İstanbul Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde yapılan açılış törenine ülkemizin yanı sıra ABD, Azerbaycan, Bosna Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Danimarka, Kanada, Portekiz, Ukrayna, Malezya, İrlanda, İran, İngiltere, Finlandiya, Hindistan, Hollanda, Romanya, Tunus ve Pakistan’dan akademisyenler katıldı.
Sinema ve din sempozyumunu ülkemize taşıyarak önemli bir çalışmaya imza atan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilal Yorulmaz, açış konuşması yaptı.
Sinema ve din etkileşiminin sinema tarihindeki ve ülkemizdeki yansımalarını aktaran Yorulmaz, şunları söyledi:
“Sinemanın dine olan ilgisi 1898 yılında başladı”
Halka açık ilk film gösterimi 28 Aralık 1895 yılında Paris’teki Grand Cafe’de Lumiere kardeşler tarafından yapılmıştır. Hz. İsa ile ilgili ilk film ise yaklaşık 3 yıl sonra 1898 yılında çekilmiştir. Sinemanın henüz emekleme aşamasında dini konulara duyduğu bu ilgi günümüze kadar artarak devam etmiştir. İslam, Hristiyanlık, Yahudilik, Budizm, Hinduizm gibi farklı dinleri ve bu dinlere ait temaları konu edinen, aleyhte ve lehte yorumlar, eleştiriler yapan, bazen övgüler, bazen tepkiler toplayan binlerce film sinema tarihindeki yerini almıştır.
“Sinema ve din” araştırmaları akademinin gündeminde Sinemanın dine olan bu ilgisi dünyanın çeşitli yerlerindeki akademisyenlerin dikkatini çekmiş ve interdisipliner bir akademik alan olan “sinema ve din” doğmuştur. Günümüzde sinema ve din alanına ilgi giderek artmakta, araştırma merkezleri kurulmakta, akademik dergilerde yüzlerce makale yayınlanmakta, yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlanmakta ve üniversitelerde sinema ve din dersleri okutulmaktadır.
“Muhsin Ertuğrul filmlerindeki İslam dinine ve dindarlara karşı oluşturulan olumsuz stereotipler, uzun süre yönetmenler tarafından sorgusuz sualsiz benimsenmiştir”
Ülkemizde ise dünyadan farklı bir tecrübeye sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Sinematoğraf, icadından yalnızca birkaç ay sonra Osmanlı sarayına girmiş, bir yıl sonra da halka açık ilk gösterimler gerçekleştirilmiştir. Geleneksel karagöz oyunu ile teknik benzerliklerinden dolayı sinema halk tarafından nispeten benimsenmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra ise tek parti iktidarının tek yönetmeni Muhsin Ertuğrul’un filmlerinde İslam dinine ve dindarlara karşı olumsuz stereotipler geliştirilmiştir. Ertuğrul tarafından üretilen vatan haini, üç kağıtçı, ahlaksız dindar temsilleri Ertuğrul’dan sonraki yönetmenler tarafından da sorgusuz sualsiz benimsenmiş ve uzun yıllar Türk sinemasında varlığını sürdürmüştür.
“Hazretli filmler, birer ticari sömürü aracı” Dine ve dindara hakaret etmeyen yaklaşım ancak 1960-1970’li yıllarda tamamen ticari gayelerle üretilen hazretli filmlerle mümkün olabilmiştir. Bu filmler ise bir çok bilgi hataları ve özensiz yapım süreçleriyle ancak birer ticari sömürü aracı olabilmişlerdir.
Dindarlar tarafından çekilen ilk film…
Dindar insanlar tarafından çekilen ilk film 1970 tarihli Birleşen Yollar filmi olmuş ve bu filmi Milli sinema akımının diğer filmleri takip etmiştir. Türk sinemasının tarihi serüveni akademik ilgiyi hak eden bir çok unsura sahip olmasına rağmen 2000’li yıllara kadar çok az çalışma yapılabilmiştir. Bunda ilahiyat fakültelerinin sinemaya, iletişim fakültelerinin ise dini konulara ilgisiz kalışlarının etkili olduğunu söyleyebiliriz.
“Sinema ve din alanındaki çalışmaları yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz”
2000’li yıllardan sonra yapılan akademik çalışmalar nitelik ve nicelik bakımından artsa da henüz alanın hak ettiği noktada değildir. Uluslararası Sinema ve Din sempozyumu ile başta ilahiyat ve iletişim fakülteleri olmak üzere çeşitli alanlarda çalışmalar yapan akademisyenlerde bir farkındalık oluşturmayı, sinema ve din alanını ülkemizde tanıtmayı ve yaygınlaştırmayı, yurtdışından gelen misafirlerimiz ve Türk akademisyenlerin bildirileri sayesinde sinema ve din alanına Türkiye olarak bir değer katmayı amaçlıyoruz.
Sinema ve din etkileşiminin sinema tarihindeki ve ülkemizdeki yansımalarını aktaran Yorulmaz, şunları söyledi:
“Sinemanın dine olan ilgisi 1898 yılında başladı”
Halka açık ilk film gösterimi 28 Aralık 1895 yılında Paris’teki Grand Cafe’de Lumiere kardeşler tarafından yapılmıştır. Hz. İsa ile ilgili ilk film ise yaklaşık 3 yıl sonra 1898 yılında çekilmiştir. Sinemanın henüz emekleme aşamasında dini konulara duyduğu bu ilgi günümüze kadar artarak devam etmiştir. İslam, Hristiyanlık, Yahudilik, Budizm, Hinduizm gibi farklı dinleri ve bu dinlere ait temaları konu edinen, aleyhte ve lehte yorumlar, eleştiriler yapan, bazen övgüler, bazen tepkiler toplayan binlerce film sinema tarihindeki yerini almıştır.
“Sinema ve din” araştırmaları akademinin gündeminde Sinemanın dine olan bu ilgisi dünyanın çeşitli yerlerindeki akademisyenlerin dikkatini çekmiş ve interdisipliner bir akademik alan olan “sinema ve din” doğmuştur. Günümüzde sinema ve din alanına ilgi giderek artmakta, araştırma merkezleri kurulmakta, akademik dergilerde yüzlerce makale yayınlanmakta, yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlanmakta ve üniversitelerde sinema ve din dersleri okutulmaktadır.
“Muhsin Ertuğrul filmlerindeki İslam dinine ve dindarlara karşı oluşturulan olumsuz stereotipler, uzun süre yönetmenler tarafından sorgusuz sualsiz benimsenmiştir”
Ülkemizde ise dünyadan farklı bir tecrübeye sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Sinematoğraf, icadından yalnızca birkaç ay sonra Osmanlı sarayına girmiş, bir yıl sonra da halka açık ilk gösterimler gerçekleştirilmiştir. Geleneksel karagöz oyunu ile teknik benzerliklerinden dolayı sinema halk tarafından nispeten benimsenmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra ise tek parti iktidarının tek yönetmeni Muhsin Ertuğrul’un filmlerinde İslam dinine ve dindarlara karşı olumsuz stereotipler geliştirilmiştir. Ertuğrul tarafından üretilen vatan haini, üç kağıtçı, ahlaksız dindar temsilleri Ertuğrul’dan sonraki yönetmenler tarafından da sorgusuz sualsiz benimsenmiş ve uzun yıllar Türk sinemasında varlığını sürdürmüştür.
“Hazretli filmler, birer ticari sömürü aracı” Dine ve dindara hakaret etmeyen yaklaşım ancak 1960-1970’li yıllarda tamamen ticari gayelerle üretilen hazretli filmlerle mümkün olabilmiştir. Bu filmler ise bir çok bilgi hataları ve özensiz yapım süreçleriyle ancak birer ticari sömürü aracı olabilmişlerdir.
Dindarlar tarafından çekilen ilk film…
Dindar insanlar tarafından çekilen ilk film 1970 tarihli Birleşen Yollar filmi olmuş ve bu filmi Milli sinema akımının diğer filmleri takip etmiştir. Türk sinemasının tarihi serüveni akademik ilgiyi hak eden bir çok unsura sahip olmasına rağmen 2000’li yıllara kadar çok az çalışma yapılabilmiştir. Bunda ilahiyat fakültelerinin sinemaya, iletişim fakültelerinin ise dini konulara ilgisiz kalışlarının etkili olduğunu söyleyebiliriz.
“Sinema ve din alanındaki çalışmaları yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz”
2000’li yıllardan sonra yapılan akademik çalışmalar nitelik ve nicelik bakımından artsa da henüz alanın hak ettiği noktada değildir. Uluslararası Sinema ve Din sempozyumu ile başta ilahiyat ve iletişim fakülteleri olmak üzere çeşitli alanlarda çalışmalar yapan akademisyenlerde bir farkındalık oluşturmayı, sinema ve din alanını ülkemizde tanıtmayı ve yaygınlaştırmayı, yurtdışından gelen misafirlerimiz ve Türk akademisyenlerin bildirileri sayesinde sinema ve din alanına Türkiye olarak bir değer katmayı amaçlıyoruz.