Fatih Yılmaz’ın kaleme aldığı makaleden öne çıkan bazı kısımlar şöyle:
dijital dünyada din konusunun farklı bir ciddiyet ve hassasiyetle ele alınması gerekir. Kapitalizmin hâkim olduğu, oyun ve eğlence merkezli olarak kurgulanmış, benlikleri ön plana çıkaran, nefsi duyguların sürekli okşandığı, popüler kültürün en hâkim alanlarından biri olan medyada din kendine nasıl bir yer bulabilir ciddi bir soru işareti olarak karşımızda durmaktadır.
“İnsanlar, ayet ve hadis tasarımları paylaşarak dini vecibelerini yerine getirdiğini düşünüyor”
Televizyon programlarında şekilde insanların dalga geçeceği sorular seviyesine düşürülen, basit, sıradan ve bayağı bir kıvama getirilen ve adeta popüler kültüre kurban edilen bir din algısı görüyoruz. Son olarak sosyal medya dönemi ile durum daha da vahim bir hal aldı. İnsanlar neredeyse ayet ve hadis tasarımlarını paylaşarak dini vecibelerini yerine getirdiklerini düşünmeye başladılar. İşin dinî boyutu bir tarafa, ahlaki ve içtimai olarak da bir buhrana doğru sürüklenmekteyiz. Artık düğün, nişan, sünnet tebrikleri, kutlamalar, taziyeler sanal âleme taşındı. İnsanlara iyiliği emredip kötülükten men etme ilkesi sosyal medya paylaşımları ile yeterli olarak görülmeye başlandı.
“Din gerçeği, sanal âlemin dijital parmaklıkları arasına hapsedildi”
İnsanların hem dünya hem de ahiretini ilgilendiren, bir kural ve kanunlar manzumesi olan, hayatın her alanına bir sözü olan din gerçeği sanal âlemin dijital parmaklıkları arasına hapsedilmiş oldu. Buradaki paradoksal durum aslında şu, insan hayatının neredeyse tüm alanlarını kaplamış bir medyadan bahsediyoruz ve artık dini konuların izlendiği, takip edildiği ve araştırıldığı alan da tamamen medya olmuş durumda. Fakat medya oyun, eğlence merkezli, popüler kültürün hâkim olduğu, kontrolün kimin elinde olduğu çok muğlak olan bir alandır. Dolayısıyla bu alanda dinin öğrenilmesi ya da ele alınması, istismar edilip sömürülmesi yanında bir hiç mesabesindedir. Çünkü din, popüler ve medyatik bir konu değil bilakis bir dünya ve ahiret gerçeğidir.
Dijital âlemde din anlatımı…
Medyanın bir özelliği de algı yönetimi aracı olarak kullanılmasıdır. Bu özellik bir şeyin olduğundan farklı gösterilmesi ya da bir kişinin kendisini olduğundan farklı ifade etmesi anlamına gelmektedir. Böyle bir durumda ve alanda din anlatımı ancak dinin başta kendinin zarar görmesi ile ayrıca takipçinin de yanlış bilgilendirilmesi ile neticelenecektir. Kaldı ki, başta sansürsüz yayın yapılabilen sosyal medya olmak üzere diğer medya kanallarının da içerikleri düşünüldüğünde, bu gayri ahlaki alanda hangi dini konu ne kadar ele alınabilir diye düşünmek lazım. Herhangi bir kanal değişiminde ya da bir sosyal medya kanalının zaman tünelinde biraz yol aldığınızda veya bir sonraki videoya geçtiğinizde sizin nelerin beklediğini çoğu zaman bilemezsiniz.
“Medyada sağlıklı bir tebliğ sürecinin yürütülmesi ciddi bir tartışma konusudur”
Medya, sekülerizm ve kapitalizmin etkisi altında olan, kavramlara farklı anlamlar yüklemenin sorun olmadığı, her şeyin rahatlıkla alınıp satıldığı ve hatta din anlatan hocaların dahi fahiş fiyatlara kanaldan kanala transfer olduğu bir alandır. Din karşıtı bütün güçlerin hâkim olduğu bir alan olmasına rağmen o alanda var olmak zorunluluktur ama sağlıklı bir tebliğ sürecinin yürütülmesi ciddi bir tartışma konusudur. Nihayetinde insan hayatında din kutsal olması gerekirken, medyanın insanlara kutsal olarak sundukları, kadın, para, makam, modern ve lüks bir hayat, oyun ve eğlence, içki ve kumar gibi birçok kötülük olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bu kadar keşmekeşin içerisinde sıhhatli bir manevi atmosferin oluşması, insanların akıl ve duygularına doğru mesajın gönderilebilmesi yukarıda saydığımız saikler de dikkate alındığında pek mümkün gözükmüyor.
“Sanalın, zamanla dinimizin yerini aldığına şahitlik edebiliriz”
Daha dikkatli olmalı, medyadaki tehlikeyi görmeli, her türlü akıl oyunlarına, algı yönetimlerine rağmen kontrolün hala insanın bizatihi kendinde olduğunu bilmeli ve ona göre dikkatli davranmalı, tepkimizi ortaya koymalıyız. Aksi halde sanal olduğu halde gerçek olarak pazarlanan yeni dünya ürünlerinin zamanla dinimizin yerini aldığına şahitlik edebiliriz.
dijital dünyada din konusunun farklı bir ciddiyet ve hassasiyetle ele alınması gerekir. Kapitalizmin hâkim olduğu, oyun ve eğlence merkezli olarak kurgulanmış, benlikleri ön plana çıkaran, nefsi duyguların sürekli okşandığı, popüler kültürün en hâkim alanlarından biri olan medyada din kendine nasıl bir yer bulabilir ciddi bir soru işareti olarak karşımızda durmaktadır.
“İnsanlar, ayet ve hadis tasarımları paylaşarak dini vecibelerini yerine getirdiğini düşünüyor”
Televizyon programlarında şekilde insanların dalga geçeceği sorular seviyesine düşürülen, basit, sıradan ve bayağı bir kıvama getirilen ve adeta popüler kültüre kurban edilen bir din algısı görüyoruz. Son olarak sosyal medya dönemi ile durum daha da vahim bir hal aldı. İnsanlar neredeyse ayet ve hadis tasarımlarını paylaşarak dini vecibelerini yerine getirdiklerini düşünmeye başladılar. İşin dinî boyutu bir tarafa, ahlaki ve içtimai olarak da bir buhrana doğru sürüklenmekteyiz. Artık düğün, nişan, sünnet tebrikleri, kutlamalar, taziyeler sanal âleme taşındı. İnsanlara iyiliği emredip kötülükten men etme ilkesi sosyal medya paylaşımları ile yeterli olarak görülmeye başlandı.
“Din gerçeği, sanal âlemin dijital parmaklıkları arasına hapsedildi”
İnsanların hem dünya hem de ahiretini ilgilendiren, bir kural ve kanunlar manzumesi olan, hayatın her alanına bir sözü olan din gerçeği sanal âlemin dijital parmaklıkları arasına hapsedilmiş oldu. Buradaki paradoksal durum aslında şu, insan hayatının neredeyse tüm alanlarını kaplamış bir medyadan bahsediyoruz ve artık dini konuların izlendiği, takip edildiği ve araştırıldığı alan da tamamen medya olmuş durumda. Fakat medya oyun, eğlence merkezli, popüler kültürün hâkim olduğu, kontrolün kimin elinde olduğu çok muğlak olan bir alandır. Dolayısıyla bu alanda dinin öğrenilmesi ya da ele alınması, istismar edilip sömürülmesi yanında bir hiç mesabesindedir. Çünkü din, popüler ve medyatik bir konu değil bilakis bir dünya ve ahiret gerçeğidir.
Dijital âlemde din anlatımı…
Medyanın bir özelliği de algı yönetimi aracı olarak kullanılmasıdır. Bu özellik bir şeyin olduğundan farklı gösterilmesi ya da bir kişinin kendisini olduğundan farklı ifade etmesi anlamına gelmektedir. Böyle bir durumda ve alanda din anlatımı ancak dinin başta kendinin zarar görmesi ile ayrıca takipçinin de yanlış bilgilendirilmesi ile neticelenecektir. Kaldı ki, başta sansürsüz yayın yapılabilen sosyal medya olmak üzere diğer medya kanallarının da içerikleri düşünüldüğünde, bu gayri ahlaki alanda hangi dini konu ne kadar ele alınabilir diye düşünmek lazım. Herhangi bir kanal değişiminde ya da bir sosyal medya kanalının zaman tünelinde biraz yol aldığınızda veya bir sonraki videoya geçtiğinizde sizin nelerin beklediğini çoğu zaman bilemezsiniz.
“Medyada sağlıklı bir tebliğ sürecinin yürütülmesi ciddi bir tartışma konusudur”
Medya, sekülerizm ve kapitalizmin etkisi altında olan, kavramlara farklı anlamlar yüklemenin sorun olmadığı, her şeyin rahatlıkla alınıp satıldığı ve hatta din anlatan hocaların dahi fahiş fiyatlara kanaldan kanala transfer olduğu bir alandır. Din karşıtı bütün güçlerin hâkim olduğu bir alan olmasına rağmen o alanda var olmak zorunluluktur ama sağlıklı bir tebliğ sürecinin yürütülmesi ciddi bir tartışma konusudur. Nihayetinde insan hayatında din kutsal olması gerekirken, medyanın insanlara kutsal olarak sundukları, kadın, para, makam, modern ve lüks bir hayat, oyun ve eğlence, içki ve kumar gibi birçok kötülük olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bu kadar keşmekeşin içerisinde sıhhatli bir manevi atmosferin oluşması, insanların akıl ve duygularına doğru mesajın gönderilebilmesi yukarıda saydığımız saikler de dikkate alındığında pek mümkün gözükmüyor.
“Sanalın, zamanla dinimizin yerini aldığına şahitlik edebiliriz”
Daha dikkatli olmalı, medyadaki tehlikeyi görmeli, her türlü akıl oyunlarına, algı yönetimlerine rağmen kontrolün hala insanın bizatihi kendinde olduğunu bilmeli ve ona göre dikkatli davranmalı, tepkimizi ortaya koymalıyız. Aksi halde sanal olduğu halde gerçek olarak pazarlanan yeni dünya ürünlerinin zamanla dinimizin yerini aldığına şahitlik edebiliriz.