“İslamofobi”, özellikle Batı’da yaşayan Müslümanların karşılaştıkları nefret ve ötekileştirme politikalarına verilen ve ağır yansımaları bulunan genel bir tanımlama. Ancak ne yazık ki sadece Batı ile sınırlı değil… Başörtülü hanımların sadece örtülü olmaları nedeniyle uğradıkları sözlü ve fiziksel saldırılardan İslam’a ve Müslümanlara ‘Ortaçağ kalıntısı’ benzetmesine; Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) ile ilgili çizilen karikatürlerden Kur’an-ı Kerim’i yakma provokasyonlarına kadar geniş ve sistematik bir politika. Bu nedenle Müslümanlar gündelik hayatlarında pek çok zorlukla da karşı karşıya kalıyor.
Profesyonelce hazırlanan ve networklerle desteklenen bu politikanın yaygınlaştırılması için de en işlevsel araç bir dönem konvansiyonel medyaydı. Sinema filmleri, televizyon dizileri, haber bültenleri, gazeteler ve dergilerle İslam karşıtlığının gün be gün yaygınlaştırıldığını okuyor, izliyorduk. İnternet bağlantılı iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte İslam karşıtlığı da yeni bir evreye girdi. Konvansiyonel medyanın saçtığı ışığa (!), İslam karşıtı bireyler ayna tuttu. İslam karşıtlığını organize etmek üzere özel web siteleri kuruldu, sosyal ağlarla bireylerin “ortak düşman”a (!) karşı bir araya gelme çağrısı yapıldı.
Ülkemiz ile kıyaslandığında birtakım söylemlerin ve uygulamaların Batı’dakine benzemesi, insanı düşündürmüyor mu? Sevgili Peygamberimize hakaret eden sosyal medya hesapları, başörtülü kadınlara sözlü ve fiziksel saldırılar, Kur’an kurslarına ‘orta çağ’ benzetmesi, şeriat kelimesinin bağlamı dışına taşınarak bir tehdit unsuru olarak lanse edilmesi, televizyondaki dini programlara ‘yükselen irtica’ yakıştırmaları… Bu ve benzeri bakış açılarının Batı’daki kadar keskin olduğunu söylemiyoruz ancak varlıklarını da vurgulamayı gerekli görüyoruz.
Ama nasıl?
Medya analizleri, İslamofobi ve nefret söyleminin medya kuruluşlarımızdaki boyutunu gösterebilir. Bu çerçevede yayınlanan yeni bir eser; kapsamı itibarıyla önemli veriler sunuyor: "Nefret Söylemiyle Mücadele Bakımından İnternet Gazetelerindeki Yazılı ve Görsel İçeriklerin Analizi: İslamofobi ve Nefret Söylemi"
Prof. Dr. Yusuf Özkır’ın editörlüğünü yaptığı çalışmada 10 internet gazetesinin içerikleri inceleniyor, nicel ve nitel yöntemlerle analizler yapılıyor; nefret söyleminin hangi kategorilerde, hangi web sitelerinde bulunduğu ve hangi öznenin hedef alındığı değerlendiriliyor.
Çalışmada, Prof. Dr. Yusuf Özkır, Doç. Dr. Ramazan Akkır, Doç. Dr. Yusuf Ziya Gökçek, Doç. Dr. Eyüp Al ve Öğretim Görevlisi Onur Günaydın’ın analiz ve değerlendirmeleri yer alıyor.
Farklı yayın politikalarıyla bilinen 10 ayrı web sitesinin (Hürriyet, Sabah, Yeni Şafak, Akşam, Birgün, Sözcü, Cumhuriyet, Yeniçağ, Evrensel ve Halktv.com) incelenmesi, internet haberciliğinde İslamofobi ve nefret söyleminin varlığını açıkça ortaya koyuyor. Çalışmanın yapıldığı tarihler 2023 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarını kapsıyor; dolayısıyla ortaya oldukça güncel bir tablo koyuyor.
“İslam”, “Sünni”, “Müslüman”, “Başörtüsü”, “Diyanet İşleri Başkanlığı”, “İlahiyat”, “İmam-Hatip” ve “Kur’an Kursu” kavramları, çalışmanın analiz kısmında referans alınan terimler. Bu terimlerin yer aldığı içerikler (haber, köşe yazısı, vd.) analiz edilerek, İslamofobinin internet medyasındaki tezahürleri ortaya konuyor.
Çalışmanın “Yönetici Özeti” kısmından derlediğimiz bulgularsa şöyle:
İslamofobi temelli nefret söylemi üretiminin en yaygın olduğu tür, köşe yazıları. Buna bağlı olarak köşe yazarları da inanç temelli nefret söylemi oluşturulmasında ilk sırada yer alıyor.
İslamofobiye neden olacak şekilde nefret söylemi üretiminde haber içerikleri ikinci sırada, fotoğraflarsa üçüncü sırada bulunuyor.
İnternet gazetelerinde var olan İslamofobi eksenli nefret söylemi kategorileri arasında en büyük yüzdelik dilimi Çarpıtma-Yalan kategorisi oluşturuyor. Bunu Hakaret-Aşağılama, Abartma-Genelleme ve İndirgeme-Basitleştirme kategorileri takip ediyor.
Şiddete Teşvik-Tahrik-Kışkırtma kategorisindeki içeriklerse oldukça az.
Birgün, Cumhuriyet, Evrensel, Halktv.com, Sözcü ve Yeniçağ gazetelerinde yoğun olarak İslamofobi içerikli nefret söylem kapsamlı metinler yer alıyor. Bu veriler ışığında Türkiye gibi Müslüman nüfusun yoğun olduğu bir ülkede, İslamofobi odaklı nefret söyleminin oluşmasında Birgün ve Cumhuriyet gazetelerinin etkisinin oldukça baskın olduğu ifade ediliyor.
Hürriyet, Sabah, Akşam ve Yeni Şafak gazetelerinde İslamofobi kapsamında nefret söylemineyse rastlanmıyor.
Diyanet, İslamofobi bağlamlı nefret söyleminin odağındaki kurumların başında yer alıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı İslamofobi bağlamlı nefret söyleminin odağında yer alan kurumların başında geliyor. Araştırma kapsamında olan Birgün, Cumhuriyet, Evrensel, Halktv.com, Sözcü ve Yeniçağ gazetelerinde Diyanet’e karşı var olan nefret söylemi yoğun olarak Çarpıtma-Yalan kategorisinde tespit edilmiş. Diyanet kurumu, çarpıtma veya yalan haberlere konu edilerek İslamofobik söylemlerin hedefi haline dönüştürülmüş. Kurumsal olarak İslam’a ve diğer inanç biçimlerine ilişkin araştırma yapan, toplumun dini hizmet beklentilerini karşılamaya çalışan Diyanet İşleri Başkanlığı gazetede üretilen nefret söyleminin kurumsal hedefini oluşturuyor. Kurumsal tarafa yönelik haber içeriklerinde itibarı değersizleştirme, sahadaki uygulamaları hedef alma, görevlilere dönük negatif içerik üretme gibi dışlayıcı söylem biçimleri tespit edilmiş.
Dinî gruplar “ortaçağ karanlığı”, “yobaz”, “gerici” gibi olumsuz nitelendirmelerle yansıtılıyor.
Nefret söyleminde ikinci rastlanan İslamofobik konu ise dini gruplar. Dini gruplar genellikle “orta çağ karanlığı”, “yobaz”, “gerici” gibi kimi olumsuz nitelendirmelerle “iptidai” ve “gelişmemiş” türler olarak ele almakta, siyasal iktidarla bağıntılı olarak ele alınan haberlerde siyasallıkla ilişkisini nefret söylemini derinleştirerek sunmaktadır.
Dinî kavramlar, kökeninden uzaklaştırılarak gündelik ve siyasi bir yöne çevriliyor.
Nefret söyleminde üçüncü olarak rastlanan İslamofobik yaklaşım ise dini kavramlara yönelik bakış açısında ortaya çakıyor. Dini kavramlara yönelik tutum daha çok bilişsel olarak çarpıtılmakta, köken anlamından uzaklaştırılmakta, daha çok gündelik ve siyasi bir dönüşüm geçirmektedir. Örneğin 6 Şubat tarihinde gerçekleşen deprem felaketi nedeniyle ifade edilen “kader” kelimesinin İslami literatürdeki bağlamından kopartılarak “tedbir almama, miskinlik ve boş vermişlik” şeklinde çarpıtıldığı görülmektedir.
Yaygın görülen İslamofobik yaklaşımlardan biri, siyasal alana yönelik
Nefret söyleminde yaygın görülen dördüncü İslamofobik yaklaşım ise siyasal alana yönelik. Daha çok Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti ve Cumhur İttifakı’na yönelik üretilen söylemde nefretin yönelimi partilerin muhafazakâr nosyonlarıyla bağlantılı olarak belirleniyor. Siyasal iktidar ile din arasında mutlak bir ilişki kuran bu İslamofobik söylem, partilerin ürettiği siyaset ile din arasında mecburiyet ilişkisi kurarak dışlayıcı içerik üretiliyor. Bu ürünlerde ise çarpıtma ve hakaret nitelikli nefret söylemi öne çıkarılıyor, hem kurumsal olarak siyasi partinin muhafazakâr yönü hem de İslam’ın inanç sistemi çift katmanlı olarak hedef alınıyor.
Profesyonelce hazırlanan ve networklerle desteklenen bu politikanın yaygınlaştırılması için de en işlevsel araç bir dönem konvansiyonel medyaydı. Sinema filmleri, televizyon dizileri, haber bültenleri, gazeteler ve dergilerle İslam karşıtlığının gün be gün yaygınlaştırıldığını okuyor, izliyorduk. İnternet bağlantılı iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte İslam karşıtlığı da yeni bir evreye girdi. Konvansiyonel medyanın saçtığı ışığa (!), İslam karşıtı bireyler ayna tuttu. İslam karşıtlığını organize etmek üzere özel web siteleri kuruldu, sosyal ağlarla bireylerin “ortak düşman”a (!) karşı bir araya gelme çağrısı yapıldı.
Ülkemiz ile kıyaslandığında birtakım söylemlerin ve uygulamaların Batı’dakine benzemesi, insanı düşündürmüyor mu? Sevgili Peygamberimize hakaret eden sosyal medya hesapları, başörtülü kadınlara sözlü ve fiziksel saldırılar, Kur’an kurslarına ‘orta çağ’ benzetmesi, şeriat kelimesinin bağlamı dışına taşınarak bir tehdit unsuru olarak lanse edilmesi, televizyondaki dini programlara ‘yükselen irtica’ yakıştırmaları… Bu ve benzeri bakış açılarının Batı’daki kadar keskin olduğunu söylemiyoruz ancak varlıklarını da vurgulamayı gerekli görüyoruz.
Ama nasıl?
Medya analizleri, İslamofobi ve nefret söyleminin medya kuruluşlarımızdaki boyutunu gösterebilir. Bu çerçevede yayınlanan yeni bir eser; kapsamı itibarıyla önemli veriler sunuyor: "Nefret Söylemiyle Mücadele Bakımından İnternet Gazetelerindeki Yazılı ve Görsel İçeriklerin Analizi: İslamofobi ve Nefret Söylemi"
Prof. Dr. Yusuf Özkır’ın editörlüğünü yaptığı çalışmada 10 internet gazetesinin içerikleri inceleniyor, nicel ve nitel yöntemlerle analizler yapılıyor; nefret söyleminin hangi kategorilerde, hangi web sitelerinde bulunduğu ve hangi öznenin hedef alındığı değerlendiriliyor.
Çalışmada, Prof. Dr. Yusuf Özkır, Doç. Dr. Ramazan Akkır, Doç. Dr. Yusuf Ziya Gökçek, Doç. Dr. Eyüp Al ve Öğretim Görevlisi Onur Günaydın’ın analiz ve değerlendirmeleri yer alıyor.
Farklı yayın politikalarıyla bilinen 10 ayrı web sitesinin (Hürriyet, Sabah, Yeni Şafak, Akşam, Birgün, Sözcü, Cumhuriyet, Yeniçağ, Evrensel ve Halktv.com) incelenmesi, internet haberciliğinde İslamofobi ve nefret söyleminin varlığını açıkça ortaya koyuyor. Çalışmanın yapıldığı tarihler 2023 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarını kapsıyor; dolayısıyla ortaya oldukça güncel bir tablo koyuyor.
“İslam”, “Sünni”, “Müslüman”, “Başörtüsü”, “Diyanet İşleri Başkanlığı”, “İlahiyat”, “İmam-Hatip” ve “Kur’an Kursu” kavramları, çalışmanın analiz kısmında referans alınan terimler. Bu terimlerin yer aldığı içerikler (haber, köşe yazısı, vd.) analiz edilerek, İslamofobinin internet medyasındaki tezahürleri ortaya konuyor.
Çalışmanın “Yönetici Özeti” kısmından derlediğimiz bulgularsa şöyle:
İslamofobi temelli nefret söylemi üretiminin en yaygın olduğu tür, köşe yazıları. Buna bağlı olarak köşe yazarları da inanç temelli nefret söylemi oluşturulmasında ilk sırada yer alıyor.
İslamofobiye neden olacak şekilde nefret söylemi üretiminde haber içerikleri ikinci sırada, fotoğraflarsa üçüncü sırada bulunuyor.
İnternet gazetelerinde var olan İslamofobi eksenli nefret söylemi kategorileri arasında en büyük yüzdelik dilimi Çarpıtma-Yalan kategorisi oluşturuyor. Bunu Hakaret-Aşağılama, Abartma-Genelleme ve İndirgeme-Basitleştirme kategorileri takip ediyor.
Şiddete Teşvik-Tahrik-Kışkırtma kategorisindeki içeriklerse oldukça az.
Birgün, Cumhuriyet, Evrensel, Halktv.com, Sözcü ve Yeniçağ gazetelerinde yoğun olarak İslamofobi içerikli nefret söylem kapsamlı metinler yer alıyor. Bu veriler ışığında Türkiye gibi Müslüman nüfusun yoğun olduğu bir ülkede, İslamofobi odaklı nefret söyleminin oluşmasında Birgün ve Cumhuriyet gazetelerinin etkisinin oldukça baskın olduğu ifade ediliyor.
Hürriyet, Sabah, Akşam ve Yeni Şafak gazetelerinde İslamofobi kapsamında nefret söylemineyse rastlanmıyor.
Diyanet, İslamofobi bağlamlı nefret söyleminin odağındaki kurumların başında yer alıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı İslamofobi bağlamlı nefret söyleminin odağında yer alan kurumların başında geliyor. Araştırma kapsamında olan Birgün, Cumhuriyet, Evrensel, Halktv.com, Sözcü ve Yeniçağ gazetelerinde Diyanet’e karşı var olan nefret söylemi yoğun olarak Çarpıtma-Yalan kategorisinde tespit edilmiş. Diyanet kurumu, çarpıtma veya yalan haberlere konu edilerek İslamofobik söylemlerin hedefi haline dönüştürülmüş. Kurumsal olarak İslam’a ve diğer inanç biçimlerine ilişkin araştırma yapan, toplumun dini hizmet beklentilerini karşılamaya çalışan Diyanet İşleri Başkanlığı gazetede üretilen nefret söyleminin kurumsal hedefini oluşturuyor. Kurumsal tarafa yönelik haber içeriklerinde itibarı değersizleştirme, sahadaki uygulamaları hedef alma, görevlilere dönük negatif içerik üretme gibi dışlayıcı söylem biçimleri tespit edilmiş.
Dinî gruplar “ortaçağ karanlığı”, “yobaz”, “gerici” gibi olumsuz nitelendirmelerle yansıtılıyor.
Nefret söyleminde ikinci rastlanan İslamofobik konu ise dini gruplar. Dini gruplar genellikle “orta çağ karanlığı”, “yobaz”, “gerici” gibi kimi olumsuz nitelendirmelerle “iptidai” ve “gelişmemiş” türler olarak ele almakta, siyasal iktidarla bağıntılı olarak ele alınan haberlerde siyasallıkla ilişkisini nefret söylemini derinleştirerek sunmaktadır.
Dinî kavramlar, kökeninden uzaklaştırılarak gündelik ve siyasi bir yöne çevriliyor.
Nefret söyleminde üçüncü olarak rastlanan İslamofobik yaklaşım ise dini kavramlara yönelik bakış açısında ortaya çakıyor. Dini kavramlara yönelik tutum daha çok bilişsel olarak çarpıtılmakta, köken anlamından uzaklaştırılmakta, daha çok gündelik ve siyasi bir dönüşüm geçirmektedir. Örneğin 6 Şubat tarihinde gerçekleşen deprem felaketi nedeniyle ifade edilen “kader” kelimesinin İslami literatürdeki bağlamından kopartılarak “tedbir almama, miskinlik ve boş vermişlik” şeklinde çarpıtıldığı görülmektedir.
Yaygın görülen İslamofobik yaklaşımlardan biri, siyasal alana yönelik
Nefret söyleminde yaygın görülen dördüncü İslamofobik yaklaşım ise siyasal alana yönelik. Daha çok Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti ve Cumhur İttifakı’na yönelik üretilen söylemde nefretin yönelimi partilerin muhafazakâr nosyonlarıyla bağlantılı olarak belirleniyor. Siyasal iktidar ile din arasında mutlak bir ilişki kuran bu İslamofobik söylem, partilerin ürettiği siyaset ile din arasında mecburiyet ilişkisi kurarak dışlayıcı içerik üretiliyor. Bu ürünlerde ise çarpıtma ve hakaret nitelikli nefret söylemi öne çıkarılıyor, hem kurumsal olarak siyasi partinin muhafazakâr yönü hem de İslam’ın inanç sistemi çift katmanlı olarak hedef alınıyor.
Kitabın Künyesi şu şekilde:
Adı: Nefret Söylemiyle Mücadele Bakımından İnternet Gazetelerindeki Yazılı ve Görsel İçeriklerin Analizi: İslamofobi ve Nefret Söylemi
Editörü: Prof. Dr. Yusuf Özkır
Yayınevi: Türkiye Araştırmaları Vakfı Yayınları
Tarihi: Mayıs 2023
Kitabın tamamını incelemek için lütfen tıklayınız.