İlim Kültür Eğitim Derneği (İLKE) ve Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlâkı Derneği (İGİAD) tarafından hazırlatılan raporda önemli bulgulara yer verildi.
Çalışma kapsamında bir taraftan yirmi ayrı kategoriye göre reklamlar incelenirken diğer yandan da vatandaşların reklamlar hakkındaki görüşlerine başvuruldu.
Reklamların sadece bir ürünü tanıtmakla kalmayıp insanların yaşam biçimlerini de etkilediği hatırlatılan raporda, “Toplumu dönüştürme gücü olan ve medyayı etkili bir şekilde kullanan reklamların ahlaki olabilmesi için bir düşünsel dönüşüme ve bir dizi uygulamaya ihtiyaç bulunmaktadır” denildi. Reklamların ahlak ile denetlenmesi gerektiği kaydedilen raporda, şu değerlendirmeler yer aldı:
“Reklam ve ahlak kelimeleri bazılarına göre bir arada bulunması mümkün olmayan iki farklı kavramdır. Reklam ahlâkı dendiğinde ise zıtların birlikteliği anlamına gelen bir tür oksimoron mu oluşmaktadır? Reklamın ahlak ile sınırlandırılabilmesi yasalarla sınırlandırılmasından daha etkili olabilecektir. Bu nedenle oksimoron bile olsa reklam ve ahlak kelimeleri yan yana kullanılmalı ve “ahlâk, reklamı denetlemelidir.” Reklamdaki ahlakî olmayan unsurların yasaklanması durumunda yasaklara uyulup uyulmadığını denetlemek gerekir.”
Etkili denetim nasıl olur?
“Bu durumda denetleyicilerin ahlakî ilkelere uyup uymadığının da denetlenmesi gerekir. Bu silsile böylece uzayıp gider. Oysa reklamın ahlaklı olması gerektiğini düşünen vicdanlı insanlar, kimsenin denetlemesine gerek duymadan, ahlâkî ilkelerle kendilerini denetleyerek, bir sorumluluk bilinciyle hareket edebilirler. Bu reklamların ahlakî bakımdan denetimi bizzat onun hazırlanmasında emeği geçenler tarafından yapılacağı için her bakımdan daha etkin denetleme yapılmış olur.”
Rapordan bazı notlar:
“Tüketicilerin dini hassasiyetleri reklam hakkındaki değerlendirmeleri etkiliyor”
“Reklamların ahlâkî olup olmadığının değerlendirilmesi sırasında tüketicilerin dinî hassasiyetlerinin reklam hakkındaki değerlendirmelerini etkileyen hususlardan biri olduğu gözlenmiştir. İslam dinini seçmiş insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda İslam ahlâkıyla reklamın ilişkisi konusunda da değerlendirmeler yapmak doğru olacaktır. Ancak bu konu, başlı başına incelenmesi gereken ve belki bu çalışmadan daha büyük çalışmaların yapılmasını gerektirecek bir konudur. İslam dininin ahlâkî ilkelerini, İslam dini tarafından teşvik edilen davranışlar ve ortadan kaldırılmaya çalışılan davranışlar olarak ikiye ayırarak sunmak mümkündür.”
“Dini hassasiyetlerini reklamda kullanılması istismardır”
“Her insan gibi reklam verenlerin ve reklam ajanslarının da dinî inançları bulunmaktadır. Toplumun yapısını koruyan ve sürdüren önemli dinamiklerden birisi olan dinî değerler, toplumun bireyleri tarafından da sahiplenilmektedir. Farklı dinî inançlara mensup olan bireylerin ürünleri tercihlerinde ve tüketim kalıplarında dinî inançları etkili olabilmektedir. Bunu bilen reklam verenler ve reklam ajansları hedef kitlesinde yer alan bireylerin dinî inançlarını da hesaba katarak ürün üretmekte ve pazarlama iletişimi kurmaya çalışmaktadır. Reklam verenler de reklam ajansları da tüketiciler de tüketim davranışlarında farklı düzeylerde olsa da dini referans olarak kabul etmektedirler. Fakat reklamlarda tüketicilerin dinî hassasiyetlerinin kullanılarak onların bir karara doğru yönlendirilmeleri bir tür istismar olarak kabul edilebilir.”
“Sosyal medya, ahlaki açıdan en problemli mecra”
“Katılımcıların problemlere duyarlılığını ölçmek amacıyla verilen ifadelere verilen cevaplardan hareketle hesaplanan ağırlıklı ortalamalar kullanılarak mecralar arasında bir sıralama yapıldığında “sosyal medya” ahlaki açıdan en problemli mecra olarak değerlendirilmektedir. Bunu sırasıyla radyo, televizyon, dergi, açık hava, gazete ve internet mecraları izlemektedir. Sektör temsilcileri de ahlaki bakımdan en problemli mecraların sosyal medya ve internet olduğunu ifade etmişlerdir. Kısaca ifade etmek gerekirse herkesin ortak görüşü, sosyal medya üzerinden yayımlanan reklamlarda ahlaki problem düzeyi diğer mecralardan daha yüksektir. Üstelik bu alanda denetim mekanizması da bulunmamaktadır.”