Yeni Şafak gazetesindeki köşe yazısında Göka, teknomedyatik dünyada insanlar gibi toplumların da çok değiştiğini ifade etti.
Göka sanal cemaat kavramını, “dijital ortamlarda ortaya çıkan farklı veya benzer düşünceler etrafında oluşan kümeleşmeler” olarak tanımlayarak şöyle devam etti:
“Sanal cemaatler, geleneksel cemaatlerden hayli farklı. Dijital ortamda daha sınırsız ifade mümkün ve birbirlerini tanımayan katılımcıların, özel bir çaba göstermedikleri sürece, gerçek hayatta tanışma ve karşılaşma imkânları yok denecek kadar az. Gerçek hayat, sanal hayatı destekliyor ama sanal hayattan gerçek hayata doğru bir sosyal sermaye artımı pek olmuyor. Yapaylık ve akışkanlığın etkisi, sanal ortamı belirliyor… Buna bir de denetimden uzaklık ve normsuzluk da eklenince sorumluluk hissi kolayca devre dışı kalabiliyor.”
“Sanal cemaatlerde akletme yeteneği geriliyor”
“Sanal cemaatlerde bireyin akletme yeteneğinin gerilemesi ve çocuklaşması çokça görülüyor, tıpkı bir insanın bir mitingde, kitlenin genel hissiyatına kendini kaptırıvermesi gibi. Görünüşte şeffaflık var ama kişisel farklılıklar, çabucak silinme eğiliminde oluyor. Farklılıklara tahammülün düşük oluşu, marjinal düşünme ve davranma biçimlerini daha öne çıkarıyor. Sorumluluk ve yaptırımın olmaması, radikalleşme eğilimini artırıyor, adeta yıkıcılıkta rekabet etme tablosu ortaya çıkıyor.”
“Topluluk oluşturma biçimlerimiz kesinlikle değişti”
“Dijital vatandaş”, “global köylü” gibi isimlendirmeler, internet kullanıcılarının tutarlı ve birbirine bağlı bir grup oldukları ve bu ortamın demokrasi için bir fırsat yarattığı izlenimi ortaya çıkarsa da gerçek bunun tam aksi. Bugün sanal ortamda dost olanlar, yarın pekâlâ karşı kamplarda yer alabiliyorlar. Gündelik hayatın gerçek insan gruplaşmalarında işleyişe olumlu katkıda bulunan etmenler, internet ortamında yeterince kendilerini gösteremiyorlar buna karşın yıkıcı etmenler çok daha etkinler. Bu yüzden olsa gerek, silik bir kişilik dahi, internetteki grup ortamında birdenbire aslan kesilebiliyor. Tartışmalarda kimden yana olacağını bilemeyen grup üyeleri, kendi iç-dünyalarının eğilimlerine göre karşı gruplara yerleşmeye başlıyor, “grup kutuplaşması” denilen durum ortaya çıkıyor. Başlangıçta ılımlı olan grup üyeleri bile, bulunduğu orta yolu terk ederek iki uçtan birine savruluyor. Grubun demokrasi sanılan lakayt havası, zor bir konuda ortak karar alma sürecinin çok daha güç ve yavaş işlemesiyle birleşince berbat bir durum zuhur ediyor… Şu anda bilinmezlerle dolu sanal ortam… Bu akışkanlığın bizi nereye doğru sürükleyeceğinden de bihaberiz. İnsan aynı insan ama zaman ve mekân algımız, toplaşma ve topluluk oluşturma biçimlerimiz kesinlikle eski zamanlarla, o zamanların insanlarıyla, eskilerle aynı değil. Sonumuz hayrola…
Göka sanal cemaat kavramını, “dijital ortamlarda ortaya çıkan farklı veya benzer düşünceler etrafında oluşan kümeleşmeler” olarak tanımlayarak şöyle devam etti:
“Sanal cemaatler, geleneksel cemaatlerden hayli farklı. Dijital ortamda daha sınırsız ifade mümkün ve birbirlerini tanımayan katılımcıların, özel bir çaba göstermedikleri sürece, gerçek hayatta tanışma ve karşılaşma imkânları yok denecek kadar az. Gerçek hayat, sanal hayatı destekliyor ama sanal hayattan gerçek hayata doğru bir sosyal sermaye artımı pek olmuyor. Yapaylık ve akışkanlığın etkisi, sanal ortamı belirliyor… Buna bir de denetimden uzaklık ve normsuzluk da eklenince sorumluluk hissi kolayca devre dışı kalabiliyor.”
“Sanal cemaatlerde akletme yeteneği geriliyor”
“Sanal cemaatlerde bireyin akletme yeteneğinin gerilemesi ve çocuklaşması çokça görülüyor, tıpkı bir insanın bir mitingde, kitlenin genel hissiyatına kendini kaptırıvermesi gibi. Görünüşte şeffaflık var ama kişisel farklılıklar, çabucak silinme eğiliminde oluyor. Farklılıklara tahammülün düşük oluşu, marjinal düşünme ve davranma biçimlerini daha öne çıkarıyor. Sorumluluk ve yaptırımın olmaması, radikalleşme eğilimini artırıyor, adeta yıkıcılıkta rekabet etme tablosu ortaya çıkıyor.”
“Topluluk oluşturma biçimlerimiz kesinlikle değişti”
“Dijital vatandaş”, “global köylü” gibi isimlendirmeler, internet kullanıcılarının tutarlı ve birbirine bağlı bir grup oldukları ve bu ortamın demokrasi için bir fırsat yarattığı izlenimi ortaya çıkarsa da gerçek bunun tam aksi. Bugün sanal ortamda dost olanlar, yarın pekâlâ karşı kamplarda yer alabiliyorlar. Gündelik hayatın gerçek insan gruplaşmalarında işleyişe olumlu katkıda bulunan etmenler, internet ortamında yeterince kendilerini gösteremiyorlar buna karşın yıkıcı etmenler çok daha etkinler. Bu yüzden olsa gerek, silik bir kişilik dahi, internetteki grup ortamında birdenbire aslan kesilebiliyor. Tartışmalarda kimden yana olacağını bilemeyen grup üyeleri, kendi iç-dünyalarının eğilimlerine göre karşı gruplara yerleşmeye başlıyor, “grup kutuplaşması” denilen durum ortaya çıkıyor. Başlangıçta ılımlı olan grup üyeleri bile, bulunduğu orta yolu terk ederek iki uçtan birine savruluyor. Grubun demokrasi sanılan lakayt havası, zor bir konuda ortak karar alma sürecinin çok daha güç ve yavaş işlemesiyle birleşince berbat bir durum zuhur ediyor… Şu anda bilinmezlerle dolu sanal ortam… Bu akışkanlığın bizi nereye doğru sürükleyeceğinden de bihaberiz. İnsan aynı insan ama zaman ve mekân algımız, toplaşma ve topluluk oluşturma biçimlerimiz kesinlikle eski zamanlarla, o zamanların insanlarıyla, eskilerle aynı değil. Sonumuz hayrola…