Değerlendirme Mustafa Çuhadar
“Televizyonda Din Anlatımı” başlığını okuduğunuzda evvela dinî sohbet programlarının din dili ya da medya vaizlerinin din anlatımı geliyor aklınıza, doğal olarak. Hâlbuki televizyonda din anlatmak/ aktarmak/ izletmek, yalnızca söz konusu biçimlerle sınırlı değil. Lakin kameraya yansıyan ve televizyondan yansıtılan din ile dinî hayat arasında medya mantığından kaynaklanan farklılıklar bulunuyor. Kamera objektifinden resim masasına, muhabirden genel yayın yönetmenine, yayın planlamadan reklam bantlarına kadar medya mantığını belirleyen unsurlar var. Dolayısıyla medyanın işleyiş biçimi, yani televizyon gerçekliği, dinî muhtevayı ya kendi mecrasına uyumlu bir biçime dönüştürüyor ya da dinî muhtevayı kapsam dışına itiyor. Dine yer vermek istediğinde televizyon, burada bir kişiden değil sistemden söz ettiğimi vurgulamalıyım, sohbet, dizi, tartışma, film formatlarında olduğu kadar haberlerde de dinî içeriği, kültürü, bilgiyi dönüştürerek aktarıyor. Bunlar kitabın ana başlığını gördükten sonraki çağrışımlar. Buna ilaveten kitabın alt başlığındaki “Ramazanda Yayınlanan Haberlerin İçerik Analizi” ifadeleri, televizyonda din anlatımının haberlere yansıyan boyutlarıyla analiz edildiğini de gösteriyor.
Yazarın, yüksek lisans tezinden üretilen kitapla ilgili değerlendirmeye geçmeden önce, birkaç hususu zikretmek istiyorum:
Öncelikle kitabın, televizyonda din anlatımı problemini ele alan eserlerin kahir ekseriyetinden analize dâhil edilen konular yönüyle ayrıldığını söylemek gerek. Bu anlamda “medyada dinî habercilik” çalışmaları arasında önemli bir değerlendirme olarak dikkati çekiyor.
İkincisi olarak “televizyonun, dinî içerikli haberleri reyting ve pazar mantığına göre çerçevelediği, buna bağlı olarak dinin hakikatini reel boyutlarından uzaklaştırdığı” şeklindeki düşünce kitabın geneline hâkim. Televizyon ekranının içine eklenmiş Beytullah görselinin belirsizleştirilerek kapağa yansıtılmasıyla fikir ve tasarım arasında da uyum sağlanmış. Bu itibarla yazar Muhammed Mustafa Güleç’in perspektifinin kapak tasarımına da yansıdığı söylenebilir.
Gelelim, kitabın bölümlerine ve tespitlerine:
Kitabın birinci bölümünde iletişim, medya, haber gibi kavramların manasına yer veren yazar esasında televizyonun iletişim akışını sağlayan bir araç olmaktan öteye geçtiğini, “gerçeklik algısını” etkileyen, yönlendiren, dönüştüren bir mecraya dönüştüğünü izah ediyor. Neil Postman ve Cemil Meriç gibi düşünürlerin çalışmalarına referansla televizyonun “eğlence” üst ideolojisiyle hareket ettiğini söylüyor, yazar. Birinci bölümde ayrıca dünyada ve ülkemizde televizyonun tarihsel gelişimi, sosyal, ekonomik, kültürel ve politik işlevlerine temas ediyor. Gerçekliğin inşası ve gündem belirleme kuramı da birinci bölümde yer bulan metinlerden (sf. 11-74).
Medya ve din ilişkisinde dikotomik perspektif
Kitabın ikinci bölümü “Din, Toplum ve Modernizm” başlığı taşıyor. Bu nedenle ilk bölümde ağırlıklı olarak iletişim disiplinine yaslanılırken ikinci ölümde sosyoloji, daha özelde din sosyolojisinin kavramlarına müracaat ediliyor. Burada dinin birey, toplum ve zamanla ilişkisi-etkileşimi üzerinde duruluyor, dine işlevsel bir mantık örgüsüyle yaklaşılıyor. Bu bölümde Müslümanların ya da dindarların modernleşme, kapitalizm ve medyaya yönelik talepleri arasında dikotomik ilişkilerden ve Müslümanların yüzleştiği tehditlerden/zorluklardan söz ediliyor (sf. 75-85). Bu sorun, yazarın medya ve din ilişkisiyle ilgili şu cümlesinde daha açık görülebilir:
“Modern/seküler aklın ürünü olan televizyonda uhrevi bir hüviyete sahip din kavramı yer almaya başlamış, bu buluşma modernizmin lehine, bundan daha güçlü bir biçimde dinin ve dindarların aleyhine bir süreç olarak belirmiştir.”
Bu cümleden olmak üzere, yazar medyanın ticaret, eğlence, reyting, sekülerleşme gibi dünyevî emel ya da sonuçlarını temel alarak dinin televizyonda bu mantaliteyle şekillendirildiğine eleştirel bir söylemle temas ediyor. Hatta yazar, Bourdieu’nun televizyon yapımcılarının bazen bile bile bazen de bilinç dışı şekilde kutsal olan ile din dışı olanı bir araya getirerek ‘gerçek birer ritüel barbarlık yaptığı’ değerlendirmesine atıfta bulunuyor (sf 90-107). Türkiye’de televizyon ve din, televizyon ve ahlak, Ramazan ayında televizyonda yaşanan değişimler konusuna da yazarın çoğunlukla eleştirel atıflara ve yorumlara yer verdiği görülüyor (sf. 107-112).
Ramazan ayında dinî haberler
Peki, haberlerde din nasıl anlatılıyor, kimler kaynak gösteriliyor, hangi referans çevrelerine din anlatımında başvuruluyor?
Yazar, kitabın son bölümünde 2019 yılının Ramazan ayında (6 Mayıs 2019-3 Haziran 2019) Türkiye’de en fazla izlenme oranına sahip ana haber bültenlerini içerik analiziyle inceliyor. Analiz sonuçları, Ramazan ayı süresince, her üç kanalın (ATV, Show TV, FOX TV) ana haber bültenlerinde dinî haberlere toplam yüzde 10 civarında yer ayrıldığını ortaya koyuyor. Dinî haberler, çoğunlukla ana haber bültenlerinin son kısmında yayınlanıyor (sf. 121-138). Ana haber bültenlerindeki dinî haberlerin, kanalların yayın politikası doğrultusunda yayınlandığı bulgular arasında. Bu noktada haberler, yazarın analizi çerçevesine yirmi dört temaya ayrılıyor. Öne çıkan oranlar temel alındığında FOX TV bayram alışverişi/ekonomisi temasına yüzde 41,7, siyasilerin ramazan davetleri/iftarları temasına yüzde 25, siyasi demeçler temasına yüzde 16,7 oranında yer vermiş. ATV’de dinî günlerin önemi 17,9, bayramda trafik/uyarı yüzde 17,9, bayram alışverişi/ekonomisi yüzde 10,7 oranında ana haber bülteninde temsil edilmiş. Show TV’de ise yöresel yemekler/tatlı örnekleri yüzde 22, ünlülerin yaşamları yüzde 22 oranında haberlere yansıtılmış (sf 140). Haberlerin alt yazısında dinî ifadelerin oranı, alt yazı ve haber uyumu, haberlerde dinî müzik kullanımı, haberlerde referansların kullanımı vb. konularda çapraz tablolar bulunuyor (sf. 142-156). Haberlerde röportaj yapılan konuya bakıldığındaysa, dinî ibadetler, dini mekanlardan izlenimler, trafik, Ramazan nostaljisi, yeme içme ve diğer konularda anlamlı bir farklılık olduğu fark ediliyor (sf 159).
Çeşitli bulgulardan sonra yazar, sonuç kısmını şöyle tamamlıyor:
“Kapitalist medya sisteminin bir zorunluluğu olarak dinin anlatımında dahi magazinel bir dil, eğlence içerikli bir yayın anlayışı hâkim olmuş, dinî değerler yerlerinden edilerek yerine kapitalist/modern/seküler sistemin değerleri oturtulmuştur."
Kitabın Künyesi
Adı: Televizyonda Din Anlatımı Ramazanda Yayınlanan Haberlerin İçerik Analizi
Yazarı: Muhammed Mustafa Güleç
Basım tarihi: 2021
Basım yeri: Konya
Yayıncı : Çizgi Kitabevi
Sayfa sayısı: 182
Güzel kitaptı çok istifade ettim
Din-Medya alanında çalışıyorum. Bu alanda çok çalışma var fakat bu kitap akademinin soğuk dilinden ziyade(ilk bölüm hariç) daha sıcak ve samimi bir dille yazılmış, bu nedenle bana çok yardımcı oldu...
Bende okudum..güzel analizleri var.okurlara tavsiye ederim
Kitabı okuma isteği doğdu içime. kaleminize seğlık güzel özet olmuş