Bir eğlence, vakit geçirme aracı olarak görülen televizyonda İslam’ı anlatmak ne kadar mümkün? Bu soru, eleştirel mahiyette pek çok değerlendirmenin yapılmasını beraberinde getiriyor. Her ne kadar televizyonun dili ve yapısı, dini anlatmada yetersiz görülse de kitleler, dinî bilgilerini televizyondan almayı ihmal etmiyor; dinî temalı televizyonlar da yayın hayatına devam ediyor.
Peki, İslam’ı televizyonda anlatmak ne kadar mümkün? Batı kaynaklı bir aygıt olan televizyon İslam dünyasında doğsaydı durum nasıl olurdu? İslam nasıl bir medya öngörüyor?
Peki, İslam’ı televizyonda anlatmak ne kadar mümkün? Batı kaynaklı bir aygıt olan televizyon İslam dünyasında doğsaydı durum nasıl olurdu? İslam nasıl bir medya öngörüyor?
Tüm bu soruları ve daha fazlasını 10 yıldır dini yayın konseptiyle ekranlarda yer alan Hilâl TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Hakan Sarıhan ile konuştuk.
“Sabahtan akşama kadar sohbet yapılan televizyon insanlara hitap etmez”
İslamvemedya.com: Televizyon ve İslam etkileşimi üzerine yapılan değerlendirmeler, genellikle eleştirel bir bakış içeriyor. Televizyonun yapısından, görselliğe dayanan bir aygıt olduğundan bahisle dinin özünü anlatmaya elverişli bir araç olmadığı söyleniyor. Bu eleştiriyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hakan Sarıhan: Elbette ki televizyonu ilk kurgulayan modern batı, onu bir eğlence aracı olarak kurgulamıştır. Ama bu televizyonun eğitim amaçlı kullanılmasını engellemez. Sonuçta din de bir eğitim sonucu insanlara anlatılmaktadır. Tabi birilerinin yaptığı gibi sabahtan akşama kadar sadece sohbet yapılan yani bir nevi hareketli radyo olan bir televizyon insanlara hitap etmeyecek ve istenen sonuçlar elde edilemeyecektir. Bir şeyin kötü kullanılması onun mahiyetini kötü kılmaz. İslamvemedya.com: Televizyonla ilgili araştırmalar genel olarak televizyonun “eğlenme-boş vakit geçirme” amacıyla kullanıldığını gösteriyor. Böyle bir araçta İslam’ı anlatmak ne kadar mümkün? Hakan Sarıhan: Bu da televizyonda program yapacak veya yaptıracak kişilerin becerisine bağlıdır. Eğer İslam’ı sinema filmi, dizi film ve kısa filmlerle anlatırsanız televizyonu bu alanda doğru kullanmış olursunuz. Elbette ki içinde sohbetler de yer almalı. Ama bu sohbetler suratları asık bir anlatımla değil, insanların hoşuna gidecek hoş ve sürükleyici anlatımlarla olmalıdır. Bir de burada tartışma programları da güzel kullanıldığı takdirde insanlar ekrana çekilebilir.
“Batı, kendine bağlı insanlar üretmek için medyayı kullanıyor”
İslamvemedya.com: Hilal TV hakkında yayınlanan tanıtım yazısında, “Televizyonun en büyük şanssızlığı, Modern Batı gibi insanlığın yol kazası sayılan bir uygarlık eliyle keşfedilmiş olmasıdır” ifadesi dikkatimi çekti. Bu değerlendirmeyi biraz açar mısınız?
Hakan Sarıhan: Modern batının amacı insanlığa hizmet etmek değil, insanları sömürmek ve köleleştirmektir. Yani kendine bağlı ve azınlık bir grup için çalışan ama bunun farkında olmayan insanlar üretmek. İşte bu amaçlarına hizmet için televizyonu kullanıyor batılı. Bir batılı düşünürün şu sözü de bunu desteklemektedir. “Bana tüm medya iletişim araçlarını teslim edin, sonra da nasıl bir toplum istediğinizi söyleyin; size istediğiniz toplumu oluşturayım.’
“Televizyon, İslam’ın hakim olduğu bir toplumda kurgulansaydı durum farklı olurdu”
İslamvemedya.com: Yani televizyon İslam uygarlığında doğsaydı, daha farklı bir yapıyla mı karşılaşırdık?
Hakan Sarıhan: Elbette ki. Ama şu anki Müslümanların elinde değil tabi ki. Çünkü bugünkü Müslümanlar batılıların eğitim sistemi ve kültür emperyalizmi ile yetiştiler. İslam’ın hakim olduğu bir toplum tarafından televizyon kurgulansaydı çok farklı olurdu.
İslam, nasıl bir medya yapısı öngörür?
İslamvemedya.com: Tabi İslam, nasıl bir medya yapısı öngörür, bunu da konuşmak gerekiyor?
Hakan Sarıhan: İslam her şeyde olduğu gibi medyayı da insanlığın hizmetine uygun düşünürdü. Kadın ve çocukların eğitimi, dünyanın farklı yerlerindeki fakirlerin durumu ve onlara yardım faaliyetleri, toplumdaki ahlaki yapının sağlanması, insan sağlığına yönelik programlar vs. İslamvemedya.com: Bugünkü medya yapısıyla İslam’ın öngördüğü iletişim düzenini sağlamak ne kadar mümkün peki? Mümkün olabilir fakat güçlü bir finansal desteğe ihtiyaç var. Siz insanları yönlendirmez de insanların sizi yönlendirmesine müsaade ederseniz bu mümkün olmaz. Unutmayalım hala 1970’lerde yapılmış Çağrı filmini izliyoruz. Neden? İşte bu soruyu doğru cevaplarsak o zaman İslam’ın istediği medyayı da doğru kurgularız.
“En önemli ilke, reytinge teslim olmamaktır”
İslamvemedya.com: “Alternatif bir televizyon dili” ifadesiyle veya iddiasıyla hareket ettiğinizi söylüyorsunuz. Bu alternatif dili nasıl oluşturuyorsunuz? Bizatihi medya sistemi içinde alternatif bir dil nasıl sağlanıyor?
Hakan Sarıhan: Burada en önemli ilke reytinge teslim olmamaktır. Yani izleyici ne istiyorsa onu yapalım değil, doğru olan neyse onu yapmak. Mesela kurulduğumuz günden beri İstanbul merkezli beş vakit ezan yayını yapıyoruz. Her daim seyredilmek istemiyoruz. Bu yüzden gece saatlerine canlı yayın ya da seyredilebilecek programlar koymamaya çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz kişi erken yatarsa sabah namazına kalkar ya da işe gidecek, uykusuz kalmaması lazım.
“Reklamlarda din, suistimal ediliyor”
İslamvemedya.com: Televizyona yönelik en önemli eleştiri reklam konusu. Dini temalı televizyonlarda yayınlanan reklamların, programın içerikleriyle uyuşmadığı, dolayısıyla dinsel içeriklerin reklam için “kullanıldığı” söyleniyor. Buna katılıyor musunuz?
Hakan Sarıhan: Evet, reklam konusu en sıkıntılı alan. Biz bu konuda çok hassas olmamıza rağmen içimize sinmeyen bazı reklamları yayınlamak zorunda kalıyoruz. Burada birkaç faktör var: Biz bir defa İslam’ın çizdiği kırmızı çizgilere çok dikkat ediyoruz. Yani içki, sigara, haram yiyecekler ve kadının cinselliğini suistimal eden reklamlara yer vermiyoruz. Bir de doğrudan satış reklamları var ki, evlere şenlik. Burada din çok suistimal edilebiliyor. İşte kabir azabından koruyan kefen, kötülüklerden koruyan cevşen, zikirmatik, her derde deva otlar, Peygamberimizin güya ölümden gayrı her şeye iyi gelir dediği yiyecekler vs. Bunlara Diyanet ve RTÜK müsaade etmemeli. İnsanların dini duygularını kullanarak birilerinin dolandırıcılık yapmasına müsaade edilmemelidir.
“Birçok Müslüman firma, reklamlarında cinselliği ön plana çıkaran reklamlar çekiyor. Kimden gelirse gelsin, reddediyoruz”
İslamvemedya.com: Siz Hilal TV’de reklam konusunda nasıl bir duyarlılık gösteriyorsunuz? Reklam konusunda seçici davranıyor musunuz?
Hakan Sarıhan: Bazı Müslüman firmalar reklamlarında cinselliği ön plana çıkaran reklamlar yaptırıyor ve bize yayınlamamız için veriyor. Biz bu tür reklamları kimden gelirse gelsin reddediyoruz. Ama en çok sıkıntı çektiğimiz alan tesettür reklamları oluyor. Reklam tesettüre uygun olsa da oynayan bayanların hareketleri ve yüz ifadeleri sıkıntılı olabiliyor. Mesela bir başörtüsü reklamı vardı, içinde uygun olmayan bir cümle geçiyor diye reklamı yayınlamadık. Cümle şu idi: ‘Güzelliğinize sihir katsın’; fakat Rabbimiz tesettürü güzelliği saklamak için emretmiştir. Yine Ülker’in reklamlarını yayınlıyorduk. Bir reklamlarında kız dondurma yiyor ve “hayatı özgürce yaşa” diye bağırıp diskotekte oynamaya başlıyordu. Biz bu reklamı yayınlamayı reddedince Ülker bizden tüm reklamlarını çekti. Tabi sizin hayatta kalmanız reklamlara bağlı olunca bu sefer de istediğiniz kalitede programlar yapamıyorsunuz.
“İslam, hiç kimsenin tekelinde değildir”
İslamvemedya.com: Son olarak, bazı medya organları kendilerini “İslam adına”, “İslam için” kavramlarıyla temellendiriyorlar. Sizce bunun olumsuz yönleri yok mu? İslam’a uygun olmayan veya İslam’a ilişkin bir yorumun “İslam”a ait, İslam’ın kendisi gibi görülmesi, gösterilmesi ihtimali yok mu?
Hakan Sarıhan: İslam kimsenin tekelinde değildir. Bizler Müslüman olduğumuz için hangi işi yapsak bir Müslüman hassasiyeti içerisinde yapacağımız için kurduğumuz televizyon da Müslümanların kurduğu bir televizyondur. Biz “helal bir televizyon” kurmaya çalıştık. İçerisinde müzik, eğlence, sinema, çizgi film, haber, kadın programları vs. yer aldığı bir televizyon kurduk. Burada diğer televizyonlara göre bizim en önemli farklılığımız İslam’a aykırı programlar yapmamamızdır. Yani nasıl Müslüman biri market açtığında içki ve domuz eti satmayıp diğer marketlerin sattığı helal olan her şeyi satıyorsa biz de öyle yaptık. Elbette ki programlarımız içerisinde İslam dinini doğru anlatan programlar da belli yekûn tutmaktadır. Ama İslam’a aykırı olmayan, batının yaptığı film ve çizgi filmleri de yayınlamaktayız. Bizler Müslümanız ve Müslümanca bir iş yapmaya çalışıyoruz.
“Önemli olan medyada Müslüman kimliğini taşıyabilmektir”
Hakan Sarıhan: Ben son olarak çalışmalarınızdan dolayı sizlere başarılar diliyorum. Daha önce nasıl Müslümanlar kitaplar, dergiler yayınlamış ve radyolar kurmuşlarsa şimdi de televizyon ve internet siteleri kurmaktadırlar. Önemli olan buralara Müslüman kimliğini taşıyabilmektir. İnşallah sizin de bu çalışmalarınız bu anlayışa hizmet eder. Allah’a emanet olunuz.
Hilâl Televizyonu Hakkında
Hilâl TV, 2005 yılının Ramazan ayında yayın hayatına başladı. Türksat 3A uydusu ile izleyicilerine ulaşmakta; başta Türkiye ve Avrupa’nın tamamı, Güney Asya, Ortadoğu’nun bir kısmı, Kuzey Afrika ve Kuzey Hicaz bölgelerinden izlenmektedir. Ayrıca birçok Avrupa ülkesinde kablolu yayından ve Türkiye’de D-Smart’tan, www.hilaltv.org internet adresinden de tüm dünyada izlenebilmektedir. Yayın politikası olarak dini yayın konseptini tercih etmekte ve toplumun bütün kesimlerine hitap eden zengin bir içeriğe sahip bulunmaktadır. Yayınlarında ağırlıklı olarak Tefsir, Hadis ve Siyer başta olmak üzere dini ilimlere yer vermektedir. Türkiye’de gerçekleştirilen ilmi toplantılara katılmakta ve buralardan canlı yayınlar yapmaktadır. Başta Ramazan ve Hac olmak üzere her gün Kabe’den naklen akşam ve yatsı namazlarını, Suudi Arabistan kanalı aracılığıyla yayınlamaktadır. Halen İstanbul/Eyüp’te yayın faaliyetini sürdürmekte olan Hilâl TV, Türkiye’nin özellikle İslam dünyası ve Müslümanlara açılan bir penceresi olma, “alternatif bir televizyon dili” iddiasıyla yayın hayatını sürdürmektedir.