ağaç yetiştirmeye benzer. Bir meyve fidanını diktiğinizde ilk yıllarında meyve vermese de çok bakmak, ilgilenmek zorundasınız. Çünkü bu yıllarda bakılmayan fidan gelişmez, meyve vermez. Ayrıca fidanı büyüdükçe budamak, yönlendirmek zorundasınız. Yoksa bir çalıya, yabani bir ağaca dönüşür. Çocuk da böyledir. İlgilenmek, maddi manevi gıdasını sağlamak, temin etmek durumundayız. Onu bir çalı olmaktan korumak, güzel ahlâk ile donatmak için yeri geldiğinde, budamak, yönlendirmek zorundayız. Eskiden bizin çocuklarımız aile ortamında, anne baba, dede nine, amca dayı, hala teyze ve çevre derken birçok güzelliği öğrenirdi. Aileler küçük yaştan itibaren manevi eğitimin temellerini atar, itikadın, ilmihalin ve siyerin esaslarını öğretirlerdi. Bireysel olarak maddi manevi temizliği, çevresine karşı tavırlarını, Rabbine karşı görevlerini ufak ufak gösterirlerdi. Daha sonra da sıbyan mektepleriyle, diğer okullarla bu bilgiler daha pekiştirilir ve sağlam bir zemine oturtulurdu. Günümüzde okullarımız bu temeli atmaktan uzak. Maalesef televizyon da bunu sağlamıyor. Dolayısıyla aileye bu konuda büyük görev düşüyor. Geleceğin fidanlarını yetiştirirken iyi bir bahçıvan olmak zorunda ebeveyn. Yoksa televizyon öğretmek ziyade bozuyor, daha farklı bir hayat algısını yerleştiriyor. Televizyonun etkisi altında büyüyen çocuk, kendine, anne babasına, büyüklerine, çevresine ve Rabbine karşı vazifelerinden habersiz büyüyor. Tabi istisnalar yok değil. Fakat çok ama çok az ve yetersiz.
“Televizyon, çocuğun emanet edileceği bir araç değildir.”
Zaman zaman da olsa anne babaların televizyonu bir "bebek bakıcısı" olarak gördüğünü biliyoruz. Televizyon çocuğun emanet edileceği bir araç mı sizce?
Hayır, kesinlikle televizyon çocuğun emanet edileceği bir araç değildir. Aksine çocuklarımızı ne kadar televizyondan uzak tutarsak onlar için o kadar iyi olur. Faydalı olan yayınlar elbette vardır, çocuklar bu programları ebeveyn kontrolünde sınırlı bir şekilde seyredebilirler. Fakat bir çocuğu televizyon başına oturtup ev işine dalan ya da misafirleriyle ilgilenen bir anne “Oh rahat rahat vakit geçirdim, çocuk beni bunaltmadı” diyorsa bilmeliyiz ki o çocuk zarar etmiştir. Çocuğun beyin hücrelerinin ölmesine zemin hazırlanmıştır. Düşünme, duyma, konuşma gibi yetileri olumsuz etkilenmiştir. Ayrıca saatlerce televizyon başında oturan çocukların asosyal olduklarına şahit oluyoruz. Çocuklarımız için bir bakıcı seçerken bile birçok özellik arıyoruz. “Çocuğumuza fayda mı zarar mı verir? ” diye defalarca düşünüyoruz. Oysaki söz konusu televizyon olunca gönül rahatlığıyla çocuğumuzu emanet edebiliyoruz. Çocuğumuza birçok zararı olduğu halde. Yani aileler bu konu üzerinde bir kez daha düşünmeli…
“Çocukların kitap ve kütüphanelerle tanıştırılmasında ailelere büyük görev düşüyor.”
Böyle bir zaman diliminde çocukları özellikle kitap ve dergi okumalarına nasıl yönlendirebiliriz?
Ebeveyn televizyon için belirli kurallar koyup seçici ve sınırlayıcı olabileceği gibi aynı şekilde kitap ve dergilerde de seçici olmalıdır. Uygun kitap ve dergiler çocuklarla birlikte seçildikten sonra “30 dakika televizyon seyretmek istiyorsan 30 dakika da kitap veya dergini okumalısın” şeklinde olmalıdır. Böylece baskıcı olmayan kurallar ve ödüllü uygulamalar ile çocuklar televizyondan gereksiz ve faydası olmayan yayınlardan uzaklaşıp kitap ve dergilere alışacaklardır. Günümüzde çocuklar için çok güzel görsellikte hazırlanan kitap ve dergiler var. Ebeveyn çocukları kitaplarla dergilerle en önemlisi kütüphanelerle tanıştırmalıdır. Önemli olan çocukların o yayınlarla tanışması ve birazcık merak duygusunun uyarılmasıdır. Burada yönlendirme yine ebeveyne kalıyor. Okumayan bir anne baba sade “Oku!” yahut “Okumalısın” diyerek, kitap alarak okumaya alıştıramayacağını bilmelidir.
“Dini temalı dergiler, dinin anlatılmasında yeterli olmaz, ancak destek olur."
Peki, dini temalı dergiler sizce çocuklara dini anlatmada yeterli midir?
Dini temalı dergiler dini anlatacak kadar yeterli olmaz ancak destek olur. Ne yazık ki günümüzde çocukların öğretmeni, ebeveyni artık televizyon ve internet olmuş durumda. Bizler ebeveyn olarak üzerimize düşeni yapmalı dergi ve kitaplardan destek alarak çocuklarımıza dini öğretmeliyiz. Böyle dergiler çocuğumuza sağlıklı bir bakış açısı sağladığı gibi, birçok kötülükten de korur. Fakat asla tek başına öğretim için yeterli değildir. Bu farkındalık ile hareket edilirse daha faydalı olacaktır.
İslamvemedya.com’un sorularını cevaplayan Aydın, çocukların manevi hayatında medyanın etkilerini anlattı. Televizyon izleme konusunda yetişkinlerin bilinçli hareket etmesi gerektiğini ifade eden Aydın, şunları söyledi:
“Televizyonun etkisindeki çocuk Rabbine karşı vazifelerinden habersiz büyüyor”
Günümüzde çocuklar başta televizyon olmak üzere görsel yayınların etkisi altındalar. Sizce bu etki altında çocukların manevi dünyası nasıl şekilleniyor?
Çocuk yetiştirmek aynen bir ağaç yetiştirmeye benzer. Bir meyve fidanını diktiğinizde ilk yıllarında meyve vermese de çok bakmak, ilgilenmek zorundasınız. Çünkü bu yıllarda bakılmayan fidan gelişmez, meyve vermez. Ayrıca fidanı büyüdükçe budamak, yönlendirmek zorundasınız. Yoksa bir çalıya, yabani bir ağaca dönüşür. Çocuk da böyledir. İlgilenmek, maddi manevi gıdasını sağlamak, temin etmek durumundayız. Onu bir çalı olmaktan korumak, güzel ahlâk ile donatmak için yeri geldiğinde, budamak, yönlendirmek zorundayız. Eskiden bizin çocuklarımız aile ortamında, anne baba, dede nine, amca dayı, hala teyze ve çevre derken birçok güzelliği öğrenirdi. Aileler küçük yaştan itibaren manevi eğitimin temellerini atar, itikadın, ilmihalin ve siyerin esaslarını öğretirlerdi. Bireysel olarak maddi manevi temizliği, çevresine karşı tavırlarını, Rabbine karşı görevlerini ufak ufak gösterirlerdi. Daha sonra da sıbyan mektepleriyle, diğer okullarla bu bilgiler daha pekiştirilir ve sağlam bir zemine oturtulurdu. Günümüzde okullarımız bu temeli atmaktan uzak. Maalesef televizyon da bunu sağlamıyor. Dolayısıyla aileye bu konuda büyük görev düşüyor. Geleceğin fidanlarını yetiştirirken iyi bir bahçıvan olmak zorunda ebeveyn. Yoksa televizyon öğretmek ziyade bozuyor, daha farklı bir hayat algısını yerleştiriyor. Televizyonun etkisi altında büyüyen çocuk, kendine, anne babasına, büyüklerine, çevresine ve Rabbine karşı vazifelerinden habersiz büyüyor. Tabi istisnalar yok değil. Fakat çok ama çok az ve yetersiz.
“Televizyon, çocuğun emanet edileceği bir araç değildir.”
Zaman zaman da olsa anne babaların televizyonu bir "bebek bakıcısı" olarak gördüğünü biliyoruz. Televizyon çocuğun emanet edileceği bir araç mı sizce?
Hayır, kesinlikle televizyon çocuğun emanet edileceği bir araç değildir. Aksine çocuklarımızı ne kadar televizyondan uzak tutarsak onlar için o kadar iyi olur. Faydalı olan yayınlar elbette vardır, çocuklar bu programları ebeveyn kontrolünde sınırlı bir şekilde seyredebilirler. Fakat bir çocuğu televizyon başına oturtup ev işine dalan ya da misafirleriyle ilgilenen bir anne “Oh rahat rahat vakit geçirdim, çocuk beni bunaltmadı” diyorsa bilmeliyiz ki o çocuk zarar etmiştir. Çocuğun beyin hücrelerinin ölmesine zemin hazırlanmıştır. Düşünme, duyma, konuşma gibi yetileri olumsuz etkilenmiştir. Ayrıca saatlerce televizyon başında oturan çocukların asosyal olduklarına şahit oluyoruz. Çocuklarımız için bir bakıcı seçerken bile birçok özellik arıyoruz. “Çocuğumuza fayda mı zarar mı verir? ” diye defalarca düşünüyoruz. Oysaki söz konusu televizyon olunca gönül rahatlığıyla çocuğumuzu emanet edebiliyoruz. Çocuğumuza birçok zararı olduğu halde. Yani aileler bu konu üzerinde bir kez daha düşünmeli…
“Çocukların kitap ve kütüphanelerle tanıştırılmasında ailelere büyük görev düşüyor.”
Böyle bir zaman diliminde çocukları özellikle kitap ve dergi okumalarına nasıl yönlendirebiliriz?
Ebeveyn televizyon için belirli kurallar koyup seçici ve sınırlayıcı olabileceği gibi aynı şekilde kitap ve dergilerde de seçici olmalıdır. Uygun kitap ve dergiler çocuklarla birlikte seçildikten sonra “30 dakika televizyon seyretmek istiyorsan 30 dakika da kitap veya dergini okumalısın” şeklinde olmalıdır. Böylece baskıcı olmayan kurallar ve ödüllü uygulamalar ile çocuklar televizyondan gereksiz ve faydası olmayan yayınlardan uzaklaşıp kitap ve dergilere alışacaklardır. Günümüzde çocuklar için çok güzel görsellikte hazırlanan kitap ve dergiler var. Ebeveyn çocukları kitaplarla dergilerle en önemlisi kütüphanelerle tanıştırmalıdır. Önemli olan çocukların o yayınlarla tanışması ve birazcık merak duygusunun uyarılmasıdır. Burada yönlendirme yine ebeveyne kalıyor. Okumayan bir anne baba sade “Oku!” yahut “Okumalısın” diyerek, kitap alarak okumaya alıştıramayacağını bilmelidir.
“Dini temalı dergiler, dinin anlatılmasında yeterli olmaz, ancak destek olur."
Peki, dini temalı dergiler sizce çocuklara dini anlatmada yeterli midir?
Dini temalı dergiler dini anlatacak kadar yeterli olmaz ancak destek olur. Ne yazık ki günümüzde çocukların öğretmeni, ebeveyni artık televizyon ve internet olmuş durumda. Bizler ebeveyn olarak üzerimize düşeni yapmalı dergi ve kitaplardan destek alarak çocuklarımıza dini öğretmeliyiz. Böyle dergiler çocuğumuza sağlıklı bir bakış açısı sağladığı gibi, birçok kötülükten de korur. Fakat asla tek başına öğretim için yeterli değildir. Bu farkındalık ile hareket edilirse daha faydalı olacaktır.