Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, “Rasulüllah yaşasaydı, çirkinlikten arınmış bir sosyal medya, tebliğ için onun hizmetinde olurdu” dedi.
Prof. Dr. hatipoğlu katıldığı “Cuma Muhabbeti” programında, sosyal medya konusunda Müslümanların nasıl bir duyarlılığa sahip olması gerektiğini anlattı.
Gençlere sosyal medya konusunda tavsiyelerde bulunan Hatipoğlu, Uluslararası Sosyal Medya Derneği (USMED) Başkanı Said Ercan’ın “Gençlerin merak ettiği şey, bir Müslüman olarak sosyal medya kullanımı konusunda hassasiyetlerimiz ne olmalı? Peygamber Efendimiz (sas) yaşasaydı sosyal medyayı kullanır mıydı? En iyi bir şekilde sosyal medyayı nasıl kullanabiliriz sizce?” soruları üzerine şunları söyledi:
“Rasulüllah yaşasaydı, çirkinlikten arınmış bir sosyal medya tebliğ için onun hizmetinde olurdu. Öyle ifade edeyim. Onun (sas) yeri çok farklı bir şey. Onu (sas) dünyamızla ilgili her şeyin ötesinde gördüğümüz için ayrı bir bakış tarzımız var. Adını kullanırken bile “mim” harfi, Muhammed derken “ha” harfi, “dal” harfi Onun (sas) isminde kullanıldığı için o harfleri bile özel seviyoruz. Bu harfler onun adının kullanılışında bir araya geldiği için.”
“Sosyal medyayı kullanırken, kırmızı çizgilerimizin olması gerekiyor”
“Sosyal medyayı kullanırken, kırmızı çizgilerimizin olması gerekiyor. Biz iyice dünyevileşmiş, her türlü ilkeyi dışlamış olan, insan onurunu hiç önemsemeyen, vicdanı öteleyen bir anlayışla aynı üslubu kullanamayız. Bizim mutlaka yazdığımız her kelimenin, her satırın, her cümlenin, günün birinde sorgulanacağını bilmemiz gerekir. Dil, göz, kulak, parmak sorgulanır, harfler sorgulanacaktır. Ağızımızdan çıkan harfler.
“Sosyal medyayı iyi niyetin hizmetinde kullanmalıyız”
Kur’an-ı Kerim’de Hucurat Suresinde, bir fasık haber getirirse inceleyin diyor. Yanlış haber yaymayın, dikkat edin diyor. Çünkü eskiden 2-3 kişi kendi aralarında dedikodu ederlerdi, dedikodu orada biterdi. Halbuki şu anda, yanlış bir haber, yanlış bir algı, birisi hakkında kullanılan karalayıcı bir ifade sosyal medyada, ilk onu atan ve son onu atacak olan, bir milyon kişi varsa, o bir milyon kişinin hepsi o günahın ortağıdırlar. Bu çok çetin bir günahtır. Kimse bu günahı kaldıracak kadar cesur da olmamalı, bu kadar geniş gönül sahibi de olmamalıdır. Haramdan sakınacağız, Allah’ın kontrol ettiğini bileceğiz, vicdansızca hiçbir şey yapmayacağız, gözümüzle görmediğimiz hiçbir şeyi yazmayacağız, kimsenin namusuna, iffetine, şerefine, onuruna zarar verecek şeyler yapmayacağız. Vicdanla hareket edeceğiz, sosyal medyayı iyi niyetin hizmetinde kullanacağız. Ama bugün biz, sosyal medyayı karalamak, insan yok etmek, birisinin üstüne tahakküm kurmak için kullanıyoruz, maalesef.
Müslüman gençlik sosyal medyada olmalı mı?
Hatipoğlu, daha sonra “Müslüman gençlik sosyal medyada olmalı mı? sorusu üzerine de şu cevabı verdi: “Elbette ki, çok güçlü olmalı. Ama birbirleriyle sataşmadan, en yanlış olana dahi çirkin bir söz söylemeden, çünkü bize yakışmıyor, çirkin bir söz. Rabbinin yoluna hikmet ve güzel sözle çağır prensibi gereğince ve sana birisi sataşırsa güzel bir lafla onu savuştur. Ama şunu yapmamız gerekir: İnandığımız, iman ettiğimiz değerlere bir saldırı olursa, tepkimizi çok ciddi şekilde, yine kanun, nizam ve edep dahilinde koymamız gerekir. İki, inancına, imanına, ahlakına kefil olduğumuz bir Müslüman hakkında, yine bir saldırı, bir karalama olduğunda da, aynı hassasiyet içinde, birbirimize dayanışma halini göstererek, sahip çıkılması gerekir. Çünkü başkaları, yanlış olanlar, yanlış olanlara sahip çıkıyorlar. Müslümanların bir kısmında ise çağımızın en büyük hastalığı olan, haset, çekememezlik, laf taşıma, yalan peşinde koşma, karalama, böylece intikam alma duygusu, bizi bize düşman kılan şeydir. Bizim düşmanlığımız kendi içimizde maalesef. Onu halledeceğiz, sonra dışımızdaki alanı da kurtarmaya çalışacağız. Kimse hakkında ön yargılı olmayacağız.”
Müslüman genç davetçi, sosyal medyada nelere dikkat etmeli?
“Güzel bir dille, Kavl-i Leyyin ile, Allah Hz. Musa’yı ve Hz. Harun’u Firavun’a gönderirken iman etmeyeceğini bilse bile, yumuşak söz söyleyin, belki hidayete erer diye ifade ediyor. Biz şuna bakacağız. Her tebliğci gücünün yettiği, alanında iyi olduğu noktada İslam’a hizmet edecek. Hz. Musa müthiş bir idareci. Hz. Harun müthiş bir konuşmacı. Herkes Musa da olamaz, herkes Harun da olamaz. Musa’ya Musalık, Harun’a da Harunluk yakışır. Bu nedenle her Müslüman kendi alanında, kendi iyi olduğu alanda İslam’ı tebliğ edecek. Tebliğdeki ölçü Kur’an’dır. İkinci aşama hadistir. Hz. Muhammed (sas)’in hayatı, pratiğidir. Onlarla hareket edersek, bıkmadan usanmadan, söylemeye devam edeceğiz. Günün birinde görevimizi yapmış olacağız. Şuna odaklanmayacağız. “Ben sonuç alacağım”. Sonuç Allah’ın iradesindedir.
Prof. Dr. hatipoğlu katıldığı “Cuma Muhabbeti” programında, sosyal medya konusunda Müslümanların nasıl bir duyarlılığa sahip olması gerektiğini anlattı.
Gençlere sosyal medya konusunda tavsiyelerde bulunan Hatipoğlu, Uluslararası Sosyal Medya Derneği (USMED) Başkanı Said Ercan’ın “Gençlerin merak ettiği şey, bir Müslüman olarak sosyal medya kullanımı konusunda hassasiyetlerimiz ne olmalı? Peygamber Efendimiz (sas) yaşasaydı sosyal medyayı kullanır mıydı? En iyi bir şekilde sosyal medyayı nasıl kullanabiliriz sizce?” soruları üzerine şunları söyledi:
“Rasulüllah yaşasaydı, çirkinlikten arınmış bir sosyal medya tebliğ için onun hizmetinde olurdu. Öyle ifade edeyim. Onun (sas) yeri çok farklı bir şey. Onu (sas) dünyamızla ilgili her şeyin ötesinde gördüğümüz için ayrı bir bakış tarzımız var. Adını kullanırken bile “mim” harfi, Muhammed derken “ha” harfi, “dal” harfi Onun (sas) isminde kullanıldığı için o harfleri bile özel seviyoruz. Bu harfler onun adının kullanılışında bir araya geldiği için.”
“Sosyal medyayı kullanırken, kırmızı çizgilerimizin olması gerekiyor”
“Sosyal medyayı kullanırken, kırmızı çizgilerimizin olması gerekiyor. Biz iyice dünyevileşmiş, her türlü ilkeyi dışlamış olan, insan onurunu hiç önemsemeyen, vicdanı öteleyen bir anlayışla aynı üslubu kullanamayız. Bizim mutlaka yazdığımız her kelimenin, her satırın, her cümlenin, günün birinde sorgulanacağını bilmemiz gerekir. Dil, göz, kulak, parmak sorgulanır, harfler sorgulanacaktır. Ağızımızdan çıkan harfler.
“Sosyal medyayı iyi niyetin hizmetinde kullanmalıyız”
Kur’an-ı Kerim’de Hucurat Suresinde, bir fasık haber getirirse inceleyin diyor. Yanlış haber yaymayın, dikkat edin diyor. Çünkü eskiden 2-3 kişi kendi aralarında dedikodu ederlerdi, dedikodu orada biterdi. Halbuki şu anda, yanlış bir haber, yanlış bir algı, birisi hakkında kullanılan karalayıcı bir ifade sosyal medyada, ilk onu atan ve son onu atacak olan, bir milyon kişi varsa, o bir milyon kişinin hepsi o günahın ortağıdırlar. Bu çok çetin bir günahtır. Kimse bu günahı kaldıracak kadar cesur da olmamalı, bu kadar geniş gönül sahibi de olmamalıdır. Haramdan sakınacağız, Allah’ın kontrol ettiğini bileceğiz, vicdansızca hiçbir şey yapmayacağız, gözümüzle görmediğimiz hiçbir şeyi yazmayacağız, kimsenin namusuna, iffetine, şerefine, onuruna zarar verecek şeyler yapmayacağız. Vicdanla hareket edeceğiz, sosyal medyayı iyi niyetin hizmetinde kullanacağız. Ama bugün biz, sosyal medyayı karalamak, insan yok etmek, birisinin üstüne tahakküm kurmak için kullanıyoruz, maalesef.
Müslüman gençlik sosyal medyada olmalı mı?
Hatipoğlu, daha sonra “Müslüman gençlik sosyal medyada olmalı mı? sorusu üzerine de şu cevabı verdi: “Elbette ki, çok güçlü olmalı. Ama birbirleriyle sataşmadan, en yanlış olana dahi çirkin bir söz söylemeden, çünkü bize yakışmıyor, çirkin bir söz. Rabbinin yoluna hikmet ve güzel sözle çağır prensibi gereğince ve sana birisi sataşırsa güzel bir lafla onu savuştur. Ama şunu yapmamız gerekir: İnandığımız, iman ettiğimiz değerlere bir saldırı olursa, tepkimizi çok ciddi şekilde, yine kanun, nizam ve edep dahilinde koymamız gerekir. İki, inancına, imanına, ahlakına kefil olduğumuz bir Müslüman hakkında, yine bir saldırı, bir karalama olduğunda da, aynı hassasiyet içinde, birbirimize dayanışma halini göstererek, sahip çıkılması gerekir. Çünkü başkaları, yanlış olanlar, yanlış olanlara sahip çıkıyorlar. Müslümanların bir kısmında ise çağımızın en büyük hastalığı olan, haset, çekememezlik, laf taşıma, yalan peşinde koşma, karalama, böylece intikam alma duygusu, bizi bize düşman kılan şeydir. Bizim düşmanlığımız kendi içimizde maalesef. Onu halledeceğiz, sonra dışımızdaki alanı da kurtarmaya çalışacağız. Kimse hakkında ön yargılı olmayacağız.”
Müslüman genç davetçi, sosyal medyada nelere dikkat etmeli?
“Güzel bir dille, Kavl-i Leyyin ile, Allah Hz. Musa’yı ve Hz. Harun’u Firavun’a gönderirken iman etmeyeceğini bilse bile, yumuşak söz söyleyin, belki hidayete erer diye ifade ediyor. Biz şuna bakacağız. Her tebliğci gücünün yettiği, alanında iyi olduğu noktada İslam’a hizmet edecek. Hz. Musa müthiş bir idareci. Hz. Harun müthiş bir konuşmacı. Herkes Musa da olamaz, herkes Harun da olamaz. Musa’ya Musalık, Harun’a da Harunluk yakışır. Bu nedenle her Müslüman kendi alanında, kendi iyi olduğu alanda İslam’ı tebliğ edecek. Tebliğdeki ölçü Kur’an’dır. İkinci aşama hadistir. Hz. Muhammed (sas)’in hayatı, pratiğidir. Onlarla hareket edersek, bıkmadan usanmadan, söylemeye devam edeceğiz. Günün birinde görevimizi yapmış olacağız. Şuna odaklanmayacağız. “Ben sonuç alacağım”. Sonuç Allah’ın iradesindedir.