Ankara’da büyük salonlarda başladığı sohbet programlarına radyo ve televizyon yayınlarıyla devam eden Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, Sabah gazetesindeki yazısında dikkat çeken mesajlar verdi.
Allah’ın fitne ile savaşmayı emrettiğini söyleyen Hatipoğlu, “Bura rağmen fitne her dönem insanların arasında kötülüğü yaydı. Günümüzde ise gelişen teknoloji fitnenin en büyük silahı oldu” dedi.
Hatipoğlu’nun yazısından öne çıkan bölüm şöyle:
“Maddeleşen bir dünyada yaşıyoruz. Hoyratça savunuyoruz. Gözümüzün önünde altın, dolar, euro, Türk Lirası perde yapmış. Televizyonda sunucu haber sunuyor aklımızda olan sunduğu haber değil, acaba ne kadar kazanıyor sorusu. Karşıdan gelen adamı görüyoruz aklımızdan olan acaba evindeki perde hangi firmadan. Gülümseyen birini görüyoruz aklımızda acaba bankada ne kadar parası var sorusu. Böyle uzayıp gidiyor. Kazanıyor veya kazanmıyor bizi neden ilgilendirsin demiyoruz. Tüccarın ne kadar kazandığına, bakıyoruz ama, helal mi, haram mı hiç bakmıyoruz. Öyle isteniyor çünkü. Liste uzayabilir.
Aslında iç âlemimizi bozmaya çalışan, kalplerimizi kaydırmaya çalışan, fesad, kurgucu, tetikçi mihraklar ne istiyorsa onu düşünüyoruz. Saldır diyorlar saldırıyor, dur diyorlar duruyor, çamur at diyorlar çamur atıyor, kirlet diyorlar kirletiyoruz. Sonuç ne? Ne faydası var bunun? Kime yarıyor bu? Kim yapıyor bu kırılmayı bakmak lazım. Sevginin azalması, kin ve nefretin yaygınlaşması bu algı operatörlerinin hedefidir. Lütfen bu oyunu görün.
Yalan yayılıyor
Koca koca insanlar yalan, yanlış, köksüz haberlerin, bilgilerin peşinde koşabiliyorlar. İtibara alıyor, kirletip kirleniyorlar. Bu konularda çıkan haberlerin yalan olma ihtimalini hiç düşünmüyoruz. Yalanı bol bol fotokopi makinesi gibi dağıtıyoruz. Yalan ve sui zannı yayıyoruz. Ama burada yaptığımız her yalanın ve dolanın belki bir milyon yıl sonra karşımıza bir dağ gibi dikileceğine bakmıyoruz. Yalan haberi yayarken haberi istismar eden şer insanlar nasıl çoğalıyorsa, günahı da aynı doğrultuda öylesine artıyor. Bu hesabı hiç yapmıyoruz. Çünkü imanımızda problem var. Din ülkemizde yükselen bir değer. Günden güne güçleniyor. Bundan rahatsız olanlar buna vesile olanları itibarsızlaştırmak için bütün değerleri ayaklar altına alarak, her türlü yalanı, yıpratmayı meşru görüyorlar. Önce yalan bir haber ortaya atıyor ve sonra da üzerinde tepiniyorlar. Vicdanları, imanları, iffet ve edebleri zerre kadar etkilenmeden. Dediğim gibi, onlar bir algının, kirletmenin, itibarsızlaştırma operasyonunun işçileridir artık. Zaten bu tür insanların insani vicdani bir ilkesi yok ki! Bu tür maskaralıkları iyi görmek lazım.
Allah’ın fitne ile savaşmayı emrettiğini söyleyen Hatipoğlu, “Bura rağmen fitne her dönem insanların arasında kötülüğü yaydı. Günümüzde ise gelişen teknoloji fitnenin en büyük silahı oldu” dedi.
Hatipoğlu’nun yazısından öne çıkan bölüm şöyle:
“Maddeleşen bir dünyada yaşıyoruz. Hoyratça savunuyoruz. Gözümüzün önünde altın, dolar, euro, Türk Lirası perde yapmış. Televizyonda sunucu haber sunuyor aklımızda olan sunduğu haber değil, acaba ne kadar kazanıyor sorusu. Karşıdan gelen adamı görüyoruz aklımızdan olan acaba evindeki perde hangi firmadan. Gülümseyen birini görüyoruz aklımızda acaba bankada ne kadar parası var sorusu. Böyle uzayıp gidiyor. Kazanıyor veya kazanmıyor bizi neden ilgilendirsin demiyoruz. Tüccarın ne kadar kazandığına, bakıyoruz ama, helal mi, haram mı hiç bakmıyoruz. Öyle isteniyor çünkü. Liste uzayabilir.
Aslında iç âlemimizi bozmaya çalışan, kalplerimizi kaydırmaya çalışan, fesad, kurgucu, tetikçi mihraklar ne istiyorsa onu düşünüyoruz. Saldır diyorlar saldırıyor, dur diyorlar duruyor, çamur at diyorlar çamur atıyor, kirlet diyorlar kirletiyoruz. Sonuç ne? Ne faydası var bunun? Kime yarıyor bu? Kim yapıyor bu kırılmayı bakmak lazım. Sevginin azalması, kin ve nefretin yaygınlaşması bu algı operatörlerinin hedefidir. Lütfen bu oyunu görün.
Yalan yayılıyor
Koca koca insanlar yalan, yanlış, köksüz haberlerin, bilgilerin peşinde koşabiliyorlar. İtibara alıyor, kirletip kirleniyorlar. Bu konularda çıkan haberlerin yalan olma ihtimalini hiç düşünmüyoruz. Yalanı bol bol fotokopi makinesi gibi dağıtıyoruz. Yalan ve sui zannı yayıyoruz. Ama burada yaptığımız her yalanın ve dolanın belki bir milyon yıl sonra karşımıza bir dağ gibi dikileceğine bakmıyoruz. Yalan haberi yayarken haberi istismar eden şer insanlar nasıl çoğalıyorsa, günahı da aynı doğrultuda öylesine artıyor. Bu hesabı hiç yapmıyoruz. Çünkü imanımızda problem var. Din ülkemizde yükselen bir değer. Günden güne güçleniyor. Bundan rahatsız olanlar buna vesile olanları itibarsızlaştırmak için bütün değerleri ayaklar altına alarak, her türlü yalanı, yıpratmayı meşru görüyorlar. Önce yalan bir haber ortaya atıyor ve sonra da üzerinde tepiniyorlar. Vicdanları, imanları, iffet ve edebleri zerre kadar etkilenmeden. Dediğim gibi, onlar bir algının, kirletmenin, itibarsızlaştırma operasyonunun işçileridir artık. Zaten bu tür insanların insani vicdani bir ilkesi yok ki! Bu tür maskaralıkları iyi görmek lazım.