Diyanet’ten 8 maddelik açıklama
Geçtiğimiz günlerde gösterime giren “Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi” isimli Hz. Peygamberin (SAS) doğumu ve çocukluğunu konu alan sinema filmi ile ilgili gündeme gelen dini ve toplumsal hassasiyetler dikkate alınarak aşağıdaki değerlendirmenin kamuoyu ile paylaşılması uygun görülmüştür.
1. Tarih boyunca bütün peygamberlerin dinî, edebî ve sanatsal eserlere konu edildiği bilinen bir gerçektir. Hem batıda hem de doğuda bu kabil sanatsal eserlerin dinen meşru görülüp görülemeyeceği öteden beri tartışılagelmiştir. Bilhassa orta çağda Batı muhitlerinde bu konu çokça tartışılmıştır. Böyle bir tartışmanın geçmişte olduğu gibi günümüzde de devam ettiği ve muhtelif vesilelerle tekrarlandığı bilinmektedir. Bunda yadırganacak bir durum yoktur.
2. İslam’ın ana yolunu oluşturan anlayış, başlangıçtan itibaren Hz. Peygamberin (SAS) resim ve portresinin yapılmasını uygun görmemiştir. Hatta bu yaklaşımı ilk Müslüman neslin önde gelen simaları için de sergilemiştir. İslam pagan kültürünü ve putperestliği reddetmiş, Allah’ın tevhid ve tenzihini en temel inanç ilkesi olarak kabul etmiştir. Allah’ın tecsim ve teşbihini şiddetle reddetmiş bir dinin mensupları olarak Müslümanların büyük çoğunluğu inanç konusunda önceki milletlerin düştüğü hataya düşmemek için Hz. Peygamberin (SAS) müşahhaslaştırılmasını diyaneten ve edeben uygun görmemiştir. Bunda kendisinden önceki peygamberlerin ve azizlerin ikonlaştırılmasının ve bir nevi perestişe konu edilmesinin payının büyük olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Müslümanlar bu konuda aynı yanlışa yol açmamak için çok daha hassas davranmış; bunun yerine Hz. Peygamberin (SAS) fiziksel özelliklerini tasvir eden şemâil türü kitaplar kaleme almış ve bunu estetik konusu yapan hilye-i saadetler meydana getirmişlerdir.
3. Hz. Peygamberin (SAS) hayatı modern zamanlarda tiyatro ve sinema gibi sanat dallarına da konu edilmiş, Müslümanlar, yukarıda ifade edilen hassasiyetlerinin bir gereği olarak bu sanat dallarında da Hz. Peygamberin (SAS) fizik ve sureti hakkında zihinlerde bir resim ve imge oluşmamasına büyük özen göstermişlerdir. Batıda hastalıklı bir durum olarak ortaya çıkan İslâmofobik bazı sözde sanat ürünleri, Müslüman kitlelerde bu konudaki hassasiyet ve duyarlılığı derin bir kaygı ve tedirginliğe dönüştürmüştür.
4. Bahse konu film, her ne kadar Hz. Peygamberin (SAS) hayatının ilk evrelerine ilişkin tarihsel gerçekliği yansıtma iddiası taşısa da filmin kimi bölüm ve sahnelerinde tarihsel gerçeklikten ciddi biçimde uzaklaşıldığı ve hayali unsurlara yer verildiği müşahede edilmektedir. Filmde geniş Müslüman camianın hassasiyetleri konusunda özenli olmaya gayret edilmişse de muteber İslâm tarihi kaynaklarında bulunmayan hususlara önemli oranda yer verilmiştir. Ayrıca bu film örneğinde de görüldüğü gibi hiçbir senaryonun tam anlamıyla Hz. Peygamberin hayatını ihata edemeyeceği ve bu konudaki sanatsal, edebi ürünlerin ancak kişilerin tasavvuru ile sınırlı kalacağı bir kez daha görülmüştür.
5. Filmde önceki peygamberlerin hayatlarında var olduğu kabul edilen bazı anlatı ve olağandışı tasvirlerin, muhtemelen senaryoyu güçlendirmek amacıyla Hz. Peygamberin (SAS) hayatına da yansıtıldığı görülmektedir. Batı muhitlerinde yaygınlaşan İslamofobik nefreti izale etme çabası takdir edilmekle birlikte, İslam’ın erken dönemine ait kimi genel kabul görmüş bilgilerle uyuşmayan ve tarihi gerçekliği zorlayan kurgusal unsurlar dikkat çekmektedir.
6. Filmin senarist ve yönetmeni, Başkanlığımız temsilcileri ile henüz film senaryo aşamasında iken bazı temasları olmuş, Başkanlığımızca senaryonun sorunlu kısımlarına dair düşünceler bu meyanda paylaşılmış ve görüldüğü kadarıyla bu tespit ve değerlendirmelerin bir kısmı dikkate alınmıştır. Filmin senaryosunda yönetmeninin ve çekildiği coğrafyanın dini-kültürel ufkunun dışına çıkma çabası görülmekle beraber, bu ufku aşmada ve bütün müslümanların ortak hissiyatına tercüman olmada zorlandığı değerlendirilmiştir.
7. İslâm dünyasının belki de tarihinin en zorlu süreçlerinden geçtiği bir dönemde bahse konu filmi gerekçe göstererek ayrıştırıcı ve ötekileştirici yaklaşımlardan, mezhepçi söylemlerden şiddetle kaçınılmalıdır.
8. Başkanlığımızın söz konusu filme onay verdiği ve filmin bütçesine destek sağladığı yönündeki haberlerin asılsız olduğu ve hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığı bilinmelidir.
Ebebekir Sifil
Mecid Mecidi'nin Efendimiz (s.a.v)'in çocukluğunu anlatan filmi çok sorulur oldu.Başarı olarak herkes tarafından konuşuluyor olması yeter. Ağaca odaklanıp ormanı gözden kaçırmamızı sağlaması tek başına fazlasıyla yeterli. İslam yurdunda Batılıların 1-1,5 asırda döktüğünden fazla kanı 3 senede döken İran, bir yandan da böyle şeylerle adından söz ettirmeyi başarıyor. Esas konuşulması gereken bu! Sorulması gereken, "Muhammed filmi hakkında ne söylenmesi gerektiği" değil. Asıl soru şu: Biz ne yapıyoruz?”
*Ebubekir Sifil’in sosyal medya hesabından alınmıştır.
Ahmet Mahmut Ünlü**
Şimdi Efendimiz (sas)’in bebekliğini yapmışlar. Piyasalara sürüyorlar falan. Aldanmayın böyle şeylere arkadaşlar. Efendimiz (sas) kundakta, bebek falan. 10 yaşına kadar bir şeyler yapmışlar. Para tuzağı bunlar. Siyer okuyacağız. Böyle filmler çıkacakmış piyasaya, çıkmadan söylüyorum yani. Sakın böyle şeylere itibar etmeyin. Yazıktır. Belki Siyer’de yanlış bir şeyler öğretecekler. İtikadınız da bozulur. Lazım değil böyle filmler de.
** Ahmet Mahmut Ünlü'ye ait sosyal medya hesabından alınmıştır.
Muhammed Emin Yıldırım***
Müslümanlar olarak her ne kadar ilgili davranmadığımızı söylesek de, başta sinema olmak üzere birçok alan hayatımızı kuşatmış bir haldedir. Şer cephesinin en büyük propaganda araçlarından biri beyaz perdedir. Müslümanların artık bu gerçeği iyice kavramaları gerekir. Sünnet dediğimiz Nebevî Yol, batılın izalesini, küfür ederek değil, hakkı ikame ederek ve insanlığa doğrusunu göstererek yapılmasını ister. Bu bağlamda Mecidi’nin Hz. Peygamber’in çocukluğunu konu alan filminde, başta canlandırılma olmak üzere birçok husus tenkit edilebilir. İran sinemasını tenkit etsek ve birçok filmlerinde mezhebi mesajların fazlaca olduğunu söylesek de, yıllardır bir şey yapmadığımız ortadır. Yapmamız gereken sadece birilerinin yanlışlarına kızmak mı olmalı, yoksa doğruları ortaya koyup, ‘bu iş aslında böyle olur’ demek mi? Bu filim hakkında kanaatimizi soranlara cevabım: 3 senedir devam eden @alemlererahmetf yarışması ve @hassanbsabit akademisi...Yapılması gereken şerre ve karanlığa kızmak değil, hak ve hakikat için çalışmak olmalıdır. Ders çıkarıp, daha güzellerini ortaya koymaktır. Ama ne yazık ki bedel ödemeyi, ter dökmeyi, ızdırap duymayı çoğumuz yapmıyoruz. Hz. Peygamber’in sesini dünyaya duyurmayı erteliyoruz. Senelerdir değil bir filim, görsel olarak Siyer’i anlatacak bir eğitim merkezini yapmak için dahi feryadımızı kimselere duyuramadık. Halen Hz. Peygamber’in hayatı hakkında yapılmamış yığınla çalışma karşımızda duruyor. Bunlarla meşgul olacağımıza, nelerle uğraşıyoruz? Son söz, birilerinin yaptıklarını karalamak kolay, zor olan ortaya bir şeyler koymaktır.
*** Muhammed Emin Yıldırım'ın sosyal medya hesabından alnımıştır.
Geçtiğimiz günlerde gösterime giren “Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi” isimli Hz. Peygamberin (SAS) doğumu ve çocukluğunu konu alan sinema filmi ile ilgili gündeme gelen dini ve toplumsal hassasiyetler dikkate alınarak aşağıdaki değerlendirmenin kamuoyu ile paylaşılması uygun görülmüştür.
1. Tarih boyunca bütün peygamberlerin dinî, edebî ve sanatsal eserlere konu edildiği bilinen bir gerçektir. Hem batıda hem de doğuda bu kabil sanatsal eserlerin dinen meşru görülüp görülemeyeceği öteden beri tartışılagelmiştir. Bilhassa orta çağda Batı muhitlerinde bu konu çokça tartışılmıştır. Böyle bir tartışmanın geçmişte olduğu gibi günümüzde de devam ettiği ve muhtelif vesilelerle tekrarlandığı bilinmektedir. Bunda yadırganacak bir durum yoktur.
2. İslam’ın ana yolunu oluşturan anlayış, başlangıçtan itibaren Hz. Peygamberin (SAS) resim ve portresinin yapılmasını uygun görmemiştir. Hatta bu yaklaşımı ilk Müslüman neslin önde gelen simaları için de sergilemiştir. İslam pagan kültürünü ve putperestliği reddetmiş, Allah’ın tevhid ve tenzihini en temel inanç ilkesi olarak kabul etmiştir. Allah’ın tecsim ve teşbihini şiddetle reddetmiş bir dinin mensupları olarak Müslümanların büyük çoğunluğu inanç konusunda önceki milletlerin düştüğü hataya düşmemek için Hz. Peygamberin (SAS) müşahhaslaştırılmasını diyaneten ve edeben uygun görmemiştir. Bunda kendisinden önceki peygamberlerin ve azizlerin ikonlaştırılmasının ve bir nevi perestişe konu edilmesinin payının büyük olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Müslümanlar bu konuda aynı yanlışa yol açmamak için çok daha hassas davranmış; bunun yerine Hz. Peygamberin (SAS) fiziksel özelliklerini tasvir eden şemâil türü kitaplar kaleme almış ve bunu estetik konusu yapan hilye-i saadetler meydana getirmişlerdir.
3. Hz. Peygamberin (SAS) hayatı modern zamanlarda tiyatro ve sinema gibi sanat dallarına da konu edilmiş, Müslümanlar, yukarıda ifade edilen hassasiyetlerinin bir gereği olarak bu sanat dallarında da Hz. Peygamberin (SAS) fizik ve sureti hakkında zihinlerde bir resim ve imge oluşmamasına büyük özen göstermişlerdir. Batıda hastalıklı bir durum olarak ortaya çıkan İslâmofobik bazı sözde sanat ürünleri, Müslüman kitlelerde bu konudaki hassasiyet ve duyarlılığı derin bir kaygı ve tedirginliğe dönüştürmüştür.
4. Bahse konu film, her ne kadar Hz. Peygamberin (SAS) hayatının ilk evrelerine ilişkin tarihsel gerçekliği yansıtma iddiası taşısa da filmin kimi bölüm ve sahnelerinde tarihsel gerçeklikten ciddi biçimde uzaklaşıldığı ve hayali unsurlara yer verildiği müşahede edilmektedir. Filmde geniş Müslüman camianın hassasiyetleri konusunda özenli olmaya gayret edilmişse de muteber İslâm tarihi kaynaklarında bulunmayan hususlara önemli oranda yer verilmiştir. Ayrıca bu film örneğinde de görüldüğü gibi hiçbir senaryonun tam anlamıyla Hz. Peygamberin hayatını ihata edemeyeceği ve bu konudaki sanatsal, edebi ürünlerin ancak kişilerin tasavvuru ile sınırlı kalacağı bir kez daha görülmüştür.
5. Filmde önceki peygamberlerin hayatlarında var olduğu kabul edilen bazı anlatı ve olağandışı tasvirlerin, muhtemelen senaryoyu güçlendirmek amacıyla Hz. Peygamberin (SAS) hayatına da yansıtıldığı görülmektedir. Batı muhitlerinde yaygınlaşan İslamofobik nefreti izale etme çabası takdir edilmekle birlikte, İslam’ın erken dönemine ait kimi genel kabul görmüş bilgilerle uyuşmayan ve tarihi gerçekliği zorlayan kurgusal unsurlar dikkat çekmektedir.
6. Filmin senarist ve yönetmeni, Başkanlığımız temsilcileri ile henüz film senaryo aşamasında iken bazı temasları olmuş, Başkanlığımızca senaryonun sorunlu kısımlarına dair düşünceler bu meyanda paylaşılmış ve görüldüğü kadarıyla bu tespit ve değerlendirmelerin bir kısmı dikkate alınmıştır. Filmin senaryosunda yönetmeninin ve çekildiği coğrafyanın dini-kültürel ufkunun dışına çıkma çabası görülmekle beraber, bu ufku aşmada ve bütün müslümanların ortak hissiyatına tercüman olmada zorlandığı değerlendirilmiştir.
7. İslâm dünyasının belki de tarihinin en zorlu süreçlerinden geçtiği bir dönemde bahse konu filmi gerekçe göstererek ayrıştırıcı ve ötekileştirici yaklaşımlardan, mezhepçi söylemlerden şiddetle kaçınılmalıdır.
8. Başkanlığımızın söz konusu filme onay verdiği ve filmin bütçesine destek sağladığı yönündeki haberlerin asılsız olduğu ve hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığı bilinmelidir.
Ebebekir Sifil
Mecid Mecidi'nin Efendimiz (s.a.v)'in çocukluğunu anlatan filmi çok sorulur oldu.Başarı olarak herkes tarafından konuşuluyor olması yeter. Ağaca odaklanıp ormanı gözden kaçırmamızı sağlaması tek başına fazlasıyla yeterli. İslam yurdunda Batılıların 1-1,5 asırda döktüğünden fazla kanı 3 senede döken İran, bir yandan da böyle şeylerle adından söz ettirmeyi başarıyor. Esas konuşulması gereken bu! Sorulması gereken, "Muhammed filmi hakkında ne söylenmesi gerektiği" değil. Asıl soru şu: Biz ne yapıyoruz?”
*Ebubekir Sifil’in sosyal medya hesabından alınmıştır.
Ahmet Mahmut Ünlü**
Şimdi Efendimiz (sas)’in bebekliğini yapmışlar. Piyasalara sürüyorlar falan. Aldanmayın böyle şeylere arkadaşlar. Efendimiz (sas) kundakta, bebek falan. 10 yaşına kadar bir şeyler yapmışlar. Para tuzağı bunlar. Siyer okuyacağız. Böyle filmler çıkacakmış piyasaya, çıkmadan söylüyorum yani. Sakın böyle şeylere itibar etmeyin. Yazıktır. Belki Siyer’de yanlış bir şeyler öğretecekler. İtikadınız da bozulur. Lazım değil böyle filmler de.
** Ahmet Mahmut Ünlü'ye ait sosyal medya hesabından alınmıştır.
Muhammed Emin Yıldırım***
Müslümanlar olarak her ne kadar ilgili davranmadığımızı söylesek de, başta sinema olmak üzere birçok alan hayatımızı kuşatmış bir haldedir. Şer cephesinin en büyük propaganda araçlarından biri beyaz perdedir. Müslümanların artık bu gerçeği iyice kavramaları gerekir. Sünnet dediğimiz Nebevî Yol, batılın izalesini, küfür ederek değil, hakkı ikame ederek ve insanlığa doğrusunu göstererek yapılmasını ister. Bu bağlamda Mecidi’nin Hz. Peygamber’in çocukluğunu konu alan filminde, başta canlandırılma olmak üzere birçok husus tenkit edilebilir. İran sinemasını tenkit etsek ve birçok filmlerinde mezhebi mesajların fazlaca olduğunu söylesek de, yıllardır bir şey yapmadığımız ortadır. Yapmamız gereken sadece birilerinin yanlışlarına kızmak mı olmalı, yoksa doğruları ortaya koyup, ‘bu iş aslında böyle olur’ demek mi? Bu filim hakkında kanaatimizi soranlara cevabım: 3 senedir devam eden @alemlererahmetf yarışması ve @hassanbsabit akademisi...Yapılması gereken şerre ve karanlığa kızmak değil, hak ve hakikat için çalışmak olmalıdır. Ders çıkarıp, daha güzellerini ortaya koymaktır. Ama ne yazık ki bedel ödemeyi, ter dökmeyi, ızdırap duymayı çoğumuz yapmıyoruz. Hz. Peygamber’in sesini dünyaya duyurmayı erteliyoruz. Senelerdir değil bir filim, görsel olarak Siyer’i anlatacak bir eğitim merkezini yapmak için dahi feryadımızı kimselere duyuramadık. Halen Hz. Peygamber’in hayatı hakkında yapılmamış yığınla çalışma karşımızda duruyor. Bunlarla meşgul olacağımıza, nelerle uğraşıyoruz? Son söz, birilerinin yaptıklarını karalamak kolay, zor olan ortaya bir şeyler koymaktır.
*** Muhammed Emin Yıldırım'ın sosyal medya hesabından alnımıştır.