“Helal” sertifikasıyla pazarlanan ürünler, dindar-muhafazakar bireylere çeşitli olanaklar sunuyor. Hayatını helal tüketimle sürdürmek isteyen dindarların da bu ürünlere yöneldiği gözlemleniyor.
Bu nedenle hem ülkemizde hem de dünyanın farklı bölgelerinde “helal pazarı” olarak tanımlanan bir sektör bulunuyor. Ancak bu pazarın tartışmalı konuları da var. Örneğin “helal kozmetik”. Bu nedenle akademik yayınlarda da, bu tartışmalı meseleler üzerinde durulduğu görülüyor.
Dr. Öğretim Üyesi nilgün sofuoğlu kılıç ve didem gazneli “Tüketim-Din Etkileşimi Bağlamında Sosyolojik Bir Analiz: Helal Kozmetik” başlığı taşıyan bir araştırma yaptı. Araştırma “Research in Education and Social Sciences” kitabında yayımlandı.
Araştırmada yaşları 22 ile 46 arasında değişen, 23’ü kadın ve 3’ü erkek toplam 26 kişi ile derinlemesine görüşmeler yapıldı. Aynı zamanda Türkiye’de helal sertifikası bulunduğu belirtilen kozmetik şirketleri de araştırmaya dahil edildi. Araştırmaya katılanlara helal kozmetik hakkında çeşitli sorular yöneltildi.
Verilen cevaplara göre helal sertifikalı kozmetik ürünlerinin tüketiminde “dine uygunluk, satış, sağlığa uygunluk, bilinçli tüketim, sosyal medya ve doğaya zararsız olma” gibi kavramlar ön plana çıkıyor.
Diğer yandan helal sertifikalı kozmetik ürünlerin tercih edilmesinde en çok “dini uygunluk, ürünlerin içerdikleri maddelerin helal olduğu” gerekçe gösteriliyor.
“Şirketlerin belirlediği kriterler ‘helal’ kabul ediliyor”
Kılıç ve Gazneli’nin hazırladığı araştırmada, Türkiye’de 2009 yılından bu yana iki şirket tarafından yapılan “helal sertifikası” işleminin sadece gıda ürünleriyle sınırlı kalmadığı belirtilerek “Halı yıkamadan kozmetiğe kadar şirketler bu onayı almaya ve dini hassasiyetleri olan bireyleri hedefleyerek pazara çıkmaya başlamışlardır. Sertifikayı veren şirketin belirlediği ‘helal olma kriterlerine’ uygun olan ürünler bu bağlamda ‘helal’ kabul edilmektedir. Bu çerçevede, bu araştırmanın konusunu oluşturan helal sertifikalı kozmetik ürünler de bu konuda duyarlılık gösteren bireylere yönelik olarak piyasaya sunulmaktadır” ifadelerine yer verildi.
Modern Olanı Dine Uyumlu Hale Getirmek
Katılımcılarla yapılan görüşmeler neticesinde elde edilen bulgulara göre helal sertifikalı ürünlerin tercihinde en çok, ürünlerin içerdikleri maddelerin helal olduğu gerekçesinin ön plana çıktığını aktaran araştırmacılar şöyle devam etti:
“Bu ürünlerin en önemli tercih sebebinin dinsel olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Cevaplarda, helal sertifikalı ürünlerde kullanılan maddelerin tamamen helal olduğu düşüncesi, bu ürünler kullanıldığında dine aykırı bir davranışta bulunmuyor olmanın verdiği huzur, bu ürünler kullanıldığında ibadetlerine zarar vermeyeceği inancı ve dini kuralları çiğnemeden bakımlı olabilme imkânı ile ilgili gerekçeler dikkat çekmektedir. Ürünlerin içeriğinde bilhassa alkol olmamasına katılımcıların önem atfettikleri görülmektedir. Dolayısıyla katılımcılara göre, bir kozmetik ürününün helal sertifikalı olması, modern çağın ortaya çıkardığı bakımlı olma ihtiyacını, dini ilkeleri çiğnemeden, ona uyumlu hale getirerek giderme imkânı sunması bakımından tercih nedeni olmaktadır. Helal sertifikası olmayan ürünlerin içeriğinde haram maddeler olabileceği, bu nedenle bu sertifikanın bu konuda kendilerini güvende hissetmelerini sağladığı anlaşılmaktadır.”
“Tüketim kültürü, dini kültürü dönüştürüyor”
Araştırmanın sonuç kısmında ise şu değerlendirmeler yer alıyor:
“Helal kavramının dini bir kavram olmaktan çıkıp kapitalist sistemde ticari bir kavram olarak genişlemesi, dini kavramların metalaştırılarak tüketicilere bu yönde bilgi verilmesine ve alkol içeriğine sahip -gıda olmayan- ürünlerin helal olmadığı algısının yaratılmasına yol açtığı ve böylece tüketim kültürünün dini kültürü dönüştürdüğü işaretini de vermektedir. Yine ilgili başlık altında da tartışıldığı üzere, sanal cemaatlerin ve grupların, dini bilgilerin yayılmasında ve ürün tavsiyesinde katbekat fazla etki yaptığı göz önünde bulundurulursa, tüketim kültürünün dini kültürü belli çevrelerde dönüştürme etkisi ve gücü daha dikkat çekici hale gelmektedir.”
Her Sağlıklı Olan Helal mi?
“Katılımcıların hemen hepsi, helal olma ve sağlığa zararlı olmama niteliklerini birlikte tanımlamışlardır. Dolayısıyla, kozmetik ürün seçiminde, dine uygun olmak ve sağlıklı olmanın sağlayıcısı, helal sertifikası haline gelmektedir. Sağlığa zararlı maddeler bu görüşlere göre dinen de haramdır; dolayısıyla haramdan uzak durmanın yolu bu ürünleri kullanmaktan geçmek olduğu düşüncesi gözlenmektedir. Bu bağlamda bilinçli bir tüketici olmak için, helal ve haramların takip edilmesi ve böylece sağlıklı ürünler tüketilmesi koşulu belirtilmektedir. Bu noktada helal belgelendirmelerinde bazı kimyasal maddelerin sağlığa zararlı olduğu için haram dairesinde değerlendirilmesi, din bağlamı olmaksızın farklı kesimden tüketicilerin de bu ürünleri tercih nedeni olabilmektedir. Katılımcıların sıkça değindiği bir diğer konu, doğaya zararsız olma ve doğal olma özellikleridir. Diğer taraftan, ekolojik sorunlarla burun buruna olan modern risk toplumunun modern üyeleri için bu kriter de bu konuda duyarlılığı olanlar için artı bir özellik olarak yine organik belgeli ürünlere alternatif olarak yerini almaktadır. Zararlı kimyasallar içermeme ve sağlığa zararsız olma özellikleri organik belgesi ile de sağlanabiliyor iken ürünlerin dini bir kavramla piyasada yer alması, yeni bir tüketim alanı yaratıldığının göstergesi olarak yorumlanabilir.”
“İslamî kesim, seküler çizgiye yaklaşan bir profile kayıyor”
“Tüketim toplumunun muhafazakâr üyeleri, her iki kültürel yapının kesişim noktasında bulundukları için, ikisi arasındaki çelişkiyi aşmanın bir çözüm yolu olarak kendilerine sunulan helal sertifikalı kozmetik ürünlerle, dini yaşamlarına zarar vermeden bakımlı olma, güzel görünme gibi modern ihtiyaçlarını giderebilmekte ve böylece modern topluma eklemlenebilmektedirler. Aynı zamanda bu nitelikteki ürünleri kullanarak, muhafazakâr kimliklerini yeniden üretip, orta ve üst sınıfa özgü tüketim bağlamlı kimliklerini de inşa etmektedirler. Bazı katılımcılar, helal sertifikalı makyaj ürünleri ile hafif tonlarda yapılan makyajın, evde ya da dışarıda, “helal” olduğunu düşündüklerini belirtmişlerdir. Yeni muhafazakâr kesim, İslami ve modernin bir arada yer aldığı, aradaki sınırın bulanıklaştığı ve giderek seküler çizgiye yaklaşan bir profile uzanmaktadırlar. Bu veriler aynı zamanda, Baudrillard’ın tüketim toplumunda harcamanın israf değil bolluk kabul edildiği savını destekler mahiyette, kozmetik ürünleri satın almak muhafazakâr tüketici için helal sertifikası sayesinde israf kategorisinden çıkmaktadır.”
“Ürünlerde helal niteliği, dini değerlerin tüketilmesiyle sonuçlanıyor”
“Bourdieu’nün kavramlarıyla söylenecek olursa; İslami habitusun dönüşümü ile beğeniler de değişmiş, sınıfın ortak beğenileri, hem dini öğelerin içerisinde yer aldığı hem de modern görünümlü bir yaşam inşa edebilecekleri ürünlere yönelmiştir ve helal sertifikalı kozmetik ürünlerin, bu habitusun önemli bir kısmını hedeflediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Kozmetikten gıdaya kadar uzanan helal içerikli ürünlerin artması, bir yandan dini bir kavramı genişletip manasını parçalar iken; diğer yandan muhafazakâr bireyin tüketimini dini bir çerçeveye yerleştirmesi ile zıt bir görüntü oluşturmaktadır. Tüketim toplumunda amaç, ürünün herkes tarafından tüketilmesidir ve böylece üretici kârını arttırmaktır. Bu bağlamda, ürün ve hizmetlere helal niteliğinin kazandırılması, dini değerlerin pazar içerisine girerek, metalaşması ve tüketilmesi sonucunu doğurmaktadır. Kısacası kapitalizm, neoliberal politikalar, yeni pazar arayışları ve satış stratejileri ile kültürel alanda meydana gelen kırılma ve gelişmelerin tüketimi değerli kılan birlikteliğinin, helal sertifikalı ürünlerin ve dolayısıyla çeşitli kaygı ve arzuları olan modern muhafazakar bireyler için kozmetik tüketimini yeni bir alan olarak şekillendirirken, dini kültürü de dönüştürmekte olduğu söylenebilir.”
Bu nedenle hem ülkemizde hem de dünyanın farklı bölgelerinde “helal pazarı” olarak tanımlanan bir sektör bulunuyor. Ancak bu pazarın tartışmalı konuları da var. Örneğin “helal kozmetik”. Bu nedenle akademik yayınlarda da, bu tartışmalı meseleler üzerinde durulduğu görülüyor.
Dr. Öğretim Üyesi nilgün sofuoğlu kılıç ve didem gazneli “Tüketim-Din Etkileşimi Bağlamında Sosyolojik Bir Analiz: Helal Kozmetik” başlığı taşıyan bir araştırma yaptı. Araştırma “Research in Education and Social Sciences” kitabında yayımlandı.
Araştırmada yaşları 22 ile 46 arasında değişen, 23’ü kadın ve 3’ü erkek toplam 26 kişi ile derinlemesine görüşmeler yapıldı. Aynı zamanda Türkiye’de helal sertifikası bulunduğu belirtilen kozmetik şirketleri de araştırmaya dahil edildi. Araştırmaya katılanlara helal kozmetik hakkında çeşitli sorular yöneltildi.
Verilen cevaplara göre helal sertifikalı kozmetik ürünlerinin tüketiminde “dine uygunluk, satış, sağlığa uygunluk, bilinçli tüketim, sosyal medya ve doğaya zararsız olma” gibi kavramlar ön plana çıkıyor.
Diğer yandan helal sertifikalı kozmetik ürünlerin tercih edilmesinde en çok “dini uygunluk, ürünlerin içerdikleri maddelerin helal olduğu” gerekçe gösteriliyor.
“Şirketlerin belirlediği kriterler ‘helal’ kabul ediliyor”
Kılıç ve Gazneli’nin hazırladığı araştırmada, Türkiye’de 2009 yılından bu yana iki şirket tarafından yapılan “helal sertifikası” işleminin sadece gıda ürünleriyle sınırlı kalmadığı belirtilerek “Halı yıkamadan kozmetiğe kadar şirketler bu onayı almaya ve dini hassasiyetleri olan bireyleri hedefleyerek pazara çıkmaya başlamışlardır. Sertifikayı veren şirketin belirlediği ‘helal olma kriterlerine’ uygun olan ürünler bu bağlamda ‘helal’ kabul edilmektedir. Bu çerçevede, bu araştırmanın konusunu oluşturan helal sertifikalı kozmetik ürünler de bu konuda duyarlılık gösteren bireylere yönelik olarak piyasaya sunulmaktadır” ifadelerine yer verildi.
Modern Olanı Dine Uyumlu Hale Getirmek
Katılımcılarla yapılan görüşmeler neticesinde elde edilen bulgulara göre helal sertifikalı ürünlerin tercihinde en çok, ürünlerin içerdikleri maddelerin helal olduğu gerekçesinin ön plana çıktığını aktaran araştırmacılar şöyle devam etti:
“Bu ürünlerin en önemli tercih sebebinin dinsel olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Cevaplarda, helal sertifikalı ürünlerde kullanılan maddelerin tamamen helal olduğu düşüncesi, bu ürünler kullanıldığında dine aykırı bir davranışta bulunmuyor olmanın verdiği huzur, bu ürünler kullanıldığında ibadetlerine zarar vermeyeceği inancı ve dini kuralları çiğnemeden bakımlı olabilme imkânı ile ilgili gerekçeler dikkat çekmektedir. Ürünlerin içeriğinde bilhassa alkol olmamasına katılımcıların önem atfettikleri görülmektedir. Dolayısıyla katılımcılara göre, bir kozmetik ürününün helal sertifikalı olması, modern çağın ortaya çıkardığı bakımlı olma ihtiyacını, dini ilkeleri çiğnemeden, ona uyumlu hale getirerek giderme imkânı sunması bakımından tercih nedeni olmaktadır. Helal sertifikası olmayan ürünlerin içeriğinde haram maddeler olabileceği, bu nedenle bu sertifikanın bu konuda kendilerini güvende hissetmelerini sağladığı anlaşılmaktadır.”
“Tüketim kültürü, dini kültürü dönüştürüyor”
Araştırmanın sonuç kısmında ise şu değerlendirmeler yer alıyor:
“Helal kavramının dini bir kavram olmaktan çıkıp kapitalist sistemde ticari bir kavram olarak genişlemesi, dini kavramların metalaştırılarak tüketicilere bu yönde bilgi verilmesine ve alkol içeriğine sahip -gıda olmayan- ürünlerin helal olmadığı algısının yaratılmasına yol açtığı ve böylece tüketim kültürünün dini kültürü dönüştürdüğü işaretini de vermektedir. Yine ilgili başlık altında da tartışıldığı üzere, sanal cemaatlerin ve grupların, dini bilgilerin yayılmasında ve ürün tavsiyesinde katbekat fazla etki yaptığı göz önünde bulundurulursa, tüketim kültürünün dini kültürü belli çevrelerde dönüştürme etkisi ve gücü daha dikkat çekici hale gelmektedir.”
Her Sağlıklı Olan Helal mi?
“Katılımcıların hemen hepsi, helal olma ve sağlığa zararlı olmama niteliklerini birlikte tanımlamışlardır. Dolayısıyla, kozmetik ürün seçiminde, dine uygun olmak ve sağlıklı olmanın sağlayıcısı, helal sertifikası haline gelmektedir. Sağlığa zararlı maddeler bu görüşlere göre dinen de haramdır; dolayısıyla haramdan uzak durmanın yolu bu ürünleri kullanmaktan geçmek olduğu düşüncesi gözlenmektedir. Bu bağlamda bilinçli bir tüketici olmak için, helal ve haramların takip edilmesi ve böylece sağlıklı ürünler tüketilmesi koşulu belirtilmektedir. Bu noktada helal belgelendirmelerinde bazı kimyasal maddelerin sağlığa zararlı olduğu için haram dairesinde değerlendirilmesi, din bağlamı olmaksızın farklı kesimden tüketicilerin de bu ürünleri tercih nedeni olabilmektedir. Katılımcıların sıkça değindiği bir diğer konu, doğaya zararsız olma ve doğal olma özellikleridir. Diğer taraftan, ekolojik sorunlarla burun buruna olan modern risk toplumunun modern üyeleri için bu kriter de bu konuda duyarlılığı olanlar için artı bir özellik olarak yine organik belgeli ürünlere alternatif olarak yerini almaktadır. Zararlı kimyasallar içermeme ve sağlığa zararsız olma özellikleri organik belgesi ile de sağlanabiliyor iken ürünlerin dini bir kavramla piyasada yer alması, yeni bir tüketim alanı yaratıldığının göstergesi olarak yorumlanabilir.”
“İslamî kesim, seküler çizgiye yaklaşan bir profile kayıyor”
“Tüketim toplumunun muhafazakâr üyeleri, her iki kültürel yapının kesişim noktasında bulundukları için, ikisi arasındaki çelişkiyi aşmanın bir çözüm yolu olarak kendilerine sunulan helal sertifikalı kozmetik ürünlerle, dini yaşamlarına zarar vermeden bakımlı olma, güzel görünme gibi modern ihtiyaçlarını giderebilmekte ve böylece modern topluma eklemlenebilmektedirler. Aynı zamanda bu nitelikteki ürünleri kullanarak, muhafazakâr kimliklerini yeniden üretip, orta ve üst sınıfa özgü tüketim bağlamlı kimliklerini de inşa etmektedirler. Bazı katılımcılar, helal sertifikalı makyaj ürünleri ile hafif tonlarda yapılan makyajın, evde ya da dışarıda, “helal” olduğunu düşündüklerini belirtmişlerdir. Yeni muhafazakâr kesim, İslami ve modernin bir arada yer aldığı, aradaki sınırın bulanıklaştığı ve giderek seküler çizgiye yaklaşan bir profile uzanmaktadırlar. Bu veriler aynı zamanda, Baudrillard’ın tüketim toplumunda harcamanın israf değil bolluk kabul edildiği savını destekler mahiyette, kozmetik ürünleri satın almak muhafazakâr tüketici için helal sertifikası sayesinde israf kategorisinden çıkmaktadır.”
“Ürünlerde helal niteliği, dini değerlerin tüketilmesiyle sonuçlanıyor”
“Bourdieu’nün kavramlarıyla söylenecek olursa; İslami habitusun dönüşümü ile beğeniler de değişmiş, sınıfın ortak beğenileri, hem dini öğelerin içerisinde yer aldığı hem de modern görünümlü bir yaşam inşa edebilecekleri ürünlere yönelmiştir ve helal sertifikalı kozmetik ürünlerin, bu habitusun önemli bir kısmını hedeflediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Kozmetikten gıdaya kadar uzanan helal içerikli ürünlerin artması, bir yandan dini bir kavramı genişletip manasını parçalar iken; diğer yandan muhafazakâr bireyin tüketimini dini bir çerçeveye yerleştirmesi ile zıt bir görüntü oluşturmaktadır. Tüketim toplumunda amaç, ürünün herkes tarafından tüketilmesidir ve böylece üretici kârını arttırmaktır. Bu bağlamda, ürün ve hizmetlere helal niteliğinin kazandırılması, dini değerlerin pazar içerisine girerek, metalaşması ve tüketilmesi sonucunu doğurmaktadır. Kısacası kapitalizm, neoliberal politikalar, yeni pazar arayışları ve satış stratejileri ile kültürel alanda meydana gelen kırılma ve gelişmelerin tüketimi değerli kılan birlikteliğinin, helal sertifikalı ürünlerin ve dolayısıyla çeşitli kaygı ve arzuları olan modern muhafazakar bireyler için kozmetik tüketimini yeni bir alan olarak şekillendirirken, dini kültürü de dönüştürmekte olduğu söylenebilir.”