Medya ve Rol Modelleri (Sonuç)
Medya ve Erkek Rolleri
Medya, tüm aile fertlerine olduğu gibi erkek kimliği üzerinde de çeşitli stratejiler uygulayarak toplumsal genel kabullerin makul gördüğü erkek rollerini de modern aile normlarına uyumlu hale getirmek için benzer ‘medya rolleri” üretilmektedir.
Medyanın arzuladığı aile modeli içinde Kadın ile erkek rollerinin değişiminin veya eşitlemesinin ve bu bağı kuran toplumsal değer ve inançları tartışılır hale getirmesi bir yana, sağlıklı bir aile kurabilme yollarını da günden güne zorlaştırmaktadır. Erkeğin aile içi temsiliyet görevinin modern aile içinde adeta bir ilkellik olarak telaki edilmesinde medyanın rolü azımsanmayacak derecededir. İslam’ın evliliği; sevgi(meveddet) ve teskin(sakinet) olmak ve merhamet üzeri sığınılan güvenilir bir liman olarak nitelerken[1], yeni nesil için artık aile sığınılacak güvenli bir yer olarak görülmediği gibi maddi ve manevi koşulların da dayatmalarıyla evlilik dışı ilişkilerin artması ve değişen yeni sosyal ilişiklerin ekranlarından sürekli süslü rol modellerle yansıtması, modern batı kültürüne entegrasyonu artırmaktadır. Ve dolayısıyla evlilik kurumu günden güne önemini yitirdiği gibi evlilik yaşları da sürekli ötelenmektedir.
Medya üzerinden erkek kimliğine diğer bir saldırı da cinsiyet üzerinden yapılmaktadır. Erkeğin özellikle eğlence ve komedi programlarında kadın kıyafetleri ve makyajlı roller ile gösterimi erkek cinsiyetini de tartışmaya açmıştır. İlk olarak Amerika’da 1960’li yılarda gece kulüplerinde başlayan erkeklerin makyajlı, alımlı kadın kılığına girerek başlattığı, sonralarında TV ekranlarına ve show programlarında popüler hale gelen ve adına Drag Queen[2] denen ABD’de Show programlarında yaygınlaşarak taraftar bulmuştur. Bu işi eğlenceli ve sempatik kılarak sunmak toplum tarafından yüksek tepkileri bastırmak için en kullanışlı Psikososyal yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu durumun üçüncü cinsiyet konularını gündeme getirdiği gibi şirin ve sempatik rollerle taraftar bulması yanında geniş kitlelerde ahlaki ve dini bağların azalmasıyla beraber moda etkisi yaparak geniş kitlelerce kanıksanmasını sağlamaktadır. Ülkemizde de bir benzeri “Huysuz Virjin” olarak gece kulüpleri ve sonrasında yoğun ilgi nedeniyle medya ekranlarına taşınan benzer show programlarına taşınması, ünlenen kişilerin homoseksüel cinsel kimliklerini ifşa etmede ön açıcı olmuştur. Özellikle sanat dünyasında cinsel kimliklerini ifşa etmede sakınca bulmayan ve sayıları yıllar içeresinde artan kişiler için sahneler aynı zamanda toplumsal meşruiyet kazandıran bir alana dönüşmüş ve özellikle gençler üzerinde teşvik edici rol modeller oluşturmuştur. Ayrıca özellikle iki binli yıllardan sonra ülkemizde neredeyse tüm dizi ve komedi programlarında kadın kılığına sokulan erkek rollerinin sıradanlaşmasıyla, bunlara özenerek rol model alan sayıları günden güne artan ciddi bir kitleyi ortaya çıkarmaktadır.
Batı, doğu ve İslam toplumlarında küresel hâkimiyeti karşısında “aileyi” büyük bir engel olarak görmektedir. Bunlardan dolayı; erkeğin, erkekliğinin hedef alınması, erkek ve kadın ayrımını silikleştirmekte ve “çoklu” (LGBT) cinsellik tariflerini gündeme getirerek aile mefhumunu tamamen veya kısmen ortadan kaldırmaktadır. Son olarak küresel politikaların üçüncü dünya diye tabir edilen çoğu da dini ve geleneksel bağları güçlü toplumlarda; medya rolleri, siyasi politikalar, kültürel yaptırımlar, hatta biyogenetik gıda ve dijital teknolojileri kullanarak cinsiyet değerleri, kültürel bağlılıkları ve genetik yapıyı yıkmak istediği çeşitli vesilelerle görülmektedir.
Sonuç olarak;
Batı ülkelerinin, çok parçalı ve tek bir amaca matuf çabalarına baktığımızda sonuç ve etkileri itibariyle, Batının kendi dışında tüm toplumları Modern kapitalist endüstrilerin tüketim, gösteriş ve israf üzerine kurulu hâkimiyetini devam ettirmek için insanı ve doğayı gözünü kırpmadan yozlaştırıp değerlerinden kopararak nasıl da yok ettiğine hep beraber şahit olmaktayız. Modern endüstrilerin istediği aile ve insan modeli üretmek için kullandığı en etkili araçlardan olan medya, kendine uygun insan ve kutsaldan arındırılmış aile üretmek tüm geleneksel, dini ve kültürel bağları ortadan kaldırarak veya yozlaştırarak görsel idrakler ışığında üretilen suni Batı kültürünün egemen olduğu dünyaya mahkûm ettiği gözlenmektedir. Maalesef doğu toplumları gibi İslam dünyasında şiddeti her geçen gün artan bu türden yozlaş(tır)maya karşı tepkisiz kalması batılı güçlerin bu alandaki egemen bilincini canlı tutarak hâkimiyetini ve nüfuzunu daha da artırmaktadır.
Medya ve Erkek Rolleri
Medya, tüm aile fertlerine olduğu gibi erkek kimliği üzerinde de çeşitli stratejiler uygulayarak toplumsal genel kabullerin makul gördüğü erkek rollerini de modern aile normlarına uyumlu hale getirmek için benzer ‘medya rolleri” üretilmektedir.
Medyanın arzuladığı aile modeli içinde Kadın ile erkek rollerinin değişiminin veya eşitlemesinin ve bu bağı kuran toplumsal değer ve inançları tartışılır hale getirmesi bir yana, sağlıklı bir aile kurabilme yollarını da günden güne zorlaştırmaktadır. Erkeğin aile içi temsiliyet görevinin modern aile içinde adeta bir ilkellik olarak telaki edilmesinde medyanın rolü azımsanmayacak derecededir. İslam’ın evliliği; sevgi(meveddet) ve teskin(sakinet) olmak ve merhamet üzeri sığınılan güvenilir bir liman olarak nitelerken[1], yeni nesil için artık aile sığınılacak güvenli bir yer olarak görülmediği gibi maddi ve manevi koşulların da dayatmalarıyla evlilik dışı ilişkilerin artması ve değişen yeni sosyal ilişiklerin ekranlarından sürekli süslü rol modellerle yansıtması, modern batı kültürüne entegrasyonu artırmaktadır. Ve dolayısıyla evlilik kurumu günden güne önemini yitirdiği gibi evlilik yaşları da sürekli ötelenmektedir.
Medya üzerinden erkek kimliğine diğer bir saldırı da cinsiyet üzerinden yapılmaktadır. Erkeğin özellikle eğlence ve komedi programlarında kadın kıyafetleri ve makyajlı roller ile gösterimi erkek cinsiyetini de tartışmaya açmıştır. İlk olarak Amerika’da 1960’li yılarda gece kulüplerinde başlayan erkeklerin makyajlı, alımlı kadın kılığına girerek başlattığı, sonralarında TV ekranlarına ve show programlarında popüler hale gelen ve adına Drag Queen[2] denen ABD’de Show programlarında yaygınlaşarak taraftar bulmuştur. Bu işi eğlenceli ve sempatik kılarak sunmak toplum tarafından yüksek tepkileri bastırmak için en kullanışlı Psikososyal yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu durumun üçüncü cinsiyet konularını gündeme getirdiği gibi şirin ve sempatik rollerle taraftar bulması yanında geniş kitlelerde ahlaki ve dini bağların azalmasıyla beraber moda etkisi yaparak geniş kitlelerce kanıksanmasını sağlamaktadır. Ülkemizde de bir benzeri “Huysuz Virjin” olarak gece kulüpleri ve sonrasında yoğun ilgi nedeniyle medya ekranlarına taşınan benzer show programlarına taşınması, ünlenen kişilerin homoseksüel cinsel kimliklerini ifşa etmede ön açıcı olmuştur. Özellikle sanat dünyasında cinsel kimliklerini ifşa etmede sakınca bulmayan ve sayıları yıllar içeresinde artan kişiler için sahneler aynı zamanda toplumsal meşruiyet kazandıran bir alana dönüşmüş ve özellikle gençler üzerinde teşvik edici rol modeller oluşturmuştur. Ayrıca özellikle iki binli yıllardan sonra ülkemizde neredeyse tüm dizi ve komedi programlarında kadın kılığına sokulan erkek rollerinin sıradanlaşmasıyla, bunlara özenerek rol model alan sayıları günden güne artan ciddi bir kitleyi ortaya çıkarmaktadır.
Batı, doğu ve İslam toplumlarında küresel hâkimiyeti karşısında “aileyi” büyük bir engel olarak görmektedir. Bunlardan dolayı; erkeğin, erkekliğinin hedef alınması, erkek ve kadın ayrımını silikleştirmekte ve “çoklu” (LGBT) cinsellik tariflerini gündeme getirerek aile mefhumunu tamamen veya kısmen ortadan kaldırmaktadır. Son olarak küresel politikaların üçüncü dünya diye tabir edilen çoğu da dini ve geleneksel bağları güçlü toplumlarda; medya rolleri, siyasi politikalar, kültürel yaptırımlar, hatta biyogenetik gıda ve dijital teknolojileri kullanarak cinsiyet değerleri, kültürel bağlılıkları ve genetik yapıyı yıkmak istediği çeşitli vesilelerle görülmektedir.
Sonuç olarak;
Batı ülkelerinin, çok parçalı ve tek bir amaca matuf çabalarına baktığımızda sonuç ve etkileri itibariyle, Batının kendi dışında tüm toplumları Modern kapitalist endüstrilerin tüketim, gösteriş ve israf üzerine kurulu hâkimiyetini devam ettirmek için insanı ve doğayı gözünü kırpmadan yozlaştırıp değerlerinden kopararak nasıl da yok ettiğine hep beraber şahit olmaktayız. Modern endüstrilerin istediği aile ve insan modeli üretmek için kullandığı en etkili araçlardan olan medya, kendine uygun insan ve kutsaldan arındırılmış aile üretmek tüm geleneksel, dini ve kültürel bağları ortadan kaldırarak veya yozlaştırarak görsel idrakler ışığında üretilen suni Batı kültürünün egemen olduğu dünyaya mahkûm ettiği gözlenmektedir. Maalesef doğu toplumları gibi İslam dünyasında şiddeti her geçen gün artan bu türden yozlaş(tır)maya karşı tepkisiz kalması batılı güçlerin bu alandaki egemen bilincini canlı tutarak hâkimiyetini ve nüfuzunu daha da artırmaktadır.
Insanın madde ile mânâ üzerinden kuma ve değerlendirmenin yanı sıra.. İslâm medeniyetindeki, merhamet, adalet, hakkaniyet, hikmet, ülfet, neslin ıslahı , inşası , ihyası, felahı, özellikle insanı merkeze alan yaklaşımları , Diğer yandan, Batılı oryantalist kafanın , Zülüm , istibdat , ifsad , adaletsizlik , hukuksuzluk , bananecilik , bencillik , gaddarlık , barbarlık vb..negatif argümanlar taşıyan ve buna mukabil, İnsani yok hükmünde gören / öteleyen / izole eden zihin hatırasını gayet net / sârih şekilde açıklamıştır .. Zihin haritalarımıza projektör tutan bir dizin seri yazıýı istifademize sunmuş olan Cahit ÇEKMEN kardeşimizi, bu yoğin emek ve çabasından ötürü tebrik ediyorum. Selâm ve dua ile..
Kaleminize sağlık. ..Rabbim öze dönüşü nasip etsin ..