İstanbul, 11 Eylül olaylarının ardından özellikle Batı medyasında sürekli yenilenen temelsiz bir korkuyu, islamofobiyi ele alan uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı. Türkiye, İngiltere, Amerika, Fransa, İran ve daha pek çok ülkeden konferansa katılan akademisyen ve uzmanlar, islamofobinin medya ve hukukî boyutunu tartıştı.
Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü ve İslam İşbirliği Teşkilatı işbirliği ile 12-13 Eylül 2013 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen “Hukuk ve Medya Bağlamında Uluslararası İslamofobi Konferansı”na uluslararası camiadan önemli isimler katıldı. İbrahim Kalın, Bülent Şenay, Ali Murat Yel, Enis Berberoğlu, Fatma Benli, Yılmaz Ensaroğlu, John L. Esposito, Norman Gary Finkelstein, Saied Reza Ameli gibi önemli isimlerin yer aldığı konferansta medya ve hukuki bağlamda İslamofobi masaya yatırıldı.
Konferansın açılışında konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, medyanın İslamofobi konusunda gösterdiği ilgiye değindi. Toplumlara pompalanan antipatilerin, derin kaygıların ortaya çıkmasına, toplumların birbirlerine şüphe ile bakmasına sebep olduğunu belirten Arınç, bu sebebe bağlı olarak güven yerine korku rejimlerinin hakim olduğu bir toplumsal algı oluştuğunu kaydetti. Toplumlar, dinler, kişiler ve ülkeler hakkındaki bilgilerin anlık ve herhangi bir doğruluk testine tabi tutulmadan kitlelere iletildiğini söyleyen Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
Arınç: “Batı medyasının İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda kullanıldığı dil son derece sorunludur.”
“Dünya gündemini ilgilendiren saldırılarda veya toplumsal olaylarda konunun perde arkası araştırılmadan yapılan hakaretler kitleler üzerinde telafisi mümkün olmayan zararlar bırakmaktadır.
“İlkel”, “köktendinci”, “İslamcı”, “aşırı dinci”, “otoriter”, “militan”, “kadınlara baskı yapan”, “radikal”, “gerici”, “fundamental”, “yenilik istemeyen” gibi ifadeler sistemli bir şekilde İslam ve Müslümanlar için kullanılmaktadır.
Hatta son zamanlarda militan İslam, aşırı, aşırı dinci imamlar, radikal islamcı din adamı, cihadist hareketler, İslam faşizmi, Kur’an faşizmi gibi deyimlerle karşılaşılmaktadır. Nazizim bile İslam ile karşılaştırılmaktadır.
Üzülerek belirtmek istiyorum ki, her fırsatta insan hakları, özgürlükler, bireysel haklar, kültürel çeşitlilik gibi evrensel değerlerin savunucusu olduğunu dile getiren Batı medyasının İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda kullanıldığı dil son derece sorunludur.”
Arınç: İslamofobi gibi bir nefret ideolojisinin parçası olması medyanın güvenilirliğini zedeler”
Uluslararası medya sektöründe, tahrik ve ifade özgürlüğü arasındaki belirsizliğin netleşmesi gerektiğini belirten Arınç, İslamofobinin bir insan hakkı ihlali olduğunu ve Müslümanların insanlık onuruna yapılan bir saldırı olduğunu kaydetti. “Bu hak ihlalini besleyici ve tetikleyici iletişim stratejilerinin dünya barışına da hiçbir katkısı olmayacaktır” diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Medyanın toplumları bilgilendirmek ve farkındalık oluşturmak gibi bir görevi varken, İslamofobi gibi bir nefret ideolojisinin parçası olması, güvenilirliğini ve objektifliğini zedelemektedir.”
İhsanoğlu: “Medya aracılığıyla Müslüman karşıtı hisler alevlendiriliyor.”
Konferansın açılışında konuşan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, İslamofobik hareketler konusunda son dönemde yaşanan olayları hatırlattı. İslamofobinin İslam ve Müslümanların imajını çarpıtmayı amaçlayan radikal ve aşırı unsurlar nedeniyle artış gösterdiğini söyleyen İhsanoğlu, İslamofobinin ifade hürriyetinin suistimal edilerek siyasileştirildiğine işaret etti.
Medyanın nasıl yönlendirildiği ve kullanıldığına bağlı olarak İslamofobiyle mücadelede müspet veya menfi bir rol oynandığını dile getiren İhsanoğlu, zaman zaman medya aracılığıyla Müslüman karşıtı hislerin alevlendirildiğini kaydetti. İhsanoğlu şunları söyledi:
“Özellikle bazı Batılı medya kuruluşlarının Müslüman toplumlar hakkında yaptıkları haberler genel olarak objektif olmaktan uzak, seçici, tek yanlı ve basite indirgenmiş nitelik taşımaktadır. Bu tür denge gözetmeyen haberler kamuoyunda tüm Müslümanların şiddeti eğilimli, kadınlara kötü davranan, katı ve monotilik olduğu yönündeki yargıları güçlendirmektedir.”