Doç. Dr. muhammed kızılgeçit ve Murat Çinici, yapay zekâ ve din ilişkine dair dikkat çeken sonuçlara ulaştı.
Kızılgeçit ve Çinici, “Koronavirüs (Covid-19) Sürecinde Yapay Sinir Ağları Yöntemiyle Bireylerin Dini Başa Çıkma Düzeylerinin Tahmini” başlıklı bilimsel bir çalışma yaptı.
İlahiyat Tetkikleri dergisinde yayınlanan çalışma, yapay sinir ağları yöntemi kullanarak din psikolojisi alanında Türkiye’de yapılan ilk çalışma olarak değerlendiriliyor.
Bu çalışmayla Kızılgeçit ve Çinici, esasında insana dair konuşulacaksa, insanı ruhu üzerinden mi yoksa nöropsiklojik bir bağlamda mı konumlandırılacağı sorusunu tekrar gündeme getiriyor. Yazarlar, insanın bu ayrımın ötesinde insan olmanın bütünlüğünde konumlandırılması gerektiğini düşünüyor. Fakat modern dönemde insan ve insanın dini/dindarlığı yapay sinir ağları ve yapay zekâ düzleminde konuşulacak ve konumlandırılacaksa onu bir an önce Müslümanların konuşması ve konumlandırması gerektiğini vurguluyor.
Biz de, ‘Yapay Zekâ ve Din’ ilişkisine önemli sonuçlara ulaşan bilimsel çalışmaları hakkında Muhammed Kızılgeçit ve Murat Çinici ile konuştuk.
İslamvemedya.com: Yapay zekâ, bir bilim kurgu film öğesi olmaktan çıktı artık. Yapay zekâ ve din ilişkisi bu bağlamda gündeme geliyor. Sizin de yakın bir süre önce “Koronavirüs (Covid-19) Sürecinde Yapay Sinir Ağları Yöntemiyle Bireylerin Dini Başa Çıkma Düzeylerinin Tahmini” başlıklı bir çalışmanız yayımlandı. Muhammed Bey, sizinle başlayalım dilerseniz. Yapay zekâ hayatımızın neresinde sizce?
“İnsanlık, yapay zekâ ağlarıyla kuşatılıyor”
Muhammed Kızılgeçit: Yapay zekâ ve yapay sinir ağları artık hayatımızın tüm alanlarında karşımıza çıkmakta. Bilgisayar devrimi ile insanlar tüm işlerini bilgisayarlara yaptırmış olmakta, aynı zamanda da bilgisayar sistemine kendi bilgilerini işlemekte… Özellikle sosyal medyanın ve sanal âlem düzleminin, hayatımızda her geçen gün daha fazla yer edindiği bu dönemde, insanlar kendi elleriyle yapay bir alana/âleme bilgi/malzeme taşımakta. Birey herhangi bir sosyal medya aracını kullandığı andan itibaren, hem sanal düzlemde bir iz bırakmakta hem de kendini orada görünür kılmakta ve var olmanın hazzını yaşamakta… Bu durum bireyin bu alanı, kendine ait kılma girişimi olarak değerlendirilmekle birlikte; aslında sanal medya araçları ve yapay zekâ ağlarıyla kendi kendisini çepeçevre kuşatması anlamına da gelmekte. Yapay zekâ, yaptığımız her sanal alış-verişle, dinlediğimiz her şarkıyla, seyrettiğimiz her video ve okuduğumuz her haber/bilgi/belge ile bizim hakkımızda bir kurgu oluşturmakta.
Kurgusal bir hayat yaşıyoruz
İslamvemedya.com: Bu kurgudan neyi kast ediyorsunuz, konuyu biraz daha açar mısınız?
Muhammed Kızılgeçit: Burada önemli olan hususlardan biri yapay zekâ, bizim işlediğimiz verilerle bizim için bir kurgu yaptığı gibi bizim farklı tercihlerimizle kendisini, bize göre, hızlıca yeniden kurgulamakta. Örneğin genelde seyrettiğimiz film ve oynadığımız oyunlarda bir değişikliğe gittiğimizde, yapay zekâ da bizim hakkımızda hemen kendisini yeniden kurguluyor. İkincisi ise, bizi kendisinin kurguladığı kurgu düzleminde yönlendirmektedir yapay zekâ. Yani sen bunu okursun veya bunu seyredersin diyerek, sonraki alternatifi o sunmakta. Bir anlamda bizim için bir tahminde bulunmakta. Makalede ismi geçen “tahmin veya kestirimi” bu bağlamda düşünebiliriz aslında… Üçüncü önemli husus, yapay zekâ sadece bizi değil artık çocuklarımızı da yönlendirmek ve teknolojik araçlarla iletişime geçme yaşı düştükçe o oranda, daha küçük yaştaki çocukları da yönlendirmekte ve onları kendi kurguladığı düzlemde savunmasız yakalamakta… Burada ayrıca yapay zekânın savunma sanayisinde, iletişim, sağlık ve otomotiv ayrıca uzay bilimleri ve özellikle sinema sektöründeki kullanımlarını da hatırlatmakta yarar var…
İslamvemedya.com: Peki, “yapay sinir ağları”?
Murat Çinici: ‘Yapay Sinir Ağları’ temel olarak insan beyninin çalışma mekanizması örnek alınarak geliştirilmesi amaçlanmış bir yaklaşımdır. İlk kez 1940’lı yıllarda ortaya atılmış ve geliştirilme sürecinde uygulanan test problemleri için, o dönem hiç bir makine tasarımı cevabı öğrenemeyince, çalışmaları bir 1956 yılına kadar rafa kalkmış bir yöntemdir. İnsan beyninin çalışma mekanizması örnek alınarak derken, beynimizin en önemli özelliklerinden birisi öğrenme yetisi diye vurgu yapmak gerekiyor. Bu özellikler; hafıza, genelleştirme, giriş çıkış ilişkisi kurma ve bulanık durumlarda dahi muhakeme yeteneği şeklinde uzayıp gidiyor. Bu noktada öğrenme üzerine bir çift kelam etmek gerekirse; bir durumun matematiksel izahı lineer olduğu durumlarda öğrenmenin daha kolay olduğunu bilmek gerekiyor. Şimdi bir nöron hücresi modeli düşünelim:

Dendrit bağlantı noktaları bir hücrenin birden fazla hücre ile etkileşimini sağlıyor. Buradan gelecek verileri sistemin birden fazla olan girişi gibi düşünürsek ve çekirdek kısmında bu verilerin toplanıp, birinin seçilip, işleme uğrama durumu var. Sonrasında akson ucu denilen kısma ve diğer hücrelere iletilen bir sistem çıkışımız da var. Alın size hücre boyutunda sistem ve bunlardan bir sürü toplayıp devasa bir sistem daha. Çekirdek kısmındaki işlem için yapay sinir ağları yaklaşımı şöyle diyor; aldığın verileri bir ön işlemden geçir bunu büyük ı harfi ile ifade et yani birisini seç, sonra duruma göre lineer veya lineer olmayan bir aktivasyon fonksiyonu seç. Bu da y=f(ı) olsun. Yani işleme uğrat ve çıkış olarak bunu ilet. Temel işleyiş bu şekilde. İnsan sinir sistemi komple karmaşık bir yapı olduğundan ondan esinlenerek yapılan bir yaklaşım da biraz karmaşık olabiliyor.
Muhammed Kızılgeçit: Bu bağlamda eklemek istediğim bazı hususlar var. Yapay sinir ağları makine öğrenmesi gerçekleştirmektedir ve temel işlevi Murat beyin de söylediği gibi bilgisayarların öğrenmesini sağlamaktır. Olayları öğrenerek benzer olaylar karşısında benzer kararlar vermeye çalışırlar. Programları çalışma stili bilinen programlama yöntemlerine benzememektedir. Yapay sinir ağları örnekleri kullanarak öğrenirler. Yukarıdaki bilgileri hatırlayacak olursak bizim işlediğimiz bilgiler… Satın aldıklarımız, tercihlerimiz, gizlediklerimiz, açığa vurduklarımız… Yapay sinir ağlarının güvenle çalıştırılabilmesi için önce eğitilmeleri ve performanslarının test edilmesi gerekmektedir. Kendi kendini organize etme ve öğrenebilme yetenekleri vardır. Eksik bilgi ile çalışabilmektedirler. Yapay sinir ağları, eğitildikten sonra, gelen yeni örneklerde eksik bilgi olsa bile sonuç üretebilirken, geleneksel sistemler eksik bilgiyle çalışamazlar.

İslamvemedya.com: Makine öğrenmesi kavramını hatırlatıyor…
Murat Çinici: Evet, makine öğrenmesi, matematiksel ve istatistiksel yöntemler kullanarak mevcut verilerden çıkarımlar yapan, bu çıkarımlarla bilinmeyene dair tahminlerde bulunan yöntem paradigmasıdır. Makine öğrenmesine güncel hayatımızdan bazı örnekler: Yüz tanıma, belge sınıflandırma, spam tespiti. Özetlersek yapay zekâ çoğu zaman karmaşık matematik kullansa da özünde yaptığı şey dünyanın en sıradan ve yaygın işidir: “Deneme-yanılma”. Hemen her şey yapılan deneme ve kıyaslarken sonuç çıkarma gücünü ve bu işin verimliliğini artırmaya yöneliktir.
‘Başa çıkma’ stratejisi olarak dine yönelim
İslamvemedya.com: Çalışmanızdaki kavramlardan biri de “dini başa çıkma”. Din ve yapay zekâ ilişkisine dair neler söylemek istersiniz. Dini başa çıkma ile yapay sinir ağları arasında nasıl bir bağlantı var?
Muhammed Kızılgeçit: Öncelikle ‘başa çıkma’ kavramını açıklamamız gerekiyor sanırım. İnsanın sorunlarla başa çıkma çabası insanlık tarihi kadar eskidir ve her insan başına gelen olumsuz durumlarla başa çıkmaya ve psikolojik olarak iyi bir durumda olmaya çabalar. İnsanların, başlarına gelen olumsuz olay ve durumlarla başa çıkmada kullandıkları başa çıkma stratejilerinin en önemlilerinden biri de dindir. Çünkü din hem problem odaklı başa çıkmada insana cesaret ve anlam kazandırarak sıkıntının üstesinden gelmesine yardımcı olur; hem de başa gelen olumsuz olayı kabullenmede duygusal destek sağlar. Bu sayede din başa çıkılabilecek zor durumun üstesinden gelebilmek için güç, başa çıkılamayacak bir durumda ise sabır ve kabullenme sağlayarak denge durumunun ve psikolojik iyi oluşun korunmasına yardımcı olur.
Dinî başa çıkma en basit ifadesiyle hayatın ortaya çıkardığı problem ve stresle mücadele sürecinde dinin ve inancın kullanılması olarak tarif edilebilir. Başka bir ifade ile dinî başa çıkma; stresli hayat olaylarıyla karşı karşıya kalındığında kişinin din ve maneviyata yönelmesidir ya da olayı ve yaşadıklarını anlamlandırmak için birey tarafından dinî kaynakların sürece dâhil edilmesidir. İslam dini hayata anlam katarak, insanın başına gelen hastalık, engellilik, ekonomik problemler, travmatik olaylar ve ölüm gibi kişinin ruh sağlığını olumsuz etkileyen durumlarla başa çıkmasında destek olur. Özellikle yaşanan sıkıntılara sabretmenin öneminden, sabrın sonunun ferahlık ve Allah’a yakınlaşma olduğundan bahsederek insana yardımcı olur. Bu kapsamda dinin bireye ilgili görselde gösterildiği üzere en az dört etkileşim düzleminde destek sunduğu ifade edilebilir:

Dikkat çeken sonuç: “Yapay sinir ağları, dini başa çıkmayı tahmin etti”
İslamvemedya.com: Peki, ‘yapay sinir ağları’ ve ‘dini başa çıkma’ ilişkisinde ne tür sonuçlara ulaştınız?
Murat Çinici: Çalışmamızın amacı dini başa çıkmayı yordayan/kestiren/ tahmin eden bir modeli ortaya çıkarmaktı. Sonuç olarak yapay sinir ağları yöntemi kullanarak din psikolojisi alanında Türkiye ve belki de dünyada ilk olan bir çalışma ortaya koyduk. Ulaştığımız en önemli sonuç, bu yöntem kullanılarak alanda çalışma yapılabileceği oldu. Bu yöntemle yapılan çalışmalar sadece ilahiyat alanında değil aynı zamanda sosyal bilimler alanında yetersiz düzeydedir. Bu çalışmanın ortaya koyduğu bir başka sonuç ise eldeki veriler ile elimizde olmayan verileri tahmin edebilmemizdir. Çalışmamızda yapay sinir ağına 14 farklı değişkeni tanımladık.
Bu değişkenleri anket yaparak salgın sürecinde insanlardan toplamıştık. Bu veriler üzerinden yapay sinir ağları dini başa çıkmayı tahmin etti. Böylece gördük ki doğru değişkenleri bu yöntem ile kullanınca yaptığımız tahminlerin doğruluk oranı da yüksek oluyor. Yani yapay sinir ağlarına dine veya dindarlığa dair, bilimsel yöntemlerle bireyden veya toplumdan elde edilecek sağlıklı bilgilerin işlenmesi durumunda bu konuda isabetli sonuçların elde edilebileceğidir.

Yapay zekâ, dini hayatın ne yönde değiştiğini gösterebilir
İslamvemedya.com: Çalışmanın kapsamı dışında olabilir; ama yine de sormak isteriz. Yapay zekâ kullanılarak dini hayata dair neler ölçülebilir?
Muhammed Kızılgeçit: Yapay zekâ çok geniş bir alan ve önümüzdeki yıllarda birçok sosyal ve bilimsel değişimi ortaya çıkaracaktır. Bu değişimlerden dini hayatta etkilenecek gibi görünüyor. Nitekim din insan hayatının içinde canlı bir yapı olarak hayatını devam ettiriyor. İnsanın hayatı ise akıllı makineler ile her geçen gün ilişkili hale gelmektedir. En basiti cebimizdeki akıllı telefon bilgiye kolay ulaşmamızı, iletişimde hem etkileyen hem etkilenen taraf olmamızı sağlamıştır. Namaz vaktini ezandan duyarak öğrenen nesilden, bunu telefonundaki akıllı uygulamadan öğrenen bir nesle doğru geldik. Bu değişim bilimsel anlamda da akademik yayınları etkileyecektir. Yapay sinir ağları mevzusuna dönersek elimizdeki mevcut verileri kullanarak gelecek yıllarda insanların ve toplumun dindarlık anlayışını tahmin etmemiz zor değil. Şunu vurgulamak isterim: Ebetteki tahmin etmek gerçek olduğu anlamına gelmez. Ancak elimizdeki yapay zekâ ve ona bağlı araçlar insana dair yüksek doğruluk içeren tahminler sunabilmektedir.
Sosyal olaylar arasındaki neden sonuçlar arasındaki ilişkileri daha gerçekçi yöntemlerle ortaya koymakta ve daha doğru karar alma mekanizmalarına sahibiz. Hepimizin çok iyi bildiği sosyal medya uygulamaları verilerini bizlerden toplayıp yapay zekâ yöntemleri ile anlamlı hale getirmektedir. Buna göre bize şirketler satmak istediği ürünü kolayca tanıtıp pazarlayabiliyor. Ekonomistler bu verilere göre tahminlerde bulunuyor, siyasetçiler toplumun eğilimini bu veriler ile ön görebiliyor. Dini alanda insanların ne yönde değiştiği konusunda, yapay zekânın bizlere çok geniş araştırma alanlarını açacağını söyleyebiliriz.
İslamvemedya.com: Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.
Muhammed Kızılgeçit: Bize bu fırsatı verdiğiniz için biz de size, ‘islamvemedya.com’ ekibine teşekkür ederiz.
Kızılgeçit ve Çinici, “Koronavirüs (Covid-19) Sürecinde Yapay Sinir Ağları Yöntemiyle Bireylerin Dini Başa Çıkma Düzeylerinin Tahmini” başlıklı bilimsel bir çalışma yaptı.
İlahiyat Tetkikleri dergisinde yayınlanan çalışma, yapay sinir ağları yöntemi kullanarak din psikolojisi alanında Türkiye’de yapılan ilk çalışma olarak değerlendiriliyor.
Bu çalışmayla Kızılgeçit ve Çinici, esasında insana dair konuşulacaksa, insanı ruhu üzerinden mi yoksa nöropsiklojik bir bağlamda mı konumlandırılacağı sorusunu tekrar gündeme getiriyor. Yazarlar, insanın bu ayrımın ötesinde insan olmanın bütünlüğünde konumlandırılması gerektiğini düşünüyor. Fakat modern dönemde insan ve insanın dini/dindarlığı yapay sinir ağları ve yapay zekâ düzleminde konuşulacak ve konumlandırılacaksa onu bir an önce Müslümanların konuşması ve konumlandırması gerektiğini vurguluyor.
Biz de, ‘Yapay Zekâ ve Din’ ilişkisine önemli sonuçlara ulaşan bilimsel çalışmaları hakkında Muhammed Kızılgeçit ve Murat Çinici ile konuştuk.
İslamvemedya.com: Yapay zekâ, bir bilim kurgu film öğesi olmaktan çıktı artık. Yapay zekâ ve din ilişkisi bu bağlamda gündeme geliyor. Sizin de yakın bir süre önce “Koronavirüs (Covid-19) Sürecinde Yapay Sinir Ağları Yöntemiyle Bireylerin Dini Başa Çıkma Düzeylerinin Tahmini” başlıklı bir çalışmanız yayımlandı. Muhammed Bey, sizinle başlayalım dilerseniz. Yapay zekâ hayatımızın neresinde sizce?
“İnsanlık, yapay zekâ ağlarıyla kuşatılıyor”
Muhammed Kızılgeçit: Yapay zekâ ve yapay sinir ağları artık hayatımızın tüm alanlarında karşımıza çıkmakta. Bilgisayar devrimi ile insanlar tüm işlerini bilgisayarlara yaptırmış olmakta, aynı zamanda da bilgisayar sistemine kendi bilgilerini işlemekte… Özellikle sosyal medyanın ve sanal âlem düzleminin, hayatımızda her geçen gün daha fazla yer edindiği bu dönemde, insanlar kendi elleriyle yapay bir alana/âleme bilgi/malzeme taşımakta. Birey herhangi bir sosyal medya aracını kullandığı andan itibaren, hem sanal düzlemde bir iz bırakmakta hem de kendini orada görünür kılmakta ve var olmanın hazzını yaşamakta… Bu durum bireyin bu alanı, kendine ait kılma girişimi olarak değerlendirilmekle birlikte; aslında sanal medya araçları ve yapay zekâ ağlarıyla kendi kendisini çepeçevre kuşatması anlamına da gelmekte. Yapay zekâ, yaptığımız her sanal alış-verişle, dinlediğimiz her şarkıyla, seyrettiğimiz her video ve okuduğumuz her haber/bilgi/belge ile bizim hakkımızda bir kurgu oluşturmakta.
Kurgusal bir hayat yaşıyoruz
İslamvemedya.com: Bu kurgudan neyi kast ediyorsunuz, konuyu biraz daha açar mısınız?
Muhammed Kızılgeçit: Burada önemli olan hususlardan biri yapay zekâ, bizim işlediğimiz verilerle bizim için bir kurgu yaptığı gibi bizim farklı tercihlerimizle kendisini, bize göre, hızlıca yeniden kurgulamakta. Örneğin genelde seyrettiğimiz film ve oynadığımız oyunlarda bir değişikliğe gittiğimizde, yapay zekâ da bizim hakkımızda hemen kendisini yeniden kurguluyor. İkincisi ise, bizi kendisinin kurguladığı kurgu düzleminde yönlendirmektedir yapay zekâ. Yani sen bunu okursun veya bunu seyredersin diyerek, sonraki alternatifi o sunmakta. Bir anlamda bizim için bir tahminde bulunmakta. Makalede ismi geçen “tahmin veya kestirimi” bu bağlamda düşünebiliriz aslında… Üçüncü önemli husus, yapay zekâ sadece bizi değil artık çocuklarımızı da yönlendirmek ve teknolojik araçlarla iletişime geçme yaşı düştükçe o oranda, daha küçük yaştaki çocukları da yönlendirmekte ve onları kendi kurguladığı düzlemde savunmasız yakalamakta… Burada ayrıca yapay zekânın savunma sanayisinde, iletişim, sağlık ve otomotiv ayrıca uzay bilimleri ve özellikle sinema sektöründeki kullanımlarını da hatırlatmakta yarar var…
İslamvemedya.com: Peki, “yapay sinir ağları”?
Murat Çinici: ‘Yapay Sinir Ağları’ temel olarak insan beyninin çalışma mekanizması örnek alınarak geliştirilmesi amaçlanmış bir yaklaşımdır. İlk kez 1940’lı yıllarda ortaya atılmış ve geliştirilme sürecinde uygulanan test problemleri için, o dönem hiç bir makine tasarımı cevabı öğrenemeyince, çalışmaları bir 1956 yılına kadar rafa kalkmış bir yöntemdir. İnsan beyninin çalışma mekanizması örnek alınarak derken, beynimizin en önemli özelliklerinden birisi öğrenme yetisi diye vurgu yapmak gerekiyor. Bu özellikler; hafıza, genelleştirme, giriş çıkış ilişkisi kurma ve bulanık durumlarda dahi muhakeme yeteneği şeklinde uzayıp gidiyor. Bu noktada öğrenme üzerine bir çift kelam etmek gerekirse; bir durumun matematiksel izahı lineer olduğu durumlarda öğrenmenin daha kolay olduğunu bilmek gerekiyor. Şimdi bir nöron hücresi modeli düşünelim:

Dendrit bağlantı noktaları bir hücrenin birden fazla hücre ile etkileşimini sağlıyor. Buradan gelecek verileri sistemin birden fazla olan girişi gibi düşünürsek ve çekirdek kısmında bu verilerin toplanıp, birinin seçilip, işleme uğrama durumu var. Sonrasında akson ucu denilen kısma ve diğer hücrelere iletilen bir sistem çıkışımız da var. Alın size hücre boyutunda sistem ve bunlardan bir sürü toplayıp devasa bir sistem daha. Çekirdek kısmındaki işlem için yapay sinir ağları yaklaşımı şöyle diyor; aldığın verileri bir ön işlemden geçir bunu büyük ı harfi ile ifade et yani birisini seç, sonra duruma göre lineer veya lineer olmayan bir aktivasyon fonksiyonu seç. Bu da y=f(ı) olsun. Yani işleme uğrat ve çıkış olarak bunu ilet. Temel işleyiş bu şekilde. İnsan sinir sistemi komple karmaşık bir yapı olduğundan ondan esinlenerek yapılan bir yaklaşım da biraz karmaşık olabiliyor.
Muhammed Kızılgeçit: Bu bağlamda eklemek istediğim bazı hususlar var. Yapay sinir ağları makine öğrenmesi gerçekleştirmektedir ve temel işlevi Murat beyin de söylediği gibi bilgisayarların öğrenmesini sağlamaktır. Olayları öğrenerek benzer olaylar karşısında benzer kararlar vermeye çalışırlar. Programları çalışma stili bilinen programlama yöntemlerine benzememektedir. Yapay sinir ağları örnekleri kullanarak öğrenirler. Yukarıdaki bilgileri hatırlayacak olursak bizim işlediğimiz bilgiler… Satın aldıklarımız, tercihlerimiz, gizlediklerimiz, açığa vurduklarımız… Yapay sinir ağlarının güvenle çalıştırılabilmesi için önce eğitilmeleri ve performanslarının test edilmesi gerekmektedir. Kendi kendini organize etme ve öğrenebilme yetenekleri vardır. Eksik bilgi ile çalışabilmektedirler. Yapay sinir ağları, eğitildikten sonra, gelen yeni örneklerde eksik bilgi olsa bile sonuç üretebilirken, geleneksel sistemler eksik bilgiyle çalışamazlar.

İslamvemedya.com: Makine öğrenmesi kavramını hatırlatıyor…
Murat Çinici: Evet, makine öğrenmesi, matematiksel ve istatistiksel yöntemler kullanarak mevcut verilerden çıkarımlar yapan, bu çıkarımlarla bilinmeyene dair tahminlerde bulunan yöntem paradigmasıdır. Makine öğrenmesine güncel hayatımızdan bazı örnekler: Yüz tanıma, belge sınıflandırma, spam tespiti. Özetlersek yapay zekâ çoğu zaman karmaşık matematik kullansa da özünde yaptığı şey dünyanın en sıradan ve yaygın işidir: “Deneme-yanılma”. Hemen her şey yapılan deneme ve kıyaslarken sonuç çıkarma gücünü ve bu işin verimliliğini artırmaya yöneliktir.
‘Başa çıkma’ stratejisi olarak dine yönelim
İslamvemedya.com: Çalışmanızdaki kavramlardan biri de “dini başa çıkma”. Din ve yapay zekâ ilişkisine dair neler söylemek istersiniz. Dini başa çıkma ile yapay sinir ağları arasında nasıl bir bağlantı var?
Muhammed Kızılgeçit: Öncelikle ‘başa çıkma’ kavramını açıklamamız gerekiyor sanırım. İnsanın sorunlarla başa çıkma çabası insanlık tarihi kadar eskidir ve her insan başına gelen olumsuz durumlarla başa çıkmaya ve psikolojik olarak iyi bir durumda olmaya çabalar. İnsanların, başlarına gelen olumsuz olay ve durumlarla başa çıkmada kullandıkları başa çıkma stratejilerinin en önemlilerinden biri de dindir. Çünkü din hem problem odaklı başa çıkmada insana cesaret ve anlam kazandırarak sıkıntının üstesinden gelmesine yardımcı olur; hem de başa gelen olumsuz olayı kabullenmede duygusal destek sağlar. Bu sayede din başa çıkılabilecek zor durumun üstesinden gelebilmek için güç, başa çıkılamayacak bir durumda ise sabır ve kabullenme sağlayarak denge durumunun ve psikolojik iyi oluşun korunmasına yardımcı olur.
Dinî başa çıkma en basit ifadesiyle hayatın ortaya çıkardığı problem ve stresle mücadele sürecinde dinin ve inancın kullanılması olarak tarif edilebilir. Başka bir ifade ile dinî başa çıkma; stresli hayat olaylarıyla karşı karşıya kalındığında kişinin din ve maneviyata yönelmesidir ya da olayı ve yaşadıklarını anlamlandırmak için birey tarafından dinî kaynakların sürece dâhil edilmesidir. İslam dini hayata anlam katarak, insanın başına gelen hastalık, engellilik, ekonomik problemler, travmatik olaylar ve ölüm gibi kişinin ruh sağlığını olumsuz etkileyen durumlarla başa çıkmasında destek olur. Özellikle yaşanan sıkıntılara sabretmenin öneminden, sabrın sonunun ferahlık ve Allah’a yakınlaşma olduğundan bahsederek insana yardımcı olur. Bu kapsamda dinin bireye ilgili görselde gösterildiği üzere en az dört etkileşim düzleminde destek sunduğu ifade edilebilir:

Dikkat çeken sonuç: “Yapay sinir ağları, dini başa çıkmayı tahmin etti”
İslamvemedya.com: Peki, ‘yapay sinir ağları’ ve ‘dini başa çıkma’ ilişkisinde ne tür sonuçlara ulaştınız?
Murat Çinici: Çalışmamızın amacı dini başa çıkmayı yordayan/kestiren/ tahmin eden bir modeli ortaya çıkarmaktı. Sonuç olarak yapay sinir ağları yöntemi kullanarak din psikolojisi alanında Türkiye ve belki de dünyada ilk olan bir çalışma ortaya koyduk. Ulaştığımız en önemli sonuç, bu yöntem kullanılarak alanda çalışma yapılabileceği oldu. Bu yöntemle yapılan çalışmalar sadece ilahiyat alanında değil aynı zamanda sosyal bilimler alanında yetersiz düzeydedir. Bu çalışmanın ortaya koyduğu bir başka sonuç ise eldeki veriler ile elimizde olmayan verileri tahmin edebilmemizdir. Çalışmamızda yapay sinir ağına 14 farklı değişkeni tanımladık.
Bu değişkenleri anket yaparak salgın sürecinde insanlardan toplamıştık. Bu veriler üzerinden yapay sinir ağları dini başa çıkmayı tahmin etti. Böylece gördük ki doğru değişkenleri bu yöntem ile kullanınca yaptığımız tahminlerin doğruluk oranı da yüksek oluyor. Yani yapay sinir ağlarına dine veya dindarlığa dair, bilimsel yöntemlerle bireyden veya toplumdan elde edilecek sağlıklı bilgilerin işlenmesi durumunda bu konuda isabetli sonuçların elde edilebileceğidir.

Yapay zekâ, dini hayatın ne yönde değiştiğini gösterebilir
İslamvemedya.com: Çalışmanın kapsamı dışında olabilir; ama yine de sormak isteriz. Yapay zekâ kullanılarak dini hayata dair neler ölçülebilir?
Muhammed Kızılgeçit: Yapay zekâ çok geniş bir alan ve önümüzdeki yıllarda birçok sosyal ve bilimsel değişimi ortaya çıkaracaktır. Bu değişimlerden dini hayatta etkilenecek gibi görünüyor. Nitekim din insan hayatının içinde canlı bir yapı olarak hayatını devam ettiriyor. İnsanın hayatı ise akıllı makineler ile her geçen gün ilişkili hale gelmektedir. En basiti cebimizdeki akıllı telefon bilgiye kolay ulaşmamızı, iletişimde hem etkileyen hem etkilenen taraf olmamızı sağlamıştır. Namaz vaktini ezandan duyarak öğrenen nesilden, bunu telefonundaki akıllı uygulamadan öğrenen bir nesle doğru geldik. Bu değişim bilimsel anlamda da akademik yayınları etkileyecektir. Yapay sinir ağları mevzusuna dönersek elimizdeki mevcut verileri kullanarak gelecek yıllarda insanların ve toplumun dindarlık anlayışını tahmin etmemiz zor değil. Şunu vurgulamak isterim: Ebetteki tahmin etmek gerçek olduğu anlamına gelmez. Ancak elimizdeki yapay zekâ ve ona bağlı araçlar insana dair yüksek doğruluk içeren tahminler sunabilmektedir.
Sosyal olaylar arasındaki neden sonuçlar arasındaki ilişkileri daha gerçekçi yöntemlerle ortaya koymakta ve daha doğru karar alma mekanizmalarına sahibiz. Hepimizin çok iyi bildiği sosyal medya uygulamaları verilerini bizlerden toplayıp yapay zekâ yöntemleri ile anlamlı hale getirmektedir. Buna göre bize şirketler satmak istediği ürünü kolayca tanıtıp pazarlayabiliyor. Ekonomistler bu verilere göre tahminlerde bulunuyor, siyasetçiler toplumun eğilimini bu veriler ile ön görebiliyor. Dini alanda insanların ne yönde değiştiği konusunda, yapay zekânın bizlere çok geniş araştırma alanlarını açacağını söyleyebiliriz.
İslamvemedya.com: Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.
Muhammed Kızılgeçit: Bize bu fırsatı verdiğiniz için biz de size, ‘islamvemedya.com’ ekibine teşekkür ederiz.
Konu ilgi çekici teşekkür ederim güzel bir söyleşi olmuş