Koronavirüs salgınının dünyada olduğu gibi ülkemizde de gündemimizi bütünüyle meşgul ettiği günlerden geçiyoruz. Bugünlerde üzerimizdeki kara bulutları dağıtacak müjdeli haberlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. İşte Ramazan, böyle bir mevsime denk geldi. Ancak her sene coşkuyla karşıladığımız bu kutlu misafiri bu sefer gönlü kırık ve boynu bükük selamlıyoruz. Çünkü önceki yıllardan farklı olarak bu Ramazan mabetlerimiz kapalı, hanelerimiz mahzun. Sofralarımız misafirlerine, eş-dost, konu-komşu birbirine, çarşı-pazar müşterilerine, sokaklar çocuk seslerine muhtaç, hasret ve mesafeli.
Hal-i pür melalimiz bundan ibaret olsa da, beklenen kutlu misafir, mutat olduğu üzere yine tedarikli, elleri dopdolu geldi kapımıza. Sepeti her zamanki gibi; bolluk, bereket, esenlik, huzur, mutluluk, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, birlik-beraberlik, kardeşlik, rahmet, mağfiret, arınma, bağışlanma, sağlık, afiyet ve şifa fırsatlarıyla dolu. Bu nedenle, her geçen gün yeni vakalarla ve vefat haberleriyle umutlarımızın azaldığı salgın hastalık günlerinin manevi mütehassısı ve can suyu oldu. Böylece o, misafir kabul edemediğimiz günlerde tek istisnai misafir olarak hanelerimizin başköşesine kuruldu. Çünkü Ramazan, gerçek bir Tanrı misafiri idi. Mikroskopta bile zor fark edilen sinsi bir virüsün pençesinde sıkıntılı ve belirsiz zamanlara yelken açan insanlığın can simidi...
Ramazan; aslında her zaman kişisel hijyen/maddi-manevi temizlik, sosyal izolasyon/itikaf-inziva ve tabi ki oruç mevsimi olarak çok önemli hatırlatmalarla geliyordu. Ancak onun bu özelliğini, belki de bu derece hiç fark etmemiştik. Şimdilerde çok daha iyi anlıyoruz ki, o; tutulan oruçlar, kılınan namazlar, okunan Kur’an’lar, yükselen dua ve niyazlarla maddi-manevi bağışıklığımızı güçlendiriyormuş. Gönlümüzü ferahlatıcı esintileriyle yaşam atmosferimize taze nefesler bırakıyormuş. Onun sayesinde; yoksunluklarımızı fark etme ve eksikliklerimizi giderme fırsatı yakalıyormuşuz. Böylece yaralarımızı derinleşmeden sarma, gönlümüzü genişletme ve inşiraha erme imkânı buluyormuşuz. Bu mevsimden istifade etmenin yolu, insanlar arası fiziksel mesafeyi korumaktan, ‘Şafi’ ve her şeye ‘Kafi’ olan ile aramızdaki metafizik mesafeyi ise kaldırmaktan geçiyormuş. O’na yakınlaşmaya çalışmak için ‘vasıtalar’ pek çok, bahane üretmeye ise gerek yokmuş. Hâsılı, ihtiyacımız olan ne varsa, aslında hepsi ve daha fazlası Ramazan’da saklı imiş.
Evet, bugün; getirdiklerini ganimet bilip bu kutlu misafiri hoşnut etme ve sepetinden nasiplenme günüdür. Bunun için onu gönderen Yüce Rabbimiz ile ilişkilerimizi sıkılaştırmaya, aramızdaki manevi mesafeyi kaldırmaya ve O’nun hoşnutluğunu kazanmaya çalışmalıyız. Diğer taraftan ihtiyaç sahipleriyle aramızdaki iktisadi mesafeyi daraltmaya gayret etmeliyiz. Çünkü özellikle içinde bulunduğumuz dönemde toplumun en dezavantajlı kesimini sınıf altı yoksullar diye tabir ettiğimiz çok düşük gelirli ya da hiç geliri olmayan insanlar oluşturuyor. Ayrıca binlerce işyeri kapandığı için milyonlarca insan işsiz kalma riskiyle karşı karşıya. Ramazan’da ve diğer zamanlarda elimizde olanı onlarla paylaşmak, maddi-manevi imkânlarımızı bölüşmek, her şeyden önce insan olmanın gereği. İçinde bulunduğumuz yardımlaşma ve dayanışma mevsiminin ise, tercihli değil, zorunlu ‘ev’ ödevi. Zira ilahi hitap mucibince ‘sadece nefsinin cimriliğinden uzaklaşanlar kurtuluşa erecektir’. Ve Rahmet Elçisi’nin buyurduğu gibi ‘komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir’.
Ramazan, aynı zamanda, kadim bir bilge, hikmetli ve tecrübeli bir öğretmen. O, bireysel ve toplumsal korunmaya yönelik tedbirleri ne ölçüde ve nasıl uygulayacağımıza ilişkin talimatlara sıkça başvurduğumuz bu günlerin manevi rehberi. Bu rehber, bizi değerlerimizden ve birbirimizden uzaklaştıran enfeksiyonlardan korunmanın anti-viral etkilerini ve kurallarını da yeniden hatırlatmaya geldi. Çünkü o, aynı zamanda, kapısı dileyen herkese açık olan insanlık mektebinin de başöğretmeni. Bu yönüyle Ramazan, ‘iyi insan’, ‘iyi Müslüman’ olmanın ve öyle kalmanın edebini yeniden talim ettirmeye hazır. Böylece o, ‘biz’i ‘birbirimiz’den, birlikte ‘Bir’e vasıl olmaktan uzaklaştıran görünmez engelleri ortadan kaldırmamızı ve potansiyellerimizi harekete geçirmemizi bekliyor. Irk, renk, dil, kültür, sınıf ve statü gibi yapay ayrımları değersizleştirmemizi; insanlık ortak paydasında eşitlenerek birliğimizi ve kardeşliğimizi güçlendirmemizi istiyor. Hâsılı, onun nihai amacı; içimizi kötülüklerden, düşüncelerimizi yoksulluk ve yurtsuzluktan, ilişkilerimizi ise riyakarlıktan arındırarak niyetlerimizi saflaştırmak. Böylece bizleri, kavli ile fiili örtüşen, gönül diliyle halleşen samimi inananlara dönüştürmek ve nihayet Rıza-i Bari’ye giden yoldaki engelleri kaldırmak.
Ramazan, on bir ayın sultanıdır. İçinde sakladığı ve bin aydan daha hayırlı olan eşsiz bir geceyle vaktin ve o vakitte gönderilenin kadr-u kıymetini idrak etme fırsatı sunar. Çünkü Kadir, vakte yeminle başlayan ayetlerin mücessem hali olan Kur’an’ın indirilmeye başladığı gecenin de adıdır. Bu özelliğiyle o, hayatın ‘an’lardan ibaret olduğuna, tekrarının mümkün olmadığına, bu yüzden de faydalı işlerle geçirilmesinin önemine işaret eder. Ramazan, ayrıca her ‘an’ın biricik, özel ve bize sunulan eşsiz bir armağan olduğunu fark ettirir. Vaktin değerini hafızalarımıza adeta nakşeder. Böylece bir kez daha anlarız ki, ne gam bakidir ne dem. Aksine O’nun dışında her şey fanidir ve gelip geçici heveslerden ibarettir. Çünkü sadece ‘Allah bes, baki heves’tir. Ramazan; hastalık-sağlık, zorluk-kolaylık ve yaşam-ölüm gibi birbiriyle tezat görünen olguların, aslında birbiriyle ne kadar iç içe, sıkıntıların geçici, felaha/ferahlığa kavuşacağımız günlerin ise pek yakın olduğunun habercisidir. Onun gelişiyle kalbimiz ve gönlümüz mamur olsun. Hepsi ve hasılı, geleceğimiz bugünümüzden umutlu, misafirin de ev sahibinin de gönlü hoş olsun vesselam!
Hal-i pür melalimiz bundan ibaret olsa da, beklenen kutlu misafir, mutat olduğu üzere yine tedarikli, elleri dopdolu geldi kapımıza. Sepeti her zamanki gibi; bolluk, bereket, esenlik, huzur, mutluluk, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, birlik-beraberlik, kardeşlik, rahmet, mağfiret, arınma, bağışlanma, sağlık, afiyet ve şifa fırsatlarıyla dolu. Bu nedenle, her geçen gün yeni vakalarla ve vefat haberleriyle umutlarımızın azaldığı salgın hastalık günlerinin manevi mütehassısı ve can suyu oldu. Böylece o, misafir kabul edemediğimiz günlerde tek istisnai misafir olarak hanelerimizin başköşesine kuruldu. Çünkü Ramazan, gerçek bir Tanrı misafiri idi. Mikroskopta bile zor fark edilen sinsi bir virüsün pençesinde sıkıntılı ve belirsiz zamanlara yelken açan insanlığın can simidi...
Ramazan; aslında her zaman kişisel hijyen/maddi-manevi temizlik, sosyal izolasyon/itikaf-inziva ve tabi ki oruç mevsimi olarak çok önemli hatırlatmalarla geliyordu. Ancak onun bu özelliğini, belki de bu derece hiç fark etmemiştik. Şimdilerde çok daha iyi anlıyoruz ki, o; tutulan oruçlar, kılınan namazlar, okunan Kur’an’lar, yükselen dua ve niyazlarla maddi-manevi bağışıklığımızı güçlendiriyormuş. Gönlümüzü ferahlatıcı esintileriyle yaşam atmosferimize taze nefesler bırakıyormuş. Onun sayesinde; yoksunluklarımızı fark etme ve eksikliklerimizi giderme fırsatı yakalıyormuşuz. Böylece yaralarımızı derinleşmeden sarma, gönlümüzü genişletme ve inşiraha erme imkânı buluyormuşuz. Bu mevsimden istifade etmenin yolu, insanlar arası fiziksel mesafeyi korumaktan, ‘Şafi’ ve her şeye ‘Kafi’ olan ile aramızdaki metafizik mesafeyi ise kaldırmaktan geçiyormuş. O’na yakınlaşmaya çalışmak için ‘vasıtalar’ pek çok, bahane üretmeye ise gerek yokmuş. Hâsılı, ihtiyacımız olan ne varsa, aslında hepsi ve daha fazlası Ramazan’da saklı imiş.
Evet, bugün; getirdiklerini ganimet bilip bu kutlu misafiri hoşnut etme ve sepetinden nasiplenme günüdür. Bunun için onu gönderen Yüce Rabbimiz ile ilişkilerimizi sıkılaştırmaya, aramızdaki manevi mesafeyi kaldırmaya ve O’nun hoşnutluğunu kazanmaya çalışmalıyız. Diğer taraftan ihtiyaç sahipleriyle aramızdaki iktisadi mesafeyi daraltmaya gayret etmeliyiz. Çünkü özellikle içinde bulunduğumuz dönemde toplumun en dezavantajlı kesimini sınıf altı yoksullar diye tabir ettiğimiz çok düşük gelirli ya da hiç geliri olmayan insanlar oluşturuyor. Ayrıca binlerce işyeri kapandığı için milyonlarca insan işsiz kalma riskiyle karşı karşıya. Ramazan’da ve diğer zamanlarda elimizde olanı onlarla paylaşmak, maddi-manevi imkânlarımızı bölüşmek, her şeyden önce insan olmanın gereği. İçinde bulunduğumuz yardımlaşma ve dayanışma mevsiminin ise, tercihli değil, zorunlu ‘ev’ ödevi. Zira ilahi hitap mucibince ‘sadece nefsinin cimriliğinden uzaklaşanlar kurtuluşa erecektir’. Ve Rahmet Elçisi’nin buyurduğu gibi ‘komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir’.
Ramazan, aynı zamanda, kadim bir bilge, hikmetli ve tecrübeli bir öğretmen. O, bireysel ve toplumsal korunmaya yönelik tedbirleri ne ölçüde ve nasıl uygulayacağımıza ilişkin talimatlara sıkça başvurduğumuz bu günlerin manevi rehberi. Bu rehber, bizi değerlerimizden ve birbirimizden uzaklaştıran enfeksiyonlardan korunmanın anti-viral etkilerini ve kurallarını da yeniden hatırlatmaya geldi. Çünkü o, aynı zamanda, kapısı dileyen herkese açık olan insanlık mektebinin de başöğretmeni. Bu yönüyle Ramazan, ‘iyi insan’, ‘iyi Müslüman’ olmanın ve öyle kalmanın edebini yeniden talim ettirmeye hazır. Böylece o, ‘biz’i ‘birbirimiz’den, birlikte ‘Bir’e vasıl olmaktan uzaklaştıran görünmez engelleri ortadan kaldırmamızı ve potansiyellerimizi harekete geçirmemizi bekliyor. Irk, renk, dil, kültür, sınıf ve statü gibi yapay ayrımları değersizleştirmemizi; insanlık ortak paydasında eşitlenerek birliğimizi ve kardeşliğimizi güçlendirmemizi istiyor. Hâsılı, onun nihai amacı; içimizi kötülüklerden, düşüncelerimizi yoksulluk ve yurtsuzluktan, ilişkilerimizi ise riyakarlıktan arındırarak niyetlerimizi saflaştırmak. Böylece bizleri, kavli ile fiili örtüşen, gönül diliyle halleşen samimi inananlara dönüştürmek ve nihayet Rıza-i Bari’ye giden yoldaki engelleri kaldırmak.
Ramazan, on bir ayın sultanıdır. İçinde sakladığı ve bin aydan daha hayırlı olan eşsiz bir geceyle vaktin ve o vakitte gönderilenin kadr-u kıymetini idrak etme fırsatı sunar. Çünkü Kadir, vakte yeminle başlayan ayetlerin mücessem hali olan Kur’an’ın indirilmeye başladığı gecenin de adıdır. Bu özelliğiyle o, hayatın ‘an’lardan ibaret olduğuna, tekrarının mümkün olmadığına, bu yüzden de faydalı işlerle geçirilmesinin önemine işaret eder. Ramazan, ayrıca her ‘an’ın biricik, özel ve bize sunulan eşsiz bir armağan olduğunu fark ettirir. Vaktin değerini hafızalarımıza adeta nakşeder. Böylece bir kez daha anlarız ki, ne gam bakidir ne dem. Aksine O’nun dışında her şey fanidir ve gelip geçici heveslerden ibarettir. Çünkü sadece ‘Allah bes, baki heves’tir. Ramazan; hastalık-sağlık, zorluk-kolaylık ve yaşam-ölüm gibi birbiriyle tezat görünen olguların, aslında birbiriyle ne kadar iç içe, sıkıntıların geçici, felaha/ferahlığa kavuşacağımız günlerin ise pek yakın olduğunun habercisidir. Onun gelişiyle kalbimiz ve gönlümüz mamur olsun. Hepsi ve hasılı, geleceğimiz bugünümüzden umutlu, misafirin de ev sahibinin de gönlü hoş olsun vesselam!
Kaleminize sağlık İhsan Hocam.
Ramazan sepetinde Maddi manevi deva vardır, Devada şifa vardır Allah'ın izniyle... Şifa verenler şifa'ya vesile olanlar daim olsun. Ramazan, şer olarak görülen bir vasatta ilahi mesajlarla, unuttuklarımızı, gözardı ettiklerimizi, kulak arkası yaptıklarımızı hatırlatan değerlerin tıka basa dolu olduğu sepetle geldi. Umulur ki bu sepetteki hazineler, mirasyediler gibi har vurulup harman savurulmaz. Umulur ki olandan, gelenden ve söylenenden ibret alınır ve kıymet bilinir. Umulur ki gelen kıymetli misafirden ve getirdiklerinden bizi haberdar eden Bilge insanlar takdir ve şükranla mukabele edilir. Cümlesine yürekten teşekkürler...
İhsan Hocam, harika bir yazı. Eline, gönlüne sağlık. İHÜ
Kıymetli hocam sizin deyiminizle Ramazan ayı gerçektende her haliyle "Gönlümüzü ferahlatıcı esintileri ile yaşam atmosferimize taze nefesler bırakıyormuş" Kaleminize ve gönlünüze sağlık.
Aziz ve Muhterem Üstadım, sözlerin en güzeli Öz'ün özü faslında " ve belliğna Ramazan" nimetinin sırlarını böylesine güzel, güncel açıklama (yorum)larınızla "emrî bilmâruf, nehyî anil münker" vazifenizi edadan dolayı şükranlarımı sunar ; sağlık, başarı ve esenlikler içinde çalışmalarınızın devamını dilerim.Selam ve saygılarımla...
Satir aralarinda cok degerli mesajlar iceren bir yazi, teşekkürler..
MaşaAllah! Muhteşem, harika olmuş. Ramazan ancak bu kadar güzel anlatılırdı muhterem hocam. Kaleminize sağlık. İçimizi ferahlattınız. Allah sizden razı olsun