Dijital dünyanın kapsayıcı yapısı, bütün din, düşünce ve inanış biçimlerine kapı aralıyor. Bu nedenle gerek kurumsal dini yapılar gerekse spiritüel hareketler bu dünyada yerini alıyor. İnsanlar, manevi arayışlarını dijitalde de sürdürüyor.
Peki, anlam arayışı ne demek? Din, insanın anlam arayışına nasıl karşılık veriyor? Dijital dünya anlam arayışında nasıl bir fonksiyona sahip? Dindar bireyler dijital dünyada anlam arayışına nasıl yöneliyor?
Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu ve Doktora Öğrencisi merve bahadur sundukları bir tebliğde “dijital dünyada anlam arayışı”na odaklanıyor.
İslamvemedya.com: Uluslararası Din ve Medya Sempozyumunda sunduğunuz tebliğinizde temel olarak dijital dünyada anlam arayışı konusuna odaklanmıştınız. Bu başlığı biraz açar mısınız? “Anlam arayışı” ne ifade ediyor, insanoğlu neden bir anlam arıyor?
İ.Ç-M.B: İnsanın anlam arayışını tüm eylemlerini yöneten varoluşun özü olarak tanımlamak mümkündür. Bu niteliğiyle o, insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden kesintisiz bir süreci ifade eder. Modern dünyada söz konusu arayışı tetikleyen faktörlerin başında ise sekülerleşme ve bu sürecin beraberinde getirdiği yeni maneviyat arayışları gelmektedir. Diğer taraftan hızı ve yoğunluğu gittikçe artan rasyonelleşme süreci ile birlikte dinin kamusal görünürlüğünün azalması, bireysel maneviyat arayışlarını gündeme getirmiştir. İnsanoğlunun neden anlam aradığına ilişkin yaklaşımların toplumsal değişim süreçlerinde teknolojinin insan hayatına girişi ile birlikte hızlandığı bilinmektedir. Bireyler sekülerleşen dünyanın oluşturduğu derin anlam boşluklarını doldurmak ve belirsizliklerden kaçınmak için kurumsal dinlerin yanı sıra, alternatif maneviyatçı oluşumlar yoluyla da bir tür kutsallık arayışına girmişlerdir.
Manevi yönelimli seküler alt kültürler…
İslamvemedya.com: Bu anlam arayışında dinin yeri nedir? Din insanların anlam arayışına nasıl cevap veriyor?
İ.Ç-M.B: Bireyin anlam arayışının odağında Tanrı’nın varlığına yönelik merak, ilgi ve güven duygusu yer almaktadır. Çünkü insanın varoluşunu anlamlandırmada başvurduğu referansların ana eksenini metafizik bir varlık ya da varoluş alanına duyulan inanç oluşturur. Bu çerçevede “niçin varım, yaşamın anlam ve amacı nedir ya da neden yaşıyorum?” tarzındaki soru ve beraberinde getirdiği sorgulamaların nihai cevapları, bireyin yaratıcı bir güce yönelik inancında, ona duyduğu güven ve bağlılıkta düğümlenmektedir. Dolayısıyla söz konusu soru ve sorgulamaların cevabı, bireyin manevi arayışı ile doğrudan bağlantılıdır.
Tarih boyunca olduğu gibi bugün de maneviyat, insanların anlam arayışına nitelikli cevaplar üretmelerine kaynaklık eden en önemli alan durumundadır. Bununla birlikte günümüzde bu cevaplar, kadim kültürlerin sunduğu imkânlarla sınırlı değildir. Aksine modern dünyanın yaşam alanlarımız üzerinde baskıladığı riskler, brikolaj ve paranormal inançlar gibi yeni düşüncelere kapı aralamaktadır. Bu kapsamda Batı okültizmi ve Doğu mistisizmden esinlenen yoga, reiki, eft, enerji şifacılığı, biyoenerji, altın çağ şifa teknikleri, astroloji, paganizm ve reenkarnasyon gibi inanışlar bireyin anlam krizine cevap üreterek manevi uyanışını gerçekleştirmesinde kurtuluş reçeteleri olarak görülmektedir. Bu hareketler, arayış içindeki bireye manevi yönden arınmayı; mutluluğa, bolluğa ve berekete kavuşmayı vaad etmektedir. İnsanların manevi beklentilerinin karşılanması için modern şifacılık teknikleri ve bir tür kutsal rehberlik hizmeti olarak yeni inanış biçimlerinin yanı sıra şifa kültleri, manevi yönelimli seküler bir alt kültür alanı olarak sahneye çıkmakta ve bu tür pratiklerin sayısı günden güne artmaktadır.
Dijital mecralarda şifa dağıtma seansları…
İslamvemedya.com: Dijital dünya, insanların anlam arayışında nasıl bir etkiye sahip? Dijital mecralar, insanın söz konusu arayışında nasıl bir fonksiyonu yerine getiriyor?
İ.Ç-M.B: Dijitalleşme ile birlikte çevrimdışı dünyada gerçekleşen dua, toplu ibadet ve ritüeller sosyal mecralara taşınmaktadır. Weber’in geçen yüzyılın başlarında ürettiği tabirle ifade edecek olursak “büyüsü bozulan dünya”da anlam arayışında en etkili aracın dijital uzam olduğunu söyleyebiliriz. Kutsalın dijital uzamda yeniden üretimine dayalı anlam arayışları, yeni medya araçları vasıtasıyla mesajlarını geniş kitlelere ulaştırma imkânına kavuşmaktadır. Dijital uzam sesli ve görüntülü iletişim imkânı sunduğu için insanların manevi açlıklarını doyurmaya talip olmakta; yüz yüze temas olmaksızın anlam arayışlarını karşılamaya yönelik fırsatların yanı sıra, kolektif bir kimlik etrafında bütünleşme imkânı sunmaktadır. Dijital uzamın söz konusu etkisi; eft, reiki, bioenerji, yaşam çiçeği ve beden şifası gibi uygulamalar ile sağlıklı yaşam, huzur, bedensel memnuniyet gibi vaatler sunan grupların çevrimiçi mecralardaki takipçi sayısının her geçen gün artmasını sağlamaktadır.
Esasen dijital mecraların anlam arayışında üstlendiği temel fonksiyonlar, kişisel gelişim ve şifa dağıtma seansları vasıtasıyla görünürlük kazanmaktadır. Dinin çevrimiçi uzamda yer bulması, bireyin kutsalla olan ilişkisini pekiştirerek yeni bir ruhsal yönelim alanı olarak modern şifacılık kültlerini oluşturmaktadır. Söz konusu oluşumlar bolluk, bereket, dua, huzur ve mutluluk gibi bireysel taleplere dijital çağın imkânları ile cevap üretmeye çalışmaktadır. Dijital uzamda “kutsalın şemsiyesi” altında güvenli bir alanda toplanan yalnız birey, anlam arayışını ve toplumsallığını, bu oluşumlardaki birlikteliklerle karşılamaya çalışmaktadır.
İslamvemedya.com: Biraz daha özele inelim mi? Dijital mecralarda, şifa adı altında yapılan etkinlikler, paylaşımlar var. Sizin de incelediğiniz hesap bunun üzerineydi. Neden bu alana yönelik bir ilgi var sizce?
İ.Ç-M.B: Bu paylaşımların yaygınlaşmasında, özellikle bireyselleşen ilişkilerin ortaya çıkardığı kişilerarası etkileşim ihtiyacı etkili olmaktadır. Elbette geleneksel dinlerin güncellikten uzak oluşu, hayatın aşırı rasyonelleşmesi ve metalaşması gibi faktörler de bu etkiyi güçlendirmektedir. Bu kapsamda incelediğimiz “Altın Çağın Şifa Teknikleri” adlı instagram hesabı, yeni çağ inanışlarına yönelik söz konusu ilginin dijital uzam aracılığıyla arttığını kanıtlar niteliktedir. Bilgiye hızlı ve anlık erişimin yanı sıra, görselliği yoğun paylaşımlar, ücretsiz seanslar, ıgtv videoları ve canlı yayınlar gibi dijital mecranın sunduğu imkânlar şifacılık uygulamalarına katılımı kolaylaştırmaktadır. Ayrıca çevrimiçi platformlarda yaygınlaşan bu uygulamalar, hediye paylaşımlarla da katılımcıların dikkatini çekmektedir. Böylece arayış içindeki bireylere sabit ve standart “kanaatler” yerine “kişiselleştirilmiş istek” odaklı bir tercih imkânı sunulmaktadır. Bu ilgi, “yapabilirsin” diyen bir dış sese ihtiyaç duyan bireyin, söz konusu manevi açlığını şifa kültleri gibi oluşumlarla gidermesini beraberinde getirmektedir.
Dijital dünyada “ait olmadan inanma” eğilimi
İslamvemedya.com: Peki dindar bireylerin bu şifalanma tekniklerine yönelimini nasıl değerlendirmek gerekir? Dindar bireylerin, dindarlıkları dışında anlam arayışı içinde olduğunu söylemek mümkün mü?
İ.Ç-M.B: Şifalanma tekniklerinin sağladığı “temel kolaylık”, İngiliz din sosyoloğu Grace Davie’nin deyimiyle, “ait olmadan inanma”yı mümkün kılmalarında saklıdır diyebiliriz. Kurumsallamış dinden uzak pagan öğretiler barındıran bu teknikler, kendilerini bir dini topluluğun çatısı altında tanımlamadıkları için katılımcıları ya da takipçileri de kendilerini herhangi bir kolektiviteye ait olma zorunluluğu içerisinde hissetmemektedir. Bununla birlikte bu toplulukların meditasyon, şifalı sözler, dua kartları gibi uzak doğu mistisizmine özgü uygulamalardan büyük ölçüde esinlendikleri; bu kapsamda cennet frekansında yaşam vaadi, şükür frekansı, bolluk ve bereketi temsil eden kolye ve cüzdanlar gibi dini söylem ve eylemler içerdikleri görülmektedir. Ayrıca şifa uygulamaları, kodları, sembolleri ve söylemleriyle, yeni çağ akımlarına özgü temel karakteristiklere sahip oldukları da anlaşılmaktadır.
“Dindar bireylerin kurumsal dini bağlılıklarının yanında, yeni maneviyatçı yönelimleri de olabilmektedir.”
Bireyin anlam arayışının hayat boyu devam etmesi, kendisini dindar olarak tanımlayan kişilerin modern dünyanın yeni soru ve sorunlarıyla başa çıkmak için manevi destek ihtiyacını sürekli tazelemesine yol açmaktadır. Modern hayatın zorluklarıyla mücadele eden birey, her ne kadar bireysel sorumluluklarını yerine getirmiş olsa da, kendisini manevi yönden yalnız, desteksiz ve yetersiz hissetmekte; bu ihtiyacını gidermek içinse, alternatif anlam arayışlarına yönelebilmektedir. Bu süreçte kurumsallıktan uzak ve karizmatik bir otorite anlayışı içermeyen yeni çağ akımları, dindar olmayan bireyler gibi dindar bireylerin de dikkatini çekmektedir. Bu durumdaki bireyler, bir taraftan kurumsal bağlılıklarının gerektirdiği ibadetleri sembolik olarak yerine getirirken, diğer taraftan yeni maneviyatçı oluşumların ritüllerine de ihtiyaç duyabilmektedir. Sözgelimi Müslüman bir kişi, daha fazla huzura erişeceği inancı ile namaz kıldığı odaya şükür frekansı temalı tablo asarak şifalanma uygulamasının modern bir ritüeline katılabilmektedir. Dolayısıyla dindar bireylerin kurumsal dini bağlılıklarının yanında, yeni maneviyatçı yönelimleri de olabilmektedir.
Seküler kutsallıklar ve dindarlıkta yeni eğilimler
İslamvemedya.com: Dindar bireylerin, şifalanma teknikleriyle dijital mecralara yönelmesi, dindarlık ve dijital mecra arasındaki ilişkiyi hangi yöne çevirecek dersiniz? Yeni bir dindarlık biçimi doğabilir mi?
İ.Ç-M.B: Metalaşan dünyada bireyin anlam arayışına yönelik çok sayıda alternatiften söz edilebilir. Bu çerçevede dijital uzamda faaliyet gösteren topluluklar, takipçilerine alternatif teknik ve uygulamalarıyla eklektik bir inanç sistemi sunmaktadır. Esasen şifalanma tekniklerinin dijital mecradaki temsilleri, seküler kutsallıklara zamanla daha fazla kapı aralayacak gibi görünmektedir. Sözgelimi sanal kabe ziyareti, siber mabet, şifalı söz paylaşımı, tekrarlanan dua kartları benzeri içerikler, arayış içindeki bireylerin dijital mecralara yönelimini artırmaktadır. Söz konusu yönelimler, bireyleri kişisel yaşamlarına katkıda bulunacağını düşündükleri bilgileri zaman ve mekân engeline takılmadan edinebilme hazzını ve bir ölçüde konforunu deneyimlemelerine yol açmaktadır.
Sağlıklı yaşam, bedensel memnuniyet, huzur gibi vaat ve olumlama teknikleri uygulayan toplulukların takipçi sayılarının her geçen gün artmasını beraberinde getirmektedir. Bu durumun yeni bir dindarlık biçimi olarak çevrimdışı mekandan çevrimiçi uzama transfer olan bir din anlayışı oluşturduğunu söyleyebiliriz. Dinin dijital uzamda yer bulması, yani çevrimdışı ritüellerin çevrimiçi uzama taşınması; din ve dindarlık olgusunun yeni bir anlam ve içerik kazanmasını sağlamaktadır. Yeni bir inanış biçiminin izdüşümlerini ve “dijital ayak izlerini” oluşturan söz konusu uzamsal gerçeklikler, sabit ve durağan bir dindarlık anlayışından uzaklaşmanın sinyallerini oluşturmaktadır. Gündelik hayatta bireyin anlam arayışlarına yönelik çevrimiçi alternatiflerin, “seküler dinin ve dindarlığın” dijital mecradaki temsiliyetini üstlenme potansiyelinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır.
İslamvemedya.com: Eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
İ.Ç-M.B: Araştırmamızı okuyucularınızla paylaşma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederiz.
Peki, anlam arayışı ne demek? Din, insanın anlam arayışına nasıl karşılık veriyor? Dijital dünya anlam arayışında nasıl bir fonksiyona sahip? Dindar bireyler dijital dünyada anlam arayışına nasıl yöneliyor?
Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu ve Doktora Öğrencisi merve bahadur sundukları bir tebliğde “dijital dünyada anlam arayışı”na odaklanıyor.
İslamvemedya.com: Uluslararası Din ve Medya Sempozyumunda sunduğunuz tebliğinizde temel olarak dijital dünyada anlam arayışı konusuna odaklanmıştınız. Bu başlığı biraz açar mısınız? “Anlam arayışı” ne ifade ediyor, insanoğlu neden bir anlam arıyor?
İ.Ç-M.B: İnsanın anlam arayışını tüm eylemlerini yöneten varoluşun özü olarak tanımlamak mümkündür. Bu niteliğiyle o, insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden kesintisiz bir süreci ifade eder. Modern dünyada söz konusu arayışı tetikleyen faktörlerin başında ise sekülerleşme ve bu sürecin beraberinde getirdiği yeni maneviyat arayışları gelmektedir. Diğer taraftan hızı ve yoğunluğu gittikçe artan rasyonelleşme süreci ile birlikte dinin kamusal görünürlüğünün azalması, bireysel maneviyat arayışlarını gündeme getirmiştir. İnsanoğlunun neden anlam aradığına ilişkin yaklaşımların toplumsal değişim süreçlerinde teknolojinin insan hayatına girişi ile birlikte hızlandığı bilinmektedir. Bireyler sekülerleşen dünyanın oluşturduğu derin anlam boşluklarını doldurmak ve belirsizliklerden kaçınmak için kurumsal dinlerin yanı sıra, alternatif maneviyatçı oluşumlar yoluyla da bir tür kutsallık arayışına girmişlerdir.
Manevi yönelimli seküler alt kültürler…
İslamvemedya.com: Bu anlam arayışında dinin yeri nedir? Din insanların anlam arayışına nasıl cevap veriyor?
İ.Ç-M.B: Bireyin anlam arayışının odağında Tanrı’nın varlığına yönelik merak, ilgi ve güven duygusu yer almaktadır. Çünkü insanın varoluşunu anlamlandırmada başvurduğu referansların ana eksenini metafizik bir varlık ya da varoluş alanına duyulan inanç oluşturur. Bu çerçevede “niçin varım, yaşamın anlam ve amacı nedir ya da neden yaşıyorum?” tarzındaki soru ve beraberinde getirdiği sorgulamaların nihai cevapları, bireyin yaratıcı bir güce yönelik inancında, ona duyduğu güven ve bağlılıkta düğümlenmektedir. Dolayısıyla söz konusu soru ve sorgulamaların cevabı, bireyin manevi arayışı ile doğrudan bağlantılıdır.
Tarih boyunca olduğu gibi bugün de maneviyat, insanların anlam arayışına nitelikli cevaplar üretmelerine kaynaklık eden en önemli alan durumundadır. Bununla birlikte günümüzde bu cevaplar, kadim kültürlerin sunduğu imkânlarla sınırlı değildir. Aksine modern dünyanın yaşam alanlarımız üzerinde baskıladığı riskler, brikolaj ve paranormal inançlar gibi yeni düşüncelere kapı aralamaktadır. Bu kapsamda Batı okültizmi ve Doğu mistisizmden esinlenen yoga, reiki, eft, enerji şifacılığı, biyoenerji, altın çağ şifa teknikleri, astroloji, paganizm ve reenkarnasyon gibi inanışlar bireyin anlam krizine cevap üreterek manevi uyanışını gerçekleştirmesinde kurtuluş reçeteleri olarak görülmektedir. Bu hareketler, arayış içindeki bireye manevi yönden arınmayı; mutluluğa, bolluğa ve berekete kavuşmayı vaad etmektedir. İnsanların manevi beklentilerinin karşılanması için modern şifacılık teknikleri ve bir tür kutsal rehberlik hizmeti olarak yeni inanış biçimlerinin yanı sıra şifa kültleri, manevi yönelimli seküler bir alt kültür alanı olarak sahneye çıkmakta ve bu tür pratiklerin sayısı günden güne artmaktadır.
Dijital mecralarda şifa dağıtma seansları…
İslamvemedya.com: Dijital dünya, insanların anlam arayışında nasıl bir etkiye sahip? Dijital mecralar, insanın söz konusu arayışında nasıl bir fonksiyonu yerine getiriyor?
İ.Ç-M.B: Dijitalleşme ile birlikte çevrimdışı dünyada gerçekleşen dua, toplu ibadet ve ritüeller sosyal mecralara taşınmaktadır. Weber’in geçen yüzyılın başlarında ürettiği tabirle ifade edecek olursak “büyüsü bozulan dünya”da anlam arayışında en etkili aracın dijital uzam olduğunu söyleyebiliriz. Kutsalın dijital uzamda yeniden üretimine dayalı anlam arayışları, yeni medya araçları vasıtasıyla mesajlarını geniş kitlelere ulaştırma imkânına kavuşmaktadır. Dijital uzam sesli ve görüntülü iletişim imkânı sunduğu için insanların manevi açlıklarını doyurmaya talip olmakta; yüz yüze temas olmaksızın anlam arayışlarını karşılamaya yönelik fırsatların yanı sıra, kolektif bir kimlik etrafında bütünleşme imkânı sunmaktadır. Dijital uzamın söz konusu etkisi; eft, reiki, bioenerji, yaşam çiçeği ve beden şifası gibi uygulamalar ile sağlıklı yaşam, huzur, bedensel memnuniyet gibi vaatler sunan grupların çevrimiçi mecralardaki takipçi sayısının her geçen gün artmasını sağlamaktadır.
Esasen dijital mecraların anlam arayışında üstlendiği temel fonksiyonlar, kişisel gelişim ve şifa dağıtma seansları vasıtasıyla görünürlük kazanmaktadır. Dinin çevrimiçi uzamda yer bulması, bireyin kutsalla olan ilişkisini pekiştirerek yeni bir ruhsal yönelim alanı olarak modern şifacılık kültlerini oluşturmaktadır. Söz konusu oluşumlar bolluk, bereket, dua, huzur ve mutluluk gibi bireysel taleplere dijital çağın imkânları ile cevap üretmeye çalışmaktadır. Dijital uzamda “kutsalın şemsiyesi” altında güvenli bir alanda toplanan yalnız birey, anlam arayışını ve toplumsallığını, bu oluşumlardaki birlikteliklerle karşılamaya çalışmaktadır.
İslamvemedya.com: Biraz daha özele inelim mi? Dijital mecralarda, şifa adı altında yapılan etkinlikler, paylaşımlar var. Sizin de incelediğiniz hesap bunun üzerineydi. Neden bu alana yönelik bir ilgi var sizce?
İ.Ç-M.B: Bu paylaşımların yaygınlaşmasında, özellikle bireyselleşen ilişkilerin ortaya çıkardığı kişilerarası etkileşim ihtiyacı etkili olmaktadır. Elbette geleneksel dinlerin güncellikten uzak oluşu, hayatın aşırı rasyonelleşmesi ve metalaşması gibi faktörler de bu etkiyi güçlendirmektedir. Bu kapsamda incelediğimiz “Altın Çağın Şifa Teknikleri” adlı instagram hesabı, yeni çağ inanışlarına yönelik söz konusu ilginin dijital uzam aracılığıyla arttığını kanıtlar niteliktedir. Bilgiye hızlı ve anlık erişimin yanı sıra, görselliği yoğun paylaşımlar, ücretsiz seanslar, ıgtv videoları ve canlı yayınlar gibi dijital mecranın sunduğu imkânlar şifacılık uygulamalarına katılımı kolaylaştırmaktadır. Ayrıca çevrimiçi platformlarda yaygınlaşan bu uygulamalar, hediye paylaşımlarla da katılımcıların dikkatini çekmektedir. Böylece arayış içindeki bireylere sabit ve standart “kanaatler” yerine “kişiselleştirilmiş istek” odaklı bir tercih imkânı sunulmaktadır. Bu ilgi, “yapabilirsin” diyen bir dış sese ihtiyaç duyan bireyin, söz konusu manevi açlığını şifa kültleri gibi oluşumlarla gidermesini beraberinde getirmektedir.
Dijital dünyada “ait olmadan inanma” eğilimi
İslamvemedya.com: Peki dindar bireylerin bu şifalanma tekniklerine yönelimini nasıl değerlendirmek gerekir? Dindar bireylerin, dindarlıkları dışında anlam arayışı içinde olduğunu söylemek mümkün mü?
İ.Ç-M.B: Şifalanma tekniklerinin sağladığı “temel kolaylık”, İngiliz din sosyoloğu Grace Davie’nin deyimiyle, “ait olmadan inanma”yı mümkün kılmalarında saklıdır diyebiliriz. Kurumsallamış dinden uzak pagan öğretiler barındıran bu teknikler, kendilerini bir dini topluluğun çatısı altında tanımlamadıkları için katılımcıları ya da takipçileri de kendilerini herhangi bir kolektiviteye ait olma zorunluluğu içerisinde hissetmemektedir. Bununla birlikte bu toplulukların meditasyon, şifalı sözler, dua kartları gibi uzak doğu mistisizmine özgü uygulamalardan büyük ölçüde esinlendikleri; bu kapsamda cennet frekansında yaşam vaadi, şükür frekansı, bolluk ve bereketi temsil eden kolye ve cüzdanlar gibi dini söylem ve eylemler içerdikleri görülmektedir. Ayrıca şifa uygulamaları, kodları, sembolleri ve söylemleriyle, yeni çağ akımlarına özgü temel karakteristiklere sahip oldukları da anlaşılmaktadır.
“Dindar bireylerin kurumsal dini bağlılıklarının yanında, yeni maneviyatçı yönelimleri de olabilmektedir.”
Bireyin anlam arayışının hayat boyu devam etmesi, kendisini dindar olarak tanımlayan kişilerin modern dünyanın yeni soru ve sorunlarıyla başa çıkmak için manevi destek ihtiyacını sürekli tazelemesine yol açmaktadır. Modern hayatın zorluklarıyla mücadele eden birey, her ne kadar bireysel sorumluluklarını yerine getirmiş olsa da, kendisini manevi yönden yalnız, desteksiz ve yetersiz hissetmekte; bu ihtiyacını gidermek içinse, alternatif anlam arayışlarına yönelebilmektedir. Bu süreçte kurumsallıktan uzak ve karizmatik bir otorite anlayışı içermeyen yeni çağ akımları, dindar olmayan bireyler gibi dindar bireylerin de dikkatini çekmektedir. Bu durumdaki bireyler, bir taraftan kurumsal bağlılıklarının gerektirdiği ibadetleri sembolik olarak yerine getirirken, diğer taraftan yeni maneviyatçı oluşumların ritüllerine de ihtiyaç duyabilmektedir. Sözgelimi Müslüman bir kişi, daha fazla huzura erişeceği inancı ile namaz kıldığı odaya şükür frekansı temalı tablo asarak şifalanma uygulamasının modern bir ritüeline katılabilmektedir. Dolayısıyla dindar bireylerin kurumsal dini bağlılıklarının yanında, yeni maneviyatçı yönelimleri de olabilmektedir.
Seküler kutsallıklar ve dindarlıkta yeni eğilimler
İslamvemedya.com: Dindar bireylerin, şifalanma teknikleriyle dijital mecralara yönelmesi, dindarlık ve dijital mecra arasındaki ilişkiyi hangi yöne çevirecek dersiniz? Yeni bir dindarlık biçimi doğabilir mi?
İ.Ç-M.B: Metalaşan dünyada bireyin anlam arayışına yönelik çok sayıda alternatiften söz edilebilir. Bu çerçevede dijital uzamda faaliyet gösteren topluluklar, takipçilerine alternatif teknik ve uygulamalarıyla eklektik bir inanç sistemi sunmaktadır. Esasen şifalanma tekniklerinin dijital mecradaki temsilleri, seküler kutsallıklara zamanla daha fazla kapı aralayacak gibi görünmektedir. Sözgelimi sanal kabe ziyareti, siber mabet, şifalı söz paylaşımı, tekrarlanan dua kartları benzeri içerikler, arayış içindeki bireylerin dijital mecralara yönelimini artırmaktadır. Söz konusu yönelimler, bireyleri kişisel yaşamlarına katkıda bulunacağını düşündükleri bilgileri zaman ve mekân engeline takılmadan edinebilme hazzını ve bir ölçüde konforunu deneyimlemelerine yol açmaktadır.
Sağlıklı yaşam, bedensel memnuniyet, huzur gibi vaat ve olumlama teknikleri uygulayan toplulukların takipçi sayılarının her geçen gün artmasını beraberinde getirmektedir. Bu durumun yeni bir dindarlık biçimi olarak çevrimdışı mekandan çevrimiçi uzama transfer olan bir din anlayışı oluşturduğunu söyleyebiliriz. Dinin dijital uzamda yer bulması, yani çevrimdışı ritüellerin çevrimiçi uzama taşınması; din ve dindarlık olgusunun yeni bir anlam ve içerik kazanmasını sağlamaktadır. Yeni bir inanış biçiminin izdüşümlerini ve “dijital ayak izlerini” oluşturan söz konusu uzamsal gerçeklikler, sabit ve durağan bir dindarlık anlayışından uzaklaşmanın sinyallerini oluşturmaktadır. Gündelik hayatta bireyin anlam arayışlarına yönelik çevrimiçi alternatiflerin, “seküler dinin ve dindarlığın” dijital mecradaki temsiliyetini üstlenme potansiyelinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır.
İslamvemedya.com: Eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
İ.Ç-M.B: Araştırmamızı okuyucularınızla paylaşma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederiz.
Çok nitelikli ve doyurucu bir röportaj olmuş. Çapcıoğlu hocamızı ve öğrencisini tebrik ediyorum.