Türkiye’de çağdaşlaşma, batılılaşma ekseninin derinden etkilendiği alanlarından birini dinî hayat oluşturuyor. Bu eksenin iletişim aygıtlarıyla yaygınlaştığı görülüyor. Bu açıdan Türkiye’de medya ve din ilişkisini kültürel iktidardan bağımsız bir biçimde düşünememe şeklinde bir kanaat oluşuyor. Biz de konuyla ilgili çalışmaları bulunan Prof. Dr. İbrahim Yenen’e[1] bu etkileşim sürecini sorduk.
Kültürel iktidarın sınırlarını kim tayin eder?
islamvemedya.com: Kültürel iktidarın anlaşılması için öncelikle hangi konuların anlaşılması gerekiyor?
İbrahim Yenen: kültürel iktidar dediğimizde öncelikle kültürün ne olduğuna bakmamız lazım. Kültür insanların, toplumların, milletlerin en genel anlamıyla hayat tarzı, hayatı anlama, hayata anlam katma biçimidir. Bu sebeple bir milletin sahip olduğu kültürün yapısının ortaya net bir şekilde çıkarılması gerekir. Söz konusu olan kendi milletimiz, Türk milleti 19. yüzyıldan itibaren net bir şekilde görebildiğimiz gibi modernleşme, çağdaşlaşma başlığı altında içinde bulunduğu dünyaya ve zamana uyum sağlama çabaları gereğince kültürel standart olarak Batı dünyasının üretmiş olduğu çağdaş medeniyet kültürünü benimsemeyi amaçlamıştır. Yani özetlemek gerekirse milletimiz Batı standartlarında üretilmiş çağdaş kültürün seviyesine ulaşmayı kendisi için bir amaç olarak belirlemiştir. Tabii ki bu amacın ortaya çıkışındaki en önemli unsur siyasettir, iktidardır, devlettir. Başka bir ifadeyle çağdaşlaşma sürecini vatandaşlar, insanlar kendi kendilerine belirlemiş değildir, devlet karar vermiştir. Kararı verilen bu yapıdan sonra toplumdaki ideal kültür ve kültürel iktidarların sınırı çizilmiştir.
islamvemedya.com: Peki kültürel iktidar olgusunu hangi alanlardan okuyabiliriz, tahlil edebiliriz?
İbrahim Yenen: Kültürel iktidar kim, dediğimiz zaman düşüncede, sanatta, mimaride, edebiyatta ve dilde batılı modern kültürü esas alan ve buna göre ürünler ortaya çıkartmış olanların eserlerine bakabiliriz. Tabii alanlar, aynı zamanda kendi kültürümüzü batılı kültürü ile birlikte harmanlanmasıyla ortaya çıkmıştır. Onu da unutmamak gerekir. Sonuç olarak da kendi kültürümüz ile Batı kültürünü birleştirerek bir anlamda yeni çağdaş ve modern bir Türk kültürü inşa edilmiştir.
islamvemedya.com: Sizin ifadenizle, bu yeni kültürel yapıda, ya da kültürel iktidarda dine nasıl bir yer ayrılmıştır?
İbrahim Yenen: Evet şimdi bu belirlenmiş olan kültürel iktidar standardının içeriğine bakmak gerekecektir. Kültürel iktidarın standardı en temelde akıl, mantık, bilimsel düşünce, pozitivizm oluşturmuştur. Bunlarla ortaya çıkmış bir düşünce sistemi ve bu düşünce sisteminin ürünleri. Bu anlamda öncelikle bunu belirlemekte fayda var. Bu sistemin ya da yapının toplumsal hayatın her noktasına yansımış unsurları bulunuyor.
islamvemedya.com: Biraz daha açıklık getirir misiniz?
İbrahim Yenen: Yani şu demek: Bu sistemin siyasette, eğitimde, sanatta ve doğal olarak kültürde de karşılığı var. Ama en temelde şunun unutulmamasında fayda var. Kültür dediğimiz zaman biz aslında tek boyuttun bahsetmiyoruz. Kültürün iki boyutu var. Birincisi maddi kültür unsurları; ikincisi de maddi olmayan kültür unsurları. Düşünce dediğimiz alan maddi olmayan kültür unsurlarının en temel özelliği. Haliyle bir kültür unsuru üretebilmenin yolu düşünceden geçer. İçinde yaşadığımız bu modern kültür de kültürel iktidarın temel bileşeni olarak belirlenmiş, bu kültürdeki temel kavramları esas alan bir dine ihtiyaç duyar.
Modern kültürün bileşenlerine uygun bir din
islamvemedya.com: Modern kültürün bileşenlerine uygun bir din…
İbrahim Yenen: Buna göre, yani modern kültürün temellerine uygun bir dinin, daha açık ifadesiyle din dediğimiz sosyal olgunun içinde yaşadığımız zamanın şartlarından bağımsız bir şekilde toplumda var olmaması anlamına gelir. Bu ne demektir? Batılı rasyonel değer veya pozitivizme veya idealizme veya farklı düşünce biçimlerine uygun bir din anlayışının benimsenmesi demektir. Ve bu dinin de bu özelliği itibariyle toplumun kültürel bir unsuru olarak varlığını devam ettirmesi gerekir. Modern kültürün en önemli özelliklerinden bir tanesi modern toplumun aynı zamanda modern yasalarla belirlenmiş bir toplumu oluşturmasıdır. Bu toplumun sınırları, içeriği, derinliği, insan ürünüdür ve bir anlamda olgusaldır.
islamvemedya.com: O halde, modern kültürün hakikat ile ilişkisini nasıl anlamalıyız?
İbrahim Yenen: Modern kültürün, düşüncenin ve sanatın özellikleri, görebildiğimiz kadarıyla bir hakikat arama çabasına bağlı değildir. Çünkü modern düşüncede bir hakikat ideali ve hakikate ulaşma iddiası yoktur. Modern düşüncenin temeli hümanite hümanizmdir. Yani modern kültürün, düşüncenin, sanatın başlangıç ve nihai ulaşmaya çalıştığı noktada insandır. Temel bileşeni insandır. Dolayısıyla modern kültürün iktidarı olan bir kültürel iktidar da insan temellidir. Haliyle dinle kuracağı ilişki de dini temel alan bir bakış açısına sahip olmalıdır. Yani din de insanı temel alan bir bakış açısına sahip olacak zaten kültür insana temel alan bir bakış açısına sahip özü itibariyle tabii dinin kendisini din olarak tanıttığı itibariyle bildiğimiz manada dinin nihai amacı insan değil dini nihayet amacı tanrıdır teolojide olduğu gibi ama modernitede hümanizmde insanı amaç olarak belirlemiştir.
Kültürel iktidar, kendisiyle uyumlu bir dinsellik mi arzu eder?
Modern dünyada din, aslında insanı hedefleyen, insandan hareket eden bir şeydir. Bu da Batı düşüncesinin din anlayışına yansımıştır. Çünkü aslında Batı düşüncesine baktığımız zaman batı düşünce tarihinde din, yani Hıristiyanlık bir anlamda insanlar tarafından oluşturulmuştur. Yani dinin kaynağı da insandır. Ama İslam dinine bakıldığında İslam dininin temel amacı insan değildir. Ama bu tabii ki insanın olmadığı bir din demek değil. Muhatap en üst varlık olan kutsal varlık olan ilah ama bu ilaha ulaşmak için insani unsurların da çok fazla dikkate alınmaması gerekir. Yani toparladığımız zaman kültürel iktidarın temel düşüncesi ile din olarak kabul ettiğimiz düşüncenin veya olgunun temel düşüncesinin birbiriyle uyuşabilmesi için aynı zihniyete sahip olması gerekir. Kültürel iktidar nasıl hümanizm temeli ise dinin de hümanizm temelli olması beklenir. Aksi durumda çatışma oluşur.
islamvemedya.com: Modern dünyanın önemli bir aktörü de medya. Kültürel iktidarın medyayla yakın ilişkisi olduğu da biliniyor. Kültürel iktidar mantığı, nasıl bir medya düzeni istiyor? Bu medya düzeninin din algısı nedir, dinden ne bekliyor?
Medya ve dinin kültürel iktidarla yakın teması
İbrahim Yenen: Öncelikle medya ve din ilişkilerine bakabilmemiz için medya düzeni, medya ilişkileri, medya-kültür ilişkisi kavramlarına ve bunun dinle olan bağlantısına bakmamız gerekecek. Medya dediğimiz alan, bir anlamda resmî bağlantıdan daha özgür bir sahayı ifade eden, içinde yaşadığı toplumu, insanı, sosyal ilişkileri belli bir kategori çerçevesinde yine insanlara sunmayı amaçlayan bir bütün. Medyanın dini algılamasında, sosyal gerçekliğin anlaşılması ve başka insanlara aktarılması meselesi ortaya çıkar. Bu durumda medya sosyal bir gerçekliği yani dini ya doğrudan, olduğu gibi algılayabilir ya da bu sosyal gerçekliği farklı bir olguya dönüştürerek aktarabilir. Tabii biz, medya ve din ilişkilerine medya araçları üzerinden baktığımız zaman televizyonda, radyoda ve sinemada farklı yaklaşımların olduğunu görebiliyoruz. Kimisi dini yalın bir gerçeklik olarak aktarma biçimini tercih ederken kimisi ise bu gerçekliğin idealize ediyor veya romantize ediyor.
islamvemedya.com: Kültürel iktidar olgusundan bağımsız bir medya ve din ilişkisi düşünebilir miyiz?
İbrahim Yenen: Hayır, kültürel iktidar kavramından bağımsız bir şekilde düşünmemiz mümkün değil. Çünkü modern kültür içerisinde dinin bulunduğu konum neyse medya da o konuma uygun bir şekilde hareket ediyor, diyebiliriz. Yani modern toplum içerisinde din kendisi için tahsis edilmiş, belirlenmiş bir alana sahip ve bu özel bir alan ve başka alanlarla karşılaştırılamayan veya başka alanlara müdahale etmeyen bir özelliğe sahip. Haliyle medya da dinin bu özelliğini daha çok ön plana çıkarmayı kendileri için tercih edilen bir durum olarak görüyor. Yani bir anlamda şunu söyleyebiliriz: Medya araçları kültürel iktidardan bağımsız bir şekilde dinin anlaşılmasını ve aktarılmasını sağlayamaz. Kültürel iktidarın unsurlarını dikkate almak zorunda çünkü bunu dikkate almadığı zaman bir anlamda karşılık bulma ihtimali ve imkânı da daralmaktadır.
"Medya ve Din: Bir Kültürel İktidar Meselesi" dosyasındaki diğer metinler için tıklayınız
[1] Din Sosyoloğu. Prof. Dr. Ankara Hacıbayram Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, Din Bilimleri Anabilim Dalı