Diyanet Aylık Dergi’nin “Medya ve Din” konulu sayısında Prof. Dr. Arslan, çağımızda, en etkin güç konumunda olan medyanın aynı zamanda yeni bir çağı oluşturan dinamiklere sahip bir olgu haline geldiğini ifade etti.
Medyadan bahsederken, yeni bir çağın dinamiklerinden, yeni anlamlar, davranış tarzları ve semboller üreten bir yapıdan bahsedildiğini dile getiren Arslan, “Günümüzde bu kadar merkezî bir role sahip olan medya ve yine diğer etkili bir güç olan din arasındaki ilişkilerin öyle çok basit olamayacağını tersine karmaşık bir ilişkiler ağının mevcut olduğunu söylemek gerekir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, medya ve din ilişkisi günümüzde kutsala yeniden dönüş ile yakından alakalıdır.” diye yazdı.
Medya-din ve postmodern kimlik
Medyanın bir aktör olarak dini hem taşıdığını hem de kendi mantalitesi çerçevesinde dönüştürdüğünü dile getiren Arslan, “Bu anlamda din açısından son derece yeni bir durum ortaya çıkmaktadır ki, bunu din-medya-postmodern kimlik üçgeninde değerlendirmek gerekir.” ifadelerini kullandı.
Arslan yazısında şunları dile getirdi:
Medya, yeni kimliklere zemin olmaktadır
“Günümüzün postmodern dünyasında modern dünyadan farklı olarak yeni kimlikler ön plana çıkmaktadır. Postmodern dönemde ortaya çıkan bu yeni kimlikler ise en yoğun popüler kültürde yani medyada temsil edilmektedir. Dolayısıyla medya yeni kimliklerin temsil edildiği, dönüştüğü bir alan, zemin olmaktadır.”
Kutsalı tüketmek
“Dinî bireyselleşme ve çoğulculuk “medya ile daha ileri noktalara” taşınmaktadır. Ancak din, modern toplumun geçirdiği toplumsal süreçler vasıtasıyla oluştuğu yeni ve farklı durum yanında (post)modern durumun en etkin mekânı olan medyadaki görünümleri açısından da değerlendirilmelidir. Çünkü günümüzde iletişim-medya alanında “kutsal”ın yeniden üretilir ve de tüketilir hâle geldiğini görüyoruz.”
Kitle iletişim araçları, dinî kurumların toplumsallaştırma işlevini elinden aldı
“İnsan hayatında çok önemli olan toplumsallaşma sürecinin en önemli iki gücü olan “din ve kitle iletişim araçları” topluma şekil vermek, değer yaratmak ve benimsetmek, düzen kurmak ve kontrol etmek gibi işlevlere sahiptir. Sanayi toplumu öncesi iletişim araç ve tekniklerinin gelişmediği dönemlerde dinin toplumsallaştırıcı gücü çok başat idi. Ancak önce matbaa daha sonra kitle iletişim araçlarındaki gelişmeler dinî kurumların elindeki toplumsallaştırma işlevini almış ve/ya paylaşmış görünmektedir.”
Televizyon programları, dini bilgi kaynağı olarak algılanıyor
“Dinî bilgi ve düşünce kanallarındaki akışta değişim olmuştur. Yeni dönemde bilginin akışı, eskiden olduğu gibi dinî kurumlar aracılığı ile değil, medya aracılığı ile ve yeni sembolik, kültürel merkez ve şebekelerden sağlanmaya başlamıştır. Televizyondaki çeşitli tartışma programları, belgeseller, filmler, diziler ve hatta reklamlarda dinsel sembollere göndermeler yapılmakta, yeni semboller geliştirilmekte, doğaüstü varlıklar ve güçleri ile ilgili betimlemeler yapılmakta, duygulara hitap eden dramatik bir ortam yaratılmakta ve din her seferinde yeni bir içerik ile malzeme yapılmaktadır. Devrin kuralsız ve başıboş olarak hizmet eden televizyon programları da sinagog, cami ve kilise gibi dinî bilgi kaynağı olarak algılanabilmektedir.”
Medya, yeni seküler kutsallıkların merkezidir
“Burada asıl tehlike medyanın uhrevi âlemi kutsallık adına okuyup kitlenin hizmetine sunmasıyla başlamaktadır. Dinin artık popülerleştirildiği ve piyasa konusu hâline geldiği düşünülmektedir. Bütün bunlar aslında medyanın seküler karakterde olması ile bağlantılıdır. Ancak sözlü kültür ve simgesellik özelliği, mistik dile sahip oluşu medyanın yeni kutsallıklar üretmesine ve bunu (post)modern bir bağlamda yapmasına imkân vermektedir. Medya bu anlamda yeni seküler kutsallıkların merkezi olmaktadır.”
Paranormal inançları medya belirliyor
“Medyada kutsal üretimine diğer bir örnek, paranormal inanç ve uygulamalardır. Günümüzde popüler kültürde paranormal, mistik inanış ve uygulamalara, ruhçu eğilimlere, fal ve astrolojiye, hayaletlere bir ilgi söz konusudur. Araştırma sonuçları bu eğilimlerin daha çok medya tarafından belirlendiği şeklindedir. Eğlence ve turizm sektöründe de ayrıca görülmektedir. Paranormal olgular, kurgusal olsa da sırf eğlence olarak nitelenemez. İnsanların ilgi ve eğilimleri de söz konusu edilmelidir. İnsanların ilgi ve eğilimleri ile medyanın etkisi birleşerek seküler kutsal ürünler ortaya çıkmaktadır. Bir taraftan kurgusal ve bireysel ilgi ve hazlara dönük, diğer taraftan ise seküler akli olanla mücadele, dinî ve varoluşsal temalara ilgi çerçevesinde ortaya çıkmaktalar.”
Medyadan bahsederken, yeni bir çağın dinamiklerinden, yeni anlamlar, davranış tarzları ve semboller üreten bir yapıdan bahsedildiğini dile getiren Arslan, “Günümüzde bu kadar merkezî bir role sahip olan medya ve yine diğer etkili bir güç olan din arasındaki ilişkilerin öyle çok basit olamayacağını tersine karmaşık bir ilişkiler ağının mevcut olduğunu söylemek gerekir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, medya ve din ilişkisi günümüzde kutsala yeniden dönüş ile yakından alakalıdır.” diye yazdı.
Medya-din ve postmodern kimlik
Medyanın bir aktör olarak dini hem taşıdığını hem de kendi mantalitesi çerçevesinde dönüştürdüğünü dile getiren Arslan, “Bu anlamda din açısından son derece yeni bir durum ortaya çıkmaktadır ki, bunu din-medya-postmodern kimlik üçgeninde değerlendirmek gerekir.” ifadelerini kullandı.
Arslan yazısında şunları dile getirdi:
Medya, yeni kimliklere zemin olmaktadır
“Günümüzün postmodern dünyasında modern dünyadan farklı olarak yeni kimlikler ön plana çıkmaktadır. Postmodern dönemde ortaya çıkan bu yeni kimlikler ise en yoğun popüler kültürde yani medyada temsil edilmektedir. Dolayısıyla medya yeni kimliklerin temsil edildiği, dönüştüğü bir alan, zemin olmaktadır.”
Kutsalı tüketmek
“Dinî bireyselleşme ve çoğulculuk “medya ile daha ileri noktalara” taşınmaktadır. Ancak din, modern toplumun geçirdiği toplumsal süreçler vasıtasıyla oluştuğu yeni ve farklı durum yanında (post)modern durumun en etkin mekânı olan medyadaki görünümleri açısından da değerlendirilmelidir. Çünkü günümüzde iletişim-medya alanında “kutsal”ın yeniden üretilir ve de tüketilir hâle geldiğini görüyoruz.”
Kitle iletişim araçları, dinî kurumların toplumsallaştırma işlevini elinden aldı
“İnsan hayatında çok önemli olan toplumsallaşma sürecinin en önemli iki gücü olan “din ve kitle iletişim araçları” topluma şekil vermek, değer yaratmak ve benimsetmek, düzen kurmak ve kontrol etmek gibi işlevlere sahiptir. Sanayi toplumu öncesi iletişim araç ve tekniklerinin gelişmediği dönemlerde dinin toplumsallaştırıcı gücü çok başat idi. Ancak önce matbaa daha sonra kitle iletişim araçlarındaki gelişmeler dinî kurumların elindeki toplumsallaştırma işlevini almış ve/ya paylaşmış görünmektedir.”
Televizyon programları, dini bilgi kaynağı olarak algılanıyor
“Dinî bilgi ve düşünce kanallarındaki akışta değişim olmuştur. Yeni dönemde bilginin akışı, eskiden olduğu gibi dinî kurumlar aracılığı ile değil, medya aracılığı ile ve yeni sembolik, kültürel merkez ve şebekelerden sağlanmaya başlamıştır. Televizyondaki çeşitli tartışma programları, belgeseller, filmler, diziler ve hatta reklamlarda dinsel sembollere göndermeler yapılmakta, yeni semboller geliştirilmekte, doğaüstü varlıklar ve güçleri ile ilgili betimlemeler yapılmakta, duygulara hitap eden dramatik bir ortam yaratılmakta ve din her seferinde yeni bir içerik ile malzeme yapılmaktadır. Devrin kuralsız ve başıboş olarak hizmet eden televizyon programları da sinagog, cami ve kilise gibi dinî bilgi kaynağı olarak algılanabilmektedir.”
Medya, yeni seküler kutsallıkların merkezidir
“Burada asıl tehlike medyanın uhrevi âlemi kutsallık adına okuyup kitlenin hizmetine sunmasıyla başlamaktadır. Dinin artık popülerleştirildiği ve piyasa konusu hâline geldiği düşünülmektedir. Bütün bunlar aslında medyanın seküler karakterde olması ile bağlantılıdır. Ancak sözlü kültür ve simgesellik özelliği, mistik dile sahip oluşu medyanın yeni kutsallıklar üretmesine ve bunu (post)modern bir bağlamda yapmasına imkân vermektedir. Medya bu anlamda yeni seküler kutsallıkların merkezi olmaktadır.”
Paranormal inançları medya belirliyor
“Medyada kutsal üretimine diğer bir örnek, paranormal inanç ve uygulamalardır. Günümüzde popüler kültürde paranormal, mistik inanış ve uygulamalara, ruhçu eğilimlere, fal ve astrolojiye, hayaletlere bir ilgi söz konusudur. Araştırma sonuçları bu eğilimlerin daha çok medya tarafından belirlendiği şeklindedir. Eğlence ve turizm sektöründe de ayrıca görülmektedir. Paranormal olgular, kurgusal olsa da sırf eğlence olarak nitelenemez. İnsanların ilgi ve eğilimleri de söz konusu edilmelidir. İnsanların ilgi ve eğilimleri ile medyanın etkisi birleşerek seküler kutsal ürünler ortaya çıkmaktadır. Bir taraftan kurgusal ve bireysel ilgi ve hazlara dönük, diğer taraftan ise seküler akli olanla mücadele, dinî ve varoluşsal temalara ilgi çerçevesinde ortaya çıkmaktalar.”