Ekranlardan bilinçaltı mesajlar verilerek insanların belirli bir ürüne veya düşünceye yönlendirilmesi, medya etkisinin en açık göstergelerinden birini oluşturuyor. Bu konuda yapılmış akademik çalışmalar, medyadan verilen bilinçaltı mesajları kişilerin açık olarak fark etmediğini ve belirli fikir ve düşüncelerin insanların hayatında kendini gösterdiğini ortaya koyuyor.
Peki, insanların hayatında güçlü bir yönü bulunan dini değerlerin, bilinçaltı mesajlardan etkilenmesi mümkün mü? Televizyonda, internette ve dijital oyunlarda ne tür bilinçaltı mesajlar bulunuyor? Dini değerleri bilinçaltı mesajlarla aktarmakta bir sakınca var mı? İşte bu soruları ve daha fazlasını bilinçaltı mesajların etkisi konusunda çalışmaları bulunan Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Yağmur Küçükbezirci ile konuştuk.
“Bilinçaltı zihin, beynimizin kara kutusudur”
İslamvemedya.com: Bilinçaltı mesajlar konusunda çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Nedir bilinçaltı mesaj?
Yağmur Küçükbezirci: Bilinçaltı mesajlar, bilincin fark etmediği, nesnelerin içine gizlenmiş, bilinçaltını etkilemeye yönelik mesajlardır. Yani, beş duyu organının algılayamadığı sadece beynin algılayabildiği mesajlardır. Bilinçaltı mesajlar tamamen bilinçaltını etkilemeye ve ele geçirmeye yönelik olarak kullanılmaktadır. Bu mesajlar görüntü, film, ses dosyalarıyla insanların bilinçaltına aktarılmaktadır. Bilinçaltı mesajlar için insanların direkt olarak farkına varmadan bir başka deyişle bilinçli olmadan insan zihnine yerleşmesidir diyebiliriz. Bilinçaltı zihin bir nevi beynimizin kara kutusudur, nitekim bilinçaltı zihin doğumdan ölüme kadar tüm yaşananları, çevremizdeki gördüğümüz, duyduğumuz bütün her şeyi kayıt eder.
İslamvemedya.com: Bilinçaltı mesajlar, gizli veya herkes tarafından fark edilemeyecek bir yapıya sahip midir?
Yağmur Küçükbezirci: Kesinlikle, insanlar bilinçaltı mesajları fark etselerdi zaten bilinçaltı mesajlar olmazdı, adı üzerinde bilincin altına etki ediyor, olumlu ya da olumsuz. Belli zaman içerisinde etkisi görülmeye başlıyor, öncelikli olarak mesajın iletildiği hedef tabir ettiğimiz kişi ya da kişilerin durumu, mesajın gönderildiği kanal vb. en önemli belirleyicilerdendir.
"Bilinçaltı mesajlar manevi olarak zihinleri dolduruyor”
İslamvemedya.com: Bir mesajı açıktan vermek yerine, gizli olarak vermenin nedenleri nedir peki?
Yağmur Küçükbezirci: Aslında burada değinmemiz gereken önemli bir husus da budur. Bu mesajlar neden gizlice, sinsice veriliyor? Bu mesajlar alenen verilse insanların içinde bulundukları ahlak yapısı gereği bu mesajları bilinçleri ret edecek. O zaman mesaj gönderenlerin ne yapmaları lazım? İstedikleri mesajları (görüntü, ses vb.) gizlice yerleştirmeleri lazım. Ben bu olayı neye benzetiyorum biliyor musunuz? Anneler çok daha iyi bilir, hani bebekler mama yemez de anneler “aa bak kuş uçuyor, kedi geçti” der ya da çocuğun dikkatini alır başka yere çeker bir oyuncakla sonra çocuk farkına bile varmadan mamayı yer, midesine çoktan yerleşmiştir bile. İşte olumsuz bilinçaltı mesajlar bu, çocuklarımızın zihinlerini öyle bir işgal ediyorlar ki Allah esirgesin. Mama yedirirken fiziksel olarak karnı doyuyor ama bilinçaltı mesajlar manevi olarak zihinleri dolduruyor.
Bilinçaltı mesajlara ilişkin çarpıcı örnekler
İslamvemedya.com: bilinçaltı mesaj gönderme tekniklerinden bahseder misiniz?
Yağmur Küçükbezirci: O kadar çok bilinçaltı mesaj gönderme tekniği var ki belli başlı olanlarından kısaca bahsedersek; elimizde olan verilere göre ve tarihsel gelişimine göre takistoskop cihazı denilen bir cihaz var, bu cihazın objektif kapağı bir saniyenin 1/3000’i gibi bir sürede açılıp kapanabiliyor, bu sayede istenilen mesajlar sinema perdesine yansıtılabiliyor.
Genellikle her beş saniyede bir yansıtılan mesajlar, isteğe ve amaca göre farklı süre aralıklarında da verilebiliyor. Takistoskop cihazını kullanarak ilk deneyini gerçekleştiren James Vicary 1957 senesinde New Jersey Fort Lee Sinema Salonunda Piknik isimli filmin gösteriminde Acıktınız mı? Patlamış mısır ye! Kola iç! mesajlarını göndererek, patlamış mısır satışlarında %57.8, kola satışlarında %18.1 artış sağlamıştır. Bir başka örnek ise Hollanda Nijmeyen Üniversitesinden Johan Karremans’ın bilinçaltının ikna edilmesini ele aldığı bir makalesinde belli bir içeceğin beğenilmesi konusunda susuzluğu gösteren konuları göstermiş ve bunlardan önce saniyenin binde biri sürede “Lipton Ice” diye bilinçaltı mesaj göndermiştir. Bu uygulamadan sonra, deneklere bir içecek seçmeleri söylendiğinde, %80 oranında Lipton Ice markasını seçmişlerdir.
Irak işgalinde ABD ordusunun kullandığı bilinçaltı mesaj tekniği
Bir başka bilinçaltı mesaj gönderme tekniği ise Amerika Birleşik Devletleri ordusunun ve istihbarat birimlerinin kullandığı Alçak Ses Yayma Tayfı olarak isimlendirilen ve bilinçaltına sessiz mesaj göndermeye yarayan projededir. Irak halkına radyo programlarında düşük frekansta “Direnmeniz Faydasız” mesajı gönderilmiştir. Alçak Ses Ortaklığı’nın Başkanı Edward Tilton bu sistemin Irak’ta Çöl Fırtınası Harekâtında başarılı olduğunu yazmıştır. İnsanın öfke, şiddet, acı kaygı, korku, kin vb. tüm duygularının bilgisayarlarla belirlenip EEG sinyalleri içinde, ilgili frekans ve genişlikleri ölçülerek, teknik çalışmalardan sonra başka bilgisayarlara aktarılıp, başka insanların zihninde de aynı duyguları oluşturması sağlanabiliyor.
25. Kare
Bilinçaltı mesaj göndermek için kullanılan bir diğer teknik ise 25. kare diye adlandırılan tekniktir. Sinema filmleri 24 kareden oluşmaktadır, göz bir saniyede 24 kareyi algılayabilirken, 25. kareye yerleştirilen görüntüyü algılayamaz ancak bilinçaltı bu görüntüyü depolar. Böylelikle istenilen mesaj hedef kişi/kitleye iletilmiş olur. Farklı yayın sistemlerinde kare sayıları ya da teknik olarak işlem farklılıkları olsa da gözün algılayabileceği görüntü karelerinin üzerinde kare yerleştirme tekniği ile kurulan bu sistem genel olarak 25. kare tekniği olarak adlandırılmaktadır. Bu tekniklerin haricinde film, fotoğraf vb. görsellerin arka planına yerleştirilmiş belli mesajlar izleyicinin bilinçaltına yerleştirilebiliyor. Diğer taraftan firmalara özel üretilen kokular ile tüketicinin bilinçaltında istenilen etki oluşturulabiliyor. Örneğin, lokantalarda iştah açıcı, bankalarda güven aşılayıcı, tekstil sektöründe ise dinamizmi öne çıkarıcı özel kokular kullanılıyor.
“Yozlaşmayı meşrulaştırma süreci” çığ gibi büyüyor
Teknik olarak bunları söyleyebiliriz ancak bilinçaltına mesaj göndermek için illaki bir cihaza ya da tekniğe ihtiyaç var mıdır? Cevap: “Hayır”. Bir kişiye “kırk gün deli dersen deli olur”, dolayısı ile bireyin ya da toplumun gelenek, görenek, alışkanlıklarını sürekli tekrar edilen mesajlar ile değiştirmek mümkün. Bu süreci “algı operasyonu” olarak da adlandırabiliriz. Bu konuda, belki de kendim yaşadığım içindir, en güzel örneklerden birisi televizyon örneğidir; Bizim evimize televizyon 1979 yılında 37 ekran olarak girmişti, o yıllarda TV yayınları akşam saat sekizde başlar, oniki’de biterdi. TV yayınları siyah beyazdı. TV kumandası diye bir kavram o yıllarda yoktu, varsa da biz bilmiyorduk. Bazen filmlerde öpüşme sahnesi olurdu, o sahneler çıktığında ya kafamızı kenara çevirir bakmazdık ya da yerimizden kalkar televizyonu kapatırdık, kanal değiştirmek gibi bir lüksümüz yoktu çünkü tek kanal vardı. Yerimizden kalkmadan değiştirmek gibi bir lüksümüz de yoktu çünkü kumanda yoktu. Günümüzde sınır tanımayan kanal ve program sayısı ile birlikte artık “öpüşme sahneleri” gayet normal hale geldi. Hatta öyle bir durum söz konusu ki aileler bir arada otururken ismini bile anmak istemediğim bazı dizilerde erotik sahneleri gayet rahat bir şekilde izleyebiliyor, izledikleri dizilerde yenge ile yeğeni çarpık ilişki yaşayabiliyor hatta dizideki yenge ölünce toplumun üzülmesi sağlanabiliyor. Bu durum bilinçaltına yerleştirilen mesajlar ile gelenek ve göreneklerin bile değiştirilebildiğinin göstergesidir. Algı operasyonu diye adlandırdığımız ve ekranların aracı olarak kullanıldığı “yozlaşmayı meşrulaştırma süreci” maalesef bir çığ gibi büyüyor. Toplum olarak da bu olumsuzlukları izlemeye devam ediyoruz. Gerçekten, etrafımız bilinçaltı mesajlar ile o kadar sarılmış ki, resmen işgal altındayız. Reklam, logo, afiş gibi görsel araçların içine yerleştirilmiş rakam, şekil ve kelimelerle de bilinçaltımız etkileniyor.
“Çağımızın savaşları ekranlarla gerçekleştiriliyor”
İslamvemedya.com: Televizyon, sinema veya internette ne tür bilinçaltı mesajlar tespit ettiniz?
Yağmur Küçükbezirci: Artık bazı güçler ülkeleri işgal etmek, milletleri köleleştirmek için tankla, tüfekle, topla savaşmıyor. Çağımızın savaşları ekranlarla oluyor, ekran dediğimiz nesne sadece televizyon, sinema değil, bilgisayarlar, tabletler ayrıca akıllı dedikleri cep telefonları… Maalesef bu kanallar vasıtası ile olumsuz bilinçaltı mesajlar genç beyinlere servis ediliyor ve geleceğimiz yok ediliyor. Hep çocuklarımız, gençlerimiz dememin sebebi onların algılarını yönlendirmek daha kolay, “ağaç yaşken eğilir” misali o yüzden yapılan, gönderilen olumsuz bilinçaltı mesajlar genellikle çocuklarımızı ve gençlerimizi hedef alıyor. Genç beyinler birileri tarafından kirletiliyor, bu toplumun hassas ayarları ile oynanıyor. Eskiden radyoların ince ayarları olurdu, bir bozuldu mu doğru düzgün çekmez hışırtı yapardı. Toplumun ince ayarları ile oynanıyor, sonra hayıflanıyoruz ne oldu da böyle oldu? Konumuzun gereği ben bu olumsuzlukları bilinçaltı mesajlara bağlıyorum. Diğer taraftan televizyonlarda tüketime yönelik olarak yani maddi yönden toplumu sömürmeye yönelik bilinçaltı mesajlar da her daim karşımıza çıkıyor. Bazı reklâmlarda “Y markayı kullanan anneler ya da babalar iyi ebeveynlerdir” mesajı veriliyor. Bu açıdan baktığınız da gayet güzel, peki o markayı kullanmayanlar kötü ebeveyn midir? Evet, bilinçaltlarına bu işleniyor. Maddi olarak o markayı alamayan ebeveynlerin çocukları karşısındaki durumu ya da o çocukların o yaşta ki psikolojik durumları, sizce de düşünülmesi gereken bir durum değil midir? Kadının yüzde yüz cinselliğinin ön plana çıkartılarak güya tanıtılmaya çalışılan dondurma reklâmları bile bu konu için yeterlidir, sanırım. Örnekleri artırmak mümkün, oldukça fazla olumsuz örnek var.
“Sinema filmlerinde patlama sahnesi esnasında özellikle ezan sesi kullanılıyor”
Sinema filmlerine gelince; Müslüman ülkeleri işgal eden işgalci güçler nedense o ülkelere barış, demokrasi getiren kurtarıcı gibi bilinçaltlarına işlenmektedir. Arka fondaki müzik sesi, oyuncuların konuşmaları, ses tonları, sahneler her şey işgalci güçleri insanların bilinçaltlarında meşrulaştırmaya yöneliktir. Daha da ötesi bazı filmlerde patlama sahnelerinin arka fonunda ezan sesi duyulur, terör ile İslami öğeler bir arada resmedilir bunun sebebi İslam ülkelerinde terör vardır düşüncesini bilinçaltına yerleştirmektir, İslam ile terörü bir araya getirme çabalarıdır. Yani bir başka deyişle İslamofobi dedikleri İslam korkusunun günümüz propaganda araçları ile yaygınlaştırılmasıdır.
“İnternetteki bazı oyunlarda genç zihinlere din düşmanlığı işleniyor”
İnternette yer alan bazı bilgisayar oyunlarında ise yine din düşmanlığı yapılmakta, maalesef genç zihinlere din düşmanlığı işlenmektedir. Morhuhn Winter isimli bilgisayar oyununda havada uçan tavukların vurulduğu sahne arkasında bulunan kilise vurulduğunda eksi 25 puan düşülürken, cami vurulduğunda artı 25 puan alınıyor. Bye Bye Mosque isimli bir bilgisayar oyununda ise kırsal kesimlerden bölük bölük gelen Müslümanlar vurulup, camiler yerle bir edilmeye çalışılıyor. Bu şekilde özellikle çocukların bilinçaltlarında dinî inanışları konusunda ayrımcılık ve şiddet ön plana taşınıyor.
“Düşünmeyen, üretmeyen bir dünya toplumu isteniyor”
İslamvemedya.com: Bu tür mesajların bireyler veya toplumlar için olumsuz yönü ne peki?
Yağmur Küçükbezirci: İnsan topluluklarını, kalabalık olmaktan, güruh olmaktan çıkartan ve “Millet” yapan “Kültür” dür. Kültür bir toplumun harcıdır, özüdür, ruhudur. Kültürü oluşturan unsurları kısaca sıralarsak, dil, din, edebiyat, sanat, ekonomi, siyaset, gelenek, görenek, ekonomi, teknoloji, bilim, eğitim, giyim kuşam tarzı vb. her bir unsurun birleşimiyle kültür oluşur. Kültür olmazsa toplum olmaz. Aslında, açık ya da gizlice gönderilen bilinçaltı mesajlar ile yapılmaya çalışılan “Tek Dünya Düzeni” dir. Kendi kültürümüzden örnek verelim isterseniz, büyüklerimiz eskiden mahallede ya da sokakta çocuklara nasihat verir, yanlış yaptıkları konuda uyarabilirlerdi. Şimdi bırakın sokaktaki çocukları uyarmayı ya da nasihat vermeyi, evinizdeki çocuklarınıza bile bir şey diyemez hale geldik, getirildik. Seminerlerimde bu konuyu açtığımda inanın hemen serzenişler yükseliyor, “Haklısınız Hocam, geçenlerde benim çocuğa X 9 model akıllı telefon almıştım, şimdi X 10 modeli çıkmış onu istedi, gerek yok dedim sonra almak zorunda kaldım. Sözümüzü geçiremiyoruz kendi özümüze, çocuğumuza” Örnekler maalesef o kadar çok ki, bu örnek yapılan algı operasyonları ile çocuklarımızın maddi nesneler ile arkadaşları arasında kendisine yer edinme çabasını göstermekle birlikte, tüketim toplumuna dönüştürüldüğümüzün en somut kanıtıdır. Yani şunu demeye çalışıyorum, ekranlar aracılığı ile yapılan birçok faaliyet (film, bilgisayar oyunu, haberler, duyuru panoları vs.) tüketen sürekli tüketen, kendisine ne verilirse onu tüketen dolayısı ile düşünmeyen, üretmeyen bir dünya toplumu oluşturma çabasından başka bir şey değildir.
"Olumsuz mesajlarla gençlerin zihinleri kirleniyor"
İslamvemedya.com: Bilinçaltı mesajlar insanların dini değerlere yönelik algısında bir yıpranmaya neden olabilir mi?
Yağmur Küçükbezirci: Bu sorunuza cevap verirken aslında çocuklar ve yetişkinlerin dini değerlere yönelik algıları olarak ele almak daha doğru olur sanırım. “Ağaç yaşken eğilir” demiştik, yetişkinlerde belli değerler artık yerleşmiş, oturmuştur. Olumsuz bilinçaltı mesaj gönderenlerin hedefinde özellikle ülkemizin geleceği, geleceğimizin teminatı çocuklarımız, gençlerimiz vardır.
Olumsuz mesajlar ile zihinler kirletiliyor. Genç zihinlere algı operasyonları düzenleniyor. Pırıl pırıl zihinler işgal ediliyor. Örneklendirirsek; ilkokul dergilerinden birinde yer alan soruya göre meslekler sorulmakta ancak sorunun yanındaki resme göre kasabın domuz kesmesi ve satması normalmiş gibi genç zihinlere yerleştirilmektedir. Bilinçaltı mesajlar dini değerlerimizi etkileyebilir mi? Evet, buyurun işte, güzel dinimizin yasakladığı, haram kıldığı bu durum hakkında algı operasyonu yapılmaktadır.
Dijital oyunlara dikkat
İslamvemedya.com: Peki, dijital oyunlarda ne gibi olumsuzlukları tespit ettiniz?
Yağmur Küçükbezirci: Tüm semavi dinlerde de geçtiği üzere adam öldürmeyeceksin, zina yapmayacaksın, hırsızlık yapmayacaksın. Tüm bunları ve bunun gibi birçok örneği yapmak dinen de millen de yasak mıdır? Evet. Gazetelerin üçüncü sayfalarını bakın lütfen 3. sayfa haberleri dediğimiz şiddet, sapıklık, magandalık, cinayet vb. gibi haberler neden arttı? Artık bu tür haberleri o kadar benimsedik ki artık bu haberler bizleri etkilemiyor bile. Peki bu olumsuz davranışlar bilgisayar oyunlarında nasıl meşrulaştırılıyor? Anneler, babalar çocuklarının oynadıkları bilgisayar oyunlarında neler var biliyorlar mı? Neden çocukları durup dururken saldırganlaşıyor? Bu saydığımız tüm olumsuzluklar bilinçaltlarına kazınıyor. Evet, neler dönüyor dijital ortamda, geleceğimizin teminatı çocuklarımız bilgisayar oyunlarında neler yapıyor? Cinayet işliyor, polis öldürüyor, araba çalıyor, hırsızlık yapıyor, kadın tüccarlığı yapıyor, zina yapıyor. Algı operasyonları devam ediyor. Meşrulaştırma süreci işliyor.
“Çizgi filmlerde satanizm ve masonluk propagandası yapılıyor”
İslamvemedya.com: Malumunuz, çocuklara hitap eden televizyon veya youtube kanalları var. Çizgi filmlerde ne tür bilinçaltı mesajlar bulunuyor?
Yağmur Küçükbezirci: Bu sorunuzun karşılığı da maalesef olumlu değil. Bir çizgi filmde kız arkadaşı ile öpüşen erkek, kız arkadaşının yanından ayrılmasının hemen ardından başka bir kız ile öpüşmeye başlıyor. Başka bir çocuk programında ise iki karakter uluorta öpüşüyor. Bu iki örnekte verildiği üzere toplumun genel ahlak yapısına uygun olmayan davranışlar, genç zihinlere normal bir davranışmış gibi veriliyor ve bilinçaltlarına bu şekilde depolanıyor. Diğer taraftan yine çocuklar için hazırlanan film ve çizgi filmlerde özellikle satanizmi temsil eden görüntüler ve simgeler açık ya da örtülü olarak veriliyor. Bu şekilde hangi semavi dine ait olurlarsa olsun toplumu oluşturan bireylerin bilinçaltlarına satanizm yerleştirilmeye çalışılıyor. Çizgi filmlerde çok yoğun olarak bilinçaltına gönderilen mesajlarda kullanılan pergel, tek göz gibi görsel simgelerle masonluğun propagandası da yapılmaktadır. Bu konuları dile getirmemiz, aileleri ve kurumları uyarmamız maalesef bazı kesimlerin işine gelmiyor, hatta bizim gibi düşünenler için “ahlaki panik içerisinde olduğumuz” tabirini kullanıyorlar.
İslamvemedya.com: Bir eğitimci olarak, bilinçaltı mesajların etkisini öğrenciler üzerinde fark ettiğiniz oldu mu?
Yağmur Küçükbezirci: Maalesef evet. Bu konuları bazen öğrencilerimizle tartışıyoruz, geçen yıl öğrencilerimizle milli ve manevi değerlerimizin nasıl yozlaştığını tartışırken, konu bir dizide geçen yenge ile yeğeni arasındaki çarpık ilişkiye geldi. Hatta daha önceden de bahsettik, eskiden öpüşme sahnelerinde bile kapatılan televizyonlarda, yenge ve yeğeni arasında geçen erotik hatta pornografik sahnenin günümüzde ailecek izlenilmesini tartışırken… “Ama Hocam, dizideki yengenin kocası olan amca yeğenin öz amcası değil ki?” Sözün bittiği yer demeyeceğim çünkü bizim sözümüz burada başlıyor ve devam edecek İnşallah.
“Dini değerleri bilinçaltı mesajlar yoluyla topluma aktarmakta bir sakınca yoktur”
İslamvemedya.com Şunu da konuşmak gerekiyor. Bilinçaltı mesajlar konusunda genellikle olumsuz bir tablo çizdiniz. Dini değerleri bilinçaltı mesajlar yoluyla topluma, bireylere yönlendirmekte bir sakınca olabilir mi peki?
Yağmur Küçükbezirci: Kesinlikle hiçbir sakınca olmaz, neden olsun ki? Hatta çok daha etkili olur. Aslında “Bu olumsuzlukları en asgariye indirmek için hatta yok etmek için neler yapabiliriz?” bunları tartışmanın yanında “Bizler kendi dini değerlerimizi bilinçaltı mesajlar aracılığı ile nasıl insanlığa yayabiliriz?; Çalışmalarımızı daha etkin ve yaygın hale nasıl getirebiliriz?” soruları odak noktamız olmalıdır. Dünya kuruldu kurulalı Hak ve batıl hep olmuştur, olacaktır da. Kanaatimce ekranları kullanarak olumsuz mesajlar ile algı operasyonu yapma konusunda batıl bir adım önde ilerliyor. Herkes görevini yapıyor, bizler de görevimizi yapıyoruz. Bu mülakatı yapmakla, halkımızı bilinçlendirme konusunda koymuş olduğunuz tuğla için tüm İslam ve Medya ekibinden Allah razı olsun. İşte konumuz bu. Batılın ürettiği, pazarladığı olumsuz bilinçaltı mesajlar, bizde olumlu olanlarını üretelim. Kurumlar, kuruluşlar olarak çok daha etkin ve yaygın olarak neler yapabiliriz, birey olarak neler yapabiliriz bunları konuşalım.
Hukuki yaptırımlara ihtiyaç var
İslamvemedya.com: Son olarak, olumsuz mesajlardan nasıl korunabiliriz? Ailelere ne tür tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Yağmur Küçükbezirci: Nasıl korunabiliriz sorusuna, benim cevabım iki yönlü; birincisi belli teknikler ile gönderilen mesajları tespit etmek ve kaldırılmasını sağlamak devletin kurumları ile mümkün olur, gizli olarak verilen mesajı halkımız nasıl anlasın, nasıl çözsün, nasıl önlem alsın, bu konuda, bireyleri ve toplumu olumsuz olarak etkilemeye yönelik bilinçaltı mesajları önlemek ve toplumu korumak için tüm ülkelerde yapılan yasal düzenlemeler vardır. Örneğin, Amerikan Federal İletişim Komisyonu kanunnamesi bilinçaltı içerikleri yasaklar. Bu komisyon kurallara uymayan televizyon ve radyo yayıncılarının lisansını ihlalden dolayı iptal edebilir. Ülkemizde de bu konuda yapılan yasal düzenlemeler bulunmakla birlikte, maalesef denetimler ve yaptırımlar yeterli değildir. Bilinçaltı mesaj gönderen kapitalist sistemin amacı nedir? Para kazanmak, çok kazanmak değil mi? Evet. İnsan kazanmak, milli ve manevi değerlerimizi korumak, toplumu eğitmek gibi bir kaygıları var mıdır? Hayır. Sonuç olarak, onlar için tüketen toplum, tüketim toplumu esastır. Cezalar kazandıkları paraların yanında bir hiç olduğu için manevi ve maddi sömürüler bir çığ gibi artarak ilerliyor.
“Çocukların ekranları denetimli olarak kullanmalarını sağlamalıyız”
Bu tür mesajları tüm yetişkinler görebilir. O zaman yapılması gereken şey gayet basit ve masrafsız, ekranın kapatma düğmesine basmak. Seminerlerimizin soru cevap kısmında bazen şu sorularla karşılaşıyoruz; “Bu konuda bireysel olarak ne yapabiliriz ki? Milyon dolarlar harcanıyor bu filmlere, dizilere, bilgisayar oyunlarına, biz bu sermaye ile nasıl baş edebiliriz ki?” Cevabımız gayet açık ve net “Dini ve milli değerlerimizle örtüşmediğini gördüğünüz, düşündüğünüz tüm ekranları hiç masrafsız kapatabilirsiniz, böylelikle birilerinin yozlaştırma çabaları için harcadığı milyon dolarlar hiçbir işe yaramaz” Çocuklarımızın, ekranları denetimli olarak kullanmalarını sağlamalıyız. Bu konuda yetkin olan kurumlar kendi kültürümüze, geleneğimize, örfümüze uygun çizgi filmlerimizi, filmlerimizi yapmalıdır, bu alanda kamuoyu oluşturmalıyız. Bizim kültürümüze uygun olmayan dizi, film, reklâm vb. programları izlememeli, uygun olmayan reklâmlarla bize sunulan ürünleri satın almamalıyız. Aslında en başta söylememiz gereken ancak vurgulamak adına özellikle en sona bıraktığım son sözümde “Hocam size çok iş düşüyor” diyenlere; “Eğer geleceğimizi düşünüyorsak, dini, milli tüm değerlerimize sahip çıkmak konusunda samimiysek hepimize çok iş düşüyor!”
Peki, insanların hayatında güçlü bir yönü bulunan dini değerlerin, bilinçaltı mesajlardan etkilenmesi mümkün mü? Televizyonda, internette ve dijital oyunlarda ne tür bilinçaltı mesajlar bulunuyor? Dini değerleri bilinçaltı mesajlarla aktarmakta bir sakınca var mı? İşte bu soruları ve daha fazlasını bilinçaltı mesajların etkisi konusunda çalışmaları bulunan Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Yağmur Küçükbezirci ile konuştuk.
“Bilinçaltı zihin, beynimizin kara kutusudur”
İslamvemedya.com: Bilinçaltı mesajlar konusunda çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Nedir bilinçaltı mesaj?
Yağmur Küçükbezirci: Bilinçaltı mesajlar, bilincin fark etmediği, nesnelerin içine gizlenmiş, bilinçaltını etkilemeye yönelik mesajlardır. Yani, beş duyu organının algılayamadığı sadece beynin algılayabildiği mesajlardır. Bilinçaltı mesajlar tamamen bilinçaltını etkilemeye ve ele geçirmeye yönelik olarak kullanılmaktadır. Bu mesajlar görüntü, film, ses dosyalarıyla insanların bilinçaltına aktarılmaktadır. Bilinçaltı mesajlar için insanların direkt olarak farkına varmadan bir başka deyişle bilinçli olmadan insan zihnine yerleşmesidir diyebiliriz. Bilinçaltı zihin bir nevi beynimizin kara kutusudur, nitekim bilinçaltı zihin doğumdan ölüme kadar tüm yaşananları, çevremizdeki gördüğümüz, duyduğumuz bütün her şeyi kayıt eder.
İslamvemedya.com: Bilinçaltı mesajlar, gizli veya herkes tarafından fark edilemeyecek bir yapıya sahip midir?
Yağmur Küçükbezirci: Kesinlikle, insanlar bilinçaltı mesajları fark etselerdi zaten bilinçaltı mesajlar olmazdı, adı üzerinde bilincin altına etki ediyor, olumlu ya da olumsuz. Belli zaman içerisinde etkisi görülmeye başlıyor, öncelikli olarak mesajın iletildiği hedef tabir ettiğimiz kişi ya da kişilerin durumu, mesajın gönderildiği kanal vb. en önemli belirleyicilerdendir.
"Bilinçaltı mesajlar manevi olarak zihinleri dolduruyor”
İslamvemedya.com: Bir mesajı açıktan vermek yerine, gizli olarak vermenin nedenleri nedir peki?
Yağmur Küçükbezirci: Aslında burada değinmemiz gereken önemli bir husus da budur. Bu mesajlar neden gizlice, sinsice veriliyor? Bu mesajlar alenen verilse insanların içinde bulundukları ahlak yapısı gereği bu mesajları bilinçleri ret edecek. O zaman mesaj gönderenlerin ne yapmaları lazım? İstedikleri mesajları (görüntü, ses vb.) gizlice yerleştirmeleri lazım. Ben bu olayı neye benzetiyorum biliyor musunuz? Anneler çok daha iyi bilir, hani bebekler mama yemez de anneler “aa bak kuş uçuyor, kedi geçti” der ya da çocuğun dikkatini alır başka yere çeker bir oyuncakla sonra çocuk farkına bile varmadan mamayı yer, midesine çoktan yerleşmiştir bile. İşte olumsuz bilinçaltı mesajlar bu, çocuklarımızın zihinlerini öyle bir işgal ediyorlar ki Allah esirgesin. Mama yedirirken fiziksel olarak karnı doyuyor ama bilinçaltı mesajlar manevi olarak zihinleri dolduruyor.
Bilinçaltı mesajlara ilişkin çarpıcı örnekler
İslamvemedya.com: bilinçaltı mesaj gönderme tekniklerinden bahseder misiniz?
Yağmur Küçükbezirci: O kadar çok bilinçaltı mesaj gönderme tekniği var ki belli başlı olanlarından kısaca bahsedersek; elimizde olan verilere göre ve tarihsel gelişimine göre takistoskop cihazı denilen bir cihaz var, bu cihazın objektif kapağı bir saniyenin 1/3000’i gibi bir sürede açılıp kapanabiliyor, bu sayede istenilen mesajlar sinema perdesine yansıtılabiliyor.
Genellikle her beş saniyede bir yansıtılan mesajlar, isteğe ve amaca göre farklı süre aralıklarında da verilebiliyor. Takistoskop cihazını kullanarak ilk deneyini gerçekleştiren James Vicary 1957 senesinde New Jersey Fort Lee Sinema Salonunda Piknik isimli filmin gösteriminde Acıktınız mı? Patlamış mısır ye! Kola iç! mesajlarını göndererek, patlamış mısır satışlarında %57.8, kola satışlarında %18.1 artış sağlamıştır. Bir başka örnek ise Hollanda Nijmeyen Üniversitesinden Johan Karremans’ın bilinçaltının ikna edilmesini ele aldığı bir makalesinde belli bir içeceğin beğenilmesi konusunda susuzluğu gösteren konuları göstermiş ve bunlardan önce saniyenin binde biri sürede “Lipton Ice” diye bilinçaltı mesaj göndermiştir. Bu uygulamadan sonra, deneklere bir içecek seçmeleri söylendiğinde, %80 oranında Lipton Ice markasını seçmişlerdir.
Irak işgalinde ABD ordusunun kullandığı bilinçaltı mesaj tekniği
Bir başka bilinçaltı mesaj gönderme tekniği ise Amerika Birleşik Devletleri ordusunun ve istihbarat birimlerinin kullandığı Alçak Ses Yayma Tayfı olarak isimlendirilen ve bilinçaltına sessiz mesaj göndermeye yarayan projededir. Irak halkına radyo programlarında düşük frekansta “Direnmeniz Faydasız” mesajı gönderilmiştir. Alçak Ses Ortaklığı’nın Başkanı Edward Tilton bu sistemin Irak’ta Çöl Fırtınası Harekâtında başarılı olduğunu yazmıştır. İnsanın öfke, şiddet, acı kaygı, korku, kin vb. tüm duygularının bilgisayarlarla belirlenip EEG sinyalleri içinde, ilgili frekans ve genişlikleri ölçülerek, teknik çalışmalardan sonra başka bilgisayarlara aktarılıp, başka insanların zihninde de aynı duyguları oluşturması sağlanabiliyor.
25. Kare
Bilinçaltı mesaj göndermek için kullanılan bir diğer teknik ise 25. kare diye adlandırılan tekniktir. Sinema filmleri 24 kareden oluşmaktadır, göz bir saniyede 24 kareyi algılayabilirken, 25. kareye yerleştirilen görüntüyü algılayamaz ancak bilinçaltı bu görüntüyü depolar. Böylelikle istenilen mesaj hedef kişi/kitleye iletilmiş olur. Farklı yayın sistemlerinde kare sayıları ya da teknik olarak işlem farklılıkları olsa da gözün algılayabileceği görüntü karelerinin üzerinde kare yerleştirme tekniği ile kurulan bu sistem genel olarak 25. kare tekniği olarak adlandırılmaktadır. Bu tekniklerin haricinde film, fotoğraf vb. görsellerin arka planına yerleştirilmiş belli mesajlar izleyicinin bilinçaltına yerleştirilebiliyor. Diğer taraftan firmalara özel üretilen kokular ile tüketicinin bilinçaltında istenilen etki oluşturulabiliyor. Örneğin, lokantalarda iştah açıcı, bankalarda güven aşılayıcı, tekstil sektöründe ise dinamizmi öne çıkarıcı özel kokular kullanılıyor.
“Yozlaşmayı meşrulaştırma süreci” çığ gibi büyüyor
Teknik olarak bunları söyleyebiliriz ancak bilinçaltına mesaj göndermek için illaki bir cihaza ya da tekniğe ihtiyaç var mıdır? Cevap: “Hayır”. Bir kişiye “kırk gün deli dersen deli olur”, dolayısı ile bireyin ya da toplumun gelenek, görenek, alışkanlıklarını sürekli tekrar edilen mesajlar ile değiştirmek mümkün. Bu süreci “algı operasyonu” olarak da adlandırabiliriz. Bu konuda, belki de kendim yaşadığım içindir, en güzel örneklerden birisi televizyon örneğidir; Bizim evimize televizyon 1979 yılında 37 ekran olarak girmişti, o yıllarda TV yayınları akşam saat sekizde başlar, oniki’de biterdi. TV yayınları siyah beyazdı. TV kumandası diye bir kavram o yıllarda yoktu, varsa da biz bilmiyorduk. Bazen filmlerde öpüşme sahnesi olurdu, o sahneler çıktığında ya kafamızı kenara çevirir bakmazdık ya da yerimizden kalkar televizyonu kapatırdık, kanal değiştirmek gibi bir lüksümüz yoktu çünkü tek kanal vardı. Yerimizden kalkmadan değiştirmek gibi bir lüksümüz de yoktu çünkü kumanda yoktu. Günümüzde sınır tanımayan kanal ve program sayısı ile birlikte artık “öpüşme sahneleri” gayet normal hale geldi. Hatta öyle bir durum söz konusu ki aileler bir arada otururken ismini bile anmak istemediğim bazı dizilerde erotik sahneleri gayet rahat bir şekilde izleyebiliyor, izledikleri dizilerde yenge ile yeğeni çarpık ilişki yaşayabiliyor hatta dizideki yenge ölünce toplumun üzülmesi sağlanabiliyor. Bu durum bilinçaltına yerleştirilen mesajlar ile gelenek ve göreneklerin bile değiştirilebildiğinin göstergesidir. Algı operasyonu diye adlandırdığımız ve ekranların aracı olarak kullanıldığı “yozlaşmayı meşrulaştırma süreci” maalesef bir çığ gibi büyüyor. Toplum olarak da bu olumsuzlukları izlemeye devam ediyoruz. Gerçekten, etrafımız bilinçaltı mesajlar ile o kadar sarılmış ki, resmen işgal altındayız. Reklam, logo, afiş gibi görsel araçların içine yerleştirilmiş rakam, şekil ve kelimelerle de bilinçaltımız etkileniyor.
“Çağımızın savaşları ekranlarla gerçekleştiriliyor”
İslamvemedya.com: Televizyon, sinema veya internette ne tür bilinçaltı mesajlar tespit ettiniz?
Yağmur Küçükbezirci: Artık bazı güçler ülkeleri işgal etmek, milletleri köleleştirmek için tankla, tüfekle, topla savaşmıyor. Çağımızın savaşları ekranlarla oluyor, ekran dediğimiz nesne sadece televizyon, sinema değil, bilgisayarlar, tabletler ayrıca akıllı dedikleri cep telefonları… Maalesef bu kanallar vasıtası ile olumsuz bilinçaltı mesajlar genç beyinlere servis ediliyor ve geleceğimiz yok ediliyor. Hep çocuklarımız, gençlerimiz dememin sebebi onların algılarını yönlendirmek daha kolay, “ağaç yaşken eğilir” misali o yüzden yapılan, gönderilen olumsuz bilinçaltı mesajlar genellikle çocuklarımızı ve gençlerimizi hedef alıyor. Genç beyinler birileri tarafından kirletiliyor, bu toplumun hassas ayarları ile oynanıyor. Eskiden radyoların ince ayarları olurdu, bir bozuldu mu doğru düzgün çekmez hışırtı yapardı. Toplumun ince ayarları ile oynanıyor, sonra hayıflanıyoruz ne oldu da böyle oldu? Konumuzun gereği ben bu olumsuzlukları bilinçaltı mesajlara bağlıyorum. Diğer taraftan televizyonlarda tüketime yönelik olarak yani maddi yönden toplumu sömürmeye yönelik bilinçaltı mesajlar da her daim karşımıza çıkıyor. Bazı reklâmlarda “Y markayı kullanan anneler ya da babalar iyi ebeveynlerdir” mesajı veriliyor. Bu açıdan baktığınız da gayet güzel, peki o markayı kullanmayanlar kötü ebeveyn midir? Evet, bilinçaltlarına bu işleniyor. Maddi olarak o markayı alamayan ebeveynlerin çocukları karşısındaki durumu ya da o çocukların o yaşta ki psikolojik durumları, sizce de düşünülmesi gereken bir durum değil midir? Kadının yüzde yüz cinselliğinin ön plana çıkartılarak güya tanıtılmaya çalışılan dondurma reklâmları bile bu konu için yeterlidir, sanırım. Örnekleri artırmak mümkün, oldukça fazla olumsuz örnek var.
“Sinema filmlerinde patlama sahnesi esnasında özellikle ezan sesi kullanılıyor”
Sinema filmlerine gelince; Müslüman ülkeleri işgal eden işgalci güçler nedense o ülkelere barış, demokrasi getiren kurtarıcı gibi bilinçaltlarına işlenmektedir. Arka fondaki müzik sesi, oyuncuların konuşmaları, ses tonları, sahneler her şey işgalci güçleri insanların bilinçaltlarında meşrulaştırmaya yöneliktir. Daha da ötesi bazı filmlerde patlama sahnelerinin arka fonunda ezan sesi duyulur, terör ile İslami öğeler bir arada resmedilir bunun sebebi İslam ülkelerinde terör vardır düşüncesini bilinçaltına yerleştirmektir, İslam ile terörü bir araya getirme çabalarıdır. Yani bir başka deyişle İslamofobi dedikleri İslam korkusunun günümüz propaganda araçları ile yaygınlaştırılmasıdır.
“İnternetteki bazı oyunlarda genç zihinlere din düşmanlığı işleniyor”
İnternette yer alan bazı bilgisayar oyunlarında ise yine din düşmanlığı yapılmakta, maalesef genç zihinlere din düşmanlığı işlenmektedir. Morhuhn Winter isimli bilgisayar oyununda havada uçan tavukların vurulduğu sahne arkasında bulunan kilise vurulduğunda eksi 25 puan düşülürken, cami vurulduğunda artı 25 puan alınıyor. Bye Bye Mosque isimli bir bilgisayar oyununda ise kırsal kesimlerden bölük bölük gelen Müslümanlar vurulup, camiler yerle bir edilmeye çalışılıyor. Bu şekilde özellikle çocukların bilinçaltlarında dinî inanışları konusunda ayrımcılık ve şiddet ön plana taşınıyor.
“Düşünmeyen, üretmeyen bir dünya toplumu isteniyor”
İslamvemedya.com: Bu tür mesajların bireyler veya toplumlar için olumsuz yönü ne peki?
Yağmur Küçükbezirci: İnsan topluluklarını, kalabalık olmaktan, güruh olmaktan çıkartan ve “Millet” yapan “Kültür” dür. Kültür bir toplumun harcıdır, özüdür, ruhudur. Kültürü oluşturan unsurları kısaca sıralarsak, dil, din, edebiyat, sanat, ekonomi, siyaset, gelenek, görenek, ekonomi, teknoloji, bilim, eğitim, giyim kuşam tarzı vb. her bir unsurun birleşimiyle kültür oluşur. Kültür olmazsa toplum olmaz. Aslında, açık ya da gizlice gönderilen bilinçaltı mesajlar ile yapılmaya çalışılan “Tek Dünya Düzeni” dir. Kendi kültürümüzden örnek verelim isterseniz, büyüklerimiz eskiden mahallede ya da sokakta çocuklara nasihat verir, yanlış yaptıkları konuda uyarabilirlerdi. Şimdi bırakın sokaktaki çocukları uyarmayı ya da nasihat vermeyi, evinizdeki çocuklarınıza bile bir şey diyemez hale geldik, getirildik. Seminerlerimde bu konuyu açtığımda inanın hemen serzenişler yükseliyor, “Haklısınız Hocam, geçenlerde benim çocuğa X 9 model akıllı telefon almıştım, şimdi X 10 modeli çıkmış onu istedi, gerek yok dedim sonra almak zorunda kaldım. Sözümüzü geçiremiyoruz kendi özümüze, çocuğumuza” Örnekler maalesef o kadar çok ki, bu örnek yapılan algı operasyonları ile çocuklarımızın maddi nesneler ile arkadaşları arasında kendisine yer edinme çabasını göstermekle birlikte, tüketim toplumuna dönüştürüldüğümüzün en somut kanıtıdır. Yani şunu demeye çalışıyorum, ekranlar aracılığı ile yapılan birçok faaliyet (film, bilgisayar oyunu, haberler, duyuru panoları vs.) tüketen sürekli tüketen, kendisine ne verilirse onu tüketen dolayısı ile düşünmeyen, üretmeyen bir dünya toplumu oluşturma çabasından başka bir şey değildir.
"Olumsuz mesajlarla gençlerin zihinleri kirleniyor"
İslamvemedya.com: Bilinçaltı mesajlar insanların dini değerlere yönelik algısında bir yıpranmaya neden olabilir mi?
Yağmur Küçükbezirci: Bu sorunuza cevap verirken aslında çocuklar ve yetişkinlerin dini değerlere yönelik algıları olarak ele almak daha doğru olur sanırım. “Ağaç yaşken eğilir” demiştik, yetişkinlerde belli değerler artık yerleşmiş, oturmuştur. Olumsuz bilinçaltı mesaj gönderenlerin hedefinde özellikle ülkemizin geleceği, geleceğimizin teminatı çocuklarımız, gençlerimiz vardır.
Olumsuz mesajlar ile zihinler kirletiliyor. Genç zihinlere algı operasyonları düzenleniyor. Pırıl pırıl zihinler işgal ediliyor. Örneklendirirsek; ilkokul dergilerinden birinde yer alan soruya göre meslekler sorulmakta ancak sorunun yanındaki resme göre kasabın domuz kesmesi ve satması normalmiş gibi genç zihinlere yerleştirilmektedir. Bilinçaltı mesajlar dini değerlerimizi etkileyebilir mi? Evet, buyurun işte, güzel dinimizin yasakladığı, haram kıldığı bu durum hakkında algı operasyonu yapılmaktadır.
Dijital oyunlara dikkat
İslamvemedya.com: Peki, dijital oyunlarda ne gibi olumsuzlukları tespit ettiniz?
Yağmur Küçükbezirci: Tüm semavi dinlerde de geçtiği üzere adam öldürmeyeceksin, zina yapmayacaksın, hırsızlık yapmayacaksın. Tüm bunları ve bunun gibi birçok örneği yapmak dinen de millen de yasak mıdır? Evet. Gazetelerin üçüncü sayfalarını bakın lütfen 3. sayfa haberleri dediğimiz şiddet, sapıklık, magandalık, cinayet vb. gibi haberler neden arttı? Artık bu tür haberleri o kadar benimsedik ki artık bu haberler bizleri etkilemiyor bile. Peki bu olumsuz davranışlar bilgisayar oyunlarında nasıl meşrulaştırılıyor? Anneler, babalar çocuklarının oynadıkları bilgisayar oyunlarında neler var biliyorlar mı? Neden çocukları durup dururken saldırganlaşıyor? Bu saydığımız tüm olumsuzluklar bilinçaltlarına kazınıyor. Evet, neler dönüyor dijital ortamda, geleceğimizin teminatı çocuklarımız bilgisayar oyunlarında neler yapıyor? Cinayet işliyor, polis öldürüyor, araba çalıyor, hırsızlık yapıyor, kadın tüccarlığı yapıyor, zina yapıyor. Algı operasyonları devam ediyor. Meşrulaştırma süreci işliyor.
“Çizgi filmlerde satanizm ve masonluk propagandası yapılıyor”
İslamvemedya.com: Malumunuz, çocuklara hitap eden televizyon veya youtube kanalları var. Çizgi filmlerde ne tür bilinçaltı mesajlar bulunuyor?
Yağmur Küçükbezirci: Bu sorunuzun karşılığı da maalesef olumlu değil. Bir çizgi filmde kız arkadaşı ile öpüşen erkek, kız arkadaşının yanından ayrılmasının hemen ardından başka bir kız ile öpüşmeye başlıyor. Başka bir çocuk programında ise iki karakter uluorta öpüşüyor. Bu iki örnekte verildiği üzere toplumun genel ahlak yapısına uygun olmayan davranışlar, genç zihinlere normal bir davranışmış gibi veriliyor ve bilinçaltlarına bu şekilde depolanıyor. Diğer taraftan yine çocuklar için hazırlanan film ve çizgi filmlerde özellikle satanizmi temsil eden görüntüler ve simgeler açık ya da örtülü olarak veriliyor. Bu şekilde hangi semavi dine ait olurlarsa olsun toplumu oluşturan bireylerin bilinçaltlarına satanizm yerleştirilmeye çalışılıyor. Çizgi filmlerde çok yoğun olarak bilinçaltına gönderilen mesajlarda kullanılan pergel, tek göz gibi görsel simgelerle masonluğun propagandası da yapılmaktadır. Bu konuları dile getirmemiz, aileleri ve kurumları uyarmamız maalesef bazı kesimlerin işine gelmiyor, hatta bizim gibi düşünenler için “ahlaki panik içerisinde olduğumuz” tabirini kullanıyorlar.
İslamvemedya.com: Bir eğitimci olarak, bilinçaltı mesajların etkisini öğrenciler üzerinde fark ettiğiniz oldu mu?
Yağmur Küçükbezirci: Maalesef evet. Bu konuları bazen öğrencilerimizle tartışıyoruz, geçen yıl öğrencilerimizle milli ve manevi değerlerimizin nasıl yozlaştığını tartışırken, konu bir dizide geçen yenge ile yeğeni arasındaki çarpık ilişkiye geldi. Hatta daha önceden de bahsettik, eskiden öpüşme sahnelerinde bile kapatılan televizyonlarda, yenge ve yeğeni arasında geçen erotik hatta pornografik sahnenin günümüzde ailecek izlenilmesini tartışırken… “Ama Hocam, dizideki yengenin kocası olan amca yeğenin öz amcası değil ki?” Sözün bittiği yer demeyeceğim çünkü bizim sözümüz burada başlıyor ve devam edecek İnşallah.
“Dini değerleri bilinçaltı mesajlar yoluyla topluma aktarmakta bir sakınca yoktur”
İslamvemedya.com Şunu da konuşmak gerekiyor. Bilinçaltı mesajlar konusunda genellikle olumsuz bir tablo çizdiniz. Dini değerleri bilinçaltı mesajlar yoluyla topluma, bireylere yönlendirmekte bir sakınca olabilir mi peki?
Yağmur Küçükbezirci: Kesinlikle hiçbir sakınca olmaz, neden olsun ki? Hatta çok daha etkili olur. Aslında “Bu olumsuzlukları en asgariye indirmek için hatta yok etmek için neler yapabiliriz?” bunları tartışmanın yanında “Bizler kendi dini değerlerimizi bilinçaltı mesajlar aracılığı ile nasıl insanlığa yayabiliriz?; Çalışmalarımızı daha etkin ve yaygın hale nasıl getirebiliriz?” soruları odak noktamız olmalıdır. Dünya kuruldu kurulalı Hak ve batıl hep olmuştur, olacaktır da. Kanaatimce ekranları kullanarak olumsuz mesajlar ile algı operasyonu yapma konusunda batıl bir adım önde ilerliyor. Herkes görevini yapıyor, bizler de görevimizi yapıyoruz. Bu mülakatı yapmakla, halkımızı bilinçlendirme konusunda koymuş olduğunuz tuğla için tüm İslam ve Medya ekibinden Allah razı olsun. İşte konumuz bu. Batılın ürettiği, pazarladığı olumsuz bilinçaltı mesajlar, bizde olumlu olanlarını üretelim. Kurumlar, kuruluşlar olarak çok daha etkin ve yaygın olarak neler yapabiliriz, birey olarak neler yapabiliriz bunları konuşalım.
Hukuki yaptırımlara ihtiyaç var
İslamvemedya.com: Son olarak, olumsuz mesajlardan nasıl korunabiliriz? Ailelere ne tür tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Yağmur Küçükbezirci: Nasıl korunabiliriz sorusuna, benim cevabım iki yönlü; birincisi belli teknikler ile gönderilen mesajları tespit etmek ve kaldırılmasını sağlamak devletin kurumları ile mümkün olur, gizli olarak verilen mesajı halkımız nasıl anlasın, nasıl çözsün, nasıl önlem alsın, bu konuda, bireyleri ve toplumu olumsuz olarak etkilemeye yönelik bilinçaltı mesajları önlemek ve toplumu korumak için tüm ülkelerde yapılan yasal düzenlemeler vardır. Örneğin, Amerikan Federal İletişim Komisyonu kanunnamesi bilinçaltı içerikleri yasaklar. Bu komisyon kurallara uymayan televizyon ve radyo yayıncılarının lisansını ihlalden dolayı iptal edebilir. Ülkemizde de bu konuda yapılan yasal düzenlemeler bulunmakla birlikte, maalesef denetimler ve yaptırımlar yeterli değildir. Bilinçaltı mesaj gönderen kapitalist sistemin amacı nedir? Para kazanmak, çok kazanmak değil mi? Evet. İnsan kazanmak, milli ve manevi değerlerimizi korumak, toplumu eğitmek gibi bir kaygıları var mıdır? Hayır. Sonuç olarak, onlar için tüketen toplum, tüketim toplumu esastır. Cezalar kazandıkları paraların yanında bir hiç olduğu için manevi ve maddi sömürüler bir çığ gibi artarak ilerliyor.
“Çocukların ekranları denetimli olarak kullanmalarını sağlamalıyız”
Bu tür mesajları tüm yetişkinler görebilir. O zaman yapılması gereken şey gayet basit ve masrafsız, ekranın kapatma düğmesine basmak. Seminerlerimizin soru cevap kısmında bazen şu sorularla karşılaşıyoruz; “Bu konuda bireysel olarak ne yapabiliriz ki? Milyon dolarlar harcanıyor bu filmlere, dizilere, bilgisayar oyunlarına, biz bu sermaye ile nasıl baş edebiliriz ki?” Cevabımız gayet açık ve net “Dini ve milli değerlerimizle örtüşmediğini gördüğünüz, düşündüğünüz tüm ekranları hiç masrafsız kapatabilirsiniz, böylelikle birilerinin yozlaştırma çabaları için harcadığı milyon dolarlar hiçbir işe yaramaz” Çocuklarımızın, ekranları denetimli olarak kullanmalarını sağlamalıyız. Bu konuda yetkin olan kurumlar kendi kültürümüze, geleneğimize, örfümüze uygun çizgi filmlerimizi, filmlerimizi yapmalıdır, bu alanda kamuoyu oluşturmalıyız. Bizim kültürümüze uygun olmayan dizi, film, reklâm vb. programları izlememeli, uygun olmayan reklâmlarla bize sunulan ürünleri satın almamalıyız. Aslında en başta söylememiz gereken ancak vurgulamak adına özellikle en sona bıraktığım son sözümde “Hocam size çok iş düşüyor” diyenlere; “Eğer geleceğimizi düşünüyorsak, dini, milli tüm değerlerimize sahip çıkmak konusunda samimiysek hepimize çok iş düşüyor!”