Yazı dizisi: Medya ve Rol Modelleri (4)
Medya ve Kadın Rolleri
Medya, bütün dini ve kültürel bağlılıkları yıkıp kendi üretmeye çalıştığı medya ailesine tabiiyeti etkin kılmak için toplumsal rollerini ve özellikle kadın rollerini yeniden oluşturur. Kadının görsel medyada ekrana taşınan programlarla toplumsal rollerinin modern kültüre göre yeniden inşa edildiği görülmektedir. Bu durum, dini inanç ve toplumsal rollerin genel kabullerin sınırlarını zorladığı gibi farklı rollerin işlenmesinin geri planında belli ideolojik niyetlerin saklı olduğu bilinmektedir. Kadının toplumsal ve bireysel görev ve sorumluluklarını aileden bağımsız ifade etmek pek mümkün görünmemektedir. Aile kurumu, hem sosyal bilimcilerce hem de teologlarca toplumun inşasında temel bir önemi olduğu bilinmektedir. Sağlıklı bir toplum için ailenin de sağlıklı olması oldukça önemlidir. Ailenin seküler yaşamda ilk hedef olması aile bağlarının en büyük kaynaştırıcısı kadın üzerine okları çevirmektedir. Kadın, ailenin inşasında merkezi bir rolü bulunmaktadır. Bunun içi kadının aile içi rolleri, giyinişi, tüketim anlayışı, inancı gibi dini, kültürel değerleri ve yaklaşımları yeni nesillere aktarıyor olması, tüketim endüstrilerinin “modern aile” inşasında önemli görülmektedir. Daha önce evde aile kurumunun ihtiyaçları olan alanlarda fıtrata uygun ve iş bölümü çerçevesinde, sorumlulukların paylaşılması, yani kısacası hemen hemen tüm toplumlarda ve dinlerde kutsal kabul edilen “annelik” görevini yapan kadın rolleri, modern Batı kültürüne entegrasyon ile baştan aşağı değişmeye başlamıştır. Modern endüstrilerin ihtiyacı olan tüketime uygun, modern aile inşası için aile bağları koparılmış bireyselleşen bir kadın modeli ön plana çıkarılmaktadır. Bu modelin ortaya çıkarılmasında en etkin yöntemler sinema ile ABD’den gelmiştir. Sinema üzerinden üretilen büyülü dünya Hollywood adıyla tüm dünyaya yayılan ABD menşeli filmlerle, kadının aile içindeki rolleri hedef alınarak dönüştürülmeye çalışılmıştır. Aile içinde kadının giyim kuşamıyla başlayan, aile fertleriyle(eş, çocuk, anne baba vb.) olan ilişkisinden, inanç değer ve yaşam şekline kadar varan ve özellikle modern endüstrilerin tüketime uygun “yeni kadın rolleri” dayatılarak aile içindeki nezih yaşama el uzatılmasıyla aile bütünlüğü ve saadeti tahrip edilmiştir. İstenen aile modelini üretmek ve dolayısıyla kadına yeni roller biçmeye çalışan medya endüstrisi, bunu küresel ölçekte tüm dünya coğrafyalarına yaymak suretiyle geleneksel aile bağlarını günden güne koparmayı başarmıştır.
Bu rollerin oluşturduğu tahribatın bir benzeri yerli film üreticileri tarafından devam ettirilmektedir. Ülkemizde çığ gibi büyüyen, zihinsel ve ahlaki yapısı küresel güçlerin arzuladığı “kadın modeli”, film endüstrisindeki dizi ve filmlere ustaca yansıtıldığı görülmektedir. Medya, kadın izleyicilerin en yoğun olduğu saatlerde kadın izleyiciye “soap opera” (pembe dizi) uygun üretilen, aile içi yaşamı konu eden rollerle kadının öncelikli olarak aile içi yaşamı hedef alınarak aile fertlerinin rolleri yeniden kurgulanarak dönüştürülmesinde başarı sağladığı görülmektedir. Özenle seçilmiş bol makyajlı, güzel alımlı manken kadın oyuncular üzerinden üretilen bu rollere bakıldığında genel olarak konular; her türlü illegalitenin meşru görüldüğü aldatma, bireysellik, narsistik, yasak aşk özentisi, yalancılık, intikam, şatafatlı sosyetik hayat, alkol vb. ön plana çıktığı görülmektedir. Kadınların sürekli aile fertleriyle sorun yaşadığı ve bunların yanında duygu durumu çatışmacı ve mutsuz kadın rollerinin sürekli yeni bir aşk arayışı ve özentisi içinde canlandırılması seyirci kitlesi üzerinde benzer huzursuzlukları körüklemekte kadını aile bağlarından kopuk ve dışarıda akan eğlence dolu şatafatlı bir hayatın içine çekmektedir.
Ayrıca medyanın modern kadın görünümüyle canlandırılan görsellerle ev içi rollerinin değersizleştirilmesi ve çoğu zaman aşağılanması sonucunda bu rolleri terk ederek daha önce erkeğe biçilen alanlarda, hatta erkeğe rakip olarak, sosyal alanlarda ve iş hayatında önemli rollerde görev alarak ön plana çıkmasında büyük bir etken olmuştur. Bu durum her ne kadar bazı alanlarda (eğitim, sağlık, kültür vb.) zorunlu bir ihtiyaç ve makul karşılansa da büyük ölçüde yadırganmaktadır. Özellikle modern endüstrinin pazarlama, satış nesnesi ve daha çok cinselliğinin belirgin işlendiği rollerle kadının ön plana çıkması, en çok eleştiri alan, yadırganan konuların başında gelmektedir. Kadınların toplumsal ve daha çok dini ve kadim kültürel bağlar ve kabuller ile şekillenmiş, kadın rolleriyle çelişen bu modern kadın rollerinin toplumsal yaygınlık bulmasından dolayı hâkim medya tarafından hızlıca üretilen, hazmedilemeyen, sağlıksız gelişen bu sosyal ve kültürel değişimler, birçok sosyal ve psikolojik sorunları da beraberinde getirmektedir. Günümüzde bu modern beklentilere göre kurulan bu kurmaca yeni aile modeli ile binlerce yıllık din, kültür, geleneksel kabuller toplumsal yaşam normlarını tartışılır hale getirerek kökünden sarsmıştır. Kadının modern endüstriyel hayata “ucuz emek gücü” olarak girişi ile oluşan mağduriyete ilk tepki Batıda “Feminizm” hareketi olarak gösterilse de zamanla bu kültürü benimseyen diğer toplumlarda da aile bağlarını zayıflatan, farklı sosyal yaralar ve sorunların ortaya çıkmasına da sebep olmuştur. Kadının, kadim kültürel ve dini değerlerin tanımladığı rollerin ve sınırların dışına çekilmesi, kadının ekonomik özgürlüğünü kazanması, eşitlik ve hedef tahtasına oturtularak kadının baş düşmanı ilan edilen "ataerkillik" gibi modern bahanelerle gerekçelendirilse de pratik uygulamalarda kadının aslında emeği ve bedeni üzerinden daha çok sömürüldüğü görülmektedir. Sanayi devriminden sonra yoğunluklu olarak ucuz işgücü olarak emeği sömürülen kadın, medya teknolojileriyle emeğinin yanında bir de cinsel sömürü kıskacına sürüklenmesiyle sömürünün yoğunluğu artarak devam etmiştir. Fakat kadının cinselliğinin ve görselliğinin modern endüstriyel bir malzeme olarak pazarlanmasının ilkinden çok daha vahim sonuçları üretmiştir. Medya ekranlarından, kadının görsel ve cinsel bir malzeme olarak, reklamlarda, podyumlarda, vitrinlerde, film ve dizilerde sürekli sergilenmesi, kadını bir pazar nesnesi gibi algılanmasına sebep olmaktadır. Bu da kadının kendine has olan kişisel özelliğini ve naifliğini bozduğu gibi buna bağlı çeşitli psikolojik/manevi sorunların da ortaya çıkarmasına sebep olmaktadır.
Medyanın; gözetleyici, ifşa ve teşhir edici yanı ve bu roller ile duygusal bağ kuran ve özenti duyanların aile içi mahrem hususlarını aileden dışarı çekilerek, ortalıklara saçılması konusunda örneklik teşkil etmektedir. Medya rollerinin güçlü etkileşimi, ailenin temel bağlarından olan sadakat, sevgi ve saygı duygularının derinden yara almasına ve aile içi mahremiyetin bitmesine sebep olduğu gibi oluşan duygusal karmaşa ve güvensizliklerden dolayı da aile bağlarının kopmasına, hatta boşanmaları tetikleyen sonuçları da beraberinde getirdiği görülmektedir. Son yıllara ülkemizde de boşanmaların çığ gibi katlanarak artmasının geri planında birçok sebep gösterilse de medyanın modern yaşam olarak sunduğu, evlilik dışı birliktelikler, sevgisizlik, aldatma, güvensizlik, gösteriş ve tamamen çıkara dayalı ruhsuz maddi yaşamın büyük bir etken olduğu düşünülmektedir. Kadının modern moda endüstrisinde çeşitli şekillerde ve daha çok tüketimi cezbetmek için görsel cinsel obje olarak kullanılması, kadını sürekli bedeni üzerinden değer biçilen bir ticari nesneye çevirmektedir. Bugün özellikle moda ve tekstili üzerinden kadının kıyafetlerinde cinsellik ön plana çıkarılarak satışları teşvik etmesi bir yana bu kıyafetlerin kültürel kabulüne bağlı olarak ahlaki zafiyetle beraber dini yozlaşmaların da önünü açmaktadır.
Medyanın yine moda ve film sektörü üzerinden teşvik ettiği; şeffaf (transparan) ve yırtmaçlı kıyafetlerle, bazı vücut bölgelerinin açılıp, vücut hatlarının belirgin olarak gösterilmesi, hayata dair inanç ve değerlerdeki çözülmeye bağlı mahremiyet sınırlarını ortadan kaldırmaktadır. Medyanın görsel idrak üzerinden sağladığı hâkimiyet, bireysel ve toplumsal ilişki biçimlerini şekillendirmekte de etken olmaktadır. Medyanın seküler ve Batı tarzı bir kültürü kabul ettirmesi evlilik dışı ilişkileri teşvik etmesi öncelikli olarak aile kurmayı güçleştirmiştir. Bu da zamanla evlenmelerin önemini azaltmış, toplumun ana çekirdeği ve lokomotifi olan aile kurumu itibarsızlaştırılarak, değersizleştirilmiştir. Aile kurumunun değersizleşmesi, toplumda yalnızlıkları artırmış, sosyal çöküntü ve psikolojik sorunların da katlanarak artmasına sebep olmuştur. Ailenin en önemli yapı taşı kadının modern endüstrilerin menfaatleri için harcanması aile dengesi yanında toplumsal huzuru ve manevi dengeyi bozmaktadır. Modern endüstriyel yaşama yıllar önce geçmiş olan batı toplumlarında aile bağlarında oluşan kopukluğun, bireyselleşmenin, gösterişe ve tüketime dayalı aşırı maddiyatçı yaşamın ortaya çıkardığı sosyopsikolojik vahim sonuçları görmek mümkündür. Modernleşme ile başlayan endüstriyel çalışma koşulları ve hayata dair beklentilerin değişmesi ilk olarak aile ilişkilerinin değişmesine sebep olmuştur. Tüketim endüstrisiyle ve onun buyurgan nasihatçisi medya ve onun yaşam kaynağı reklam endüstrisi ile ihtiyaç dışı gösterişçi tüketime ve savurganlığa dayalı modern kent yaşamı bireyselliği tahrik etmesi sonucunda geleneksel aile yapısı baştan aşağı değişmiştir. Bundan dolayı; geniş aile ve ev tipi üretime dayalı yaşam tarzı modelinden, modern kapitalist endüstrilerin metropollere topladığı kitlelerin tüketime dayalı çekirdek tipi aile ve yaşam şekli çoğunlukla benimsenmiştir. Geniş aile modelinden çekirdek tipi aile modeline geçişin kendine has ürettiği sosyoekonomik ve sosyokültürel sorunlarının yanında günümüzde henüz daha neler getireceği çok da irdelenememiş ve yoğun boşanmalar sonucu ortaya çıkan "tek ebeveynli" yeni aile modelinden bahsetmek de mümkündür. Bütün bunların yanı sıra, dağınık ve çarpık aile yapısı içinde anne veya baba sevgisinden, eğitiminden ve kontrolünden uzak kreşlere, yurtlara teslim edilen çocukların ailede yaşanan tüm krizleri yeni nesillere taşıyacağı gibi sosyal ve psikolojik yıkımın git gide daha da ağırlaşacağının işaretlerini taşımaktadır. Batılı modern yaşam tarzına geçiş yapan toplumlarda, aile ve sevgi bağlarının kopması sonucunda, ortaya çıkan sosyal kaos, gün geçtikçe, boşanmaları, tecavüz, cinsel şiddet, istismar ve intiharları artırdığı çeşitli istatistiklerden anlaşılmaktadır.
Dünyaya kendi çarpık medeniyetini üst medeniyet olarak her türlü teknolojiyi kullanarak pazarlayan, ABD, Avrupa ve daha çok İskandinav ülkelerinde, ailenin önemini yitirdiği görülmektedir. Özgürlüğü, bireysel ve toplumsal erdemler için değil de sadece kadına vücudunu istediği şekilde teşhir etmesi ve istediği birliktelikleri yaşaması konusunda sağlanması, sosyal çıktıları itibariyle; şiddet ve cinsel sapıklıkların çığ gibi büyüdüğünü göstermektedir. Yine bu çarpık yaşamı özgürlük olarak lense eden bu suni kültürün nüfuz ettiği toplumlarda, cinselliğin ve teşhirin ortak yaşam alanlarında olduğu gibi medya ekranlarından da ortalıklara saçılması bile, kadını cinsel saldırı ve tacizlerden koruyamadığını, yine batılı kaynakların suç istatistiklerinden ve yaptıkları sosyal araştırmalardan bilinmektedir.
Devamı diğer yazıda (Medya ve Erkek Rolleri)
Medya ve Kadın Rolleri
Medya, bütün dini ve kültürel bağlılıkları yıkıp kendi üretmeye çalıştığı medya ailesine tabiiyeti etkin kılmak için toplumsal rollerini ve özellikle kadın rollerini yeniden oluşturur. Kadının görsel medyada ekrana taşınan programlarla toplumsal rollerinin modern kültüre göre yeniden inşa edildiği görülmektedir. Bu durum, dini inanç ve toplumsal rollerin genel kabullerin sınırlarını zorladığı gibi farklı rollerin işlenmesinin geri planında belli ideolojik niyetlerin saklı olduğu bilinmektedir. Kadının toplumsal ve bireysel görev ve sorumluluklarını aileden bağımsız ifade etmek pek mümkün görünmemektedir. Aile kurumu, hem sosyal bilimcilerce hem de teologlarca toplumun inşasında temel bir önemi olduğu bilinmektedir. Sağlıklı bir toplum için ailenin de sağlıklı olması oldukça önemlidir. Ailenin seküler yaşamda ilk hedef olması aile bağlarının en büyük kaynaştırıcısı kadın üzerine okları çevirmektedir. Kadın, ailenin inşasında merkezi bir rolü bulunmaktadır. Bunun içi kadının aile içi rolleri, giyinişi, tüketim anlayışı, inancı gibi dini, kültürel değerleri ve yaklaşımları yeni nesillere aktarıyor olması, tüketim endüstrilerinin “modern aile” inşasında önemli görülmektedir. Daha önce evde aile kurumunun ihtiyaçları olan alanlarda fıtrata uygun ve iş bölümü çerçevesinde, sorumlulukların paylaşılması, yani kısacası hemen hemen tüm toplumlarda ve dinlerde kutsal kabul edilen “annelik” görevini yapan kadın rolleri, modern Batı kültürüne entegrasyon ile baştan aşağı değişmeye başlamıştır. Modern endüstrilerin ihtiyacı olan tüketime uygun, modern aile inşası için aile bağları koparılmış bireyselleşen bir kadın modeli ön plana çıkarılmaktadır. Bu modelin ortaya çıkarılmasında en etkin yöntemler sinema ile ABD’den gelmiştir. Sinema üzerinden üretilen büyülü dünya Hollywood adıyla tüm dünyaya yayılan ABD menşeli filmlerle, kadının aile içindeki rolleri hedef alınarak dönüştürülmeye çalışılmıştır. Aile içinde kadının giyim kuşamıyla başlayan, aile fertleriyle(eş, çocuk, anne baba vb.) olan ilişkisinden, inanç değer ve yaşam şekline kadar varan ve özellikle modern endüstrilerin tüketime uygun “yeni kadın rolleri” dayatılarak aile içindeki nezih yaşama el uzatılmasıyla aile bütünlüğü ve saadeti tahrip edilmiştir. İstenen aile modelini üretmek ve dolayısıyla kadına yeni roller biçmeye çalışan medya endüstrisi, bunu küresel ölçekte tüm dünya coğrafyalarına yaymak suretiyle geleneksel aile bağlarını günden güne koparmayı başarmıştır.
Bu rollerin oluşturduğu tahribatın bir benzeri yerli film üreticileri tarafından devam ettirilmektedir. Ülkemizde çığ gibi büyüyen, zihinsel ve ahlaki yapısı küresel güçlerin arzuladığı “kadın modeli”, film endüstrisindeki dizi ve filmlere ustaca yansıtıldığı görülmektedir. Medya, kadın izleyicilerin en yoğun olduğu saatlerde kadın izleyiciye “soap opera” (pembe dizi) uygun üretilen, aile içi yaşamı konu eden rollerle kadının öncelikli olarak aile içi yaşamı hedef alınarak aile fertlerinin rolleri yeniden kurgulanarak dönüştürülmesinde başarı sağladığı görülmektedir. Özenle seçilmiş bol makyajlı, güzel alımlı manken kadın oyuncular üzerinden üretilen bu rollere bakıldığında genel olarak konular; her türlü illegalitenin meşru görüldüğü aldatma, bireysellik, narsistik, yasak aşk özentisi, yalancılık, intikam, şatafatlı sosyetik hayat, alkol vb. ön plana çıktığı görülmektedir. Kadınların sürekli aile fertleriyle sorun yaşadığı ve bunların yanında duygu durumu çatışmacı ve mutsuz kadın rollerinin sürekli yeni bir aşk arayışı ve özentisi içinde canlandırılması seyirci kitlesi üzerinde benzer huzursuzlukları körüklemekte kadını aile bağlarından kopuk ve dışarıda akan eğlence dolu şatafatlı bir hayatın içine çekmektedir.
Ayrıca medyanın modern kadın görünümüyle canlandırılan görsellerle ev içi rollerinin değersizleştirilmesi ve çoğu zaman aşağılanması sonucunda bu rolleri terk ederek daha önce erkeğe biçilen alanlarda, hatta erkeğe rakip olarak, sosyal alanlarda ve iş hayatında önemli rollerde görev alarak ön plana çıkmasında büyük bir etken olmuştur. Bu durum her ne kadar bazı alanlarda (eğitim, sağlık, kültür vb.) zorunlu bir ihtiyaç ve makul karşılansa da büyük ölçüde yadırganmaktadır. Özellikle modern endüstrinin pazarlama, satış nesnesi ve daha çok cinselliğinin belirgin işlendiği rollerle kadının ön plana çıkması, en çok eleştiri alan, yadırganan konuların başında gelmektedir. Kadınların toplumsal ve daha çok dini ve kadim kültürel bağlar ve kabuller ile şekillenmiş, kadın rolleriyle çelişen bu modern kadın rollerinin toplumsal yaygınlık bulmasından dolayı hâkim medya tarafından hızlıca üretilen, hazmedilemeyen, sağlıksız gelişen bu sosyal ve kültürel değişimler, birçok sosyal ve psikolojik sorunları da beraberinde getirmektedir. Günümüzde bu modern beklentilere göre kurulan bu kurmaca yeni aile modeli ile binlerce yıllık din, kültür, geleneksel kabuller toplumsal yaşam normlarını tartışılır hale getirerek kökünden sarsmıştır. Kadının modern endüstriyel hayata “ucuz emek gücü” olarak girişi ile oluşan mağduriyete ilk tepki Batıda “Feminizm” hareketi olarak gösterilse de zamanla bu kültürü benimseyen diğer toplumlarda da aile bağlarını zayıflatan, farklı sosyal yaralar ve sorunların ortaya çıkmasına da sebep olmuştur. Kadının, kadim kültürel ve dini değerlerin tanımladığı rollerin ve sınırların dışına çekilmesi, kadının ekonomik özgürlüğünü kazanması, eşitlik ve hedef tahtasına oturtularak kadının baş düşmanı ilan edilen "ataerkillik" gibi modern bahanelerle gerekçelendirilse de pratik uygulamalarda kadının aslında emeği ve bedeni üzerinden daha çok sömürüldüğü görülmektedir. Sanayi devriminden sonra yoğunluklu olarak ucuz işgücü olarak emeği sömürülen kadın, medya teknolojileriyle emeğinin yanında bir de cinsel sömürü kıskacına sürüklenmesiyle sömürünün yoğunluğu artarak devam etmiştir. Fakat kadının cinselliğinin ve görselliğinin modern endüstriyel bir malzeme olarak pazarlanmasının ilkinden çok daha vahim sonuçları üretmiştir. Medya ekranlarından, kadının görsel ve cinsel bir malzeme olarak, reklamlarda, podyumlarda, vitrinlerde, film ve dizilerde sürekli sergilenmesi, kadını bir pazar nesnesi gibi algılanmasına sebep olmaktadır. Bu da kadının kendine has olan kişisel özelliğini ve naifliğini bozduğu gibi buna bağlı çeşitli psikolojik/manevi sorunların da ortaya çıkarmasına sebep olmaktadır.
Medyanın; gözetleyici, ifşa ve teşhir edici yanı ve bu roller ile duygusal bağ kuran ve özenti duyanların aile içi mahrem hususlarını aileden dışarı çekilerek, ortalıklara saçılması konusunda örneklik teşkil etmektedir. Medya rollerinin güçlü etkileşimi, ailenin temel bağlarından olan sadakat, sevgi ve saygı duygularının derinden yara almasına ve aile içi mahremiyetin bitmesine sebep olduğu gibi oluşan duygusal karmaşa ve güvensizliklerden dolayı da aile bağlarının kopmasına, hatta boşanmaları tetikleyen sonuçları da beraberinde getirdiği görülmektedir. Son yıllara ülkemizde de boşanmaların çığ gibi katlanarak artmasının geri planında birçok sebep gösterilse de medyanın modern yaşam olarak sunduğu, evlilik dışı birliktelikler, sevgisizlik, aldatma, güvensizlik, gösteriş ve tamamen çıkara dayalı ruhsuz maddi yaşamın büyük bir etken olduğu düşünülmektedir. Kadının modern moda endüstrisinde çeşitli şekillerde ve daha çok tüketimi cezbetmek için görsel cinsel obje olarak kullanılması, kadını sürekli bedeni üzerinden değer biçilen bir ticari nesneye çevirmektedir. Bugün özellikle moda ve tekstili üzerinden kadının kıyafetlerinde cinsellik ön plana çıkarılarak satışları teşvik etmesi bir yana bu kıyafetlerin kültürel kabulüne bağlı olarak ahlaki zafiyetle beraber dini yozlaşmaların da önünü açmaktadır.
Medyanın yine moda ve film sektörü üzerinden teşvik ettiği; şeffaf (transparan) ve yırtmaçlı kıyafetlerle, bazı vücut bölgelerinin açılıp, vücut hatlarının belirgin olarak gösterilmesi, hayata dair inanç ve değerlerdeki çözülmeye bağlı mahremiyet sınırlarını ortadan kaldırmaktadır. Medyanın görsel idrak üzerinden sağladığı hâkimiyet, bireysel ve toplumsal ilişki biçimlerini şekillendirmekte de etken olmaktadır. Medyanın seküler ve Batı tarzı bir kültürü kabul ettirmesi evlilik dışı ilişkileri teşvik etmesi öncelikli olarak aile kurmayı güçleştirmiştir. Bu da zamanla evlenmelerin önemini azaltmış, toplumun ana çekirdeği ve lokomotifi olan aile kurumu itibarsızlaştırılarak, değersizleştirilmiştir. Aile kurumunun değersizleşmesi, toplumda yalnızlıkları artırmış, sosyal çöküntü ve psikolojik sorunların da katlanarak artmasına sebep olmuştur. Ailenin en önemli yapı taşı kadının modern endüstrilerin menfaatleri için harcanması aile dengesi yanında toplumsal huzuru ve manevi dengeyi bozmaktadır. Modern endüstriyel yaşama yıllar önce geçmiş olan batı toplumlarında aile bağlarında oluşan kopukluğun, bireyselleşmenin, gösterişe ve tüketime dayalı aşırı maddiyatçı yaşamın ortaya çıkardığı sosyopsikolojik vahim sonuçları görmek mümkündür. Modernleşme ile başlayan endüstriyel çalışma koşulları ve hayata dair beklentilerin değişmesi ilk olarak aile ilişkilerinin değişmesine sebep olmuştur. Tüketim endüstrisiyle ve onun buyurgan nasihatçisi medya ve onun yaşam kaynağı reklam endüstrisi ile ihtiyaç dışı gösterişçi tüketime ve savurganlığa dayalı modern kent yaşamı bireyselliği tahrik etmesi sonucunda geleneksel aile yapısı baştan aşağı değişmiştir. Bundan dolayı; geniş aile ve ev tipi üretime dayalı yaşam tarzı modelinden, modern kapitalist endüstrilerin metropollere topladığı kitlelerin tüketime dayalı çekirdek tipi aile ve yaşam şekli çoğunlukla benimsenmiştir. Geniş aile modelinden çekirdek tipi aile modeline geçişin kendine has ürettiği sosyoekonomik ve sosyokültürel sorunlarının yanında günümüzde henüz daha neler getireceği çok da irdelenememiş ve yoğun boşanmalar sonucu ortaya çıkan "tek ebeveynli" yeni aile modelinden bahsetmek de mümkündür. Bütün bunların yanı sıra, dağınık ve çarpık aile yapısı içinde anne veya baba sevgisinden, eğitiminden ve kontrolünden uzak kreşlere, yurtlara teslim edilen çocukların ailede yaşanan tüm krizleri yeni nesillere taşıyacağı gibi sosyal ve psikolojik yıkımın git gide daha da ağırlaşacağının işaretlerini taşımaktadır. Batılı modern yaşam tarzına geçiş yapan toplumlarda, aile ve sevgi bağlarının kopması sonucunda, ortaya çıkan sosyal kaos, gün geçtikçe, boşanmaları, tecavüz, cinsel şiddet, istismar ve intiharları artırdığı çeşitli istatistiklerden anlaşılmaktadır.
Dünyaya kendi çarpık medeniyetini üst medeniyet olarak her türlü teknolojiyi kullanarak pazarlayan, ABD, Avrupa ve daha çok İskandinav ülkelerinde, ailenin önemini yitirdiği görülmektedir. Özgürlüğü, bireysel ve toplumsal erdemler için değil de sadece kadına vücudunu istediği şekilde teşhir etmesi ve istediği birliktelikleri yaşaması konusunda sağlanması, sosyal çıktıları itibariyle; şiddet ve cinsel sapıklıkların çığ gibi büyüdüğünü göstermektedir. Yine bu çarpık yaşamı özgürlük olarak lense eden bu suni kültürün nüfuz ettiği toplumlarda, cinselliğin ve teşhirin ortak yaşam alanlarında olduğu gibi medya ekranlarından da ortalıklara saçılması bile, kadını cinsel saldırı ve tacizlerden koruyamadığını, yine batılı kaynakların suç istatistiklerinden ve yaptıkları sosyal araştırmalardan bilinmektedir.
Devamı diğer yazıda (Medya ve Erkek Rolleri)
Güzel ve anlamlı yazı için teşekkür ederim Cahit Hocam. Reyting uğruna dizilerin; sosyal, kültürel, inançsal ve ahlaki değerlerin önemsemeden gerçek değerlerinin değiştirilip insanlarımıza empoze edildiği bir devirdeyiz maalesef. Toplumu bilinçlendirmeye en küşük yapı taşı olan aileden başlamak gerekir. Yüce Allah bizleri hidayet eylesin.
Değerlendirmelerin için teşekkür ederim. Dileğimiz birdir. Rabbim hepimizi islamın aile modelini hayatında yaşayan kukkarından eylesin inşallah...
Tebrikler
Yüreğine kalemine sağlık cahit kardeş.. Güzel bur yazı olmuş ..
Küreselleşen Medya ve Aveneleri, Subliminal mesajları manipülatif şekilde kullanan Tağuti medya baronları, *Sekülerizmi* adeta küresel blr Din haline getirmiştir. Üst Akıl da denilen bu Küresel Akıla da maalesef Ebu Cehili bir teslimiyetle biat edenlerin sayısı da gün geçtikçe kat kat artmaktadır. Cahit Bey ; Bu hengamede kaleme aldığın *İslam ve Medya* başlıklı yazı dizisi taktire şayan bir eser olarak maddi ve manevi kayıtlarda seni temsil edecektir inşaAllah. Yüreğine Sağlık...