Değerlendirme: Lokman Arslan
Kitle İletişim Araçları ve İslam: Nostaljik Bir Okuma/ Eski Bir Kitabın Hatrına
Geçtiğimiz günlerde bir dostum küçük bir risaleyi elime tutuşturarak; bunu tanıtan bir yazı yazar mısın, dedi. Şöyle bir baktım ve o dostumu kıramadığım için küçük bir değerlendirme yazmaya çalışayım demiş bulundum.
Söz konusu kitap; Prof. Dr. Abdullah Nasıh Ulvan’ın ‘Hükmü’l-İslam fi Vesaili’l-İ’lam’ adlı eserinin İsmail Kaya tarafından ‘Kitle İletişim Araçları ve İslam’ adıyla yapılmış çevirisiydi. 1990 yılında Uysal Kitabevi tarafından neşredilen kitabın ön kapağında mütercimin adının yer alması, yayınevinin tercüme işine verdiği önemle ve/veya mütercimin karizmasıyla açıklanabilir. Mütercime ön kapakta yer verilmesi nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, tercüme işine önem verildiği hissi oluşturmaktadır. Yayınevinin kitap kapağının üst tarafına kırmızı şerit içinde siyah yazıyla ‘İslami Araştırmalar /10’ yazması bu kitabın bahse konu serinin 10. Kitabı olduğunu ve bu kitabın/risalenin ‘İslami bir araştırma’ olarak değerlendirildiğini göstermektedir. 108 sayfalık kitabın sonundaki dört sayfalık; yayıncının diğer eserlerinin tanıtımına ayrılmış dört sayfalık bölümü ilgi çekici ve nostaljik bir reklam gibi durmaktadır.
Müellif önsözde bu risalesini/küçük kitabının amacını; ‘televizyon, radyo, teyp, sinema, tiyatro/piyes, resim, projeksiyon cihazları ve basın-yayın-dağıtım işleri hakkında İslam’ın hükümlerini beyan etmek/açıklamak’ şeklinde ifade etmiştir.
Yazar sıraladığı kitle iletişim araçlarını neredeyse aynı sırayla değerlendirerek; söz konusu araçların Yahudi, mason, komünist, misyoner ve sömürgeciler tarafından İslam ve Müslümanlar aleyhinde kullanıldığını değişik sayfalarda; Prof. Dr. Abdurrahman Habenneke, Abbas Mahmud el-Akkad, Muhammed Mahmud es-Savvaf gibi ihvanı müslimin hareketine yakınlığıyla maruf müelliflere atıflarda bulunarak ifade etmektedir. O’na göre bu araçların İslam’a davet, güzel ahlakı teşvik ve eğitim için kullanılması gerekir(di). Dedikten sonra Lübnan’dan eş-Şihab; Mısır’dan Da’vet; Suriye’den el-Hadara; Kuveyt’ten el-Müctema’; ve Hindistan’dan el-Basü’l-İslami s.42 adlı dergileri iyi örnek olarak zikretmesi ve bu örneklerin neredeyse tamamının bir şekilde İhvan-ı Müslimin hareketiyle ilgili olması ilgi çekicidir.
Müellifin ilerleyen sayfalarda Endülüs, Şam, Semerkant ve Buhara gibi Müslüman kültür merkezlerinden bahisle, kitap medeniyetine Müslümanların katkısına dikkat çekerken P. Hitti ve B. Shaw gibi batılılara atıflarda bulunması dikkatlerden kaçmamaktadır.
Müellif söz konusu araçların yönetim ve içerik bakımından İslam’a aykırı olmaması gerektiğini her vesileyle vurgulamaktadır. Aksi nitelikte olanların basımı, yayımı, dağıtımı, seyredilmesi, dinlenilmesi ve abone olunması ‘caiz’ değildir.
Ancak yazar bir çeşit medya okuryazarlığına dikkat çekerek; ilgililerin (Müslüman önderlerin) bu araçları evlerinden ve çocuklarından uzak tutmak şartıyla takip etmesi gerektiğini de vurgulayarak, değişik vesilelerle sıraladığı Yahudi, mason, komünist, misyoner ve sömürgeciler karşısında uyanık olmak, onların sini planlarını anlamak ve onlarla mücadele etmek için çalışmak gerektiğinin altını çizmektedir.
Kitabın, Müslümanların kitle iletişim araçları karşısında nasıl bir tavır alacağına ilişkin zihni/kalbi bir emeğin ürünü olduğu açık ve değerli bir husustur. Televizyon, radyo, kaset, sinema, tiyatro, gazete ve dergilerin İslam’a davet, irşad, eğitim ve kamu yararı için istifade edilmedikçe ahlaki anlamda kötülükleri yayan araçlara dönüşebileceğine dikkat çekmektedir. Müellif bu araçların iki yanı kesen bıçağa benzediğini iyi amaçlarla kullanılmazsa bireyden aileye, toplumdan idareye herkese ve her kesime farklı açılardan zarar verebileceğini vurgulamaktadır.
Bu konuları tartışırken; kitle iletişim teknolojilerinin mason, misyoner, Yahudi, haçlı, komünist ve dinsizler eliyle, Müslümanları rahatlık, servet ve şehvet düşkünü bilinçsiz ve etkisiz hale getirmek için kurgulanmış araçlar olarak değerlendirdiği gözden kaçmamaktadır.
Bu bakış açısındaki görece tepkisel tutum, yazar ve mütercimin samimiyet ve hatıralarına saygı kabilinden, serinkanlılıkla ve analitik bir şekilde gözden geçirilmelidir. Bunun sonucunda elde edilecek çıktılar ve şimdilerde sosyal medyanın her çeşidinde, değişik gerekçelerle etkin olma yarışındaki dindarların durumuyla birlikte ele alınmalıdır. Sonuçta 90’larda mezkûr kaynaklardan beslenenler şimdilerde böyle davranır mı denir yoksa bu ne yaman çelişki diye bir sual mi ortada kalır? Ben bu zor ve büyük soruyu ilgili ve meraklı vicdanlara emanet etmekle yetinmeyi tercih ederim.
Kendi adıma; müellifin televizyon hakkında ayrıca bir risale daha yazdığını da bu risaleden öğrendim. Buraya derç ettiği fikirlerinden televizyon ve sinema salonlarına, seddi zerai’ (kötülüklere gidebilecek yolları engellemek) ilkesinden hareketle ve o anki durumlarını değerlendirerek pek sıcak bakmadığını söylemek mümkündür. Kadın erkek karışık salonlar, ekranlarda veya sahnelerde giyim-kuşam, söz ve davranış bakımından İslam’a aykırı durumların tamamı haramdır. Benzer bir şekilde; kimlik kartı ve eğitimin gerekleri gibi zorunlu durumlar dışında fotoğraflar ve çocuk oyuncakları dışında heykel işlerine cevaz vermemektedir. Peygamberan-ı İzam, melekler hatta Hulefa-i Raşidin gibi konuların tecsim ve temsili caiz değildir. Ancak eğitim ve İslam düşmanlarıyla mücadele için İslam kültür ve medeniyet tarihinin olay ve olguları temsil ve resmedilebilir. ‘Müslüman radyo dinlerken faydalı programlar dışına çıkmamayı başarabilirse (radyo dinlemek) caizdir.’ cümlesi yazarın bakış açısını ortaya koymaktadır. Kitap yazarın gençlere, babalara ve öğretmenlere dikkatli olun çağrısı ve duayla sona ermektedir. Eserin sonuna müellifin koyduğu tarih 1978’dir. Yani müellif burada serdettiği fikirler, 1970’lerin atmosferine uygun olarak değerlendirilmelidir.
Kitap bu haliyle yayınlandığı tarihlerde ortalama Anadolu insanının ve Ortadoğu’nun Müslüman halklarının kitle iletişim araçlarına bakışının özeti ve nostaljik bir fotoğrafı olarak yeniden, rahatlıkla okunabilir. Zira konvansiyonel kitle iletişim teknoloji ve araçları yeni medyanın tahakkümüne girerken medyaya bir şekilde angaje olmama kaygısı ‘fetvalarla’ değil medya okur-yazarlığıyla dengelenmeye çalışılmaktadır.
Bkz: https://islamansiklopedisi.org.tr/hasan-habenneke-el-meydani; Çalışkan, Necmettin, Abdurrahman Hasan Habenneke el-Meydânî ve Tefsiri adlı ve 355783 numaralı yayımlanmamış doktora tezi (AÜSBE) Ankara-2013
Bkz: https://islamansiklopedisi.org.tr/akkad-abbas-mahmud
Bkz: https://islamansiklopedisi.org.tr/savvaf-muhammed-mahmud
Age s.42
Bkz: https://islamansiklopedisi.org.tr/ihvan-i-muslimin#1; https://islamansiklopedisi.org.tr/ihvan-i-muslimin#2
Age s.9
Age s.29
Kitabın Künyesi
Adı: Kitle İletişim Araçları ve İslam
Yazarı: Prof. Dr. Abdullah Ulvan
Tercüme: İsmail Kaya
Yayıevi: Uysal Kitabevi
Yayın tarihi: 1990
Yayın Yeri: Konya