Ekrem Şahin: “Kendi iletişimimizi kurgulamalıyız”
“Medya, Din ve İletişim Yönetimi” başlıklı sunumuyla Albaraka Türk Kurumsal İletişim Yöneticisi Ekrem Şahin din ve medya ilişkisini dini kurumlar üzerinden ele alan bir konuşma yaptı.
Şahin, medyanın metalaştırma refleksi üzerine kurulu matematiğini deşifre ederek “Bu cendereden kurtulup kendi iletişimimizi kurgulamamız, dini müesseselerin din iletişimi üzerine kendi proje ve planlarını hayata geçirmeleri gerektiğine inanıyorum” dedi.
Ekrem Şahin’in tebliğinin ana teması “Dini temsil eden kuruluşların din iletişimi alanındaki stratejileri ne olmalıdır?” sorusuna verilen cevaplar oldu.
Bu soruya Ekrem Şahin’in verdiği cevap önerileri şöyle: “Belli bir çevrenin dışına çıkmış her insanı kucaklayan bir model olarak yardım kuruluşlarını iletişime taşımak. İktisat ve dini ilimleri bir potada birleştirmek. Hem dini ilimlerde hem de iletişim alanlarında akademik kariyer yapmış insan modeli yaratmak. Bir yaraya merhem olacak sosyal sorumluluk projeleri geliştirmek.”
Yüksel Salman: “Popüler kültüre alternatif, reyting ve reklam kaygısından uzak bir dini sunuma ihtiyaç var”
Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürü Dr. Yüksel Salman medyada dinin sorunlu yer alış biçimlerini ele alarak ayrıntılı bir gözlem raporu sunan “Medyada Din” başlıklı bildirisinde, toplumsal hayatın bir vazgeçilmezi olarak medyanın ihmal edilemeyecek derecede önem kazandığına dikkat çekti.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın TÜİK ile ortaklaşa gerçekleştirdiği Türkiye’de Dini Hayat Araştırması’nın verilerine göre halkın yüzde 24’ünün dini bilgiyi gazete-dergi-televizyondan; yüzde 4,8’nin ise internetten öğrendiğini söyleyen Salman, “Medyayı ihmal eden veya medyanın sunduğu geniş fırsatları iyi değerlendiremeyen hiçbir düşüncenin kendisine evrensel boyutta bir yer bulması ve var olma yarışını sürdürmesi mümkün değildir” dedi.
Yüksel Salman konuşmasının sonunda medya ve din ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde yürütülmesine yönelik çözüm önerilerinde bulundu:
1- Medyada din istismarı asla yapılmamalı ve propaganda dili kullanılmamalıdır.
2- Medyada kullanılan dil ve üslup dini bilgiyi hafifletmemeli, sulandırmamalı, Müslüman coğrafyasının ortak kodlarını dikkate almalıdır.
3- Dinin hakikatleri moda ilgilere ve ticari hedeflere feda edilmemelidir.
4- Dini yayıncılıkta alternatif oluşturan özel televizyonların din kuşaklarında yapılan programlar bir şov haline dönüştürülmemeli, izlenme oranını artırmaktan çok halkı doğru bilgilendirmeye yönelik yayınlar yapılmalıdır.
5- RTÜK’de dini konularda danışmanlık yapacak, dinin yer alış biçimine ilişkin yol gösterecek ve medyadaki yanlışlara dikkat çekecek uzman kişiler bulundurulmalıdır.
6-Yayın organlarının din editörü, din muhabiri ya da din danışmanı olmalıdır.
7-Yazılı ve görsel medyada yer alan din konulu haberlerin hazırlanmasında ve halka sunumunda dini metalaştıracak, özünden uzaklaştıracak ve dinin önemini örseleyecek her türlü tutum ve davranıştan sakınılmalıdır.
8-İletişim Fakülteleri, radyo ve televizyon alanında eğitim veren üniversitelerde din konusunda seçmeli dersler konulmalıdır.
Füsun Alver: “Din alanına ilişkin haberler dinsel nedenlerle değil, seküler nedenlerle üretiliyor”
Prof. Dr. Füsun Alver “Din Sosyolojisi Perspektifinden Din ve Geleneksel/Yeni Medyada Temsili” başlıklı sunumunda farklı kuramsal perspektiflerden din olgusunu analiz ederken, değişen yaşam biçimleri içinde dini yeniden konumlandıran bir konuşma yaptı.
Araştırmanın odak noktası olarak Batı toplumları ve Batı medyasını ele alan Füsun Alver 1990’lı yıllardan bu yana Batı medyasında din kavramının daha fazla yer almaya başladığını söyleyerek dinin medyada temsili sürecinde ortaya çıkan problemlere dikkat çekti. Alver “Din, politika, ekonomi ve kitle medyası arasında karşılıklı olarak birbirlerini etkileme ve yönlendirme çabası gözleniyor. Bu alanlar amaçlarını gerçekleştirmek için birbirlerini araçsallaştırabiliyorlar. Dinin ekonomikleşmesi, politikleşmesi ve medyatikleşmesi inançların politikleştirilmesine, popülerleştirilmesine ve dolayısıyla zayıflamasına yol açabiliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Miyase İlknur: “Medya, içinde yaşadığı toplumun duyarlılıklarına gözünü kapayamaz”
Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Miyase İlknur “Medya ve Din” başlıklı sunumuyla medya ve dinin karşılıklı etkileşimleri üzerine bir konuşma yaptı. Son yıllarda siyasallaşan dinin gündelik yaşamın ve basının ana konularından biri olmaya başladığını söyleyen Miyase İlknur medya pratiği içinde yaşanmış örnekler üzerinden değerlendirmelerde bulundu.
“Medya çalışanları hatta bir aydın olarak dinle ilişkimiz sıfırlanmış olamaz, dini bilmek zorundayız, en azından kendi toplumumuzu tanımak için, vahim hatalar yapmama açısından ortalama bilgiye sahip olunması gerektiğini düşünüyorum. Adliye konusunda özel bir eleman istihdam ediyorsak, spor ya da borsa muhabiri istihdam ediyorsak, din konusunda da donanımlı ve çekirdekten yetişmiş insanlar istihdam edilmesini zorunlu görüyorum.”
Haber: Medine Çepnioğlu Fotoğraf: Merve Akyol
“Medya, Din ve İletişim Yönetimi” başlıklı sunumuyla Albaraka Türk Kurumsal İletişim Yöneticisi Ekrem Şahin din ve medya ilişkisini dini kurumlar üzerinden ele alan bir konuşma yaptı.
Şahin, medyanın metalaştırma refleksi üzerine kurulu matematiğini deşifre ederek “Bu cendereden kurtulup kendi iletişimimizi kurgulamamız, dini müesseselerin din iletişimi üzerine kendi proje ve planlarını hayata geçirmeleri gerektiğine inanıyorum” dedi.
Ekrem Şahin’in tebliğinin ana teması “Dini temsil eden kuruluşların din iletişimi alanındaki stratejileri ne olmalıdır?” sorusuna verilen cevaplar oldu.
Bu soruya Ekrem Şahin’in verdiği cevap önerileri şöyle: “Belli bir çevrenin dışına çıkmış her insanı kucaklayan bir model olarak yardım kuruluşlarını iletişime taşımak. İktisat ve dini ilimleri bir potada birleştirmek. Hem dini ilimlerde hem de iletişim alanlarında akademik kariyer yapmış insan modeli yaratmak. Bir yaraya merhem olacak sosyal sorumluluk projeleri geliştirmek.”

Yüksel Salman: “Popüler kültüre alternatif, reyting ve reklam kaygısından uzak bir dini sunuma ihtiyaç var”
Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürü Dr. Yüksel Salman medyada dinin sorunlu yer alış biçimlerini ele alarak ayrıntılı bir gözlem raporu sunan “Medyada Din” başlıklı bildirisinde, toplumsal hayatın bir vazgeçilmezi olarak medyanın ihmal edilemeyecek derecede önem kazandığına dikkat çekti.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın TÜİK ile ortaklaşa gerçekleştirdiği Türkiye’de Dini Hayat Araştırması’nın verilerine göre halkın yüzde 24’ünün dini bilgiyi gazete-dergi-televizyondan; yüzde 4,8’nin ise internetten öğrendiğini söyleyen Salman, “Medyayı ihmal eden veya medyanın sunduğu geniş fırsatları iyi değerlendiremeyen hiçbir düşüncenin kendisine evrensel boyutta bir yer bulması ve var olma yarışını sürdürmesi mümkün değildir” dedi.
Yüksel Salman konuşmasının sonunda medya ve din ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde yürütülmesine yönelik çözüm önerilerinde bulundu:
1- Medyada din istismarı asla yapılmamalı ve propaganda dili kullanılmamalıdır.
2- Medyada kullanılan dil ve üslup dini bilgiyi hafifletmemeli, sulandırmamalı, Müslüman coğrafyasının ortak kodlarını dikkate almalıdır.
3- Dinin hakikatleri moda ilgilere ve ticari hedeflere feda edilmemelidir.
4- Dini yayıncılıkta alternatif oluşturan özel televizyonların din kuşaklarında yapılan programlar bir şov haline dönüştürülmemeli, izlenme oranını artırmaktan çok halkı doğru bilgilendirmeye yönelik yayınlar yapılmalıdır.
5- RTÜK’de dini konularda danışmanlık yapacak, dinin yer alış biçimine ilişkin yol gösterecek ve medyadaki yanlışlara dikkat çekecek uzman kişiler bulundurulmalıdır.
6-Yayın organlarının din editörü, din muhabiri ya da din danışmanı olmalıdır.
7-Yazılı ve görsel medyada yer alan din konulu haberlerin hazırlanmasında ve halka sunumunda dini metalaştıracak, özünden uzaklaştıracak ve dinin önemini örseleyecek her türlü tutum ve davranıştan sakınılmalıdır.
8-İletişim Fakülteleri, radyo ve televizyon alanında eğitim veren üniversitelerde din konusunda seçmeli dersler konulmalıdır.

Füsun Alver: “Din alanına ilişkin haberler dinsel nedenlerle değil, seküler nedenlerle üretiliyor”
Prof. Dr. Füsun Alver “Din Sosyolojisi Perspektifinden Din ve Geleneksel/Yeni Medyada Temsili” başlıklı sunumunda farklı kuramsal perspektiflerden din olgusunu analiz ederken, değişen yaşam biçimleri içinde dini yeniden konumlandıran bir konuşma yaptı.
Araştırmanın odak noktası olarak Batı toplumları ve Batı medyasını ele alan Füsun Alver 1990’lı yıllardan bu yana Batı medyasında din kavramının daha fazla yer almaya başladığını söyleyerek dinin medyada temsili sürecinde ortaya çıkan problemlere dikkat çekti. Alver “Din, politika, ekonomi ve kitle medyası arasında karşılıklı olarak birbirlerini etkileme ve yönlendirme çabası gözleniyor. Bu alanlar amaçlarını gerçekleştirmek için birbirlerini araçsallaştırabiliyorlar. Dinin ekonomikleşmesi, politikleşmesi ve medyatikleşmesi inançların politikleştirilmesine, popülerleştirilmesine ve dolayısıyla zayıflamasına yol açabiliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Miyase İlknur: “Medya, içinde yaşadığı toplumun duyarlılıklarına gözünü kapayamaz”
Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Miyase İlknur “Medya ve Din” başlıklı sunumuyla medya ve dinin karşılıklı etkileşimleri üzerine bir konuşma yaptı. Son yıllarda siyasallaşan dinin gündelik yaşamın ve basının ana konularından biri olmaya başladığını söyleyen Miyase İlknur medya pratiği içinde yaşanmış örnekler üzerinden değerlendirmelerde bulundu.
“Medya çalışanları hatta bir aydın olarak dinle ilişkimiz sıfırlanmış olamaz, dini bilmek zorundayız, en azından kendi toplumumuzu tanımak için, vahim hatalar yapmama açısından ortalama bilgiye sahip olunması gerektiğini düşünüyorum. Adliye konusunda özel bir eleman istihdam ediyorsak, spor ya da borsa muhabiri istihdam ediyorsak, din konusunda da donanımlı ve çekirdekten yetişmiş insanlar istihdam edilmesini zorunlu görüyorum.”
Haber: Medine Çepnioğlu Fotoğraf: Merve Akyol