Bir virüs (burada herhangi bir küçümseme imasında bulunmaksızın) ile bağlantılı olarak, insanların kendilerine, içerisinde yer aldıkları gruplara, toplumlara, iktisadi hayatlarına ve politikalara dair yeniden düşünmesi, kritize etmesi için bir imkan söz konusu oldu. Herkesin aklında şu soru var: Bu virüsün yayılması ve binlerce insanın ölümüne neden olması ile gelecek toplumsal, iktisadi ve politik hayat nasıl şekillenecek? İnsanoğlunun bu soruya odaklanmasında şimdiden/olandan ziyade olacak olandan korkusu/kaygısı mı yatmaktadır? Evet şu anda olan, bir virüsün yani tıbbi anlam haritasında ya da mevcut bilgi stoklarında olmayan bir virüsün anlamlandırılması çabasıdır. Bu anlamlandırma çabası, epistemik bir cemaatin oyları ile gerçekleşecektir, en azından sorunun çözümü bağlamında. Fakat bizi burada ilgilendiren nokta, virüse dair tıbbi açıklamalardan ve çözüm önerilerinden ziyade sosyal bilimsel temeldir. Bir virüs, ki bugün odaklanıldığı şekliyle tıbbi perspektifler evrenine rağmen bunun sosyal bilimsel anlaşılma çabası, akla ilkin, birbirine zıt alanların nasıl oluyor da aynı düzlemde birleştiği sorusunu getirebilir. Bu sorunun cevabı, aslında, yukarıda ifade ettiğimiz soruyla bağlantılı düşünüldüğü zaman anlam kazanmaktadır.
Gelecek, korku ve kaygı kelimeleri insanın sosyal yönünü vurgular. Korku, her ne kadar, psikolojik niteliklere haiz olsa dahi, sosyal yaşamın nüvesini teşkil etmektedir. Doğal hayattan korkmamız sayesinde grupları, klanları ve bilumum diğer örgütlenme biçimlerini vücuda getirdik. Yabancıdan korkuyor olmamız sayesinde, yani ötekinin varoluşu ile kolektif yapının sosyal temerküzü söz konusu oldu. Geleceğin ezoterik muhtevası, fin de siecle için yorumsal zemin teşkil etmiştir. Milenyumun yakınlaştığı dönemde milenyumun neleri ihtiva edeceği noktasında tartışmalar evreni, gelecek ile ilgili kehanetvari söylemsel zeminleri gözler önüne sermiştir. Korkuyu antropomorfik düzeyde ele almadan şunu ifade edebiliriz: Virüs korkusu, gelecek kaygısı ile birleştiği vakit, mevcut olanı kritize etme kolaylığını sunmaktadır. Açıkçası bu durum da gelecekte olacak veya olması ihtimaller dâhilinde olan üzerine söylemlerin, projeksiyonların ve öngörülerin/kehanetlerin gelişmesine zemin hazırlar. Ancak tam da bu noktada ıskalanmaması gereken bir husus vardır. Mevcudun yapısal olarak ortadan kalkacağına dair, yani mevcut politik ve ekonomik sistemlerin topyekûn ortadan kalkacağına dair bir söylem geliştirmek oldukça hatalıdır. Bu şekilde bir düşünce içerisinde girdiğimiz vakit öngörü/kehanet vâsıl olur. Öngörü/kehanet, şu durumda, sosyal bilimsel bir anlama ve açıklama çabasından ziyade doğrudan ideolojik olana tekabuliyettir. Kehaneti, ideolojik olana indirgemenin dayanılmaz ağırlığı şundan kaynaklanmaktadır: İdeoloji üzerlerimize giydirilen deli gömlekleri olması hasebiyle kendindeki mevcut eksiklikleri göstermemesi anlamında ötekindeki-bu bir varoluşsal yabancı, ekonomik veya politik bir sistem olabilir-pejoratifliği niteler. Dolayısıyla bu düşünceye sahip olanlar açısından diğer/öteki, tam anlamıyla ortadan kalkması gerekendir.
Ortadan kaldırılması gereken sizin sahip olduğunuz olumsuzlukları ifşa edebilecek potansiyeli barındırdığından, geleceğin bir döneminde tamamen yok olacaktır. Virüs üzerinden geliştirilen medyadaki kehanetlere bakıldığında (burada sosyal bilimsel açıklamalar şeklinde bir ele alış tarzından kaçınıyor olmamın temel sebebi, mevcut üzerinden moderni kritize ederek modernin yok oluşu ile ilgili aşırılıklar evreninden kaynaklanmaktadır), modern dünyanın iktisadi ve politik anlamda yeniden şekilleneceği, geçmiş günlerin modern zihniyetinin adı geçen alanlarda bir yok oluş sergileyeceği vb. üzerinde çeşitlenmektedir. Fakat medyada bu türden yorum yapanların açıklamalarının altını biraz kazıdığınızda ya da alt anlamlarını deşifre etmeye kalktığınızda, bu yorumlayıcılarının ya kendi talep/istek ve arzularının bir sonucu ya da görece/sözde izler kitlenin bu tür bir isteğinin olduğu söylemini geliştirirler. Dolayısıyla pandemi ile birlikte yaşanan iktisadi ve politik sorunların görece panzehiri olarak modern dünyanın yıkılması, ortadan kalkması olarak bir öngörü zinciri teşekkül etmektedir. Bu ise sorunlu bir evrene giriş demektir. Çünkü böylesi bir yaklaşım doğrudan olmayan bir şekilde modern olmayanın ideolojik yüceltilmesi/yükseltilmesi anlamına gelecektir ki bu da açıkçası hem olgusal hem de somut temellerden uzak izler kitlenin ideolojik büyülenmesi olacaktır. Bu nedenle pandemi üzerine geliştirilen medyadaki öngörülerin sosyal bilimsel temellerde tekrar ve tekrar sorgulanması, izler kitlenin doğru ve rasyonel bilgiye ulaşması açısından devamlı surette kritize edilmesi ile mümkündür.
Prof. Dr. Celalettin Yanık
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi İİBF
Gelecek, korku ve kaygı kelimeleri insanın sosyal yönünü vurgular. Korku, her ne kadar, psikolojik niteliklere haiz olsa dahi, sosyal yaşamın nüvesini teşkil etmektedir. Doğal hayattan korkmamız sayesinde grupları, klanları ve bilumum diğer örgütlenme biçimlerini vücuda getirdik. Yabancıdan korkuyor olmamız sayesinde, yani ötekinin varoluşu ile kolektif yapının sosyal temerküzü söz konusu oldu. Geleceğin ezoterik muhtevası, fin de siecle için yorumsal zemin teşkil etmiştir. Milenyumun yakınlaştığı dönemde milenyumun neleri ihtiva edeceği noktasında tartışmalar evreni, gelecek ile ilgili kehanetvari söylemsel zeminleri gözler önüne sermiştir. Korkuyu antropomorfik düzeyde ele almadan şunu ifade edebiliriz: Virüs korkusu, gelecek kaygısı ile birleştiği vakit, mevcut olanı kritize etme kolaylığını sunmaktadır. Açıkçası bu durum da gelecekte olacak veya olması ihtimaller dâhilinde olan üzerine söylemlerin, projeksiyonların ve öngörülerin/kehanetlerin gelişmesine zemin hazırlar. Ancak tam da bu noktada ıskalanmaması gereken bir husus vardır. Mevcudun yapısal olarak ortadan kalkacağına dair, yani mevcut politik ve ekonomik sistemlerin topyekûn ortadan kalkacağına dair bir söylem geliştirmek oldukça hatalıdır. Bu şekilde bir düşünce içerisinde girdiğimiz vakit öngörü/kehanet vâsıl olur. Öngörü/kehanet, şu durumda, sosyal bilimsel bir anlama ve açıklama çabasından ziyade doğrudan ideolojik olana tekabuliyettir. Kehaneti, ideolojik olana indirgemenin dayanılmaz ağırlığı şundan kaynaklanmaktadır: İdeoloji üzerlerimize giydirilen deli gömlekleri olması hasebiyle kendindeki mevcut eksiklikleri göstermemesi anlamında ötekindeki-bu bir varoluşsal yabancı, ekonomik veya politik bir sistem olabilir-pejoratifliği niteler. Dolayısıyla bu düşünceye sahip olanlar açısından diğer/öteki, tam anlamıyla ortadan kalkması gerekendir.
Ortadan kaldırılması gereken sizin sahip olduğunuz olumsuzlukları ifşa edebilecek potansiyeli barındırdığından, geleceğin bir döneminde tamamen yok olacaktır. Virüs üzerinden geliştirilen medyadaki kehanetlere bakıldığında (burada sosyal bilimsel açıklamalar şeklinde bir ele alış tarzından kaçınıyor olmamın temel sebebi, mevcut üzerinden moderni kritize ederek modernin yok oluşu ile ilgili aşırılıklar evreninden kaynaklanmaktadır), modern dünyanın iktisadi ve politik anlamda yeniden şekilleneceği, geçmiş günlerin modern zihniyetinin adı geçen alanlarda bir yok oluş sergileyeceği vb. üzerinde çeşitlenmektedir. Fakat medyada bu türden yorum yapanların açıklamalarının altını biraz kazıdığınızda ya da alt anlamlarını deşifre etmeye kalktığınızda, bu yorumlayıcılarının ya kendi talep/istek ve arzularının bir sonucu ya da görece/sözde izler kitlenin bu tür bir isteğinin olduğu söylemini geliştirirler. Dolayısıyla pandemi ile birlikte yaşanan iktisadi ve politik sorunların görece panzehiri olarak modern dünyanın yıkılması, ortadan kalkması olarak bir öngörü zinciri teşekkül etmektedir. Bu ise sorunlu bir evrene giriş demektir. Çünkü böylesi bir yaklaşım doğrudan olmayan bir şekilde modern olmayanın ideolojik yüceltilmesi/yükseltilmesi anlamına gelecektir ki bu da açıkçası hem olgusal hem de somut temellerden uzak izler kitlenin ideolojik büyülenmesi olacaktır. Bu nedenle pandemi üzerine geliştirilen medyadaki öngörülerin sosyal bilimsel temellerde tekrar ve tekrar sorgulanması, izler kitlenin doğru ve rasyonel bilgiye ulaşması açısından devamlı surette kritize edilmesi ile mümkündür.
Prof. Dr. Celalettin Yanık
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi İİBF