Sosyal medya ağlarında hergün binlerce fotoğraf yayınlanıyor. Bu fotoğrafların bir kısmında ise mahrem sayılabilecek fotoğraflar, kişinin arkadaşları veya herkes tarafından görülebiliyor. Peki bu tür paylaşımlar nasıl bir mahremiyet algısı oluşturuyor? İlhan Kormaz tarafından kaleme alınan "Facebook ve Mahremiyet: Görmek ve Gözetle(n)mek” başlıklı makale, bu tür sorulara yanıt veriyor.
Araştırma Görevlisi İlhan Korkmaz, sosyal medya ağlarının mahremiyet algısı üzerine yapılan değerlendirmeleri ve çalışmaları bir araya getirdi. Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisinde yayınlanan makalede, dikkat çeken tespitler yer aldı.
Sosyal ağ siteleri ve mahremiyet olgusu hakkında bugüne kadar yapılan çalışmalardan örnekler sunan Korkmaz, Facebook’un kişilerin birbirleriyle iletişime geçmesini ve bağlantılı kalmasını kolaylaştırıcı yeniliklerle sürekli kendini geliştirdiğini kaydetti.
“Ancak bu durum, Facebook’la ilgili her şeyin ‘iyi’ olduğu manasına gelmemektedir.” diyen Korkmaz, Facebook’un etkileri üzerine pek çok araştırma yapıldığını hatırlattı. Korkmaz, sosyal ağ sitelerinin kapsamlı bir şekilde incelenmesinin toplumların geleceğinin anlaşılmasında faydalı olacağını kaydederek şöyle devam etti:
“Facebook’un kişiler arası iletişim üzerine en önemli etkileri arasında ise kişilerin bu ortamda benliklerini sunma yarışına girerek görme, gösterme ve gözetle(n)meye dayalı yeni bir iletişim şekli edinmeleri ve bunun sonucunda mahremiyetalgılarının dönüşüme uğraması gösterilmektedir.”
“Dikizleme kültürü”nde büyük bir yer kaplıyor
“Facebook iletişimini düşündüğümüzde, Niedzviecki’nin bahsettiği ‘dikizleme kültüründe’ Facebook’un ne denli büyük bir yer kapladığını görebiliriz. Facebook’ta kişiler, beğendiklerini, yaşamında olup bitenleri, kendileri hakkında eski yeni bilgileri paylaşmayı, bir başka deyişle başkalarının bakışlarına sunmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Bunu, Facebook’un kullanıcı sayısının sürekli artmasından ve bu ortamdaki paylaşımların sürekli devam etmesinden anlayabiliriz. Gerçekten de içinde 31 milyonu aşkın Türk kullanıcının bulunduğu dünya genelinde Facebook kullanan 900 milyona yakın insan, Facebook’un iletişim pratiklerini az ya da çok benimsemektedir. Bu durum yüksek bir ihtimalle bu ve bundan sonraki kuşağın iletişim şeklini belirleyecektir.
Korkmaz makalesinin sonunda şu ifadeler yer verdi:
“Facebook, görme ve gösterme ve gözetle(n)meye yönelik bir iletişim biçimi oluşturuyor”
Araştırma sonuçları karşılaştırmalı olarak incelendiğinde görülmektedir ki kişilerFacebook’ta benliklerini gönüllü olarak sunmakta, Facebook kullanımına devameden süreçte kendileriyle ilgili daha çok bilgi paylaşmakta ve arkadaşlarının da paylaşımlarına daha çok ilgi duymaktadır. Facebook birçok sosyal ağ sitesine göre kullanıcılarına daha fazla gizlilik kontrolü imkanı tanısa da Facebook’un ekosistemi görme, gösterme ve gözetle(n)meye yönelik bir iletişim biçimi oluşturmaktadır.
“Sağlıklı bir iletişim için mahremiyetin korunması önemlidir”
“İnsanların Facebook ortamında bir araya gelerek cemaat nostaljisi yaşamaları ve birbirlerinden daha fazla haberdar olmaları olumlu bir durum gibi gözükebilir ancak bu, toplumun genelinde bir teşhircilik ya da Niedzviecki’nin bahsettiği gibi bir ‘dikizleme kültürü’ oluşturmadığı takdirde iyi bir şeydir. Toplumu oluşturan bireyler arasında sağlıklı bir iletişim için ise mahremiyetin korunması çok önemlidir. Bu noktada Facebook bireysel mahremiyetin sınırlarını, bireylere rağmen değil bireylerin de katılımıyla genişleten bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır.”
Makalenin tamamını kaynağından okumak için lütfen tıklayınız.