Açıklanan rakamlara göre 33’ü çocuk, 16’sı kadın olmak üzere toplam 166 kişi şehit olurken bin 120’den fazla yaralı bulunuyor. İsrail, bir yandan sivillere yönelik bir soykırıma girişirken diğer yandan “teröristleri vuruyoruz”, “bizi bombalıyorlar” söylemiyle katliamı meşrulaştırmaya çalışıyor. Türk medyası konuyu bütün ayrıntılarıyla aktarıp olayları yansıtırken, Batı medyasında ise durum farklı
Yusuf Özkır, işte bu konuya açıklık getirdi. Milat gazetesinde yayınlanan “Küresel İsrail Medyası” başlıklı yazısında Özkır İsrail’in katliamı meşrulaştırmak için ürettiği söylemi, Batılı medya organlarının sürdürdüğünü yazdı.
Saldırı İsrail'e değil Filistin’e yapılıyor
Özkır, İsrail’in 1948 yılından beri Filistin topraklarında acı ve gözyaşı yaşattığını, on binlerce Filistinliyi öldüğünü ve yüz binlercesinin yaralandığını belirtti. “Bugün İsrail olarak anılan toprakların tamamı Filistinlilerden zorla alındı ve işgal edildi.” diyen Özkır, "Buna rağmen Batılı medya organlarına bakılırsa Filistin’de evleri bombalanan, bebekleri öldürülen ve rastgele katliama uğrayanlar Yahudiler-miş gibi bir propaganda yapılıyor." ifadelerine yer verdi.
Özkır şöyle devam etti:
İsrail’in katliamları hem örtülüyor hem de meşrulaştırılıyor
Her gün bombalanan Gazze’deki insanlık dramına dair hiçbir haber yapılmazken İsrail’in tehdit altında olduğuna dair bir sürü safsata televizyon ve gazetelerde haber diye aktarılıyor. Böylece İsrail’in katliamları hem örtülüyor hem de meşrulaştırılıyor. Durmaksızın tekrar edilen söylemlerle İsrail’in roket tehdidi altında olduğu, Filistinli militanların İsrail’i vuracağı türünden uydurmalar ekranları kaplayabiliyor.
Peki, 10 gündür devam eden çatışma durumunda İsrail’in verdiği kayıp ne kadar? Resmi açıklamalara bakılırsa olayların başlangıcında öldürülen ama kimin öldürdüğü belli olmayan üç Yahudi dışında roketlerle falan öldürülen bir Yahudi bulunmuyor. Filistin tarafının ise 200’e yakın ölüsü ve 1000’e yakın yaralısı var. Onlarca ev ve araç da sivil-asker ayrımı gözetilmeden vuruldu. Ölenlerin büyük çoğunluğunu kadın ve çocuklar oluşturuyor.
Küresel İsrail medyasının, çarpıtmaları
Batılı ekranlara ve gazetelere bakılırsa aktarılan şey, hakikatin tam olarak ters yüz edilmiş hali. Öyle bir kurgu oluşturuluyor ki, olanın tam tersi ‘gerçek’ gibi sunuluyor. Baktığınızda sanki Filistin ordusu Telaviv’e girmiş ve Yahudileri öldürüyormuş gibi bir tablo çiziliyor. Sanki Filistin uçakları her gün İsrail’i bombalıyor. Sanki Hayfa’da günlük yaşam olağan akışında devam edemiyor. Sanki başta Başbakan Netenyahu olmak üzere İsrailliler günlerinin bir kısmını sığınaklarda geçiriyor. Her haberin merkezine İsrail’in tehdit altında olduğuna dair bir argüman mutlaka yerleştiriliyor. Medya böyle bir tablo üretiyor ve inanılmasını bekliyor. Kendi propagandasına boyun eğilmesini arzuluyor. Son tahlilde birbiriyle organik bağı olan veya olmayan ‘Küresel İsrail Medyası’ olarak tanımlanabilecek fiziksel ve zihinsel bir olguya yüz yüze dünya.