Amerika’da ve Avrupa’da haber medyasında ve kültür-sanat alanında yaşanan yakın örnekler, Siyonist hegemonyanın etkinliğini yeniden gözler önüne sermişti. Sinemadaki güncel durumu, Abdulhamit Güler ile konuştuk.
islamvemedya.com: Aksa Tufanı akabinde Batı medyası iki yüzlülüğünü yeniden gösterdi. Gazeteler, televizyonlar, haber siteleri Siyonist İsrail’in Filistin diyarındaki katliamını meşrulaştırmak için tüm gayretini sarf etti. Genel olarak sinema filmleri için de benzer bir durum söz konusu olur mu?
Abdulhamit Güler: Film yapmak diğer medya araçlarının üretimleri ile kıyaslandığında daha zor ve zaman isteyen uğraştır. Yani Aksa Tufanı’nın sinema filmlerindeki etkisini görmek için üretimleri beklemek gerek. Fakat şu an üretim aşamasında olan bazı yapımlara dair bilgi verdiğimizde durumun çok da farklı olmadığını göreceğizdir. Yaşayan en meşhur yönetmenlerden olan Steven Spielberg, Jurrasic Park, Schilndler’in Listesi, Jaws, E.T., Er Ryan’ı Kurtarmak filmlerinin yönetmeni, 7 Ekim’in üzerinden daha birkaç hafta geçmişken bir belgesel çalışması hazırladığını duyurmuştu. Kendisi de Yahudi olan Spielberg, Gazze sınırındaki konser baskınını ve burada yaşandığı iddia edilen trajediyi belgesel yapacağını açıkladı. Spielberg’e göre İsrail büyük bir mağduriyet içerisinde.
“Batı merkezli sinema, siyonizmin propagandasına payanda olmaya devam ediyor”
Benzer şekilde Hamas’ın saldırılarında İsraillilerin mağduriyetini ispat etme çabasında olan ve dünya festivallerinde çokça dolaşması muhtemel olan belgeseller hazırlanıyor. Kurmaca filmlerin ise önümüzdeki yıldan itibaren geleceğini tahmin edebiliriz. Yani Hollywood başta olmak üzere Batı merkezli sinema bugüne kadar olduğu gibi bugün ve yarın da aynı şekilde siyonizm propagandasına payanda olmaya devam edecek. Aksini beklemek saflık olur zaten. Ancak elbette yine Batı’dan sağduyulu yapımlar çıkma ihtimali de var.
Hollywood stüdyoları ile holokost filmleri arasındaki ilişki
islamvemedya.com: Siyonist söylemi barındıran filmlerin sektördeki etkisi nedir, peki? Siyonizmin hegemonyasını güçlendiren etkenler arasında sinema nasıl bir yere sahip?
Abdulhamit Güler: Endüstriyel olarak sinemanın merkezi 1 asırdır Hollywood. Ve Hollywood’daki büyük stüdyoların/firmaların kurucuları, yöneticileri, ortakları büyük oranda Yahudi idi. Hala da öyle sayılır. Çünkü bu stüdyoları kuranlar, o dönem Avrupa’dan kovulan ya da göç eden, ABD’nin zenginlikleri ile kendi nüfuz alanlarını genişleten Yahudiler idi. Bu yüzdendir ki Hollywood’da Holokost Filmleri diye bir kategori oluştu. Sözüm ona Hitler’in soykırımını anlatan filmler, bugünkü siyonist İsrail’in ve uygulamalarının aklanması için bir üretim alanı haline geldi. Sinemanın gücünü düşündüğümüzde Hollywood merkezli üretimlerin İsrail’i aklamasının ne denli etkili ve kalıcı olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Sinema, kültür ve sanat alanında Siyonist baskı
İslamvemedya.com: Sadece Hollwood mu?
Abdulhamit Güler: Sadece Hollywood da değil… Küresel ekonomik ve kültürel iktidarın siyonistlerin elinde olduğunu düşünürseniz Batı üretimi olan filmlerin ve festivallerin tamamının da İsrail lobilerinin etkisinde olduğunu görebiliyoruz. Yani, küresel hemen her piyasanın kurucusu olan yahudilerin, lobiler vasıtasıyla Siyonist İsrail devletinin menfaati doğrultusunda hareket ettiğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
islamvemedya.com: Siyonist söylemi yeniden üreten sinema filmleriyle ilgili festivallerde bir teşvik olduğunu düşünüyor musunuz?
Abdulhamit Güler: Festivaller bağımsız sinemanın yaşam alanıdır. Gişede hasılat elde eden ya da etme ihtimali yüksel olan yapımlar dışındaki filmler, festivallerde boy gösterir ve burada taltif edilir. Oscar bir festival değil sektör üyelerinin oylarıyla oluşan ödül mekanizmasıdır. Bunun dışındaki Cannes, Berlin, Venedik başta olmak üzere büyük festivallerin de genel olarak siyonist lobilerin etkisinde olduğunu söyleyebiliriz. Ancak elbette sanatın özgürlük ve özgünlük faktörü sebebiyle sıra dışı durumlar yaşanabilir. Mesela son Berlin Film Festivaline Gazze protestoları damga vurdu. Büyük yönetmenler açılımlar yaptı. İsrail zulmünü anlatan belgesel ödül aldı. Ancak Alman Kültür Bakanı Clodie Roth, ödül alan belgeselin sadece İsrailli yapımcısını alkışladığını açıklamak zorunda kaldı. Zira Alman yöneticinin Filistinli birini alkışlaması düşünülemez. Almanya, Nazi geçmişi sebebiyle kökten İsrail lobilerine bağlıdır.
Festivallerin takipçilerinin toplumun aydınları olduğunu ve festival kürsülerinde yaşananların insanların gündemine mühim meseleler olarak girdiğini düşünürsek, yahudi lobilerin etkisinin burada da önem arz ettiğini söyleyebiliriz. Genel olarak kültür alanında zaten örnekleri yaşandı. Ödül alacak olan Filistinli yazarın mükafatı geri çekildi, konserler iptal edildi, ünlü oyuncular filmlerin oyuncu kadrolarından çıkarıldı. Gördüğünüz üzere dünya, ciddi bir siyonist baskı ile karşı karşıya.
Siyonist İsrail’in zulmünü anlatan yapımların sayısı çok az
islamvemedya.com: Filistin davamızın sinemada temsili konusunda neredeyiz? Türkiye’de Filistin davasını omuzlayan yapımlar var mı?
Abdulhamit Güler: Maalesef bu konuda trajik bir manzara söz konusu. Filistin davasının dünyadaki en ciddi seslerinden biri olan ülkemizde bugüne kadar sadece 2-3 adet Filistin temalı film yapıldığını görüyoruz. Akıl alır gibi değil. İsrail’de bile Filistinlilerin mağduriyetini anlatan onlarca yapım görebiliyoruz. Türkiye’de yönetmen ve yapımcıların bu konuya eğilmemesini anlamak zor. Dünyanın geri kalanında da Filistin konusundaki yapımlar az. Filistinli yönetmenlerin yapımları etrafında dönüyor bu mesele. Bunlar için de her yıl ortalama en fazla 2-3 ses getiren yapımdan söz edebiliyoruz. Holokost yapımları başlığında yüzlerce film ismi sayabiliyorken, İsrail zulmünü anlatan yapımların sayısını onlarla ancak ifade edebiliyoruz.
islamvemedya.com: Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Abdulhamit Güler: Sinemada filmi yapanlar kadar izleyici de potanın içine dahil olmalı. Mesela ülkemizde izleyici, Filistin konusunda film yapılmasını çok istedi de yapımcılar mı girmedi. Üretilen Filistin filmlerine ilgi çok yoğun oldu da yönetmenler de mi cesaret edemedi? İzleyici de artık mesuliyetinin farkında olmalı. Sinemada formül içerisinde üretici, izleyici ve destekçi vardır. Destekçiler devlet ve özel sektör/burjuvadır. Türkiye’de özellikle burjuvanın eksikliği, var olanın da Filistin hassasiyeti olmaması üretimi etkiliyor. Devlet ise yerli sinema konusunda gerekeni tam manasıyla yapamadığı için başka alanlara zaten açılamıyor.