Sahabeyi karşı karşıya getiren, İslam tarihinde silinmez acılar ve izler bırakan Sıffin savaşında yalan bir haberin Müslümanları birbirine düşürdüğüne temas eden Aktaş, bugünün Müslümanlarına önemli bir perspektif sundu. Medyadaki haberleri değerlendirirken Hucurat Suresinde yer alan “Kur’an’ı Kerim’de apaçık nasla bildirilen “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onu tahkik edin. (Yoksa) Bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da, yaptığınıza pişman olursunuz.” mealindeki ayetin göz önünde bulundurulması gerektiğini vurgulayan Aktaş, yazısında şu konulara temas etti
Sıffin savaşının arka planındaki yalan haber
“Mukaddes emaneti yüklenen insanoğlunun; hem üstün meziyetleri, hem de garip zaafları vardır. Zaaflarından birisi, şeytanın telkinlerine kulak vermesi, dünyevi ihtirasa kapılması ve şehvetlerini tatmin için gayr-i meşrû yollara tevessül etmesidir. Hevâlarını ilâh edinen müstekbirlerin, yalan haberlerin yayılmasına ve propagandaya önem verdikleri malûmdur. Bazı halkla ilişkiler uzmanları propagandayı “insanların zihinlerini ve kalplerini belirli bir anlayışa/yoruma hapsetme sanatı” olarak tarif etmektedirler. Siyasi literatürde soğuk savaş terimiyle de ifade edilen siyasi mücadele propagandaya dayanan bir hadisedir. İmam-ı Taberi “Tarihû’l Ümem ve’l Mülûk” isimli eserinde; “Sıffîn Savaşı” esnasında, asi ve bâğîlerin uydurduğu ve yaydığı yalanlar üzerinde durmuştur. Bunlardan birisi şudur: “Hz. Ali’nin (ra) emrinde ve Basra’lılardan müteşekkil kuvvetlerin başında savaşan Haşim b. Utbe b. Ebi Vakkas; savaş esnasında Suriye ordusundan bir askerin, “Hz. Osman’ın (ra) dininden olduğunu ve mel’ûn Ali’nin Osman’ı öldürdüğünü” iddia eden beyitler söyleyerek savaştığına şahit olur. Askere “söylediği bu sözlerin ahirette azaba vesile olacağını ve Allah’ın (cc) huzurunda bunun hesabını veremeyeceğini” hatırlatınca, asker şu cevabı vermiştir: “Bana anlatıldığına göre Ali b. Ebi Talip namaz kılmıyormuş!.. Siz de namaz kılmıyormuşsunuz. Sizinle savaşmamın sebebi budur” Haşim b. Utbe b. Ebi Vakkas, Suriyeli askere “Hz. Ali’nin Resûlullah’ın (sav) arkasında ilk namaz kılan kimse olduğunu ve her gece teheccüd namazı kıldığını“ izah edince, Suriyeli asker tevbe eder ve Hz. Ali’nin (ra) ordusuna katılır. Yalan habere dayanan “Hz. Ali’nin namaz kılmadığı ve Hz. Osman’ı öldürttüğü” propagandasının nelere sebep olduğunu kelimelerle ifade etmek mümkün değildir.”
“Haberler, Müslümanların birbirleri ile olan ilişkilerini etkilemektedir.”
“İnsanların yaşadıkları ülkede ve dünyada meydana gelen hadiseleri öğrenmek için bütün imkanlarını kullandıklarını söyleyebiliriz. Haberleşme (iletişim) teknolojisinin hızla ilerlemesi, dünyayı küçük bir köy haline getirmiştir. Ancak yayınlanan haberlerin mahiyetini, kim tarafından ve hangi gayeye matûf olarak yayıldığını tahkik etmekte fayda vardır. Günümüzde değişik vasıtalarla yayılan haberler, Müslümanların birbirlerini ile olan münasebetlerine tesir etmektedir.”
“Mü’minlerin haberleri tahkik etmeleri farzdır.”
Zalim politikanın ve sivil din anlayışının etkisinde kalan Müslümanların, yayılan haberlere dayanarak birbirlerine eziyet ettiklerini söylemek mümkündür. Bütün muteber kaynaklarda, ilim elde etmenin yollarından birisinin de sadık (doğru) haber olduğu ifade edilmiştir. Fasık olan kimselerin yaydıkları haberlere itibar etmenin caiz olmadığı da muhkem nassla haber verilmiştir: “Ey iman edenler!.. Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onu tahkik edin. (Yoksa) Bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da, yaptığınıza pişman olursunuz.”(El Hucurât Sûresi: 6) Bu ayetin sebebi nüzulü; Peygamberimiz Efendimiz’in (s.a.v.) Velid b. Ukbe’yi (r.a.) Ben-i Mustalık’a zekât için elçi göndermesi ve bu arada cereyan eden hadiselerdir. Âyet-i Kerime’nin hükmü, umumi bir beyanın ifadesidir. Müminlerin haberleri tahkik etmeleri şarttır.
“Müslümanları terörist (!) ilan etme modası yayıldı"
Son yıllarda Müslümanları terörist ilân etme modası da yayılmıştır. Müslümanların zihinlerini karıştırabilmek için “İftira et!.. Tutmazsa izi kalır” anlayışını ön plâna çıkaran müstekbirler, Müslümanlara gece-gündüz tuzak kurmakla meşguldürler. Müslümanların itikadi açıdan kafir olan fasıkların haberlerini derhal reddetmeleri şart olduğu gibi, sürekli haram işleyen fasıkların haberlerine de itibar etmemeleri şarttır. İslâm’ın temel hedeflerine hizmet niyetiyle bir araya gelen Müslümanların; haberleri tahkik etme farzını edâ hususunda zaaf göstermemeleri şarttır.
Sıffin savaşının arka planındaki yalan haber
“Mukaddes emaneti yüklenen insanoğlunun; hem üstün meziyetleri, hem de garip zaafları vardır. Zaaflarından birisi, şeytanın telkinlerine kulak vermesi, dünyevi ihtirasa kapılması ve şehvetlerini tatmin için gayr-i meşrû yollara tevessül etmesidir. Hevâlarını ilâh edinen müstekbirlerin, yalan haberlerin yayılmasına ve propagandaya önem verdikleri malûmdur. Bazı halkla ilişkiler uzmanları propagandayı “insanların zihinlerini ve kalplerini belirli bir anlayışa/yoruma hapsetme sanatı” olarak tarif etmektedirler. Siyasi literatürde soğuk savaş terimiyle de ifade edilen siyasi mücadele propagandaya dayanan bir hadisedir. İmam-ı Taberi “Tarihû’l Ümem ve’l Mülûk” isimli eserinde; “Sıffîn Savaşı” esnasında, asi ve bâğîlerin uydurduğu ve yaydığı yalanlar üzerinde durmuştur. Bunlardan birisi şudur: “Hz. Ali’nin (ra) emrinde ve Basra’lılardan müteşekkil kuvvetlerin başında savaşan Haşim b. Utbe b. Ebi Vakkas; savaş esnasında Suriye ordusundan bir askerin, “Hz. Osman’ın (ra) dininden olduğunu ve mel’ûn Ali’nin Osman’ı öldürdüğünü” iddia eden beyitler söyleyerek savaştığına şahit olur. Askere “söylediği bu sözlerin ahirette azaba vesile olacağını ve Allah’ın (cc) huzurunda bunun hesabını veremeyeceğini” hatırlatınca, asker şu cevabı vermiştir: “Bana anlatıldığına göre Ali b. Ebi Talip namaz kılmıyormuş!.. Siz de namaz kılmıyormuşsunuz. Sizinle savaşmamın sebebi budur” Haşim b. Utbe b. Ebi Vakkas, Suriyeli askere “Hz. Ali’nin Resûlullah’ın (sav) arkasında ilk namaz kılan kimse olduğunu ve her gece teheccüd namazı kıldığını“ izah edince, Suriyeli asker tevbe eder ve Hz. Ali’nin (ra) ordusuna katılır. Yalan habere dayanan “Hz. Ali’nin namaz kılmadığı ve Hz. Osman’ı öldürttüğü” propagandasının nelere sebep olduğunu kelimelerle ifade etmek mümkün değildir.”
“Haberler, Müslümanların birbirleri ile olan ilişkilerini etkilemektedir.”
“İnsanların yaşadıkları ülkede ve dünyada meydana gelen hadiseleri öğrenmek için bütün imkanlarını kullandıklarını söyleyebiliriz. Haberleşme (iletişim) teknolojisinin hızla ilerlemesi, dünyayı küçük bir köy haline getirmiştir. Ancak yayınlanan haberlerin mahiyetini, kim tarafından ve hangi gayeye matûf olarak yayıldığını tahkik etmekte fayda vardır. Günümüzde değişik vasıtalarla yayılan haberler, Müslümanların birbirlerini ile olan münasebetlerine tesir etmektedir.”
“Mü’minlerin haberleri tahkik etmeleri farzdır.”
Zalim politikanın ve sivil din anlayışının etkisinde kalan Müslümanların, yayılan haberlere dayanarak birbirlerine eziyet ettiklerini söylemek mümkündür. Bütün muteber kaynaklarda, ilim elde etmenin yollarından birisinin de sadık (doğru) haber olduğu ifade edilmiştir. Fasık olan kimselerin yaydıkları haberlere itibar etmenin caiz olmadığı da muhkem nassla haber verilmiştir: “Ey iman edenler!.. Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onu tahkik edin. (Yoksa) Bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da, yaptığınıza pişman olursunuz.”(El Hucurât Sûresi: 6) Bu ayetin sebebi nüzulü; Peygamberimiz Efendimiz’in (s.a.v.) Velid b. Ukbe’yi (r.a.) Ben-i Mustalık’a zekât için elçi göndermesi ve bu arada cereyan eden hadiselerdir. Âyet-i Kerime’nin hükmü, umumi bir beyanın ifadesidir. Müminlerin haberleri tahkik etmeleri şarttır.
“Müslümanları terörist (!) ilan etme modası yayıldı"
Son yıllarda Müslümanları terörist ilân etme modası da yayılmıştır. Müslümanların zihinlerini karıştırabilmek için “İftira et!.. Tutmazsa izi kalır” anlayışını ön plâna çıkaran müstekbirler, Müslümanlara gece-gündüz tuzak kurmakla meşguldürler. Müslümanların itikadi açıdan kafir olan fasıkların haberlerini derhal reddetmeleri şart olduğu gibi, sürekli haram işleyen fasıkların haberlerine de itibar etmemeleri şarttır. İslâm’ın temel hedeflerine hizmet niyetiyle bir araya gelen Müslümanların; haberleri tahkik etme farzını edâ hususunda zaaf göstermemeleri şarttır.