Değerlendirme: Mustafa Çuhadar
Dr. Elif Erdem’in editörlüğünde hazırlanan eser yedi bölüm ve 86 sayfadan oluşan bir rehber niteliğinde. Diyanet İşleri Başkanlığı, bilindiği üzere, toplumu din konusunda aydınlatma görevini yayınlarla yerine getiriyor. “Sosyal Medya Ahlakı” başlıklı eser de bu vazifenin iletişim teknolojileriyle bağlantılı taraflarını ortaya koyuyor. Eserdeki makaleler hakkında değerlendirmemi paylaşacağım; ancak öncelikle üzerinde durmak istediğim bazı hususlar var.
Birincisi, Diyanet’in “sosyal medya ilmihali” değil de “sosyal medya ahlakı” temasını tercih etmesi. Açıkçası eserde “şu nedenle sosyal medya ahlakı başlığını kullandık” şeklinde bir açıklama bulunmuyor. Ancak, makalelerde ahlakın ontolojik temellerine vurgu yapılması, sosyal medya kullanıcıları için ahlaka merkezi bir rol atfedilmesi, neden bu konunun seçildiğine dair işaretler veriyor. Dolayısıyla eserde, “Sosyal medyada paylaşım yapmak caiz mi?”, “Fotoğraf paylaşmanın dinen hükmü ne?” gibi sorulara fıkhî cevaplar vermekten ziyade, kaldı ki zaman zaman temas edilen hususlar var, sosyal medyaya yönelik dinî görüşlere, ahlakî öğretilere ve sosyolojik değinilere yer veriliyor.
İkincisi, yazarların özenle seçildiğini görüyoruz. Prof. Dr. Soner Duman, Prof. Dr. Mehmet Akgül, Dr. Öğretim Üyeleri M. Raşit Akpınar, Metin Eken, Mustafa Derviş Dereli, Recep Emin Gül ve Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Murat Kalıç makaleleriyle esere farklı yönleriyle katkı sağlamış. Bu isimlerin her birinin medya ve din, internet ve din bağlamında kalem oynatan isimler olduğunu yakından biliyoruz.
Üçüncüsü ise, eserde genel olarak sosyal medya kullanımıyla birlikte dönüşen olgulara (dindarlık, mahremiyet, bilgi ve kimlik) vurgu yapılıyor. Bu bakımdan sosyoloji, iletişim, İslamî ilimler, felsefe gibi akademik perspektiflerin bulunduğunu ifade etmeliyiz.
Bu genel ifadelerden sonra, eseri değerlendirebiliriz:
Müslümanın Sosyal Medya Ahlakı
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Prof. Dr. Soner Duman, sosyal medya konusunda akıl yürüten akademisyenlerden. Fıkhi yönleriyle sosyal medya hakkında görüşleri bulunan Duman bu esere “Müslüman’ın Sosyal Medya Ahlakı” başlıklı yazısıyla katkı sağlıyor. Yazar, sosyal medyanın toplumsal tezahürlerine değinerek başlıyor makalesine. Kur’an ve sünnetteki ilkeleri temel alan yazar, “öncelikli olarak ele alınması gereken meseleleri” özetle şu başlıklar altında ele alıyor:
- Sosyal medyada dine ilişkin bilgiler konusunda temkin
- İslam inanç ve ahlakına aykırı ortam ve etkinliklerden kaçınma
- Kul hakkına saygı
- Tesettür ve mahremiyete riayet
- Gösterişten uzak durma
- Sosyal medya kullanırken dinî-dünyevî görevleri ihmalden kaçınma (11-20).
Ahlak ve Hukuk Ekseninde Sosyal Medya
Kitabın ikinci makalesi Dr. Öğretim Üyesi M. Raşit Akpınar tarafından kaleme alınmış ve “Ahlak ve Hukuk Ekseninde Sosyal Medya” başlığı taşıyor. Yazar “İslam Hukukunda Sosyal Medya” isimli çalışmasıyla alana katkı sağlayan ilahiyat akademisyenlerinden biri. Bu kitaptaki makalesindeyse, İslam’ın iletişim ve sosyalleşme anlayışıyla ilgili özlü bilgiler verdikten sonra sosyal medyanın yaygın kullanımından söz ediyor. Buna bağlı olarak pek çok ülkede hukukî yaptırımlar bulunduğuna işaret eden yazar, yalnızca yargı kararlarına bağlı kalmanın yetersiz kalabileceği kanaatinde. Zira ona göre “Hukukun müdahale alanı dışında konular bulunuyor ve bu nedenle hem dünya hem ahiret hayatına dair müeyyideleri bulunan fıkhın; toplumsal hayatı düzenleme ilkeleri ihtiva eden örf ve adetlerin; bireyin kendi iç dünyasını toparlayan dinî ve ahlakî normlara başvurmak gerekiyor.” (23-33)
Dindarlık, Sosyal Medya Dindarlığı ve Din İstismarı: Bir Arka Plan Çözümlemesi
İnternet ve din ilişkilerinde en fazla işlenen konulardan biri dindarlık. Bu kapsamda eserde de Prof. Dr. Mehmet Akgül’ün “Dindarlık, Sosyal Medya Dindarlığı ve Din İstismarı: Bir Arka Plan Çözümlemesi” başlıklı makalesi bulunuyor. Yazar, teknolojik değişimin özellikle dinî hayat üzerindeki tesirinin yükseldiği varsayımına dayanarak sosyal bilimlerde “doğrudan tesir” ve “dolaylı tesir” tartışmalarından bahsediyor. Yazıda Rönesans ile birlikte “kulak merkezli” toplum yerine “göz merkezli” toplum modelinin teorik temellerinin atılması görüşü hakim. İşte yazara göre bu temel anlaşılmadan sosyal medya dindarlığını anlamak, anlamlandırmak mümkün değil. Zira gittikçe izafileşen değerler alanının temsil eden sosyal medya, ontolojik tartışmalardan bağımsız düşünülemez.
Sosyal medyadaki dinî içeriklerin (Ortodoks söylemden heretik söyleme kadar) ortaya çıkması ve sanal dünyanın serbestlik vadeden yapısının doğal sonuçları var ki Akgül’ün düşüncelerinden şöyle bir özet çıkarılabilir.
- Dinlerin hakikat iddiasının izafileşmesi
- Kontrolsüz dinî bilginin dolaşımı otorite meselesinin güncelliğini koruması
- İzafileşen dinî değerlerin eleştiri malzemesi olması
- Dindar çevrelerde mevcut tutum ve davranışlara karşı radikal tepkilerin gelişmesi (35-45)
Sosyal Medya ve Dönüşen Mahremiyet Algımız
Sosyal medyanın dinî hayatla ilişkisinde sıklıkla ele alınan temaların başında mahremiyet geliyor. Bu çerçevede hatırı sayılır literatür oluştuğunu söylemek mümkün ve sosyal medyanın mahremiyeti aşındırdığı yönünde genel bir kanaat hakim. “Çevrim İçi Dindarlık” başlıklı nitelikli çalışmasıyla Dr. Öğretim Üyesi Metin Eken, değerlendirmesini yaptığımız esere “Sosyal Medya ve Dönüşen Mahremiyet Algımız” makalesiyle katkı sağlamış.
Mahremiyet kavramının; harem, mahrem, ihram, muharrem gibi kelimelerle ilişkisinden bahseden yazar, İslamî literatüre dayanarak geniş bir anlam skalası ortaya koyuyor. Ardından mahremiyet algısını ontolojik zemine dayandıran yazar, toplumsal ilişkiler, davranış biçimleri, maddi üretim ve örgütlenme biçimlerinin de bu zemine bağlı bir şekilde kalıba girdiğini ifade ediyor. Bu bağlamda, sosyal medyada mahremiyet problemlerinin temel nedenlerinden biri, sosyal medyaya nötr, değerlerden bağımsız bir mana verilmesi, yazara göre. Zira, medyanın doğasına “görsel kültür” mayası ekilmiştir. Yani, sosyal medya nötr değildir. Bu sebeple dinî kimlikleriyle ön plana çıkan kimseler dahi kulluğun bir yansıması olan ibadetlerini sosyal medya aracılığıyla gösteriye dönüştürebilmektedir. Metin Eken, sosyal medya ve mahremiyet ilişkisinde genel olarak birbirine bağlı üç hususta önemle durulması gerektiğini vurguluyor:
- Sosyal medyada var olmak, görünürlüğü icbar eder. Amaç görünmektir.
- Görünür olmanın amaç haline gelmesi, mahremiyetin sınırlarını ve mesafeleri manasız kılar.
- Sonuç olarak da mahremiyet kişisel tercihlere dayanan, değişken ve muğlak bir anlayışa dönüşür.
Müslümana düşen sorumluluksa mahremiyetin İslamî değerler sistemi içinde anlaşılmasıdır (47-55)
Dijital Kimlikler ve Dönüşen İnsanî İlişkilerimiz
Eserde, fark edildiği üzere, değişim ve dönüşüme merkezi bir rol atfedildiği görülüyor. Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Derviş Dereli’nin “Dijital Kimlikler ve Dönüşen İnsani İlişkilerimiz” başlıklı yazısı da kimlik dönüşümüne odaklanıyor. Yazar öncelikle kimlik kavramını açıklayarak kimlik türlerini; bireysel, sosyal, kolektif, kültürel, dinî ve dijital olarak sınıflandırıyor. Ardından dijital kimliği meydana getiren teknolojik ve sosyolojik etkenleri aktararak dijital kimliğin “artık” gerçek kimlikle örtüşen bir yönü bulunduğunu vurguluyor. Bu realite karşısında da yazar Müslüman bireyin dikkat etmesi gereken “sosyal medya adaplarını” ifade ederek yazısını tamamlıyor (57-66).
Sosyal Medyada Bilgi Ahlakı
Dinî bilginin sosyal medyada üretilmesi ve dolaşıma sokulması, tartışma alanlarından bir tanesi. Dr. Öğretim Üyesi Recep Emin Gül de, “Sosyal Medyada Bilgi Ahlakı” yazısıyla bu tartışmalara yeni bir içerik kazandırmış. Yazar, insanın fıtrî bir özelliğinin, yani iletişimin, internet ve sosyal medya aracılığıyla dönüşümünü aktarıyor, öncelikle. Ardından Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerdeki referanslardan hareketle iletişimde temel motivasyonun aslında sahih dinî bilgiye erişim olduğunu aktarıyor ve sosyal medyanın denetimsiz/kontrolsüz bir mecra olması hasebiyle bilgi kirliliğine neden olduğundan söz ediyor. Ayetlerin sebeb-i nüzulüne ve hadislerin sebeb-i vürudüne vakıf olmadan sosyal medyadan paylaşılmasını yazar, bilgi kirliliğinin dinî metinlere de yansımasına örnek olarak gösteriyor. Sonuç olarak ise ihtiyatlı, bilinçli ve teyitli kullanım noktasında önerilerde bulunuyor.
Çocuklarımıza ve Gençlerimize Sosyal Medya Ahlakı Kazandırmak
Eserin son makalesi, Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Murat Kalıç tarafından kaleme alınmış ve “Çocuklarımıza ve Gençlerimize Sosyal Medya Ahlakı Kazandırmak” başlığını taşıyor.
Ahlakın, diğer yazılarda olduğu gibi, belirli alan ve durumlara hasredilmesi yazarın bakış açısına göre doğru bir yaklaşım değil, çünkü ahlak “insanın varoluşu ile ilgili tüm boyutları çepeçevre kuşatan bir anlayıştır”. Buna göre insanın hakikî dünyadaki eylem ve davranışlarını ayrı, sanal dünyadakileri ayrı ahlak anlayışlarıyla değerlendirmek mümkün değil. Bu bağlamda yazara göre, “sosyal medya platformlarına ait müstakil bir ahlak rehberi ortaya koymak esas açısından tam manasıyla isabetli değildir. Çünkü gündelik yaşamda ahlaklı olmak, sosyal medyada ahlaklı olmayı zorunlu kılmaktadır. Fakat özellikle ilerideki yaşamında güzel ahlaka dayalı bir dindarlığı benimseyip bunu bir yaşam tarzı haline getirmesini arzu ettiğimiz çocuklarımız ve gençlerimiz için usul açısından bu mecraların tehlikelerine karşı bilgi, farkındalık, kimlik, şuur ve istikamet ahlakını ortaya koymak elzemdir.”
Bu görüşler etrafında yazar vakit israfı, görsel egemenlik, ideal kimlik, mahremiyet ve tecessüs gibi konularda tavsiyelerde bulunuyor (79-86).
Eseri tavsiye ediyoruz...
Kitabın Künyesi:
Adı: Sosyal Medya Ahlakı
Editör: Elif Erdem
Basım tarihi: 2020
Basım yeri: Ankara
Yayıncı: Diyanet İşleri Başkanlığı