Medya ve Rol Modeller (2): Medya ve Çocuk Rol Modeller
Medya ekranlarından yansıyan her görselin ve içeriğin belli faydaları yanında zararlarının olduğu birçok bilimsel çalışmalarda ortaya konulmuştur. Faydalı yayınlardan çok çocuklar için zararlı tarafları son dönem medya etki araştırmalarında dikkat çeken konuların başında gelmektedir. Ekranlardan hızlı hareketli ve eğlenceli yayınlar, çizgi filimler çocuklar için vaz geçilmezler arasında yer almaktadır. Ebeveynlerin çoğu zaman çocukların eğlenmesi veya vakit geçirmesi için ekran başına teslim ettikleri ve farkında olmadan zihin dünyası medya tarafından işlenen çocukların ekran başında ne gibi olumsuzluklar yaşadıkları çeşitli araştırmalar ile gün yüzüne çıkarılmaktadır. İlk etapta ekran başında geçirilen sürelerin oluşturduğu Psikolojik olumsuz etkileri yanında özellikle rol model yansımaları dikkat çekicidir.
Dünyada süper güç olma iddiasında olan ABD’nin Hollywood gibi kitlesel dönüştürücü film endüstrisine birde çocukları hedef kitlesi yapan “Walt Disney” film endüstrisini kurarak nüfuzunu daha da artırmıştır. Dünya çocukları üzerindeki kirli emellerine ulaşmasını sağlayacak proje filmler üreterek dünyanın yedi kıtasına yayılmasını sağladı. Çocukları eğlendiren ve bilgilendiren çizgi/filmler yanında, çoğu çocukların minik dünyasında büyük infialler değişimler oluşturan, küresel güçlerin iştiyakını kabartan algılar üreten subliminal mesaj ve rollerden müteşekkil filmler yapılmıştır. Bu filmlerde; müstehcen görüntüler, şakalar, yalan ve küfür içerikler yanında kahramanların sürekli güç üzerinden haklılığını savunduğu şeklinde kurgulanan rollerin çocuk dünyasında ahlaki yozlaşma yanında maddi güce tapınma, gibi daha çok sistemin kendini yeniden üretmesine ve toplumsal ahlakın bilinçdışı üretimine katkı sağlayan algıları beslemektedir. Ayrıca çocuk dünyasında Allah inancını tahrip eden ezoterik büyü, bilim kurgu ve mitolojik uyduruk tanrısal güçlere sahip kahramanlar üretilerek çocuk zihinlerin inanç dünyası da bu roller üzerinden yıkıma uğratılmaktadır. Animasyon filmlerinde araya serpiştirile ve zihin kontrol yöntemi olarak kullanılan Subliminal mesajların insanların bilinçaltı dünyası da işgal edilmektedir. Film ve sinema literatüründe 25. Kare olarak adlandırılan, ses ve görüntü tekniğiyle seyirci tarafından ilk anda anlaşılmayan fakat zihnin geri bir alanında kaydedilen yeri ve zamanı gelince ortaya çıkan şuur ötesi güçlü bir algı üretme yöntemidir. Bu şekliyle; Siyonist ve Masonik güç için kontrol sağlayan, cinsellik içeren ve tüketimi teşvik eden subliminal mesajlar ile çocukların zihin dünyası kirletilmektedir.
Gerek çocuklara göre Yapılan programlarda gerekse de erişkinlere göre yapılan film ve dizilerde aile içi ilişkiler modern seküler aileye ve dolayısıyla medya kültürüne uygun rollerle yansıtılmaktadır. Çocukların aile içinde canlandırılan rolleri irdelendiğinde; çocukların sürekli pohpohlandığı, ebeveynlerine(büyüklerine) karşı saygısız, başına buyruk, çoğu zaman ahlaksız ve söz dinlemez davranışları gizlice övülmektedir. Bu şekliyle en sıradan genel ahlak kurallarına bile tahammül edemeyen, tüm dini, ahlaki ve kültürel sınırlamaları yıkılması gereken bir tabu gibi gören medya, yaptığı yayınlar sayesinde çocuğun hâkim görsel alanlara teslimiyetini kolaylaştırmaktadır. Medya, çocuk ve aile arasındaki dini, kültürel ve ahlaki bağları kopararak medya ailesinin bir ferdi yapılan çocuk, ekranlara sıkı sıkıya bağlanmış olur. Bundan dolayı medya, merkezi bir kontrol ve hâkimiyet sağlamak için kendisi dışında buyurgan hiç bir güce izin vermeyecek şekilde kendini konumlandırmaktadır. Böylelikle ekranlardan gönderilen tüm direktifleri almaya ve uygulamaya uyumlu hale gelen çocuk, her türlü ahlaki kuralı ve dini yasağı çiğnemeye meyyal çocuk davranışları bilinçli olarak sevdirilerek benimsetilmesi sağlanmaktadır. Günümüzde ailenin sosyal davranışlarını (boş vakit geçirme, gezi, eğlence ve alış veriş gibi etkinliklerinde) çocukların oldukça etkili belirleyici bir rolü bulunmaktadır. Medya, Bundan dolayı, çocuk dilini eğlence ve çoğu zaman oyun içinde sergilenen programlar ile tüketimi tahrik ederken, albenili yayınlar ile aileyi tüketime yönlendirmede çocukları yem olarak ve ustaca kullanmaktadır.
Diğer bir hususta, çocukların taklit ve özenti yeteneği kullanarak çocukların kılıktan kılığa sokulmasıdır. Son zamanlarda özellikle kız çocuklarının aile içindeki yaşına uygun davranışın dışına çeken rolleri de medya tarafından yoğunluklu olarak işlenen konulardandır. Küçük kız çocuklarına abartılı kadın makyajı yapılması, kadın elbiselerinin giydirilerek, sahnelerde şarkı söyletilmesi ve dans ettirilmesi gibi doğal pedagojik gelişim sınırları zorlayan sempatik roller ile kız çocuklarını erken yaşlarda bilinç gelişmeden, beden üzerinden şeklen kadınlaşması telkin edilmektedir. İşte bu durum, duygusal ve biyolojik gelişimini henüz tamamlamamış çocukların iç dünyasında kapatılması zor yaraları açmaktadır. Ekranlardan inceden sempatik süslü bir o kadar yetenekli oyuncular üzerinden işlenen rollerle yarınların geleceği olan çocuklarımızın ilişki kurma şekilleri üzerinde kalıcı ve olumsuz etkiler bırakacağı bilinmelidir. Ve hepsinden önemlisi, vakitli vakitsiz ekranlara yansıyan hiç bir ahlaki sınır tanımayan yayınlara karşı ailenin tepkisizliğinden dolayı yaşanmaktadır. Mesela medyanın ailece izlenen programlarda ekrana yansıyan bin bir çeşit mesaj ve çoğu olumsuzluk tavır ve davranışlar içeren programlara karşı aile fertlerinin tepkisiz kalması zımnen bir meşruiyet algısını da beraber getirmektedir. Ekrandan herkesin izlediği ve tepki göstermediği olumsuz ilişkiler ve davranışlar çocukların zihin dünyasında o ilişki ve davranışların aile tarafından da bir çeşit onaylandığı algısını üretmektedir. Ekranda öpüşme, sigara, alkol, şiddet, cinsellik, küfür, aşağılama, şiddet, yalan, aldatma, evlilik öncesi birliktelik (flört) vb. Bu sebeple ekrandan yansıyan ve çocukların maddi manevi gelişiminde oldukça olumsuz etkiler bırakması yanında zararlı davranış ve ilişki biçimlerini telkinleriyle genç nesli içinden çıkılması zor bir bataklığa sürüklemektedir.
Çocukların Medya ekranlarında yaş sınırlarını kaldıran ve daha çok oyun eğlence programları içinde sunulan özendirici programların çocuklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğu yapılan birçok araştırma sonuçlarında ortaya çıkmaktadır. Yapılan bir araştırmada; “Bir çocuğun oniki yaşına gelene kadar TV'de 100 bin şiddet sahnesi gördüğünü ve bundan dolayı şiddetin zihinlerine kazınmakta olduğunu ve bu sahneler nedeniyle de şiddeti bir çözüm yöntemi olarak görüp duyarsızlaşmaktadır” [1] olduğu tespiti yapılmıştır.
Hemen hemen tüm çizgi film kahramanlarının çocuklara şiddeti bir yöntem olarak telkin etmesi yanında yine filim aralarına(25. Kare) gizlenen cinsellik şiddet ve egemen güçleri subilimine eden mesajların çocuk dünyasını gelişim aşamasında zihnen teslim almakta olduğunu benzer birçok araştırmacının bilimsel çalışmalarına konu olmaktadır. Bütün bu tespitler ile beraber hiçbir toplumsal inanç, değer ve kültürel sınırı tanımayan egemenlik ve ona bağlı reyting kaygısı ile üretilen bu programlarda çocuklara duygusal ve fiziksel şiddet, cinsellik telkin eden ve olumsuz algılar üretmek suretiyle istismar edilmektedir. Medyanın hiçbir kural ve değer tanımayan pervasızca ekranlar taşıdığı tüm görüntülerin çocukların zihinlerini lekelediği gibi yeni nesillere silinmesi imkânsız yaralar bırakmaktadır.
Devamı diğer yazıda...(Medya ve Gençliğe Dayatılan Popüler Kültür)
Medya ekranlarından yansıyan her görselin ve içeriğin belli faydaları yanında zararlarının olduğu birçok bilimsel çalışmalarda ortaya konulmuştur. Faydalı yayınlardan çok çocuklar için zararlı tarafları son dönem medya etki araştırmalarında dikkat çeken konuların başında gelmektedir. Ekranlardan hızlı hareketli ve eğlenceli yayınlar, çizgi filimler çocuklar için vaz geçilmezler arasında yer almaktadır. Ebeveynlerin çoğu zaman çocukların eğlenmesi veya vakit geçirmesi için ekran başına teslim ettikleri ve farkında olmadan zihin dünyası medya tarafından işlenen çocukların ekran başında ne gibi olumsuzluklar yaşadıkları çeşitli araştırmalar ile gün yüzüne çıkarılmaktadır. İlk etapta ekran başında geçirilen sürelerin oluşturduğu Psikolojik olumsuz etkileri yanında özellikle rol model yansımaları dikkat çekicidir.
Dünyada süper güç olma iddiasında olan ABD’nin Hollywood gibi kitlesel dönüştürücü film endüstrisine birde çocukları hedef kitlesi yapan “Walt Disney” film endüstrisini kurarak nüfuzunu daha da artırmıştır. Dünya çocukları üzerindeki kirli emellerine ulaşmasını sağlayacak proje filmler üreterek dünyanın yedi kıtasına yayılmasını sağladı. Çocukları eğlendiren ve bilgilendiren çizgi/filmler yanında, çoğu çocukların minik dünyasında büyük infialler değişimler oluşturan, küresel güçlerin iştiyakını kabartan algılar üreten subliminal mesaj ve rollerden müteşekkil filmler yapılmıştır. Bu filmlerde; müstehcen görüntüler, şakalar, yalan ve küfür içerikler yanında kahramanların sürekli güç üzerinden haklılığını savunduğu şeklinde kurgulanan rollerin çocuk dünyasında ahlaki yozlaşma yanında maddi güce tapınma, gibi daha çok sistemin kendini yeniden üretmesine ve toplumsal ahlakın bilinçdışı üretimine katkı sağlayan algıları beslemektedir. Ayrıca çocuk dünyasında Allah inancını tahrip eden ezoterik büyü, bilim kurgu ve mitolojik uyduruk tanrısal güçlere sahip kahramanlar üretilerek çocuk zihinlerin inanç dünyası da bu roller üzerinden yıkıma uğratılmaktadır. Animasyon filmlerinde araya serpiştirile ve zihin kontrol yöntemi olarak kullanılan Subliminal mesajların insanların bilinçaltı dünyası da işgal edilmektedir. Film ve sinema literatüründe 25. Kare olarak adlandırılan, ses ve görüntü tekniğiyle seyirci tarafından ilk anda anlaşılmayan fakat zihnin geri bir alanında kaydedilen yeri ve zamanı gelince ortaya çıkan şuur ötesi güçlü bir algı üretme yöntemidir. Bu şekliyle; Siyonist ve Masonik güç için kontrol sağlayan, cinsellik içeren ve tüketimi teşvik eden subliminal mesajlar ile çocukların zihin dünyası kirletilmektedir.
Gerek çocuklara göre Yapılan programlarda gerekse de erişkinlere göre yapılan film ve dizilerde aile içi ilişkiler modern seküler aileye ve dolayısıyla medya kültürüne uygun rollerle yansıtılmaktadır. Çocukların aile içinde canlandırılan rolleri irdelendiğinde; çocukların sürekli pohpohlandığı, ebeveynlerine(büyüklerine) karşı saygısız, başına buyruk, çoğu zaman ahlaksız ve söz dinlemez davranışları gizlice övülmektedir. Bu şekliyle en sıradan genel ahlak kurallarına bile tahammül edemeyen, tüm dini, ahlaki ve kültürel sınırlamaları yıkılması gereken bir tabu gibi gören medya, yaptığı yayınlar sayesinde çocuğun hâkim görsel alanlara teslimiyetini kolaylaştırmaktadır. Medya, çocuk ve aile arasındaki dini, kültürel ve ahlaki bağları kopararak medya ailesinin bir ferdi yapılan çocuk, ekranlara sıkı sıkıya bağlanmış olur. Bundan dolayı medya, merkezi bir kontrol ve hâkimiyet sağlamak için kendisi dışında buyurgan hiç bir güce izin vermeyecek şekilde kendini konumlandırmaktadır. Böylelikle ekranlardan gönderilen tüm direktifleri almaya ve uygulamaya uyumlu hale gelen çocuk, her türlü ahlaki kuralı ve dini yasağı çiğnemeye meyyal çocuk davranışları bilinçli olarak sevdirilerek benimsetilmesi sağlanmaktadır. Günümüzde ailenin sosyal davranışlarını (boş vakit geçirme, gezi, eğlence ve alış veriş gibi etkinliklerinde) çocukların oldukça etkili belirleyici bir rolü bulunmaktadır. Medya, Bundan dolayı, çocuk dilini eğlence ve çoğu zaman oyun içinde sergilenen programlar ile tüketimi tahrik ederken, albenili yayınlar ile aileyi tüketime yönlendirmede çocukları yem olarak ve ustaca kullanmaktadır.
Diğer bir hususta, çocukların taklit ve özenti yeteneği kullanarak çocukların kılıktan kılığa sokulmasıdır. Son zamanlarda özellikle kız çocuklarının aile içindeki yaşına uygun davranışın dışına çeken rolleri de medya tarafından yoğunluklu olarak işlenen konulardandır. Küçük kız çocuklarına abartılı kadın makyajı yapılması, kadın elbiselerinin giydirilerek, sahnelerde şarkı söyletilmesi ve dans ettirilmesi gibi doğal pedagojik gelişim sınırları zorlayan sempatik roller ile kız çocuklarını erken yaşlarda bilinç gelişmeden, beden üzerinden şeklen kadınlaşması telkin edilmektedir. İşte bu durum, duygusal ve biyolojik gelişimini henüz tamamlamamış çocukların iç dünyasında kapatılması zor yaraları açmaktadır. Ekranlardan inceden sempatik süslü bir o kadar yetenekli oyuncular üzerinden işlenen rollerle yarınların geleceği olan çocuklarımızın ilişki kurma şekilleri üzerinde kalıcı ve olumsuz etkiler bırakacağı bilinmelidir. Ve hepsinden önemlisi, vakitli vakitsiz ekranlara yansıyan hiç bir ahlaki sınır tanımayan yayınlara karşı ailenin tepkisizliğinden dolayı yaşanmaktadır. Mesela medyanın ailece izlenen programlarda ekrana yansıyan bin bir çeşit mesaj ve çoğu olumsuzluk tavır ve davranışlar içeren programlara karşı aile fertlerinin tepkisiz kalması zımnen bir meşruiyet algısını da beraber getirmektedir. Ekrandan herkesin izlediği ve tepki göstermediği olumsuz ilişkiler ve davranışlar çocukların zihin dünyasında o ilişki ve davranışların aile tarafından da bir çeşit onaylandığı algısını üretmektedir. Ekranda öpüşme, sigara, alkol, şiddet, cinsellik, küfür, aşağılama, şiddet, yalan, aldatma, evlilik öncesi birliktelik (flört) vb. Bu sebeple ekrandan yansıyan ve çocukların maddi manevi gelişiminde oldukça olumsuz etkiler bırakması yanında zararlı davranış ve ilişki biçimlerini telkinleriyle genç nesli içinden çıkılması zor bir bataklığa sürüklemektedir.
Çocukların Medya ekranlarında yaş sınırlarını kaldıran ve daha çok oyun eğlence programları içinde sunulan özendirici programların çocuklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğu yapılan birçok araştırma sonuçlarında ortaya çıkmaktadır. Yapılan bir araştırmada; “Bir çocuğun oniki yaşına gelene kadar TV'de 100 bin şiddet sahnesi gördüğünü ve bundan dolayı şiddetin zihinlerine kazınmakta olduğunu ve bu sahneler nedeniyle de şiddeti bir çözüm yöntemi olarak görüp duyarsızlaşmaktadır” [1] olduğu tespiti yapılmıştır.
Hemen hemen tüm çizgi film kahramanlarının çocuklara şiddeti bir yöntem olarak telkin etmesi yanında yine filim aralarına(25. Kare) gizlenen cinsellik şiddet ve egemen güçleri subilimine eden mesajların çocuk dünyasını gelişim aşamasında zihnen teslim almakta olduğunu benzer birçok araştırmacının bilimsel çalışmalarına konu olmaktadır. Bütün bu tespitler ile beraber hiçbir toplumsal inanç, değer ve kültürel sınırı tanımayan egemenlik ve ona bağlı reyting kaygısı ile üretilen bu programlarda çocuklara duygusal ve fiziksel şiddet, cinsellik telkin eden ve olumsuz algılar üretmek suretiyle istismar edilmektedir. Medyanın hiçbir kural ve değer tanımayan pervasızca ekranlar taşıdığı tüm görüntülerin çocukların zihinlerini lekelediği gibi yeni nesillere silinmesi imkânsız yaralar bırakmaktadır.
Devamı diğer yazıda...(Medya ve Gençliğe Dayatılan Popüler Kültür)
[1] http://www.milliyet.com.tr/pedagog-mehmet-teber-cocukta-oyun-ve-kutahya-yerelhaber-509694/ (Erişim Tarihi: 30.09.2019)
Çocukların zihin inşası seküler egemen güçler tarafından işleniyor. Yeni nesilde bizden ve bize ait hiç bir şey yok maalesef
Sosyal medya araçlarının ve özelde TV'lerin mekanlarımza, evlerimize , yaşam alanlarımızın en mahrem yerlerine girmesiyle , 1- iki neslin aidiyet bağlarıyla kopus yaşamasına, 2- ahlâk ve inanç temellerinin zayıflamasına , 3- popüler kültürün hakim olmasına , 4- çocukların yalnilızlaşmasına ve izole olmasına , 5- ebeveynleri ile diyalog sorunu yaşamalarına , 6- okulda başarısız bir grafik çizmelerine , 7- Konu komşu ve akrabalarıyla zayıf bir iletişimlerinin oluşmasına, 8- çevreleriyle sağlıklı diyaloglarının oluşması için bariyerler inşa edilmesine , Vb. Onlarca negatif dolgulu olumsuz ve bir o kadar sevimsiz tabloların yansımaları olarak önümüze çıkmaktadır .. Yazarın işaret ettiği üzere, A- küresel sermayenin gençlik üzerinde oynadığı oyunları , B- ifsad'a sürüklenen gençlik potansiyelini , C- Neden- Sonuç üzerinden gelişen mahzurlu / sakıncalı yanları, D- Alınacak önlemleri ve tedbirleri görmemiz için, sunduğu katkılar için teşekkür ediyorum ..