“Medya ve tebliğ” ilişkisi, Müslümanların gündeminde uzun süredir yer alırken, bu ilişki sosyal medya ile farklı bir boyuta taşındı.
Artık, medyaya karşı oldukça mesafeli bir yaklaşım sergileyen dini kurum/kuruluş/organizasyonların bile sosyal medyayı aktif olarak kullandığını; bunu da tebliğ ve irşat faaliyeti olarak tanımladığını görüyoruz. Bu tanımlama ne kadar doğru? Gençler özellikle neden yurt dışında faaliyet gösteren ve sosyal medya sayesinde “fenomen din adamlarına” ilgi gösteriyor?
Sosyal medya ve tebliğ ilişkisini, alanda uzun süredir çalışan ve Uluslararası Sosyal Medya Derneği (USMED) ile kurumsal faaliyetler yürüten said ercan ile konuştuk.
İslamvemedya.com: Sosyal medyayı tebliğ kavramı bakımından nasıl değerlendirebiliriz? Olumlu, olumsuz nasıl bir tablo var önümüzde?
Said Ercan: Sosyal medya dünya tarihinde hiç olmadığı kadar kolay ve ücretsiz bir iletişim imkanı veriyor. Tebliğ için de her şey müsait. Olumlu yönler olumsuzdan daha fazla. Olumsuz etkenler mevcut; ama olumlu motivasyonu daha kuvvetli. Facebook’tan lokasyon bazlı reklamlar verilebiliyor. Mesela Müslümanların çok yaşadığı Avrupa bölgelerine doğrudan reklam verilebilir, sosyal ağlar görseller üzerinden ve animasyonlar ile sevilen tebliğ çalışmaları yapılabilir.
“Sanal hocalara ihtiyaç var”
İslamvemedya.com: Peki, özellikle Batı'daki dini temsil eden/ettiği düşünülen kişilerin sosyal medyada bu kadar ilgi görmesini nasıl değerlendirmeliyiz?
Said Ercan: İngilizce konuşan vaizler çok ilgi görüyor aslında. Sanalda hocalara, hatiplere ihtiyaç var. Sanalda bir dünya kuruldu ve burada da tüm mesleklere kurumlara ihtiyaç var. Doğu toplumu internet kazanımları ve internete bakış konusunda geri kaldığı için batıda dini temsil edenler bir adım öne geçti. Bu açık kısa sürede kapanacaktır.
İslamvemedya.com: Uzun süredir Müslümanların internet kullanımına ilişkin çalışmalarınız var. Müslümanların, özellikle gençlerin internet kullanımı üzerine nelerle karşılaştınız?
Said Ercan: İnternet temel bazda anarşizm üzerine kuruludur. Güçlü hackerlar, anonymus gibi yapılar, anarşist yapılar, deep web gibi illegal kurallar üzerine kurulu. Hal böyleyken gençleri böyle bir ortamdan korumak, sahip çıkmak, bilinçlendirmek çok önemli hale geliyor. Terör örgütleri sosyal medyayı aktif kullanıyor, intihar vakaları artıyor. Aslında somut ifade ile biz milli parkta yaşarken çocuklarımız gençler jungle (vahşi orman)’da yaşıyorlar. Oranın kuralları belli değil, bazen ruhsal ve bedensel olarak kayıplar yaşıyorlar, deneme yanılma yoluyla öğreniyorlar ve bu onların geleceğine mal oluyor.
“Dini kurumlar sosyal medyanın nimetini anladıkça daha çok çalışmalar yapacak”
İslamvemedya.com: Sosyal medyanın dini/dinsel yapı, kurum, organizasyon, topluluklarca kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Said Ercan: İleride bu savaş iyice kızışacak, dinler sosyal medyanın nimetlerini anladıkça daha çok çalışmalar yapacaklar. STK’lar, kiliseler, mezhepler sosyal medya üzerinden hem taraftar sempatizan toplayacaklar hem de maddi anlamda gelir elde edecekler. Tabi bu uzun zaman sonra olacak bir durum. Şu anda bölgesel reklamlar ve yetimler üzerinden Hıristiyanlar gençleri yönlendirmeye çalışmaktadır. Bu daha da yaygınlaşacaktır.
Fetö ve Deaş gibi terör örgütlerinin sosyal medya kullanımı
İslamvemedya.com: Fetö, Deaş gibi dini kullanan terörist yapılar sosyal medyayı neden bu kadar etkin kullanıyor?
Said Ercan: Hem kendilerine meşru bir zemin hazırlamak hem de yeni taraftarlar bulmak için sosyal medyada gölge (maske) hesaplarla operasyonlar yapıyorlar, botları kullanıyorlar, hackerların çaldığı hesaplar amacı dışında kullanılıyor. Sosyal medyada bu anlamda çok daha dikkatli olmak lazım. birebir tanımadığımız hesaplarla iletişim kurarken iki kere düşünmek zorundayız, çocuklar gençler her gördüğü linke atlamamalı, algı operasyonlarına karşı dikkatli olunmalı.
“Sosyal medya savaşlarının kuralı da cezası da yok”
İslamvemedya.com: "İslamofobi, sosyal medya ile artışa geçti" şeklinde değerlendirmeler okuyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Said Ercan: Artık bir patlama olduğunda kim yaptığına bakmadan, faili öğrenmeden hemen “islami terör” akla geliyor - getiriliyor. Medya ile bunu sağladılar. “Müslümanlar toptan suçlu ancak kendini aklayabilenler suçsuz” gibi bir hava oluşturdular. Dünyayı yöneten üst akıl, büyük medya aileleri rockefeller, rostschild medya baronları dünyayı buna ikna ediyorlar. Dergiler, kitaplar, bunların sosyal medya hesapları algıyı yükseltiyor. İslamofobi bir fenomen haline geliyor, dünyanın cinneti, İslamofobi üzerinden meşrulaştırılarak suç işleyenlerin ceza almaması için psikolojik altyapı hazırlanıyor. Bir cenevre savaş sözleşmesi bile varken sosyal medya savaşlarının kuralı yok, cezası yok, anarşist acımasız bir görünmeyen sanal savaş sürüyor.
“Sosyal medya, vahşi orman olarak bırakılmamalı”
İslamvemedya.com: Eklemek istediğiniz başka bir konu var mı?
Said Ercan: Sosyal medyayı dijital göçmenler, dijital yerliler kadar iyi kullanmalı. Sosyal medya gelecek yüzyılımızı şekillendirecek, burayı çok iyi bilmeli. Bireysel medyalaşma çağını kaçırmamalı, çok dilli sosyal medya kullanımı ile tüm dünyaya bir şeyler söylemeliyiz. İyi yaşanılabilir bir dünya için çalışmalıyız. Mazlumların sesi duyurulmalı, savaşlarda ölen çocuklardan herkesin haberi olmalı, vatandaş gazetecileri olarak, medyada gücü ele geçirmeliyiz. Özet ve son söz olarak sosyal medya jungle olarak bırakılmamalı, milli park haline getirilmelidir.
Artık, medyaya karşı oldukça mesafeli bir yaklaşım sergileyen dini kurum/kuruluş/organizasyonların bile sosyal medyayı aktif olarak kullandığını; bunu da tebliğ ve irşat faaliyeti olarak tanımladığını görüyoruz. Bu tanımlama ne kadar doğru? Gençler özellikle neden yurt dışında faaliyet gösteren ve sosyal medya sayesinde “fenomen din adamlarına” ilgi gösteriyor?
Sosyal medya ve tebliğ ilişkisini, alanda uzun süredir çalışan ve Uluslararası Sosyal Medya Derneği (USMED) ile kurumsal faaliyetler yürüten said ercan ile konuştuk.
İslamvemedya.com: Sosyal medyayı tebliğ kavramı bakımından nasıl değerlendirebiliriz? Olumlu, olumsuz nasıl bir tablo var önümüzde?
Said Ercan: Sosyal medya dünya tarihinde hiç olmadığı kadar kolay ve ücretsiz bir iletişim imkanı veriyor. Tebliğ için de her şey müsait. Olumlu yönler olumsuzdan daha fazla. Olumsuz etkenler mevcut; ama olumlu motivasyonu daha kuvvetli. Facebook’tan lokasyon bazlı reklamlar verilebiliyor. Mesela Müslümanların çok yaşadığı Avrupa bölgelerine doğrudan reklam verilebilir, sosyal ağlar görseller üzerinden ve animasyonlar ile sevilen tebliğ çalışmaları yapılabilir.
“Sanal hocalara ihtiyaç var”
İslamvemedya.com: Peki, özellikle Batı'daki dini temsil eden/ettiği düşünülen kişilerin sosyal medyada bu kadar ilgi görmesini nasıl değerlendirmeliyiz?
Said Ercan: İngilizce konuşan vaizler çok ilgi görüyor aslında. Sanalda hocalara, hatiplere ihtiyaç var. Sanalda bir dünya kuruldu ve burada da tüm mesleklere kurumlara ihtiyaç var. Doğu toplumu internet kazanımları ve internete bakış konusunda geri kaldığı için batıda dini temsil edenler bir adım öne geçti. Bu açık kısa sürede kapanacaktır.
İslamvemedya.com: Uzun süredir Müslümanların internet kullanımına ilişkin çalışmalarınız var. Müslümanların, özellikle gençlerin internet kullanımı üzerine nelerle karşılaştınız?
Said Ercan: İnternet temel bazda anarşizm üzerine kuruludur. Güçlü hackerlar, anonymus gibi yapılar, anarşist yapılar, deep web gibi illegal kurallar üzerine kurulu. Hal böyleyken gençleri böyle bir ortamdan korumak, sahip çıkmak, bilinçlendirmek çok önemli hale geliyor. Terör örgütleri sosyal medyayı aktif kullanıyor, intihar vakaları artıyor. Aslında somut ifade ile biz milli parkta yaşarken çocuklarımız gençler jungle (vahşi orman)’da yaşıyorlar. Oranın kuralları belli değil, bazen ruhsal ve bedensel olarak kayıplar yaşıyorlar, deneme yanılma yoluyla öğreniyorlar ve bu onların geleceğine mal oluyor.
“Dini kurumlar sosyal medyanın nimetini anladıkça daha çok çalışmalar yapacak”
İslamvemedya.com: Sosyal medyanın dini/dinsel yapı, kurum, organizasyon, topluluklarca kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Said Ercan: İleride bu savaş iyice kızışacak, dinler sosyal medyanın nimetlerini anladıkça daha çok çalışmalar yapacaklar. STK’lar, kiliseler, mezhepler sosyal medya üzerinden hem taraftar sempatizan toplayacaklar hem de maddi anlamda gelir elde edecekler. Tabi bu uzun zaman sonra olacak bir durum. Şu anda bölgesel reklamlar ve yetimler üzerinden Hıristiyanlar gençleri yönlendirmeye çalışmaktadır. Bu daha da yaygınlaşacaktır.
Fetö ve Deaş gibi terör örgütlerinin sosyal medya kullanımı
İslamvemedya.com: Fetö, Deaş gibi dini kullanan terörist yapılar sosyal medyayı neden bu kadar etkin kullanıyor?
Said Ercan: Hem kendilerine meşru bir zemin hazırlamak hem de yeni taraftarlar bulmak için sosyal medyada gölge (maske) hesaplarla operasyonlar yapıyorlar, botları kullanıyorlar, hackerların çaldığı hesaplar amacı dışında kullanılıyor. Sosyal medyada bu anlamda çok daha dikkatli olmak lazım. birebir tanımadığımız hesaplarla iletişim kurarken iki kere düşünmek zorundayız, çocuklar gençler her gördüğü linke atlamamalı, algı operasyonlarına karşı dikkatli olunmalı.
“Sosyal medya savaşlarının kuralı da cezası da yok”
İslamvemedya.com: "İslamofobi, sosyal medya ile artışa geçti" şeklinde değerlendirmeler okuyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Said Ercan: Artık bir patlama olduğunda kim yaptığına bakmadan, faili öğrenmeden hemen “islami terör” akla geliyor - getiriliyor. Medya ile bunu sağladılar. “Müslümanlar toptan suçlu ancak kendini aklayabilenler suçsuz” gibi bir hava oluşturdular. Dünyayı yöneten üst akıl, büyük medya aileleri rockefeller, rostschild medya baronları dünyayı buna ikna ediyorlar. Dergiler, kitaplar, bunların sosyal medya hesapları algıyı yükseltiyor. İslamofobi bir fenomen haline geliyor, dünyanın cinneti, İslamofobi üzerinden meşrulaştırılarak suç işleyenlerin ceza almaması için psikolojik altyapı hazırlanıyor. Bir cenevre savaş sözleşmesi bile varken sosyal medya savaşlarının kuralı yok, cezası yok, anarşist acımasız bir görünmeyen sanal savaş sürüyor.
“Sosyal medya, vahşi orman olarak bırakılmamalı”
İslamvemedya.com: Eklemek istediğiniz başka bir konu var mı?
Said Ercan: Sosyal medyayı dijital göçmenler, dijital yerliler kadar iyi kullanmalı. Sosyal medya gelecek yüzyılımızı şekillendirecek, burayı çok iyi bilmeli. Bireysel medyalaşma çağını kaçırmamalı, çok dilli sosyal medya kullanımı ile tüm dünyaya bir şeyler söylemeliyiz. İyi yaşanılabilir bir dünya için çalışmalıyız. Mazlumların sesi duyurulmalı, savaşlarda ölen çocuklardan herkesin haberi olmalı, vatandaş gazetecileri olarak, medyada gücü ele geçirmeliyiz. Özet ve son söz olarak sosyal medya jungle olarak bırakılmamalı, milli park haline getirilmelidir.