İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mete Çamdereli, soysal medya, popüler kültür ve din ilişkini anlattı. islamvemedya.com’un sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Çamdereli, popüler kültürün halk tarafından üretilmediğini, halkın önüne hazır olarak sunulduğunu belirtti.
Sosyal medya ile popüler kültür ilişkisinin bu noktada başladığını ifade eden Çamdereli, dindarların da sosyal medyadan nasibini aldığını hatırlattı.Dinin, hayatın tüm alanlarına egemen bir konumda bulunduğunu ve bireylerle birlikte toplumların da hayatını şekillendirdiğini kaydeden Çamdereli, “Dini, sosyal medya halkından, sosyal medya cemaatinden, dijital cemaatten bağımsız olarak düşünme imkânımız yoktur.” dedi. Çamdereli, şöyle devam etti:
“Dini hassasiyetleri olan, “dindar” dediğimiz, ki benim çok benimsemediğim bir terimdir, kitle artık popüler kültürü özümsemiş kitledir. Öyleyse popüler kültürün dayatmaları çerçevesinde şekil almak durumundadırlar. Dindarlıkları da bu doğrultuda şekillenmek durumundadır. Dindarlıkları, popüler kültür noktasında şekillenen kitleler ya da teknik ifadesiyle dijital cemaat ister istemez kendi dini algılarını da popülerleştirmiş demektir. Dinin gerçek yaşam biçimiyle sosyal medya ortamındaki yaşam biçimini özdeş olarak düşünme imkânına sahip değiliz. Ama popüler kültürle birlikte dönüşmüş yaşamlar, dindar yaşamını da doğrudan etkileyip dönüştürmüştür.”
Teknolojinin dönüştürme etkisi dindarları da etkiledi
Her teknolojinin belirli yaşam biçimlerini topluma dayattığını kaydeden Çamdereli, teknolojik imkanların, gündelik hayatı şekillendirdiğini anımsattı. Çamdereli şöyle konuştu: “İmkânları elde etmek, imkânların yönlendirmeleri, imkânların ortaya koymuş olduğu yaşam biçimini de peşinen kabullenmeyi gerektirir. İmkanlar, imkân olarak kendi başlarına kalmazlar ve yeni yaşam biçimleri, yeni gerçeklik inşaları, kendi gerçeklikleri düzleminde yeniden kurgulanırlar. Dolayısıyla her imkân, aynı zamanda yeni bir yaşam biçimi demektir. Dindarların, bu yaşam biçimini benimsemeleri, ret ve kabul mekanizmalarını işleterek gerçekleştirmeleri sonucudur. Ne demek istiyorum? Her yeni imkân, sorgusuzca kabul edilen değil, bile isteye, kabul edilen değil, zaman içinde mahkum olunan bir imkân şeklinde insanların önüne gelir. Aynı şekilde, dindarların da durumu budur. Dindarlar kendi sorgularını gerçekleştirirler ve bu sorgulamalar neticesinde bunları kabul veya reddederler. Ancak reddetmeye çalışanlar neredeyse yok gibidir, bu dijital dönüşümün karşısında.”
"Popüler bir dindarlık söz konusudur"
Dijital çağ ile birlikte dijital bir dindarlık anlayışından bahsetmenin mümkün olduğunu söyleyen Çamdereli, şunları söyledi:
“Popüler kültürün dayatmış olduğu verilerin, sosyal medyaya da dijital ortamda bulunması, ister istemez dinsel yaşamı, dini yaşamı da dönüştürmüştür. Bu dönüşümü, gerçek dindarlık sorusundan bağımsız olarak düşünemeyiz. Bir dönüşüm vardır; ama elimizdeki olağan dindarlıktan bir dönüşüm vardır. Gerçek din sorusunun cevabı verilmiş, gerçek din yaşanmış da o dönüşmüştür derken, sadece bu dönüşüm dijital ortamda olmuştur demek, dijital ortama da haksızlık etmek demektir. Sanki dijital ortamdan önce çok doğru bir, çok gerçek, çok hakiki bir dini yaşam vardı, ama sosyal medyayla dönüştü demek, sosyal medyaya da haksızlık yapmaktır. Ama şöyle söylersek, “Geleneksel olarak bir dini yaşam var ve bu dini yaşam sosyal medyada dönüşmüş müdür?” dersek, elbette dönüşmüştür. Buna doğru bir dönüşüm diyemeyiz; ama dönüşmüş olan şeyin de doğru olup olmadığından emin olmak ayrı bir sorundur. Soruyu toparlayacak olursak, evet popülerlik noktasında fark ederek ya da fark etmeden, pekala önümüze konan, popüler kültür ürünlerine tabi, itaat eden ve bu kültür ürünlerinin sunmuş olduğu yaşamı içselleştirmiş bir dindar kitle varsa bugün dijital ortamda, evet popülerleşmiş bir dindarlıktan, dini hayattan bahsedebiliriz.”
Sosyal medya, popüler kültür ve yabancılaşma
Çamdereli, yabancılaşma kavramından da söz etti. Sosyal medyanın yabancılaşma süreciyle ilişkisini değerlendiren Çamdereli şunları söyledi:
“Ailenizle birlikte televizyon seyredebiliyorsanız, bunu artık sosyal medyada yapma imkânınız yok. Bu bir yabancılaşma mıdır? Evet. Bir ailenin, bireylerinin birbirine yabancılaşmasıdır. Çok basit bu örnekten hareketle, bir toplumu düşünecek olursanız, kaldırımda kulaklığını takmış bir bireyin, neredeyse önünü göremeyecek kadar elindeki akıllı telefonuyla yürümeye çalışması yine bu toplumsal yaşam pratikleri açısından bir yabancılaşmayı, en azından düne yabancılaşmayı gösterir. Yabancılaşma, kendi yaşam pratiklerinden uzaklaşmaysa bu noktada, evet dini pratikler noktasında da bir yabancılaşmayı, kendi alışkanlıkları doğrultusunda önceden geliştirmiş olduğu bir yaşama yabancılaşmayı elbette getirecektir.
Kâbe’de çekilen fotoğrafların sosyal medyada paylaşılmasını nasıl değerlendirmek gerek? Sosyal medya mahremiyet algısını nasıl etkiledi? Sosyal medya imtihanında dindarlar hangi konumda?
Yarın, Prof. Dr. Mete Çamdereli ile yaptığımız söyleşinin ikinci kısmında bu soruların yanıtları yer alıyor.
Sosyal medya ile popüler kültür ilişkisinin bu noktada başladığını ifade eden Çamdereli, dindarların da sosyal medyadan nasibini aldığını hatırlattı.Dinin, hayatın tüm alanlarına egemen bir konumda bulunduğunu ve bireylerle birlikte toplumların da hayatını şekillendirdiğini kaydeden Çamdereli, “Dini, sosyal medya halkından, sosyal medya cemaatinden, dijital cemaatten bağımsız olarak düşünme imkânımız yoktur.” dedi. Çamdereli, şöyle devam etti:
“Dini hassasiyetleri olan, “dindar” dediğimiz, ki benim çok benimsemediğim bir terimdir, kitle artık popüler kültürü özümsemiş kitledir. Öyleyse popüler kültürün dayatmaları çerçevesinde şekil almak durumundadırlar. Dindarlıkları da bu doğrultuda şekillenmek durumundadır. Dindarlıkları, popüler kültür noktasında şekillenen kitleler ya da teknik ifadesiyle dijital cemaat ister istemez kendi dini algılarını da popülerleştirmiş demektir. Dinin gerçek yaşam biçimiyle sosyal medya ortamındaki yaşam biçimini özdeş olarak düşünme imkânına sahip değiliz. Ama popüler kültürle birlikte dönüşmüş yaşamlar, dindar yaşamını da doğrudan etkileyip dönüştürmüştür.”
Teknolojinin dönüştürme etkisi dindarları da etkiledi
Her teknolojinin belirli yaşam biçimlerini topluma dayattığını kaydeden Çamdereli, teknolojik imkanların, gündelik hayatı şekillendirdiğini anımsattı. Çamdereli şöyle konuştu: “İmkânları elde etmek, imkânların yönlendirmeleri, imkânların ortaya koymuş olduğu yaşam biçimini de peşinen kabullenmeyi gerektirir. İmkanlar, imkân olarak kendi başlarına kalmazlar ve yeni yaşam biçimleri, yeni gerçeklik inşaları, kendi gerçeklikleri düzleminde yeniden kurgulanırlar. Dolayısıyla her imkân, aynı zamanda yeni bir yaşam biçimi demektir. Dindarların, bu yaşam biçimini benimsemeleri, ret ve kabul mekanizmalarını işleterek gerçekleştirmeleri sonucudur. Ne demek istiyorum? Her yeni imkân, sorgusuzca kabul edilen değil, bile isteye, kabul edilen değil, zaman içinde mahkum olunan bir imkân şeklinde insanların önüne gelir. Aynı şekilde, dindarların da durumu budur. Dindarlar kendi sorgularını gerçekleştirirler ve bu sorgulamalar neticesinde bunları kabul veya reddederler. Ancak reddetmeye çalışanlar neredeyse yok gibidir, bu dijital dönüşümün karşısında.”
"Popüler bir dindarlık söz konusudur"
Dijital çağ ile birlikte dijital bir dindarlık anlayışından bahsetmenin mümkün olduğunu söyleyen Çamdereli, şunları söyledi:
“Popüler kültürün dayatmış olduğu verilerin, sosyal medyaya da dijital ortamda bulunması, ister istemez dinsel yaşamı, dini yaşamı da dönüştürmüştür. Bu dönüşümü, gerçek dindarlık sorusundan bağımsız olarak düşünemeyiz. Bir dönüşüm vardır; ama elimizdeki olağan dindarlıktan bir dönüşüm vardır. Gerçek din sorusunun cevabı verilmiş, gerçek din yaşanmış da o dönüşmüştür derken, sadece bu dönüşüm dijital ortamda olmuştur demek, dijital ortama da haksızlık etmek demektir. Sanki dijital ortamdan önce çok doğru bir, çok gerçek, çok hakiki bir dini yaşam vardı, ama sosyal medyayla dönüştü demek, sosyal medyaya da haksızlık yapmaktır. Ama şöyle söylersek, “Geleneksel olarak bir dini yaşam var ve bu dini yaşam sosyal medyada dönüşmüş müdür?” dersek, elbette dönüşmüştür. Buna doğru bir dönüşüm diyemeyiz; ama dönüşmüş olan şeyin de doğru olup olmadığından emin olmak ayrı bir sorundur. Soruyu toparlayacak olursak, evet popülerlik noktasında fark ederek ya da fark etmeden, pekala önümüze konan, popüler kültür ürünlerine tabi, itaat eden ve bu kültür ürünlerinin sunmuş olduğu yaşamı içselleştirmiş bir dindar kitle varsa bugün dijital ortamda, evet popülerleşmiş bir dindarlıktan, dini hayattan bahsedebiliriz.”
Sosyal medya, popüler kültür ve yabancılaşma
Çamdereli, yabancılaşma kavramından da söz etti. Sosyal medyanın yabancılaşma süreciyle ilişkisini değerlendiren Çamdereli şunları söyledi:
“Ailenizle birlikte televizyon seyredebiliyorsanız, bunu artık sosyal medyada yapma imkânınız yok. Bu bir yabancılaşma mıdır? Evet. Bir ailenin, bireylerinin birbirine yabancılaşmasıdır. Çok basit bu örnekten hareketle, bir toplumu düşünecek olursanız, kaldırımda kulaklığını takmış bir bireyin, neredeyse önünü göremeyecek kadar elindeki akıllı telefonuyla yürümeye çalışması yine bu toplumsal yaşam pratikleri açısından bir yabancılaşmayı, en azından düne yabancılaşmayı gösterir. Yabancılaşma, kendi yaşam pratiklerinden uzaklaşmaysa bu noktada, evet dini pratikler noktasında da bir yabancılaşmayı, kendi alışkanlıkları doğrultusunda önceden geliştirmiş olduğu bir yaşama yabancılaşmayı elbette getirecektir.
Kâbe’de çekilen fotoğrafların sosyal medyada paylaşılmasını nasıl değerlendirmek gerek? Sosyal medya mahremiyet algısını nasıl etkiledi? Sosyal medya imtihanında dindarlar hangi konumda?
Yarın, Prof. Dr. Mete Çamdereli ile yaptığımız söyleşinin ikinci kısmında bu soruların yanıtları yer alıyor.