Günümüzde, insanların dini bilgiye ulaşmak için kullandığı araçların başında kitle iletişim araçları geliyor. Ülkemizde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar, “online-fetva” başta olmak üzere çeşitli iletişim yöntemlerini vatandaşların dinî sorularına yanıt verme aracı olarak kullanıyor. Böylelikle de insanlar tekno-gündelik bir dünyada dinî sorularına yanıt arıyor.
Ramazan’da bu durumun daha da arttığı bilinen bir durum. İnsanlar oruç, sadaka-i fıtır, teravih gibi konuları öğrenme noktasında, telefon veya e-posta ile soru soruyor ve ilgili kurumlardan cevap alıyor. Peki, teknolojiyle sarmalanmış dünyada dini bilgilere ulaşmanın avantaj veya dezavantajları neler? Bu konuyu İstanbul Müftülüğünde Din Hizmetleri Uzmanı olarak görev yapan ve fetva sorularıyla ilişkili olarak gündelik yaşamı analiz eden nevin meriç ile konuştuk.
“Telefonla dini soru sormak, modern kentte yanlızlaşan bireye, korunaklı bir dünya açıyor”
İslamvemedya.com: “Fetvalara “kolayca” ulaşma imkanı ne tür sonuçları beraberinde getiriyor?”
Nevin Meriç: Soru sorma usulünde telefonun kullanılması modern gündelik hayata dair bir gelişmedir. Fetva soruları bağlamında meseleye birkaç açıda yaklaşabiliriz. Öncelikle soru/nun fetvayı ilgilendiren, fetvanın meselesi olan bir konu olup olmaması önemli. Ama telefon bu arka planın kamufle edilmesi işlevi görüyor ve nasıl olsa bilirler veya yaparlar veya bilenlere yönlendirirler bağlamında telefon soruları olabiliyor. Bu sorular danışma formatını içeren konulara dairdir. Veya yakınlarıyla veya kitaplara bakarak edinilecek bilgiler bile fetva konseptine dönüştürülerek sorulabilir. Ödev, imtihan veya okunan kitaplarda karşılaşılan terimler gibi. Bu anlamda teknoloji – kolaylık ilişkisi fetvaya soru sormada, sorunun içeriğinin fetvayla ilişkisinin önemsenmemesine neden oluyor diyebilirim. Bazı sorular da, yüz yüze konuşulamayacak türden yaşananlar, telefonun kamuflajıyla daha rahat sorulabiliyor. Ve tabi etrafındaki insanlarla paylaştığında sonucun nerelere taşınacağından emin olunmadığı durumlarda da telefon iyi bir imkan oluyor. Bu bağlamda telefonla soru sormak modern kentte gittikçe yalnızlaşan bireye, doğru ve sağlam yerle iletişim imkanı sağlayarak bir nevi korunaklı dünya açıyor.
“İnternetin, dinî konularda bir kaynak olarak görülmesi ciddi bir problem”
İslamvemedya.com: İnsanların dinî konularda interneti kaynak olarak görmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nevin Meriç: Çok ciddi bir problem. Zaten konuyla alakalı gerekli bilgi sahibi olmayan kişilerin bir de internette herkesin kendi kabulü üzerinden verdiği dini bilgileri test etme imkanı olmuyor. Kafaları iyice karışmış bir şekilde bize dönüyorlar. Bunun yanında sorunun oturduğu vaka da önemli. Bazı durumlarda önce hikaye öğrenilip sonra soru kodlanıyor ki bu soranın ilk anda talep ettiği soru olmayabiliyor. İnsanın yaşadığının dini terminolojideki yeri bazı durumlarda hikaye veya zihindeki sorun öğrenilmeden netleştirilemiyor. Dolayısıyla bütün bu imkanların olmadığı internet öğrenmelerinin doğru dini bilgiye ulaşım imkanı vermesi mümkün değil… vs Dini bilgilenme eksikliğinin internet öğrenimiyle halledilmesi çok da sağlıklı sonuçlara ulaştırmıyor insanı diyebiliriz.
İslamvemedya.com: Bununla birlikte internet sitelerinde bir konu hakkında birbiriyle zıt cevaplara şahit olunuyor. Bu insanların dine bakışını nasıl etkiler?
Nevin Meriç: Çok farklı tavır alışlar var. O cevapları olduğu gibi kabul edenlerden, reddedenlere kadar yelpaze genişliyor. İbadetini değiştirenden, mevcut durumda yaptığı şekilden kuşku duyana kadar farklı algı ve davranma biçimleri görebiliriz. Aile ortamından edinilen dini bilgi de referans oluyor. Anne ve babasından böyle bir çaba gören birey, internetteki bilgileri test etme anlamında bize soru yöneltebiliyor. Bu anlamda Diyanet İşleri Başkanlığı toplumsal alanda dini bilgilenme açısından üst bir çatı konumunda kabul görüyor diyebiliriz.
“Teknoloji, insan-ibadet ilişkisinde araç olmaktan çok özne konumuna geçiyor”
İslamvemedya.com: Tekno-gündelik hayat ile fetvalar arasındaki ilişkiyi aktarabilir misiniz?
Nevin Meriç: Bu soru/n zaman içinde hızla çeşitlenecek ve ilerleyecek gibi gözüküyor. Bilim ve teknolojide ilerlemelerin gündelik hayata dahil olması, yaygınlaşması ve dini pratiklerle ilişkisi önemli bir problem olarak karşımıza çıkmakta. Teknolojik gelişmeler kolaycı ve daha güzel üzerinden insanı esir alıyor. Akıllı kalemler açısından konuyu örneklendirmek gerekirse, Kur’an-ı zor okuyan, okurken çaba sarf eden, ses çıkışları da güzel olmayan insan, kendisinden daha güzel ve kolay okuyan akıllı kalem karşısında geri çekiliyor ve satırlara tutarak Kur’an-ı kaleme okutuyor. Burada teknoloji, insan- ibadet ilişkisinde araç olmaktan çok bilfiil özne konumuna geçiyor.
“İnsanın zayıflığı Allah karşısındadır, teknoloji karşısında değil”
Akıllı seccadelerde de benzer durumla karşılaşıyoruz. İbadet eden insandan, seccadenin yönlendirmesiyle yapılan bir nevi playback namaz moduna geçiliyor. Hatta bu konuda yaşanan problemler de ortaya çıkıyor. Akıllı telefon kıbleyi yanlış göstermiş, akıllı seccadenin pili bitmiş, kadıncağız kıyamda kala kalmış. Bu anlamda teknoloji gücünü kullanarak insana yetersizliği, eksikliği üzerinden baskı yapıyor, insan da bunu onaylıyor. Oysa insanın zayıflığı Allah karşısındadır, teknolojik/ürettiği araçlar bağlamında değil. İnsan tekrar bu konumuna sahip çıkmalı ve ibadetlerini bilfiil yapmayı tercih etmeli…
“Sanal dünyada sahip olduğu oyun karakterini satmanın fetvasını soran gençler var”
Sanal dünya da ayrı bir konu ve gençler üzerinde ciddi bir inşa modunu gerçekleştiriyor. Henüz bu alanda yaşananların dini ve fikri sonuçları test edilmedi; ama yavaş yavaş soruların seyrinden bunu çıkartabiliriz. Sanal dünyada sahip olduğu karakterini satıp-satamayacağını, böyle bir kazancın caiz olup olamayacağını soran genç, tam da gelecek yıllarda yaşanacak probleme ışık tutmaktadır diyebiliriz. Belki ileri de akıllı seccadelerden, avatarına namaz kıldıran kişilere sıçrayacağız… tabi böyle bir namaz, ibadet bulunmamaktadır. Akıllı seccadeler de ibadet değil eğitim amaçlı kullanılmalıdır.
“Tekno-gündelik hayat, dini evrenlerin dönüşmesine yol açıyor”
İslamvemedya.com: Yani teknolojik gelişmeler, insanların dini evrenlerini dönüştürüyor…
Nevin Meriç: Sürekli reel ve rasyonellik üzerinden inşa edilen tekno-gündelik hayat, algı dünyasının değişmesine ve dolayısıyla dini evrelerin dönüşmesine yol açıyor. Teknoloji güç üzerinden insanın konumu darmadağınık ediyor ve bu boşluğa kendisini konumlandırıyor. Bir anlamda eserine esir olan kişi gibi diyebiliriz. İnsan-Allah, insan-insan, insan-tabiat ilişkisini de tarumar ediyor. Seküler yapının şekillendirdiği zihinlerde hız ve haz ekseninde inşa edilen ben/ler dini pratikleri ve devamında akidevi sıkıntılara doğru bir seyre yol açıyor. Mesela tövbe anlaşılamıyor, birkaç kuruş para verseydik diyor yalan yere yemin eden kişi. Tövbenin paradan daha üst bir ödeme biçimi olduğunu değil anlamak, kabullenmek bile zor oluyor vs.
“İnsan-ibadet ilişkisi teknolojiye feda edilmemeli”
İslamvemedya.com: Eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
Nevin Meriç: Ramazan ve oruç ilişkisinde yaşanan temel bir probleme değinebilirim. Biliyorsunuz oruç imsak-iftar arasında yapılan bir ibadet. Ama insanımız imsak ile sabah namazı ezanı arasındaki uygulamayı bilmiyor. Ramazandan kalan bir bilgiyle, sair günlerde de orucunu sabah ezanıyla başlatıyor. Oysa Ramazan ayı dışında sabah ezanı imsakta okunmaz. Neredeyse kırk beş, altmış dakika sonra okunuyor. Dolayısıyla ciddi anlamda oruçlarda sıkıntılar yaşanıyor. Bunu soran herkese söylüyoruz; ama bir o kadar da sormayanın olduğu düşünülürse Ramazan dışındaki oruçlarda yaşanan problem açığa çıkacaktır diye düşünmekteyim. Ayrıca ibadet insanın Allah ile ilişkisinde çok özel bir yerde. İnsanı insan yapan değerlerden, Allah’ın muhatap aldığı varlık bağlamında ahseni takvime ulaştıran imkanların en özeli … dolayısıyla insan-ibadet ilişkisine önem verilmeli, özen gösterilmeli ve teknolojiye feda edilmemeli diye düşünüyorum.
Ramazan’da bu durumun daha da arttığı bilinen bir durum. İnsanlar oruç, sadaka-i fıtır, teravih gibi konuları öğrenme noktasında, telefon veya e-posta ile soru soruyor ve ilgili kurumlardan cevap alıyor. Peki, teknolojiyle sarmalanmış dünyada dini bilgilere ulaşmanın avantaj veya dezavantajları neler? Bu konuyu İstanbul Müftülüğünde Din Hizmetleri Uzmanı olarak görev yapan ve fetva sorularıyla ilişkili olarak gündelik yaşamı analiz eden nevin meriç ile konuştuk.
“Telefonla dini soru sormak, modern kentte yanlızlaşan bireye, korunaklı bir dünya açıyor”
İslamvemedya.com: “Fetvalara “kolayca” ulaşma imkanı ne tür sonuçları beraberinde getiriyor?”
Nevin Meriç: Soru sorma usulünde telefonun kullanılması modern gündelik hayata dair bir gelişmedir. Fetva soruları bağlamında meseleye birkaç açıda yaklaşabiliriz. Öncelikle soru/nun fetvayı ilgilendiren, fetvanın meselesi olan bir konu olup olmaması önemli. Ama telefon bu arka planın kamufle edilmesi işlevi görüyor ve nasıl olsa bilirler veya yaparlar veya bilenlere yönlendirirler bağlamında telefon soruları olabiliyor. Bu sorular danışma formatını içeren konulara dairdir. Veya yakınlarıyla veya kitaplara bakarak edinilecek bilgiler bile fetva konseptine dönüştürülerek sorulabilir. Ödev, imtihan veya okunan kitaplarda karşılaşılan terimler gibi. Bu anlamda teknoloji – kolaylık ilişkisi fetvaya soru sormada, sorunun içeriğinin fetvayla ilişkisinin önemsenmemesine neden oluyor diyebilirim. Bazı sorular da, yüz yüze konuşulamayacak türden yaşananlar, telefonun kamuflajıyla daha rahat sorulabiliyor. Ve tabi etrafındaki insanlarla paylaştığında sonucun nerelere taşınacağından emin olunmadığı durumlarda da telefon iyi bir imkan oluyor. Bu bağlamda telefonla soru sormak modern kentte gittikçe yalnızlaşan bireye, doğru ve sağlam yerle iletişim imkanı sağlayarak bir nevi korunaklı dünya açıyor.
“İnternetin, dinî konularda bir kaynak olarak görülmesi ciddi bir problem”
İslamvemedya.com: İnsanların dinî konularda interneti kaynak olarak görmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nevin Meriç: Çok ciddi bir problem. Zaten konuyla alakalı gerekli bilgi sahibi olmayan kişilerin bir de internette herkesin kendi kabulü üzerinden verdiği dini bilgileri test etme imkanı olmuyor. Kafaları iyice karışmış bir şekilde bize dönüyorlar. Bunun yanında sorunun oturduğu vaka da önemli. Bazı durumlarda önce hikaye öğrenilip sonra soru kodlanıyor ki bu soranın ilk anda talep ettiği soru olmayabiliyor. İnsanın yaşadığının dini terminolojideki yeri bazı durumlarda hikaye veya zihindeki sorun öğrenilmeden netleştirilemiyor. Dolayısıyla bütün bu imkanların olmadığı internet öğrenmelerinin doğru dini bilgiye ulaşım imkanı vermesi mümkün değil… vs Dini bilgilenme eksikliğinin internet öğrenimiyle halledilmesi çok da sağlıklı sonuçlara ulaştırmıyor insanı diyebiliriz.
İslamvemedya.com: Bununla birlikte internet sitelerinde bir konu hakkında birbiriyle zıt cevaplara şahit olunuyor. Bu insanların dine bakışını nasıl etkiler?
Nevin Meriç: Çok farklı tavır alışlar var. O cevapları olduğu gibi kabul edenlerden, reddedenlere kadar yelpaze genişliyor. İbadetini değiştirenden, mevcut durumda yaptığı şekilden kuşku duyana kadar farklı algı ve davranma biçimleri görebiliriz. Aile ortamından edinilen dini bilgi de referans oluyor. Anne ve babasından böyle bir çaba gören birey, internetteki bilgileri test etme anlamında bize soru yöneltebiliyor. Bu anlamda Diyanet İşleri Başkanlığı toplumsal alanda dini bilgilenme açısından üst bir çatı konumunda kabul görüyor diyebiliriz.
“Teknoloji, insan-ibadet ilişkisinde araç olmaktan çok özne konumuna geçiyor”
İslamvemedya.com: Tekno-gündelik hayat ile fetvalar arasındaki ilişkiyi aktarabilir misiniz?
Nevin Meriç: Bu soru/n zaman içinde hızla çeşitlenecek ve ilerleyecek gibi gözüküyor. Bilim ve teknolojide ilerlemelerin gündelik hayata dahil olması, yaygınlaşması ve dini pratiklerle ilişkisi önemli bir problem olarak karşımıza çıkmakta. Teknolojik gelişmeler kolaycı ve daha güzel üzerinden insanı esir alıyor. Akıllı kalemler açısından konuyu örneklendirmek gerekirse, Kur’an-ı zor okuyan, okurken çaba sarf eden, ses çıkışları da güzel olmayan insan, kendisinden daha güzel ve kolay okuyan akıllı kalem karşısında geri çekiliyor ve satırlara tutarak Kur’an-ı kaleme okutuyor. Burada teknoloji, insan- ibadet ilişkisinde araç olmaktan çok bilfiil özne konumuna geçiyor.
“İnsanın zayıflığı Allah karşısındadır, teknoloji karşısında değil”
Akıllı seccadelerde de benzer durumla karşılaşıyoruz. İbadet eden insandan, seccadenin yönlendirmesiyle yapılan bir nevi playback namaz moduna geçiliyor. Hatta bu konuda yaşanan problemler de ortaya çıkıyor. Akıllı telefon kıbleyi yanlış göstermiş, akıllı seccadenin pili bitmiş, kadıncağız kıyamda kala kalmış. Bu anlamda teknoloji gücünü kullanarak insana yetersizliği, eksikliği üzerinden baskı yapıyor, insan da bunu onaylıyor. Oysa insanın zayıflığı Allah karşısındadır, teknolojik/ürettiği araçlar bağlamında değil. İnsan tekrar bu konumuna sahip çıkmalı ve ibadetlerini bilfiil yapmayı tercih etmeli…
“Sanal dünyada sahip olduğu oyun karakterini satmanın fetvasını soran gençler var”
Sanal dünya da ayrı bir konu ve gençler üzerinde ciddi bir inşa modunu gerçekleştiriyor. Henüz bu alanda yaşananların dini ve fikri sonuçları test edilmedi; ama yavaş yavaş soruların seyrinden bunu çıkartabiliriz. Sanal dünyada sahip olduğu karakterini satıp-satamayacağını, böyle bir kazancın caiz olup olamayacağını soran genç, tam da gelecek yıllarda yaşanacak probleme ışık tutmaktadır diyebiliriz. Belki ileri de akıllı seccadelerden, avatarına namaz kıldıran kişilere sıçrayacağız… tabi böyle bir namaz, ibadet bulunmamaktadır. Akıllı seccadeler de ibadet değil eğitim amaçlı kullanılmalıdır.
“Tekno-gündelik hayat, dini evrenlerin dönüşmesine yol açıyor”
İslamvemedya.com: Yani teknolojik gelişmeler, insanların dini evrenlerini dönüştürüyor…
Nevin Meriç: Sürekli reel ve rasyonellik üzerinden inşa edilen tekno-gündelik hayat, algı dünyasının değişmesine ve dolayısıyla dini evrelerin dönüşmesine yol açıyor. Teknoloji güç üzerinden insanın konumu darmadağınık ediyor ve bu boşluğa kendisini konumlandırıyor. Bir anlamda eserine esir olan kişi gibi diyebiliriz. İnsan-Allah, insan-insan, insan-tabiat ilişkisini de tarumar ediyor. Seküler yapının şekillendirdiği zihinlerde hız ve haz ekseninde inşa edilen ben/ler dini pratikleri ve devamında akidevi sıkıntılara doğru bir seyre yol açıyor. Mesela tövbe anlaşılamıyor, birkaç kuruş para verseydik diyor yalan yere yemin eden kişi. Tövbenin paradan daha üst bir ödeme biçimi olduğunu değil anlamak, kabullenmek bile zor oluyor vs.
“İnsan-ibadet ilişkisi teknolojiye feda edilmemeli”
İslamvemedya.com: Eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
Nevin Meriç: Ramazan ve oruç ilişkisinde yaşanan temel bir probleme değinebilirim. Biliyorsunuz oruç imsak-iftar arasında yapılan bir ibadet. Ama insanımız imsak ile sabah namazı ezanı arasındaki uygulamayı bilmiyor. Ramazandan kalan bir bilgiyle, sair günlerde de orucunu sabah ezanıyla başlatıyor. Oysa Ramazan ayı dışında sabah ezanı imsakta okunmaz. Neredeyse kırk beş, altmış dakika sonra okunuyor. Dolayısıyla ciddi anlamda oruçlarda sıkıntılar yaşanıyor. Bunu soran herkese söylüyoruz; ama bir o kadar da sormayanın olduğu düşünülürse Ramazan dışındaki oruçlarda yaşanan problem açığa çıkacaktır diye düşünmekteyim. Ayrıca ibadet insanın Allah ile ilişkisinde çok özel bir yerde. İnsanı insan yapan değerlerden, Allah’ın muhatap aldığı varlık bağlamında ahseni takvime ulaştıran imkanların en özeli … dolayısıyla insan-ibadet ilişkisine önem verilmeli, özen gösterilmeli ve teknolojiye feda edilmemeli diye düşünüyorum.