Dindarlık, Eklektik Paradigma ve Sosyal Medya
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Aydınalp Türkiye’de sekülerleşme konusunda “eklektik paradigma”nın daha geçerliği olduğunu söyledi.
Din sosyolojisinde sekülerleşme kavramının ele alındığı paradigmalardan söz eden Aydınalp klasik paradigmada dinin gerileyişi tezinin işlendiğini, buna karşılık yeni paradigmada ise dinin canlanmasının merkeze alındığını ifade etti. Aydınlap, bu iki paradigma arasındaysa dinî ve seküler süreçlerin karşılıklı etkileşim içinde melez bir yapı oluşturduğu, bir aradalığı öne çıkaran eklektik paradigmanın bulunduğunu dile getirdi.
Nihayet dergisine verdiği röportajda Prof. Dr. Aydınalp Türkiye’nin sekülerleşme temaları içinde nerede bulunduğuna yönelik soruya şu cevabı verdi:
“Öncelikle eğer paradigmatik bakacak olursak Türkiye’de de eklektik paradigmanın daha geçerli olduğunu söyleyebilirim. Zira ileri derecede sekülerleştiğini gördüğümüz kesimlerle yine ileri derecede dindarlığını devam ettiren kesimler arasında sosyal mesafeler olsa da bir aradalar. Seküler kesimlerin dindarları etkilediği alanlar yanında dindar kesimlerin seküler kesimler üzerinde etkilerinin olduğu örnekler bulunabilir. Zihinsel uzantılarımız toplumsal olarak birbirine girmiş durumda. Ayrıca yüz yüze etkileşimin buharlaştığı, dinin de sekülerliğin de magazinleştiği, fenomenleştiği bir dünyada sosyal medya bu etkileşimi hem hızlandırmakta hem de daha karmaşık hale getirmektedir. ‘Görünüyorum, o halde varım’ denilebilecek bir sürecin içerisinde hem seküler hem de dinî görüntüler aldatıcı olabilir. Dinselliğin de sekülerizmin de görünüyor olması, dindarlığın da sekülerliğin de göründüğü gibi var olduğu anlamına gelmez. En seküler kesimler koşullara bağlı olarak dinin geleneksel yönlerine sahip olabilirler, en dindar kesimlerde seküler eğilimler görülebilir.”
Sekülerleşme, dindarlık, “özerk dünyevileşmeler” kavramlarının detaylı bir şekilde ele aktarıldığı röportajın tamamını kaynağından okumak için lütfen tıklayınız.